Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Ülkücü Şehitleri Anma Günü Münasebetiyle Yapmış Oldukları Konuşma. 27 Mayıs 2012
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Ülkücü Şehitleri Anma Günü  Münasebetiyle Yapmış Oldukları Konuşma.
27 Mayıs 2012

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Ülküdaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün vatan ve millet yolunda erkenden toprağa giren, şehitlik makamına koşar adımlarla giden dava şehitlerimizi anmak için toplandık.

Hepsinin manevi huzurunda bir araya geldik.

Geçtiğimiz yıl yapımı tamamlanan Ülkücü Şehitler Anıtı’nda çok şükür bu sene de birlikteyiz.

Artık şehitlerimizin manevi hatıralarını bu kutsal mekanda paylaşacak ve bu anlam dolu yerden dava şehitlerimizin ruhlarına Fatihalarımızı hediye edeceğiz.

Geçmişin acı hatıralarını, kutlu emanetlerini bundan böyle bu Şehitlikte yad edeceğiz.

Acılarımızı paylaşacağız ve yarım kalan hayallerin iftihar burçlarını gönlümüzde yaşatacağız.

Tekraren Ülkücü Şehitler Anıtı’nın hayat bulmasında emeği ve katkısı geçen her dava arkadaşıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Millet yoluna baş koyan, inançları uğruna bedel ödeyen, davasının yaşaması için can veren ve kanını döken tüm dava şehitlerimizin emanetine sahip çıkan herkese bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum.

Bu Anıt’ın yaşaması ve sonsuzluğa uzanması biliniz ki hepimizin boynunun borcu ve vefamızın bir gereğidir.

Sadakatle düne bağlılığımız, bugünlere ulaşan hatıralara hürmetimiz bunu gerektirmektedir.

Ülkücülerin çelik gibi iradeleri, iman dolu yürekleri, vatan ve millet aşkıyla çarpan kalpleri burada sembolleşecek ve sancak gibi yükselecektir.

Vatanımızın dört bir yanından buraya gelen muhterem dava arkadaşlarım; binlerce şehidimizi dualarında yüceltecek ve minnetlerini gösterecektir.

Şehitlerin ölmediğini, ölmeyeceğini ve hepimizin yeri dolmayacak kılavuzu olduğunu buradaki dava şuuru kanıtlayacaktır.

Bu Anıt ülkücünün gönlünde eşsiz bir yer edinecek ve sönmeyecek ulvi bir meşale gibi yarınları aydınlatacaktır.

İnancım, beklentim ve isteğim budur.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Merhum şairimiz Mithat Cemal Kuntay hepimizce bilinen meşhur şiirinde; “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”  dizeleriyle, vatanın ne olduğunu veciz ve vecd dolu bir ruhla seneler öncesinden ifade etmiştir.

Üzerinde yaşadığımız toprak, içinde bulunduğumuz coğrafya şehit kanıyla vatanlaşmış, bize vatan olmuştur.

Bilinmelidir ki, tarih; Türk milletinin bizatihi kendi yazdığı ve yaptığı bir eseridir.

Bu eserin her satırında da fedakarlığın, cefakarlığın derin izleri bulunmaktadır.

Asırların surlarını inancının aleviyle eriten, kilitlerini azmiyle açan ve engellerini imanıyla yıkan Türk milleti, bu haliyle esareti, bağımlılığı ve zorbalığı her devirde reddetmiştir.

Ülkücü hareket işte böylesi yüksek bir iradenin ve kararlılığın temsilcisi ve emsalsiz tarafı olarak tarihe geçmiştir.

Ülkücüler; bir davanın, şuurla benimsenmiş bir ülkünün, tutkuyla sahiplenilmiş bir iddianın yaşaması ve yaşatılması için candan ve serden vazgeçmeyi göze alan insanlık mucizeleridir.

Toprağı vatan yapan şehit kanı, aynısıyla bir fikri kutsal dava haline getirmiştir.

Diyebiliriz ki, uğruna feda edilen bedenlerle ülkücülük destanlaşmış ve bu yolla vatanın nabız atışı hamd olsun ki azalmamış, kesilmemiş ve zayıflamamıştır.

Vatana kara sevdalı yürekler, millete çıkarsız bir şekilde adanmış ruhlar; fedakarlığın elçileri ve gönüllü taliplileri olarak her türlü yabancı ve yıkıcı eğilime karşı çıkmışlardır.

Ülkücüler; yatağından taşan coşkun ırmaklar gibi pisliklere, tortulara ve ideolojik kalıntılara her şeyleriyle mukabele etmişlerdir.

Zorda kalsalar da yılmamışlar, vurulsalar da yıkılmamışlar, eziyet görseler de yılgınlığa kapılmamışlardır.

Türk tarihinin mirasına, milletimizin devamlılığına haramın, ihanetin ve kötülüğün bulaşmaması için ibretlik bir duruş sergileşmişlerdir.

Kurşuna, bombaya, tuzağa ve türlü saldırılara teslim olmamışlardır.

Yollarından dönmemişler, inançlarının kıblesinden ayrılmamışlardır.

Yeri gelmiş Yunus gibi gönüllere girmişler, yeri gelmiş mukaddesatları uğruna Yavuz olmaktan kaçınmamışlardır.

Kefenlerini yanlarında taşımışlar, yeminlerine hep sadık kalmışlardır.

Kahramanlığın ne yalnız bir yükseliş, ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmek olmadığını düşünmüşlerdir.

Ölüme gül bahçesine girer gibi, serin bir suya atlar gibi dalmışlar,  bir daha geri dönülmeyeceğini her zaman bilmişlerdir.

Dava şehitlerimiz ideal bir insanın tüm vasıflarına sahip olmuşlardır.

Ahlaki muhtevası kalmamış zarafet ve süse tevessül etmemişlerdir.

Parlak bir zekaya, sağlam ve yorulmaz bir muhakemeye, ateşli bir ruha, iddialı ve inançlı bir mizaca, bıkmayan ve dönmeyen bir iradeye yaslanmışlardır.

Gösteriş ve gürültüden ziyade sadelik ve durulukla hilali taşımışlardır.

Şöhret, servet ve kudret peşinde koşmamışlardır.

Para, mülk ve şan derdinde olmamışlardır.

Menfaat arayışında, çıkar beklentisinde bulunmamışlardır.

İhtiyatlı, ağırbaşlı ve mutedil tavırlarını bozmamışlar, soğukkanlı ve cesaretli tutumlarından asla ödün vermemişlerdir.

İşte dava insanı olmak böyle bir şeydir.

Ve şüphesiz ülkücü olmak budur.

Ülkücülüğü tertemiz vicdanlarında yükseltenler, Türk-İslam ülküsünün yolunu kanıyla çizenler bizim ilhamımız ve gurur kaynağımızdır.

İslam’ın bu çağdaki sancaktarı ülkücülerdir.

Türklüğün umudu, Türk milletinin aydınlık geleceği milliyetçi-ülkücü harekettir.

Zulme tapanlar, adaleti tepeleyenler, bölünmeyi dileyenler, ayrılmak için el ovuşturanlar, dağılmak için fırsat kollayanlar bizim karşımızdadır.

Bilinsin ki, aziz dava arkadaşlarım boş yere şehit olmamıştır.

Öylesine toprağın koynuna girmemişler, analarından, babalarından, nişanlılarından, eşlerinden ve çocuklarından rastlantı üzerine ayrılmamışlardır.

Onlar aldıkları emaneti yere düşürmemiş ve leke sürdürmemişlerdir.

Emin olunsun ki, biz de bu kutsal mirası yağmalatmayacağız ve çekilen acıların, verilen mücadelelerin heba olmadığını merak edenlere ısrarla göstereceğiz.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Bugün Türk milletinin birliğine, ebedi varlığına tam bir imanla bağlı olan bütün ülkü neferlerinin abideleşmiş anılarını hürmetle hatırlıyoruz.

Şehitlerimiz davamızın namus ve ahlak simgeleri, onur ve şeref payeleridir.

Karanlık bir dönemin aydınlık ve bereketli hilal yüzleridir.

Canlarından aziz milletimizin dirliği ve birliği için, huzurlu ve bağımsız yaşaması için gönüllüce vazgeçen kıvanç kaynaklarımızdır.

Her biri ülkü sevdalısı, millet aşığı olarak gönüllerimize taht kurmuştur.

Örnek hayatlarıyla, mümtaz şahsiyetleriyle yaşadıkları devirlere ve sonraki yıllara yön vermişlerdir.

Bir faninin kendini manada nasıl aştığını anlamak, ülküsünü milletiyle buluşturmak için nasıl çaba sarfettiğini görmek ve fitnenin kuşatmasını yarmak için ne denli gayret gösterdiğini fark etmek için ülkücünün hayatına bakmak yeterlidir.

Milletimizin sahip olduğu, bütün milli ve manevi değerlerinin tahrip edildiği, yozlaşma ve çürümenin alabildiğine tırmandığı günümüzde, aziz dava şehitlerimizin yüksek erdem ve ahlakına her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu açıktır.

Ülkücülerin çile, meşakkat, ahlak, sabır ve cesaretle sınanmış takdire şayan millet sevgisinden ve sorumluluk bilincinden; bugün de herkesin kendi payına düşeni alması en samimi dileğimdir.

Bununla da yetinmeyerek gelecek nesillere bir Türk destanı olarak intikal ettirilmesi, bir ülkü bayrağı olarak devredilmesi içten temennimdir.

Çırpınan Karadeniz bu sözlerimize şahittir.

Atilla’dan beri Türklüğün muhteşem ihtişamı bunu gerektirmektedir.

Bilge Kağan’dan Alparslan’a, Fatih’ten bugüne kadar var olan tüm millet hatıraları buna işaret etmektedir.

Zira ülkücü şehitlerimiz Türk ve İslam tüm değerlerin temsilcisi ve taşıyıcısı olarak tarihe mal olmuşlardır.

Onlar bizim yeminimiz, rehberimiz, dava arkadaşımız ve mana aleminde olsa da çetin yolları aşan fazilet timsalleridir.

Ülkü kervanı Allah’ın izniyle Türk’ün var oluşuyla asırlar öncesinden yola koyulmuş ve ebediyete kadar da durmayacaktır.

Şehidiyle, şühedasıyla, gazisiyle ve mensuplarıyla milliyetçi-ülkücü hareket mutlaka amacına ulaşacak ve milletine hak ettiği güzellikleri inşallah yaşatacaktır.

Bu itibarla, vatanımızın ve aziz milletimizin birliği, bütünlüğü ve devamlılığı için mücadele eden şehitlerimizin muhterem hatıraları yolumuzu bundan sonra da aydınlatacak ve mücadelemize güç katacaktır.

Bu vesileyle millet, devlet ve bayrak uğruna hayatlarını kaybetmiş kutlu dava yolcusu ülküdaşlarımızı, tüm aziz şehitlerimizi, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i ve Gün Sazak Bey’i bir kez daha minnet ve şükran hislerimle anıyor, Cenabı-ı Allah'tan hepsine rahmet diliyorum.

Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun!

Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun.