Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ nin, Anıtmezar da yapmış oldukları konuşma metni. 4 Nisan 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ nin,
Anıtmezar'da yapmış oldukları konuşma metni.
4 Nisan 2012


Değerli Dava Arkadaşlarım,

Aziz Ülküdaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Bugün buraya, partimizin kurucu genel başkanı merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i anmak ve hayırla yâd etmek için toplandık.

Bu manevi atmosfer altında ruhuna Fatihalarımızı göndermek için buluştuk.

Dua, minnet ve şükran hislerimizle, kabri başında kendisini ve muhterem hatıralarını bir kez daha sahiplenmek için bir araya geldik.

Merhum Türkeş Bey’i, aramızdan ayrılışının 15’inci yılında özlemle ve hürmetle hatırlamak için gönüllerimizi, sevdalarımızı ve bağlılıklarımızı burada yeniden birleştirdik.

Karlı bir günde gözyaşları ve niyazlar eşliğinde onu ebediyete uğurlamıştık.

Rahmetli Türkeş Bey, tam 15 yıl önce bir yıldız gibi içimizden, yanımızdan kayıp gitmişti.

Ama hala bir sancak gibi ufkumuzun ve yüreğimizin zirvelerinde dalgalanmakta; aziz emanetleriyle ve bizlere miras bıraktığı fikirleriyle pusulamız olmaya devam etmektedir.

Merhum Türkeş Bey devlet ve siyaset hayatında ideal, ahlak, ülkü ve erdem noksanlığını gideren, bu alanlardaki boşluğu sabırla dolduran millete mal olmuş bir değerdir.

Tesadüflerin lütfunu beklemeyen, bağışların veya ikramların arayışında olmayan bir şuur insanıdır.

Ülke ve dünya meselelerini bütün tecrit ve teşhis haysiyetiyle kavrayan, millet varlığının korunmasını ve güçlendirilmesini hedeflerinin öznesi yapan bir dava ve gönül insanıdır.

Uygun fırsat kollamaktansa, riskleri peşinen kabul ederek fırsat oluşturmanın; şans gözlemektense alın teri ve hamiyet mücadelesiyle yol çizmenin, alan oluşturmanın nasıl olabileceğini merhum Türkeş Bey’de görmemiz mümkündür.

Siyasete seviye getiren üslubu, fikir mücadelesine derinlik kazandıran tarzı ve müdahalesi, aynı zamanda çağı ve insanlığı Türkçe okuma ve anlama kaygısı her zaman takdir edilmesi gereken özelliklerindendir.

Kendisi yaşarken, her durumda ahlaki buhrana dikkat çekmiş, toplumu saran manevi boşluğun tehlikelerine göndermede bulunmuş; toplumsal huzurun ahlaklı ve dürüst insanlarla temelleneceğini ifade etmiştir.

Ülkemizin en karanlık dönemlerinde onun soğukkanlı ve itidalli tavrı, birlikten, kardeşlikten yana koyduğu tercihi, fitne çarkını çeviren ideolojik akımlara ve eylem türlerine gösterdiği tavizsiz yaklaşımı hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Türk milletine adanmış bir ömrün, Türk milliyetçiliğini bayraklaştırmış bir inanmışlığın ve saldırılara aldırmayan bir cesaretin hakkını ödeyebilmemiz elbette çok zordur.

Merhum Türkeş Bey’in verdiği demokrasi mücadelesi, meşruiyet çizgisinden ayrılmayan yöntemi ve Türk siyasetinin denge ve nirengi noktası olması taraflı tarafsız herkesin üzerinde ittifak ettiği gerçeklerdendir.

Vatan topraklarına emanet edilişinin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, artan bir sevgi ve özlemle hem dava arkadaşlarımın hem de aziz milletimizin sahiplenmesi düşüncelerinin haklı, tavsiyelerinin samimi ve sözlerinin isabetli olmasından kaynaklanmaktadır.

Türkeş Bey; öngörü ve uzak görüşlülüğünü geniş vizyonuyla çakıştırmış, yaktığı dokuz ışıkla hepimizin yolunu aydınlatmıştır.

Nitekim milli kimlik ve milli birlik konusundaki tacizlerin bugünkü gibi tırmanmadığı ve alenen yıkılmaya çalışılmadığı dönemlerde bile; O, içinde bulunduğumuz vahim gelişmeleri görebilmiş, Türk milletine musallat olacak tehlikeler konusunda daha o yıllarda ülkemizi uyarmıştır.

Bu itibarla mücadeleci kişiliği, yılmayan ve vazgeçmeyen mizacı, kötümserliğe set çeken karakteri kendisini ülkücülerin başbuğu yapmıştır.

Merhum Türkeş Bey;

Zorluklardan yılmayan azimkarlıktır.

İhanetlerden korkmayan gözü pekliliktir.

Saldırılardan çekinmeyen direnmedir.

Ve şüphesiz hepinizin onaylayacağı üzere, Türk milletinin hizmetine sunulan hayattır, Türklüğün emrine giren fazilettir ve İslam’ı yücelten kararlılıktır.

Türkeş Bey milletimizin nabız atışlarından birisidir.

Ülküsünü, ülkücüyle kavuşturan, özlemlerini ve iddialarını Türk dünyasına ulaştıran tarihi bir kişiliktir.

Bunlardan dolayı kendisini saygı ve hasretle anıyoruz, tavsiyelerini daha da yukarılara çıkarmak için her türlü çabayı gösteriyoruz.

 

Muhterem Ülküdaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bütün fikirlerin kaynağı ve kökü millet dediğimiz muazzam ve dinamik hazinededir.

Önemli olan bu fikirlerin, zamanın gereklerini idrak eden eğilimlerin bulunup çıkarılması, nesilden nesile büyütülerek, genişletilerek ve güçlendirilerek aktarılmasıdır.

Sosyal temasların, tarihsel tesirlerin ve kültürel telkinlerin tayin edilen ideali, benimsenen tutkuyu ve izlenen metodu birebir etkileyerek sistemleştirmesi, bir felsefe haline dönüştürmesi bugüne kadar edindiğimiz başlıca tecrübelerdendir.

Fikirlerin yalnızca söz ya da şekliyle değil, mahiyet ve muhtevasıyla da ilgilenmek, bunlar üzerinde kafa yormak ve mesai harcamak gerekmektedir.

Bu nedenlerle her kuşağın sosyal ve milli nitelikli sorumlulukları ve taşıdıkları vazifeleri bulunmaktadır.

Fikirler olgunlaştıkça, toplum ve millet varlığıyla bütünleştikçe yenileşecek, yenileştikçe de hakikatin bereketli alanına tam olarak tutunacaktır.

Zamanı gelmiş bir fikrin, olgunlaşmış bir düşüncenin; içinden çıktığı millet varlığına rehberlik etmesi, yol gösterici bir niteliğe bürünmesi doğal olduğu kadar da kaçınılmazdır.

İşte Türk milliyetçiliği böyle bir yolu ve aşamaları izlemiş, ülkücü hareketin hayat ve dünya görüşü bu bağlamda vücut bulmuştur.

Merhum Türkeş Bey Türk milliyetçiliğinin siyasal alana donanımlı bir biçimde girmesinde, teklif ve çağrılarıyla milletimize seslenmesinde çok önemli bir kişilik olmuştur.

Onun liderliğinde ülkücüler; Ötüken’den Ankara’ya, Çin Seddi’nden Adriyatik kıyılarına heveslerini, arzularını ve önerilerini tebliğ etmiş, daha iyi bir yaşam, daha huzurlu ve kudretli bir millet gerçeği için var gücüyle uğraşmışlardır.

Bilhassa siyasette sayısal ve oransal kalıplara aldırmadan, küreyi vicdanlarında ve heyecanlarında kavramışlar; başkent Ankara’nın görüş derinliğiyle aleme nizam vermenin kutlu hedefini gütmüşlerdir.

Bu kapsamda vatan, bayrak ve millet kalplerde ve zihinlerde yüceleşmiştir.

Türklüğün var olduğu, İslam’ın yaşandığı ve kutlu ecdadımızın izlerinin bulunduğu her yer bizim aklımızda ve yüreğimizde ayrıcalıklı bir yer ve konuma sahip olmuştur.

Hiçbir sinsilik, zalimlik ve saldırganlık bizi inançlarımızdan ve hak bildiğimiz ülkülerimizden geri döndürememiştir.

Bu uğurda şehitlik bizim kaderimiz, eza ve cefa süsümüz haline gelmiştir.

İhtilal dönemlerinin acımasızlıkları, kökü dışarında başı içeride bulunan vicdansızlıkları yeminlerimizden ve amaçlarımızdan bizi çok şükür döndürememiştir.

Ne iktidar baskısı, ne eşbaşkanların oyunları ne de küresel tezgâhların pespayelikleri bizden istenilen tavizleri alamamıştır.

Ara rejim yönetimlerinin demir parmaklıkları, çilehaneleri, ölüm makineleri ve alçaklıkları en başta ülkücüleri pusturmaya ve tasfiye etmeye ayarlı olsa da hamd olsun başarı elde edilememiştir.

Türkeş Bey’in sabrı, dava arkadaşlarımızla birlikte sergilediği azim ve dayanma gücü tüm saldırı oklarını kırmış ve belaları muhataplarına iade etmiştir.

Uzlaşmanın çekiciliği, anlaşmanın güzelliği ve Türk milletini aydınlık yarınlara götürme gayesi onun nefesiyle ve dokunuşuyla daha da anlam kazanmış ve mesafe almıştır.

Bu itibarla merhum Türkeş Bey’in yeni kuşaklar tarafından bütün yönleriyle bilinmesi, tanınması ve hatıralarının yaşatılması bizim için yeri doldurulamayacak bir önemdedir ve bu görevde burada bulunan her dava arkadaşımın omuzlarındadır.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Biliniz ki, Türk milleti çürüyüp dağılmaya mahkûm bir eski değildir.

Veya köhneleşmeye mahkûm bir yeni de değildir.

Her daim gözümüz gibi bakacağımız, koruyacağımız ve ebediyete ulaştıracağımız mukaddes bir mukadderatımızdır.

Siyaseti, eskileri tamir ederek satışa sunan bit pazarı gibi görenler bu duygularımızı ve düşüncelerimizi anlayamayacaklardır.

Bu bakımdan yapacaklarımız daha çok fazladır.

Varmamız gereken ve söndürmemek için kendimizi feda etmekten çekinmeyeceğimiz nurlu ufuklarımız vardır.

Ülkücünün iktidar olma, iktidara ulaşma, Türkiye’yi istikrara eriştirme vuslatı bitecektir ve mutlaka de bitmelidir.

Zira merhum Başbuğumuzun dileği ve isteği bu yöndedir.

Biz buna sadakatle bağlıyız ve zafere ulaşma konusunda da kararlıyız.

Manevi bir görevi ifa etmek için bir araya geldiğimiz bugünde, Türkiye’nin geleceğinin, Türk milletinin son yurdumuzdaki devamlılığının milliyetçi-ülkücü hareketin üstün çalışma ve mücadelesine bağlı olduğunu ifade etmeyi bir görev addediyorum.

Artık hedeflerimize ulaşma vakti gelmiş, hatta geçmektedir.

Merhum Başbuğumuzun açtığı yolda ve belirlediği istikamette, onun sergilemiş olduğu seviyeli, ilkeli, tutarlı siyaset, bugün de bizim kılavuzumuz olmaya devam edecektir.

Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket var oldukça ve bir oldukça, Türk milleti hep güçlü olacak, sıkıntıya düşse bile umutsuzluğa ve kedere kapılmayacaktır.

Bu duygularla, kabri önünde ve manevi huzurunda toplandığımız merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e ve bugün hayatta olmayan bütün dava arkadaşlarımıza, tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan Rahmet diliyorum.

Manevi hatıraları önünde tazimle eğiliyorum.

Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet olsun.