10.07.2005 - 14. Kocayayla Türkmen Şöleninde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
14. Kocayayla Türkmen Şöleninde Yapmış Oldukları Konuşma

10 Temmuz 2005

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Bursalı Hemşehrilerim,

Genç Bozkurtlarım,

Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Değerli Misafirler,

Basınımızın Seçkin Temsilcileri,

Sözlerime hepinizi saygı ve sevgiyle selamlayarak başlıyorum. Yüce Allah’ın selamı üzerinize olsun.

Bugün Kocayayla’da sizlerle birlikte olmaktan dolayı büyük memnuniyet ve gurur duyuyorum. Bizleri burada buluşturan Cenab-ı Hakka şükürler olsun.

Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Milliyetçi Hareket, büyük ve kutlu bir davanın adıdır. Ülkücü hareket, bu ülkeyi karşılıksız sevmenin, çileye, meşakkate talip olarak millet hizmetinde olmanın adıdır.

Ülkücü gönül insanıdır, fedakardır.

Bu hareketin mensupları iyi günü de; en kötü anı da paylaşmasını bilen abide şahsiyetlerdir. Bu milletin her ferdinin kıvancına katılan, kederine ortak olan insanlardır.

Milliyetçi Hareket’e gönül verenler, her zaman ve zeminde ülke, millet ve Allah yolunda mücadeleyi ilke edinmiş, şahsiyet sahibi yiğitlerdir.

Bu davanın insanları enaniyetten arınmış, aklının ve gönlünün sınırlarını sonuna kadar açmış mümtaz kişilerdir.

Türk milletinin bütün değer ve kutsallarına sonuna kadar sahip çıkan; örfünü, gelenek göreneklerini koruyup geliştirme yolunda olan dava ve inanç adamlarıdır.

Bu davanın mensupları, meşvereti, görüş alışverişini, birlikte çalışma, üretme ve başarma ahlakını geliştirmiş; dayanışmayı, yardımlaşmayı prensip haline getirmiştir.

Bu sebepledir ki, Milliyetçi Hareket yıllardan beri ülkemizin dört bir yanında teşkilatlarımızın ve bütün gönüldaşlarımızın bir araya geldiği pek çok faaliyet gerçekleştirmektedir.

Özellikle bahar ve yaz aylarında büyük bir heyecanın, coşkunun yaşandığı şölenler, kurultaylar hem gönüldaşlarımızın, hem de vatandaşlarımızın katılımıyla gerçekleşmektedir.

Bu faaliyetlerden birisi de bu gün bir araya gelme vesilemiz olan Kocayayla Türkmen şölenimizdir.

Her yıl, büyük bir titizlikle bu güzel organizasyonu gerçekleştiren, ülkemizin dört bir yanından ülküdaşlarımızı bir araya getirerek ev sahipliği yapan çok kıymetli Bursa Teşkilatımızın yöneticilerine ve mensuplarına takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Çok Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Misafirler,

Değerli Basın mensupları,

Huzurlarınızda ülke ve dünya gündemine ilişkin kısa değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Hepinizin de bildiği gibi, Türkiye yaklaşık 30 aydan beri iktidar olan AKP ile birlikte içerden daralan, dışardan kuşatılan bir ülke haline gelmiştir.

Ülkemiz, uluslararası camiada, her türlü baskının netice verdiği, zayıf, güçsüz bir ülke olarak algılanmaya başlanmıştır.

Avrupa Birliği üyelik süreci, Türkiye’nin yumuşak karnı haline getirilmiş; bir yandan tam üyeliğin olmayacağı çeşitli ağızlardan ifade edilirken, diğer yandan da Türkiye’nin kuşatılması için sürecin canlı tutulması eğilimi benimsenmiştir.

Türkiye, gerek siyasal, gerek ekonomik anlamda manda ve himaye kabul etmeye hazır bir duruma sokulmak istenmektedir.

Aziz Türk Milletinin çok iyi bildiği üzere, Milliyetçi Hareket olarak, yıllardan beri bütün bu gelişmelere ilişkin uyarılarımız, belli çevreler tarafından hep kamuoyunun dikkatlerinden uzak tutulmak istenmiştir.

Bizim dışımızdaki bütün siyaset odakları, Avrupa Birliği’ni tek çıkar yol, tek kurtuluş çaresi olarak takdim etmişler; hatta Milliyetçi Hareketi, onurlu ve eşit üyelik talebinden ötürü AB yolunda engel olarak takdim etme gayretkeşliğine düşmüşlerdir.

Aradan geçen zaman, AKP iktidarının vermiş olduğu bütün tavizlere rağmen bizi haklı çıkarmıştır.

Avrupa Birliği’nin en yetkili ağızları artık Türkiye’nin tam ve eşit statülü bir üyeliğinin sözkonusu olmadığını beyan ederlerken; müzakere sürecini ucu açık, zamana yayılmış ve istenildiği zaman kesilecek veya askıya alınacak bir tarzda başlatabileceklerini ifade etmektedirler.

Ayrıca, bir yandan müzakerelere başlamak üzere hiçbir ön şartları kalmadığını beyan etmekte, bir taraftan da Kıbrıs ve Ermenistan’la ilişkiler konusunda varolan dayatmalarını daha kuvvetli bir şekilde Türkiye’nin önüne sürmektedirler.

Avrupa Birlikçilerin, Brüksel sevdalılarının yanlışları ne yazık ki Türkiye’de terörlü günleri yeniden getirmiştir.

Bazı şeref ve haysiyetten yoksun ağızlar hala bu memleket dahilinde bölücübaşının dahil olduğu bir af süreci isteyebilmektedir.

Oysa ki, zaten bu hükümet, yurt içi kadroları çökertilmiş, dağdaki militan sayısı önemli ölçüde azaltılmışken terör örgütünün tutuklu ve hükümlü mensuplarını zaten affetmiş ve salıvermiştir. Bunun adını da toplumsal huzur ve barış için eve dönüş projesi koymuştur. Affedilenler evlerine değil dağlardaki inlerine dönmüştür. Şer yuvalarına dönmüştür.

Eylemlere karışan, bölücülük faaliyetlerine yeniden hız verenler de bu Hükümetin affetikleridir.

Vatan evlatları yine birer birer kara toprağa düşmekte, şehadet şerbetini içmektedir. Anadolu’nun dört bir yanına şehit cenazeleri gitmektedir. Terör bir çok yuvayı söndürmektedir.

Soruyorum size, bu sorumsuz ve duyarsız siyasetin faturasını yine Türk milleti mi ödeyecektir?

Soruyorum size, bu kan ve gözyaşı daha ne kadar devam edecektir?

Bu milletin tahammül sınırları daha ne kadar denenmek istenmektedir?

Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket, er veya geç bu sorumsuz ve duyarsız siyaset anlayışından hesap soracaktır.

Bu milletin birlik ve dirliğini bozmaya çalışanlara; bir çiçek bahçesi gibi rengarenk, güzelliklerle dolu ülkemize ayrık otu tohumları ekmeye çalışanlara, vatandaşlarımızı birbirine düşürmeye uğraşanlara asla izin vermeyecek, müsamaha göstermeyecektir.

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Yiğit Bozkurtlarım,

Hükümetin dış politikadaki yanlışları Irak’ta sürekli aleyhimize işleyen gelişmeler zincirini başlatmıştır.

Bugün, Irak’ın toprak bütünlüğü tartışmalı hale gelmiş; Türkiye Irak’ın şekillenmesi sürecinde devre dışı kalmıştır. Diğer yandan Kuzey Irak’ın yönetimi ve kontrolü tamamıyla peşmergelerin eline geçmiştir.

Tarihi Türk yurtları olan Kerkük, Musul, Erbil, Telafer gibi yerlerde Türkmen kardeşlerimize karşı yoğun ve sinsi bir baskı ve hatta soykırım uygulanmaktadır. Hükümet ise maalesef bütün bunları görmezden gelmeyi tercih etmektedir.

Şu anda ise yine bu hükümetin yanlış politikaları içinde bulunduğumuz coğrafi bölgeyi başkaca sıcak çatışmaların merkezi haline getirmek üzeredir.

Amerika Birleşik Devletleri, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Irak’tan sonra İran ve Suriye’yi merkez alan geniş bir çatışma alanı yaratma peşindedir.

Bu Hükümetin sayın başbakanının ve diğer yetkililerinin, üst üste yapmış oldukları ABD ziyaretlerinde ne tür vaatlerde bulundukları ise ne yazık ki bilinmemektedir.

Başta Başbakan olmak üzere Hükümet yetkilileri dış temaslarında yetkili kamu görevlilerini bulundurmamaya özen göstermekte; konuşmaları devlet geleneğimizin aksine kayıt altına aldırmamaktadır.

AKP hükümetiyle birlikte kayıtışı siyaset ve kayıtdışı diplomasi dönemi başlamıştır.

Kapalı kapılar ardında her ülkeye ayrı bir söz verilmektedir. Bu sözlerin ise ne karşılığı verildiğini kimse bilmemektedir.

Milletimiz verilen sözlerin sonuçlarını her yapılan büyük ihale ile veya bir imtiyaz devri ile birlikte görmektedir.

Türkiye yeniden kapitülasyonlara doğru götürülmektedir. Siyasi, hukuki, ekonomik, diplomatik alanlarda milli inisiyatif ve irade devredilmektedir.

Böyle bir devlet anlayışı tarihimizin hiçbir döneminde olmamıştır.

Türk devleti bir çadır devleti değildir. Dünyanın en eski ve sistemli devlet yapılarından birisine sahiptir. Hiç kimsenin, ölçüsüz vaatlerle, şahsi ilişkilerle bu devleti ve millet yararlarını zedelemeye hakkı yoktur.

Çok iyi bilinmelidir ki, işte bütün bunların hesabı sorulacaktır. Bu hesap ta Milliyetçi Hareket tarafından sorulacaktır.

Aziz Bursalılar,

Kıymetli Misafirler,

İç politika ise bu hükümet döneminde tam bir karmaşa ve gerginlik ortamı yaşanmaktadır.

Siyaset seviyesi ve üslubu maalesef tek başına bir iktidara yakışır tarzda icraatlara değil; toplumun her kesimiyle kavga ve ihtilafların devamını temine yönelmiştir.

Vatandaşların, iktidardan talepte bulunma, eleştirme hakkı kalmamıştır.

Güdümlü ve kontrollü bir medya yaratma gayreti sürmektedir.

TMSF tarafından el konulan medya organları tamamıyla hükümet kontrolü altına alınmış; sabah akşam propaganda için kullanılır olmuştur.

Tarafsız ve özerk yayın yapması gereken, bu millete ait olan TRT bile hükümet bülteni haline getirilmiştir.

Seçim meydanlarında her türlü vaatte bulunan iktidar, kendisine sözlerini hatırlatan vatandaşları azarlamaktan geri durmamaktadır.

“Açım, geçinemiyorum” diyene milyonlarca işsizi örnek vermektedir. İşsizim diyene “bana ne” diyebilmektedir.

Ey iktidar gücü kullanan AKP, kendine gel. Bütün medyayı kontrol altına alsan da, vatandaşın sesini kıssan da, duymazdan gelsen de bu memleketin açları var, işsizleri var, sıkıntı, dert sahibi olan insanları var.

Ey AKP, sen bu sorunların üstesinden geleceğini söylediğin için vatandaşlar tarafından tercih edildin.

Bunun için iktidar gücünü kullanıyorsun.

Memleketin kaynaklarını eşine dostuna sevdiklerine teslim et, taksim et diye getirmedi millet sizi oraya.

Açım, işsizimi, geçinemiyorum diyen vatandaşlarımızı sen konuşturmazsan, onlar adına biz konuşuruz. Toplanırız bu yaylalara biz haykırırız.

Sizi eleştirenlere tahammül edemeseniz de, sürekli pohpohlanmak isteseniz de, aldatma ve kandırma politikalarınızı daim kılmak isteseniz de biz bunu yapmayız, yaptırmayız, size bu milletin gerçeklerini her zaman hatırlatmasını biliriz.

Aziz Hemşehrilerim,

Kıymetli Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

AKP iktidarı icraat olarak, bakanlarıyla, milletvekilleriyle, bürokratlarıyla artık yolsuzluklarla anılır hale gelmiştir.

Milletin dertleri, sıkıntıları bir tarafa bırakılmış; kadrolaşma ve rant kollama, çıkar peşinde koşma faaliyetleri büyük bir hız kazanmıştır.

Cumhuriyet döneminde pek çok hükümet gelip geçmiş; bunlardan bir kısmı gerçekten kadrolaşma ve yandaşlarını kollama anlamında şöhret kazanmıştır.

Ancak, bu hükümet artık geride kalan bütün hükümetlere bu manada rahmet okutacak kadar pervasız, hadsiz hudutsuz hareket etmektedir.

Özelleştirme tam bir yağma, talan ve peşkeş çekme anlayışıyla yapılmaktadır. Ülkenin milli kaynakları, hiçbir ekonomik gerçeğe dayanmaksızın çarçur edilmektedir. Büyük emek, birikim ve kaynaklar olan Petkim, Tüpraş, Erdemir gibi dev kuruluşlar AKP’nin diyet borcu olarak birilerine adeta ikram edilirken; Telekom özelleştirilmesi tam manasıyla bir skandala dönüşmüştür. Bugünkü değeri 40 Milyar Dolar civarında olan bu kuruluş yok pahasına, kapalı kapılar ardındaki görüşmelerden sonra bir yabancı firmaya devredilmektedir.

Elbette ki, böyle bir zihniyetin sorun çözmek, dertlere deva olmak gibi bir derdi olmayacaktır.

Elbette ki, böyle bir hükümetin başarılı olması mümkün değildir.

AB’nin, IMF’nin direktifleriyle sabahlara kadar Yüce Meclis’i çalıştıran; kanunları içtüzüğü değiştirme pahasına görüştürmeden çıkaran iktidar, ülkenin gerçek gündemini görmezden gelmektedir.

Ülkenin gerçek gündemi apaçıktır. Ortadadır.

Sanayici tıkandığını söylüyor, tüccar malını satamıyor, çiftçi ürününü toplamıyor, toplasa da değerlendiremiyor, sabit ve dar gelirli vatandaşlarımız geçinemiyor ama Hükümet bunların hiçbirisini umursamıyor.

Üretici kesimlerin hepsinin girdi maliyetleri her geçen gün yükseliyor. Enerjiye, akaryakıta gelen zamlara bakın. Artık düşük seyrettiği iddia edilen enflasyona rağmen sürekli fiyatları artıyor. Bununla üretim olur mu, bununla dünya piyasalarında rekabet olur mu?

Hükümetlerin esas sorumluluğu işte buradadır.

Ekonomiyi canlandırmak ancak üretimle, yatırımla ve istihdamla mümkündür.

Memleketin dört bir yanında sürekli iflasların yaşandığı, işten çıkarmaların olduğu, işletmelerin kapandığı bir ortamda hiç kimsemin inandırıcı olmayan birtakım makro ekonomik göstergelerle işlerin iyiye gittiğini söylemeye hakkı yoktur.

Madem işler iyiye gidiyor, soruyorum sizlere neden Türkiye bu hükümet döneminde dış ve iç borçlarını cumhuriyet döneminde yapılan tüm borçlanmanın iki katına çıkarmıştır?

Madem işler iyiye gidiyor neden Türkiye Büyük Millet Meclisi IMF’nin kanun imalathanesi gibi çalıştırılıyor?

Madem işler iyiye gidiyor, neden her geçen gün ülkede işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği artıyor?

Madem işler iyiye gidiyor, büyük şehirlerimizde insanlarımız sokağa çıkmaya korkuyor, asayiş problemleri artıyor? Kapkaçlar, soygunlar, hırsızlık vakaları, cinayetler her geçen gün neden artmaktadır?

Madem işler iyiye gidiyor, çiftçinin ürünü neden para etmiyor veya tarlasında çürüyor? Gübreye, akaryakıta, vergiye, sigortaya yansıyan maliyet artışları neden hiçbir şekilde ürünlere yansımamakta; çiftçimiz alın terinin karşılığını alamamaktadır?

Bu hükümetin, “işler iyiye gidiyor” propagandası yerine, artık bu aldatma ve kandırmacalara bir son verip; işlerin iyiye gitmediğini görmesi gerekmektedir.

Bu ülke ve bu millet, böylesine sayısal çoğunluğa sahip bir iktidardan ciddi ve yapıcı işler gerçekleştirmesini beklemektedir.

Türkiye bu Hükümetle birlikte üç yıla yakın bir zamanını kaybetmiştir.

Artık, hiç kimsenin bu büyük kayıplara tahammülü kalmamıştır.

Hükümetin artık bu derinlik sarhoşluğundan sıyrılıp, gerçekten yönetme arzusu ile hareket etmesi şarttır.

Türkiye’yi babasının çiftliği gibi zannedenler iyi bilmelidir ki, böyle olmadığını bu millet hatırlatır.

Bu hatırlatma günü ise her geçen gün biraz daha yakınlaşmaktadır.

İnşallah aziz milletimizin iradesi ve desteği ile, bu iktidarın tek ve gerçek alternatifi olan Milliyetçi Hareketin iktidar ve çalışma süreci başlayacaktır.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Bu nedenledir ki, yüce Türk milletinden ve sizlerden isteğimiz, bize öyle yarım yamalak koalisyon şartlarında değil; tek başımıza ve güçlü bir iktidar olarak tamamıyla kendi planımızı, programımızı ve hazırlıklarımızı hayata geçirebilecek güçlü bir iktidar ortamı sağlamanızdır.

İşte o zaman, Allah’ın izniyle, milletimizin tüm dertlerini çözmek; beklentilerini tam olarak cevaplamak imkanı bulacağız.

İşte o zaman, bir kolumuzla değil; iki kolumuzla, güçlü bir şekilde kontrolü kaybedilmekte olan iç ve dış gelişmeleri yeniden ele alacak ve milli menfaatlerimiz doğrultusunda şekillendireceğiz.

Bunun için Büyük Türk milletinden Milliyetçi Hareket’in tek başına iktidarını talep ediyoruz.

Bunun için sizlerden var gücünüzle önümüzdeki seçim için hazırlanmanızı bekliyoruz.

Bunun için, şu anda Türkiye’nin iktidara her şekilde hazırlıklı ve gerçek alternatifi olan Milliyetçi Hareket’in üç hilalli bayrağını en yüksekte tutalım diyoruz.

Sizler var oldukça iyi bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket’in tek başına iktidarı da yakındır, bu ülkenin içinde bulunduğu her sorundan çıkışı da mümkündür.

Aziz Dava Arkadaşlarım,
Muhterem Bursalılar,
Marmara bölgesinde yaşayan değerli vatandaşlarım,

Sizlere son söz olarak şunları söylemek istiyorum;

Türkiye'de herkes, Amrerika Birleşik Devletlerinde bazı enstitüler, bazı araştırma strateji merkezleri, Avrupa Birliği'nin tüm yetkilileri, AKP'nin başta yöneticileri olmak üzere Türkiye'de Türk Milletine karşı hasımhane, emeller besleyenler, Milliyetçiliğin tırmanışından şikayet ediyorlar ama onun özel adı olan Milliyetçi Hareket'in tırmanışını söylemekte cesaret gösteremiyorlar.

Eğer onu yaparlarsa, tırmanan milliyetçiliğin adı Milliyetçi Hareket derlerse, o zaman iktidarın alternatifinin tek adresi Milliyetçi Hareket olacaktır.

Buna cesaret edemiyorlar.

Onun için şimdi beni iyi dinleyin aziz dava arkadaşlarım,
Aziz bozkurtlar, Türkiye sevdalıları:

Bu ülkede açlık, ahlaksızlık, adaletsizlik, asayişsizlik bu iktidar döneminde artarak sürmektedir. Bundan kurtulmak lazım, bu iktidardan kurtulmak Türkiye'nin kurtuluşu demektir.

Açlığı, ahlaksızlığı, adaletsizliği ve asayişsizliği gidermek istiyorsak sizlere sesleniyorum değerli dava arkadaşlarım.

Bu güne kadar Milliyetçi Harekete oy vermemiş ailenizde, akrabalarınızda, arkadaşlarınızda ve adaşlarınızda kim varsa her birinden 99 oy istemenizi istiyorum. 100 bin ülkücü bunu başardığı gün 9 milyon 900 bin oy demektir. MHP'nin oylarıyla beraber tahribatı yapan siyasi iktidar kadar onu onaran Milliyetçi Hareketin iktidarı olacaktır.

Adınız Mehmet ise ne kadar Mehmet varsa adaşım 99 oy isityorum diyeceksiniz. Arkadaşın, mahalle arkadaşı olabilir, okul arkadaşı olabilir, çalıştığın yerde arkadaşlık olabilir, askerlik arkadaşı olur kim arkadaşınsa ona sesleneceksin 99 oy almak için bu seçimde oyunuza talibim diyeceksiniz.

Onun için 4-A'yı gidermek istiyorsanız 4-A ile sandığa gidip Milliyetçi Hareket'in iktidarını sağlayacaksınız.

Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.

Yüce Allah’a emanet olun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı