31.03.2004 - 28 Mart 2004 Yerel Seçimlerini Değerlendirdiği Basın Açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
28 Mart 2004 Yerel Seçimlerini Değerlendirdiği
Basın Açıklaması
31 Mart 2004   

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Türkiye bir Mahalli idareler seçimini geride bırakmıştır. 28 Mart’ta milletimiz büyük bir olgunluk içerisinde önemli sayılabilecek bir olaya meydan vermeden bir seçimi daha gerçekleştirmiştir. Seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.

Öncelikle Erzurum ilimizde meydana gelen depremlerde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, bu seçim sürecinde iki değerli dava arkadaşımız hayatını kaybetmiştir. Tokat Belediye Başkan Adayımız merhum Ahmet Tanrıverdi ile Kırşehir Akçakent ilçesine bağlı Mahsenli Beldesi’nde Belediye Başkanlığı’na seçilen merhum Ramazan Şahin’e Cenab-ı Allah’tan rahmet ailesi ve camiamıza başsağlığı diliyorum.

Türkiye 28 Mart seçimlerini nasıl bir süreçte yapmıştır? Öncelikle bunun anlaşılması gerekmektedir. İç ve dış konjonktür de ortaya çıkan gelişmeler Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya bulunduğu sorunlar açısından 28 Mart mahalli idareler seçimleri siyaset toplum ilişkileri bakımından üzerinde durulması gereken göstergeler olarak değerlendirilebilir.

Öncelikle seçime hangi şartlar altında girildiğini belirlemek gerekirse şu hususlar tespit edilebilir.

Türkiye uluslararası güç odaklarının, başta ABD olmak üzere şekillendirmeye çalıştıkları bir bölgede bulunmaktadır. Bu unsurların bölgesel istikrarsızlaştırma politikalarının sonucunda bölge ülkelerini sadece istikrarsızlık içinde bırakmayıp savaş ve işgal dahil her türlü müdahaleyi yaparak bütünüyle kendi çıkarları için yeni bir projelendirme siyaseti izledikleri görülmektedir.

Diğer bir husus da Ortadoğu ve Avrasya’nın en büyük siyaset ve kültür birikimine sahip Türkiye bir taraftan bu coğrafyaya yönelik saldırı ve tehditler  karşısında yanlış politikalarla “etkisizleştirilirken”, diğer taraftan da başta Kıbrıs, Ege ve Kuzey Irak gibi dış politika sorunlarında köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Türkiye’nin mevcut yönetimi bu konularda milli çıkarları temsil etmek bir yana asgari bir tavır dahi geliştirme konusunda zaaf içerisine düşmüştür.

Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunurken siyasi iktidarın bu meselelerde “hayali bir AB üyeliği” bahanesiyle, ülke çıkarlarını temel hassasiyet kabul edecek bir duruş geliştirmediği ve Türkiye’deki egemen çıkar gruplarının ülkeyi teslimiyetçiliğe iten bir anlayışı mevcut iktidarla birlikte paylaştığı gözlenmektedir.

Türkiye seçime girerken medya gruplarının büyük desteğini arkasına alan iktidar kamunun her türlü imkanını seferber ederek devletin kaynaklarını seçimi etkileyecek şekilde büyük bir savurganlıkla dağıtarak haksız ve ahlâki olmayan bir tutum takınmıştır.

Böyle bir yönlendirme ve etkileme gücünü harekete geçiren iktidarın medya desteği yetmezmiş gibi bazı gruplar tarafından sözde anketler düzenlenip, bunların belirlediği sonuçlar abartılı ve yönlendirici bir şekilde açıklanarak “güdümlü bir kamuoyu” yaratılmaya çalışılmış, adeta bir beyin yıkama yöntemi uygulanmıştır.

Oysa, seçim sürecinde Türkiye’nin karşısında önemli sorunlar bulunmaktadır:

-         Ülkemizin içinde yaşadığı bölgede sıcak gelişmeler yaşanmaya devam ederken, Kuzey Irak’ta Türkiye’nin aleyhine gelişen olaylar karşısında hükümetin benimsediği yaklaşım ülkeye zarar verecek bir anlayışı sergilemektedir.

-         Kıbrıs ve Ege’de karşı karşıya olduğumuz sorunlarda, benimsenen teslimiyetçi tavırlar Türkiye’nin milli çıkarlarını gözetmeyen bir tutumu ifade etmektedir.

-         Büyüme, gelir dağılımı ve işsizliğin giderek ulaştığı boyutlar ekonomik ve toplumsal alanda sorunların derinleşmesine yol açarken hükümet sadece kendisinden önce uygulamaya başlanmış bulunan istikrar politikasının dışında çaresizlik içerisinde bulunduğunu gösteren bir tavır takınmıştır.

Bu sorunlar karşısında 28 Mart, sadece bir Mahalli İdareler Seçimi olmanın ötesinde bir anlam kazanmaya başlamış, özellikle iktidar ve destekçileri tarafından, AKP’nin bu yanlış ve Türkiye’ye zarar veren politikalarının millet tarafından onaylanacağı bir seçim haline getirilmeye çalışılmıştır.

Böyle bir ortamda girdiğimiz seçim sürecinde milletimizin yaklaşık %60’a yakını bu tutumu onaylamadığını gösteren bir neticeyi sandıkta ortaya koymuştur.

Bütünüyle olumsuz şartlar içerisinde yaşadığımız bu seçim sürecinde, Milliyetçi Hareket Partisi çeşitli fesat odaklarının girişimleriyle karşı karşıya olmasına rağmen, bütün baskı ve yönlendirmeleri aşarak %10’un üzerinde oy almış ve Türkiye’de siyasetin ana eksenlerinden birisi olduğunu ortaya koymuştur.

Medya, dış güçler ve çıkar gruplarının desteği olmadan Türkiye’de siyaset yapılmaz diyenlere milletimiz en olumsuz şartlarda bile MHP’ye destek vererek, gerekli cevabı vermiştir.

Bugün Türkiye’de yeni bir siyasi tablo vardır. Türkiye geleceğine, milletin eğilimleriyle ve tercihleriyle daha sağlıklı bakacağı bir zemine sahip olmuştur. Mecliste birisi mutlak çoğunluğa sahip iki kutuplu parti yapısının yetersizliğini kavrayan milletimiz, seçimlerdeki tavrıyla mecliste bu iki kutupluluğu değiştireceğini işaret etmiştir. Bu tercih bugünkü meclisin karşı karşıya olduğu iki partili, sorun çözemeyen yapısını da aşacak çözüm yolunu işaret etmektedir.

Bu seçimlerin de ortaya koyduğu gerçekleri sıralamak gerekirse:

1-   Milliyetçi Hareket Partisi yarın ki siyasetin adresidir.

2-   MHP’yi etkisiz hale getirerek, sesini kısarak, ambargo uygulayarak, susturmaya çalışmak mümkün değildir.

3-   Türkiye’yi ele geçirmek, parçalamak ve küçültmek isteyenler karşısında milletin direncini temsil eden MHP milletiyle bütünleşerek bütün bu kirli amaçların önündeki en büyük engeldir.

4-   Türkiye, dış politikada teslimiyetçi, iç politikada bazı çıkar gruplarıyla eklemleşmiş iktidarlar eliyle güçsüzleştirilmek istenen bir ülke konumundadır. Türk Milliyetçileri Türkiye’nin böyle bir zaafa düşmesini önleyecek, Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıracak “muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak” yolun temsilcileridir.

5-   Milliyetçilik Türkiye için bir modernleşme projesinin adıdır. Bu proje Türkiye’yi sahip olduğu kimlik değerleriyle, modern bir toplum haline dönüştürme stratejisini benimsemiştir. Bu stratejinin temelinde milli devlet, üretim gücüne dayalı piyasa ekonomisi ve dışa açık bir büyüme yaklaşımı vardır. Türkiye’yi teslimiyetçiliğe götürmek isteyenlerin milliyetçiliğin modernleşme misyonuna düşman olduklarını bu açıdan da bakmak gerekir. Türk milliyetçilerinin Türkiye’deki dayanağı milletimizin böyle bir gelişme stratejisine olan inancıyla bütünleştikçe MHP’nin dışında bir alternatifin olmadığı görülecektir.

Yukarıda tespit edilen hususlar önümüzde çetin bir mücadele dönemi olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin sahip olduğu tarihsel birikimin, milletimizin engin sağduyusunun ve Türk milliyetçilerinin inançlı tavırlarının bütün bu sorunları aşmak için yeterli olduğuna inanıyoruz.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı