01.08.2004 - 15'nci Erciyes Zafer Kurultayı'nda Yapmış Oldukları Konuşma Metni
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Sayın Dr.Devlet Bahçeli'nin
15'nci Erciyes Zafer Kurultayı'nda
Yapmış Oldukları Konuşma Metni
01 Ağustos 2004

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Türk Milliyetçiliğinin Gönül ve İman Erleri,

Yiğit Bozkurtlarım,

Muhterem Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Bugün 15.’sini idrak ettiğimiz Erciyes Zafer Kurultayına katılan bütün ülkü ve dava arkadaşlarımı, Türk dünyasının mümtaz temsilcilerini ve değerli misafirlerimizi sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Bu kutlu zafer kurultayı, Türk Milliyetçilerini bir iman, kardeşlik ve sevgi seli olarak coşku içinde biraraya getiren müstesna bir vesiledir. Böyle büyük çaplı bir buluşmanın dünyada başka bir örneği yoktur. Bu mutluluğu bizlere yeniden nasip eden Cenab-ı Allah’a şükrediyor, daha nice büyük kucaklaşmalar yaşatmasını niyaz ediyorum.

Bu geleneği bizlere kazandıran Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i bir kere daha rahmet ve özlemle anıyor, bizlere ışık tutan aziz hatırası önünde minnet ve tazimle eğiliyorum. Cennet mekanında ruhu şad olsun, dualarımız onunla olsun.

Onbeş yıl boyunca bizlere gurur veren bu büyük buluşmaların gerçekleşmesinde emeği ve hizmeti geçen bütün arkadaşlarıma gönülden teşekkürlerimi, tebriklerimi ve takdirlerimi sunuyorum.

Aziz Dava ve Ülkü Arkadaşlarım,

Yarınlarımızın Teminatı Yiğit Ülkücüler,

Bugün Erciyes’in zirvesinde sergilenen bu muhteşem manzara, Türk Milliyetçilerinin Büyük Türk Milletinin yarınlarına ve bu Aziz Vatanın kaderine sahip çıkma azim ve kararlılığının çok anlamlı bir şahlanışıdır.

Türk Milliyetçilerinin Erciyes’den yükselen bu sesi, Türkiye’nin şerefli mazisine ve milli kimliğine sahip çıkarak, bunların aydınlattığı yolda Türkiye’yi onurlu bir geleceğe taşıma iradesinin bir meydan okumasıdır.

Büyük ve güçlü Türkiye ülküsü ve sevdası, Erciyes’in dumanlı zirveleri kadar ulu ve yüce olan Türk Milliyetçilerinin tek bir nefes olarak yükselen bu sesine herkes kulak vermelidir.

Türkiye’nin milli birliğini hedef alan, Büyük Türk Milleti ailesinin kardeşliğini sabote etmek isteyen gaflet erbabı, iç ve dış ihanet odakları, bu milli şahlanıştan gerekli dersi vakit geç olmadan çıkarmalı ve kendilerine çeki düzen vermelidir.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Türkiye, bugün tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşamakta, bir ateş hattından geçmektedir. AKP zihniyeti, yirmi ay içinde, Türkiye’yi sonu meçhul karanlık bir yola sürüklemiştir.

Böylesine ağır şartların hüküm sürdüğü bir dönemde toplanan Erciyes Zafer Kurultayımız, bu bakımdan büyük önem ve anlam kazanmıştır.

Şimdi sizlere AKP iktidarında yaşanan karanlık dönemin kısa bir muhasebesini yapmak istiyorum.

Sömürü edebiyatı ile iş başına gelen AKP, bugün kendi saltanatını sürdürmek telaşına düşmüştür. Siyasi gelecek hesabıyla Türkiye’nin yarınlarını ateşe atmaktan çekinmemiştir. AKP yöneticileri, gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünmektedir.

Türkiye, en olumsuz şartlarda bile milli haysiyetini, milli çıkarlarını ve milli hassasiyetlerini korumasını bilmiştir. AKP iktidarı ise milli hassasiyetleri yok saymış, milli çıkarları ucuz pazarlık konusu haline getirmiş, Türkiye’nin milli haysiyeti üzerinden siyaset yapmak yoluna sapmıştır.

Bu gaflet yolculuğunun sonunda Türkiye bugün her alanda çok hazin bir duruma itilmiştir.

AKP bugün iktidardır, ama muktedir değildir. Acz ve hezeyan içinde bocalamakta, başıboş bir sürükleniş içinde çırpınmaktadır.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Sevgili Ülkücüler,

Türkiye’nin içinde bulunduğu bu perişanlık tablosu AKP’nin eseridir. Gerçekler ortadayken AKP yöneticileri hâlâ büyük bir pişkinlikle pembe tablolar çizmektedir.

Türkiye’nin ekonomik ve siyasi alanda itibar kazandığı, her bakımdan iyiye gittiği yalanını söyleyebilmektedir. Bu, Türk Milletinin aklı, idraki ve hafızası ile alay etmektir.

Bugün, Türk ekonomisi her an patlamaya hazır bir barut fıçısı haline gelmiştir. Ekonomik yapı bir bıçak sırtındadır. Krizin kapıda olduğu uyarılarına kulağını tıkayan AKP, hâlâ şov peşinde koşmaktadır. “Duble yol” gibi göz boyama amaçlı hayali projelerde gelinen nokta, tam bir “duble rezalet” olmuştur.

Ekonomide, Türk halkının yaşamına ve refahına yansıyan bir iyileşme bulunmamaktadır. İşsizlik ve yoksulluk giderek artmaktadır. Bugün, Türk halkı yoksulluğun ve çaresizliğin pençesine itilmiştir.

AKP’nin ampulü ekonomi alanında yatsıya kadar bile yanmamış, Türk milletinin ocağı söndürülmüştür. AKP’nin ampulü, sadece yürütülen talan ekonomisinde AKP’yi destekleyenlerin, vurguncuların yolunu aydınlatmıştır.

Türkiye’nin siyasi itibar kazandığı iddiaları da, içi boş bir slogandan öte hiçbir anlam taşımamaktadır. AKP zihniyeti, bir fikir ve hizmet yarışı olan siyaseti bir ihtiras ve aldatma yarışı haline getirmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliği’nin talimatlarını yerine getirmek için bir büro olarak çalıştırılmıştır. Bu mu Türkiye’ye siyasi itibar kazandırmıştır?

Eve dönüş yasası adı altında PKK’lılar için af çıkartması, AB uğruna bölücü terörün ihanet provalarının cesaretlendirilmesi mi siyasi itibar kaynağı olmuştur?

Devletle, rejimle ve hukukla sorunlu olan AKP yöneticilerinin, milletvekili dokunulmazlığı zırhının arkasında saklanarak adaletten kaçmaları mı Türkiye’de siyasetin itibarını arttırmıştır?

Aşiret mensuplarının karakol basıp eroin kaçakçılarını polisin elinden aldığı ve bunun için AKP’li Bakanların araya girdiği Türkiye tablosu mu AKP için siyasi itibar vesilesi olmuştur?

Yoksa, AKP’nin önde gelen yöneticilerinin televizyon ekranlarında canlı yayın konusu olan saltanat hevesleri ve hanedan özentileri mi Türkiye’ye siyasi itibar kazandırmıştır?

AKP’nin Türkiye’ye kazandırdığı hiçbir itibar yoktur. Tam aksine, Türkiye’nin itibarının önündeki en büyük engel bizzat AKP ve onun temsil ettiği çarpık zihniyettir.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

AKP iktidarı dış politika konularında da bir batağa saplanmıştır. Türkiye, sözü dinlenen ve ağırlığı olan bir ülke olmaktan çıkmış, sadece verilen görevleri yapan bir taşeron, tehdit, baskı ve her türlü dayatmaya boyun eğen bir emir eri haline getirilmiştir.

Ancak, AKP yönetiminin bir noktada hakkını teslim etmek gerekir. Ekonomide özelleştirme politikası iflas eden AKP, dış politikayı özelleştirmede çok başarılı olmuştur. Türkiye’nin dış politikası, ABD ve AB’nin çıkarlarının emrine sokulmuştur.

Bugün Türkiye ile görülecek hesabı olan her ülke ve her grup, AB’ne teslim olan AKP vasıtasıyla Türkiye’ye bedel ödetmek için sıraya girmiştir.

Terör örgütü PKK ve içerdeki uzantıları, Yunanistan ve Ermenistan, hepsi sahnededir.

Türkiye’nin milli birliğini ve bütünlüğünü yıkmaya çalışan ihanet odakları, meydanı boş bulan bir cüretle tahriklerine hız vermiştir. Bunların en büyük cesaret kaynağı AKP iktidarıdır. Türkiye’nin geleceği ve milli birliği ileride çok tehlikeli bir siyasi kumar oynayan AKP bunun hesabını verecektir.

Türkiye’nin milli çıkarlarını oyuncak haline getiren AKP, dış politika alanında bir “slogan diplomasisi”nin peşinde sürüklenmektedir. Başbakan’ın ağzından düşürmediği “kazan-kazan” ve “bir adım önde olma” sloganları,  anlamsız, ucuz sloganlardır. Türkiye ne kazanmıştır? Başbakan asıl buna bakmalıdır. Bir adım önde olacağım diye doludizgin koşan Başbakan, bir soluk alıp nereye koştuğuna, Türkiye’yi nereye sürüklediğine bir bakmalıdır.

Bugün Irak politikamız her yönüyle iflas etmiş, milli çıkarlarımızın belirlediği kırmızı çizgiler artık kalmamıştır. Kuzey Irak’ta PKK cirit atmaktadır. Bağımsız Kürt devlet kurulması sürecinde sona yaklaşılmaktadır. Türkmen kardeşlerimiz, Kürt gruplara şirin görünmek için yalnız bırakılmış, ateşe atılmıştır.

AKP’nin bu politikalarından kazanan sadece Kürt gruplar, kaybeden ise Türkiye ve Türkmen kardeşlerimiz olmuştur. Bu gaflet ve ihanet değildir de nedir? Başbakan bunun cevabını vermelidir.

AKP’nin elinde Kıbrıs milli davamız da çok tehlikeli bir uçuruma sürüklenmiştir. Kıbrıs’ı Rumlara teslim etme oyununun son perdesi açılmak üzeredir. Kazanan sadece Rum tarafı olmuştur. Rumlar şimdi AKP’nin AB’ne teslimiyet politikasından yararlanarak, Kıbrıs Türklüğünü teslim alma hazırlığı içindedir.

Türk hükümetinin baskısıyla referandumda Annan Planına evet diyen Türk tarafı üzerindeki ambargolar hala sürmektedir. Türk kardeşlerimiz tam bir çaresizliğe ve yalnızlığa itilmiştir.

Sayın Başbakan’a buradan soruyorum: Acziniz ve teslimiyet anlayışınız sonucu Kıbrıs’ta kim kazanmış, kim kaybetmiştir?

AKP hükümeti bütün bunları AB’ne yaranmak, için yapmıştır. Ancak, bugüne kadar Türk Milletini AB hayali peşinde sürükleyen AKP için vade bitmiş, kader anı gelmiştir. Türkiye ile ilgili karar önümüzdeki Aralık ayında alacaktır.

Bu konuda iki eğilim ortaya çıkmıştır. Bir grup AB ülkesi, Türkiye’ye yeni şartlara bağlı sudan bir tarih dahi verilmeyerek “özel statü” adı altında sınırlı bir ortaklık önerilmesini savunmaktadır.

Diğer bir grup ise, Türkiye’ye şartlı bir tarih verilmesini, ancak müzakere sürecinin ileriye atılmasını istemektedir. Bu görüşü savunanlar, Türkiye’yi açıkça reddetmeyip yeni bir zorlama ve dayatma sürecinin içine çekmeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar Türkiye’nin önüne getirilemeyen bütün bedellerin bu yeni oyalama sürecinde ödettirilmesinin hesabı yapılmaktadır.

Bu iki görüş de Türkiye’yi eşit haklara sahip üye olarak görmeyen bir anlayışı yansıtmaktadır. Ancak, AKP ne verilirse ona razı olacağını baştan belli etmiştir. Bu nedenle pazarlık gücü kalmamıştır. Onlar için önemli olan tek şey, AB desteğiyle içine girdikleri bitkisel hayatı bir süre de olsa uzatmaktır.

Bunun için, daha şimdiden, AB’nin alacağı kararı Türk Milletine gerçek anlamından farklı şekilde sunma hazırlığı içine girmişlerdir. Başbakan’ın son demecinde, “önemli olan üyelik değil, görüşmelerin ne şekilde olursa olsun başlamasıdır” demesinin nedeni budur. Türk Milleti’ne söylenecek yeni bir yalanın zemini hazırlanmaktadır.

Bu hükümet son bir ümitle Aralık ayında AB’nin uzatacağı can simidine sarılmak için çırpınmaktadır. Bunun için herşeyi yapmaya hazırdır. Son olarak AB yolunda Türkiye’nin önüne Ermeni konusunun da çıkartılması bu bakımdan tesadüf değildir.

Aziz Dava ve Ülkü Arkadaşlarım,

Seçim meydanlarında yankılanan şu sözleri hepiniz hatırlayacaksınız: Başörtüsü namusumuzdur! İmam Hatiplere yapılan haksızlığı düzeltmek namus borcumuzdur!

Namus kavramı etrafında geliştirilen bu sözlerin sahipleri, bugün, 20 aydır iktidardadır. Tek başına Anayasa değiştirecek çoğunluğa sahiptir.

Ancak, Türk Milletinin bu konudaki temiz duygularını istismar eden AKP, bugün yüzseksen derece dönüş yaparak, inançsızlığını bir kere daha göstermiştir.

AKP devrinde, başörtüsü bir kördüğüm haline gelmiştir. AKP devrinde, İmam Hatipler konusu bir kangren haline getirilmiştir.

Ucuz polemikler dışında, AKP bu konudaki namus sözünü yerine getirmemiştir. Üstelik bunun suçunu da istismar ettiği Türk halkının üzerine yıkmak istemekte ve arkamda durmadınız diyecek kadar küçülebilmektedir.

Bu konuda bedel ödemeye hazır olmadığını açıklayan Başbakan Erdoğan , Türk halkına “siz bedel ödemek istiyor musunuz” gibi garip bir soru sormaktadır.

Cevabını biz verelim: Türk milleti AKP zihniyetini iktidara getirmekle, bu inançsız kadrolara güvenmekle, en ağır bedeli zaten ödemiştir. Türk milletinin demokratik sabrı ile artık kimse oynamamalıdır.

İşte gerçek AKP budur. AKP’nin gerçek yüzü budur. Bunların artık daha nesine inanacak, nesine güveneceksiniz?

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Yiğit Bozkurtlarım,

Türkiye’nin en önemli ve öncelikli meselesi, AKP iktidarından kurtulmaktadır. Türkiye’de yeni bir kurtuluş hareketi, bu zihniyetten kurtulmakla başlayacaktır.

Milliyetçi Hareket’in inançlı kadroları bu azimle yola çıkmıştır. Yeni bir Kuva-i Milliye ruhu ile yeni bir milli şahlanışı harekete geçirmek, artık Türkiye için bir ölüm kalım meselesi haline gelmiştir.

Herkes bilmelidir ki, AKP, yaptıklarının hesabını Türk Milletine mutlaka verecektir. Bu hesap ahirete kalmayacak, ilk hesaplaşma yakında sandık başında görülecektir.

Türk Milliyetçileri bu milli hesaplaşmanın takipçisi olacaktır. Buradan ilan ediyorum: AKP devrinde yapılanların bütün sorumlularından mutlaka hesap sorulacaktır.

Kimse yaptığım yanıma kâr kalır, Türk Milleti akıl ve idrakten yoksundur, zamanla unutulur hesabını yapmamalıdır. Böyle bir yanılgı içine düşmemelidir.

Türkiye’nin kurtuluşu yakındır. Türkiye parlak ve onurlu bir geleceğe, Türk Milliyetçilerinin omuzlarında taşınacaktır. Bugün Erciyes’te yaşanan milli heyecan, bunun habercisi ve müjdecisidir.

Güçlü ve onurlu bir Türkiye, rehberimiz Hak, kuvvet kaynağımız Halktır diyen ve Türk milletine hizmeti en büyük mutluluk sayan Milliyetçi Hareket’in omuzlarında yükselecektir.

Türkiye’nin geleceğinin yegane teminatı olan Milliyetçi Hareket’i içerden karıştırmak isteyen fesat odakları ve ihtirasların sonu hüsran olacaktır. Bizler, ömrünü bu yola adamış ve Yüce Allah’a şükürler olsun ki, sağlığının da zekatını vermiş insanlardanız. Ve bugün de dimdik ayaktayız.

Buradan bütün dava ve ülkü arkadaşlarıma seslenmek istiyorum:          Cenab-ı Hak nasip ettiği ve siz ülkücü kardeşlerimin güveni sürdüğü müddetçe Milliyetçi Hareketin bu şerefli davasının kutsal bayrağını şerefle taşımaya devam edeceğim. Bundan kimsenin şüphesi ve endişesi olmasın.

Davamız büyük, ülkümüz büyük, inancımız ve imanımız büyüktür. Zafer, inananların ve inançları uğruna her güçlüğe şerefle katlananların olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri bir kere daha en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Bu yüce davada Cenab-ı Allah’ın hidayeti ve himmetinin hep üzerinizde olmasını niyaz ediyorum.

Yüce Allah’a emanet olun; sağolun, varolun.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı