16.03.2002 - Berke Barajı Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Berke Barajı Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma
16 Mart 2002

 

Kıymetli Misafirler,

İş Dünyasının Değerli Temsilcileri,

Aziz Hemşehrilerim,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum. Hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz.

Çukurova Elektrik Anonim Şirketi'nin inşa ettiği ve milletimizin hizmetine sunduğu Berke Barajı'nın enerji üretimine başlaması vesilesiyle sizlerle biraraya gelmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Bu güzel yörede, daha nice güzel ve hayırlı yatırımların faaliyete geçtiğini görmeyi Yüce Allah'tan diliyorum.

Bu güzel organizasyonu gerçekleştiren Çukurova Elektrik Anonim Şirketi'nin tüm sorumlu ve yetkililerine de huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Misafirler,

Hepinizin bildiği gibi içinde yaşadığımız dünyanın en stratejik maddelerinden ve en önemli gündem konularından birisi enerjidir. Bütün üretim süreçlerinin temel girdisi olan, sanayileşme ve toplumsal refahla doğrudan ilgisi bulunan ve günlük hayatımızda belirgin bir rol oynayan enerjiyle ilgili değerlendirmeler, ülkelerin geleceğe dönük hesap ve plânlamalarında önemli bir yer tutmaktadır.

Dünya üzerindeki temel enerji hammaddelerinin tükenmekte oluşu, bir yandan bu kaynakların etkili bir biçimde kullanılması gerekliliğini ortaya çıkarmakta, diğer yandan enerji kaynakları açısından zengin olan coğrafyaların stratejik önemini artırmaktadır.

İnsanoğlu günümüzde, üretim süreçlerinin her aşamasından günlük hayata kadar akla gelebilecek her alanda enerjiye bağımlı hâle gelmiştir. Daha da önemlisi, bu bağımlılık tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğunlaşmıştır. Bu yüzden, dünyada son yıllarda yaşanan gelişmeleri, enerji ile ilgili stratejik hesapları gözönünde bulundurmadan değerlendirmenin sağlıklı olmayacağı açıktır.

Enerji denildiğinde öncelikle akla gelen unsurun elektrik enerjisi olduğuna şüphe yoktur. Ülkemizdeki elektrik tüketimi; sürekli artan nüfus, şehirleşme oranı, sanayileşme ve refah düzeyine paralel olarak kaçınılmaz bir şekilde büyümektedir.

Geride bıraktığımız kırk yıl içinde, ülkemizin toplam elektrik tüketimi yıllık ortalama yüzde 10 gibi bir hızla artmıştır. Bu artış hızı, son yirmi yılda yüzde 8'ler düzeyine gerilemiş olmakla beraber, ülkemizdeki elektrik talebinin daha uzun yıllar yüksek oranlarda seyredeceği görülmektedir.

Yıllar itibariyle elektrik enerjisine olan ihtiyaç varlığını aynı oranda sürdürürken, elektrik üretimiyle ilgili yatırımların istenilen düzeyde gerçekleştirilebildiğini söylemek zordur.

Bilindiği üzere, bir enerji kaynağı olarak elektriğin yapısal özelliklerinden dolayı, elektrik üretiminin, daima talebin belli bir miktar üzerinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Enerji ihtiyacının kesintisiz karşılanması ve arz güvenliğinin sağlanması için gerekli olan bu husus, ne yazık ki ülkemizde hâlen başarılabilmiş değildir.

Elektrik üretiminde ülke olarak istenilen düzeye ulaşamamış olmamızın birkaç temel sebebi bulunmaktadır. Ama bunlardan en önemlisi, hiç şüphesiz, enerji yatırımlarının çok yüksek maliyetlerle gerçekleştirilebiliyor olmasıdır. Geçmiş yıllardaki uygulamalarda, kamu kaynaklarının nispeten dengeli dağıldığı durumlarda bile, enerji yatırımları için ihtiyaca cevap verecek miktarda kaynak ayrılamadığı gözlenmiştir.

Özellikle 1990'lı yılların ilk yarısındaki enerji yatırımlarının çok düşük olması, Türkiyemiz'in bu alanda önemli bir zaman kaybı yaşamasına sebep olmuştur. Bugünkü konum itibariyle yapılan plân ve öngörülere göre, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu enerji yatırımlarının sadece kamu kaynaklarıyla ve arzu edilen zamanda gerçekleştirilebilmesi imkânsız gözükmektedir.

Bu yüzden, bilhassa enerji alanında özel teşebbüsün çok daha aktif bir rol oynaması, kaynaklarını bu alana yönlendirmesi büyük bir önem arz etmektedir. 57. Hükümet, bu hususu gözönünde bulundurarak ve serbest teşebbüsü enerji piyasasına daha çok dahil etmek maksadıyla geçen sene yeni bir yasa çıkarmıştır. Uygulamaya dönük sonuçları henüz netleşmemiş olan bu yasanın birincil hedefi, piyasanın özelleştirilerek serbest piyasa aktörlerinin enerji yatırımları için teşvik edilmesidir.

Çok Değerli Misafirler,

Aziz Hemşehrilerim,

Elektrik enerjisi üretiminde hidroelektrik santrallerin önemi büyüktür. Hidroelektrik santrallerin ekonomik ömürlerinin minimum 50 yıl, ortalama 100-200 yıl olması ve bu santrallerin çok uzun süreler boyunca kullanılabilmesi, uzun vadeli projeksiyonlar açısından hidroelektrik santrallerin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.

Ülkemizdeki 123 milyar kilo-watt-saatlik hidroelektrik potansiyelin henüz üçte birinin değerlendirildiği ise, üzerinde durulması gereken bir başka gerçektir. Bu alanda sadece kamu kaynaklarının kullanılması durumunda, mevcut yatırım payları ve bütçe imkânlarıyla akarsu potansiyelinin tümünün değerlendirilmesi için en az 50 yıllık bir sürenin gerektiği tahmin edilmektedir.

Oysa Türkiye'nin bu son derece değerli kaynaklarını değerlendirmek için bu kadar süre beklemek gibi bir lüksü yoktur. Hem coğrafyamızın stratejik önemi, hem de küreselleşme süreci ile artık bütün dünyada etkin olan acımasız rekabet ortamı, Türkiye'nin bu konuda alternatif çözümler üretmesini zorunlu kılmaktadır. Şu an için görülen akla en uygun çözüm, bu alandaki yatırımlara özel sektör kuruluşlarımızın da omuz ve destek vermesidir.

Her ne kadar su potansiyelimizin tümünün değerlendirilmesi durumunda bile hidroelektrik kaynakların 2020 yılındaki elektrik talebinin ancak %20'sini karşılayacağı öngörülse de, hidroelektrik santrallerin puant yük ve arz güvenliği açısından sağladığı katkı ve avantajlar dikkate alınmalıdır.

Ülkemiz kömür, petrol, doğalgaz gibi birincil enerji kaynakları açısından hâlihazırda %65'ler civarında seyreden bir dış bağımlılığa sahiptir. Bu rakamın ilerleyen yıllarda %70'lere doğru ilerleyeceği öngörülmektedir.

Ülkemiz enerji açısından bu oranda bir dış bağımlılık yaşarken, hammaddesi su olan hidroelektrik santrallerin oranının artması, stratejik açıdan ülkemizin arzu ettiği bir gelişme olacaktır. Hidroelektrik santrallerin diğer santral türleriyle karşılaştırıldığında çevreye hemen hemen hiç zarar vermeyen bir yapıda olması, su kaynaklarımızı daha etkin değerlendirmemizi gerektiren bir başka husustur.

Bu yüzden, ülkemizdeki akarsuların sahip olduğu hidroelektrik enerji potansiyelinin sürdürülebilir bir yaklaşımla incelenmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi, ülkemizin bir enerji darboğazıyla karşı karşıya kalmaması ve sosyo-ekonomik kalkınmada sürekliliğin sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir.

Bu konuda alınacak tedbirler ve yapılacak yatırımlar, hem enerji üretimi esnasında çevreye verilen zararı en düşük seviyeye indirecek, hem de ülkemizin yeniden bir enerji darboğazına girmemesi için bir emniyet sübabı işlevi görecektir.

Değerli Hemşehrilerim,

Muhterem Misafirler,

Kısaca altını çizmeye çalıştığım bütün bu gerçekler gözönüne alındığında, bugün açılışı gerçekleştirilecek olan Berke Barajı'nın ülke açısından önemi anlaşılmış olur. Hem yüksek kurulu gücü ve üretim kapasitesi, hem de yatırım maliyeti açısından son derece isabetli bir proje olan Berke Barajı, Osmaniye ilimiz için de ayrı bir öneme sahiptir.

Bilindiği üzere Osmaniye, kişi başına gayri safi millî hasıla açısından Türkiye ortalamasının altında ve il bazındaki sıralamada gerilerde yer alan bir ilimizdir. Bölgenin sanayileşme atılımını henüz tamamlayamamış olması, bu durumun en belirgin sebeplerinden birisidir. Uzun yıllardır inşaatı devam eden Berke Barajı, bölgede hatırı sayılır bir istihdam yaratmış ve ilimiz ekonomisine olumlu yönde bir katkı sağlamıştır.

Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz Berke Barajı'nın, Osmaniyemiz'in sanayileşme yönündeki atılımcı hamlelerine değerli bir katkı sağlayacağı beklenmelidir. Bu açıdan Berke Barajı, Osmaniyeliler ve özellikle de Düziçililer için ayrı bir öneme sahiptir.

Bu itibarla; hem ülkemizin elektrik üretimine hem de Osmaniye ekonomisine ciddî bir katkı sağlayacak olan böylesine önemli bir tesisi inşa ettiği için Uzan ailesine ve Çukurova Elektrik Anonim Şirketi yöneticilerine huzurlarınızda teşekkür etmek isterim. Santralin yapımında emeği geçen bütün mühendislere, işçilere, proje sorumlularına da ayrıca teşekkür ederim.

Bu tesis, içinde bulunulan ekonomik şartlar ne olursa olsun, Türk özel sektörünün, Türk mühendisinin ve Türk işçisinin büyük işler başarabileceğinin de bir göstergesi olması bakımından önem taşımaktadır.

Enerji gibi stratejik alanlarda yatırım yapan ve kamu yatırımlarının yeterli olmadığı alanlarda girişimleriyle boşluğu kapatan bir özel sektörün varlığı, şüphesiz istikbalde Türkiye'nin en büyük avantajlarından birisi olacaktır. Türkiye, küresel rekabetin güçlü meydan okumasına, ancak bu bilince sahip bir özel sektörün desteği ve katkısıyla cevap verebilecek, yarınlara ancak böyle bir anlayışla hazır olabilecektir.

Unutulmamalıdır ki kurulduğu günden bu yana Türkiyemizin en büyük kazanımı, kendi insanına, kendi girişim gücüne, kendi örgütlenme yeteneğine dayalı "büyüme ve gelişme iradesi" olmuştur. İşte bu büyüme ve gelişme iradesinin, bu iradeyi hayata geçiren siyasî aklın önde gelen unsurlarından birisini de Türkiye'nin ekonomik istikrarı ile üretim ve verimlilik kapasitesi oluşturmaktadır.

İşte bu sebeple, ülkenin büyümesini sağlayacak ekonomik kalkınmayı bir an önce hızlandırmak, girişimci güçlerimizi desteklemek ve bu süreci istikrarı bozacak kısır siyasi tartışmalarla gölgelememek gereği vardır.

Biz ancak bunu sağladığımız zaman, Türkiyemizin girişimci güçleri de yüzlerini devlete dönük tutmak alışkanlığı veya mecburiyetinden kurtulacak, kendi ayakları üstünde durmayı, kendi projeleriyle büyümeyi ve Avrupa Birliği sürecine önemli, gerçekçi ve akılcı katkılarda bulunmayı başaracaklardır.

Dünya ekonomisinin genel dinamiklerine ve ülkemizin imkan ve ihtiyaçlarına uygun yeni yatırım alanları, yeni projeler, yeni sektörel atılımlar şarttır.

Türkiye'nin bütün müteşebbisleri zihniyet olarak buna hazır olmalıdır. Sistemin sağlıklı işlemesi için, bütün unsurların sağlıklı işlemesi gerekir. Durup beklemek ya da sürekli şikayet etmek çözüm değildir.

Türk girişimcisi kendi projelerini, kendi hedeflerini açıklıkla ortaya koymayı başardığında, arkasında en büyük destekçi olarak siyaset ve devlet mekanizmasını görecektir.

Türkiye, üzerindeki durgunluktan sıyrılmalı, girişimci ruhuyla yeni bir rüzgar yakalamalıdır. Kendi markalarıyla, firmalarıyla küresel alanda etkinlik kazanmalı, varlığını ve gücünü kanıtlamalıdır.

Huzurlarınızda bu hedeflere el birliğiyle ulaşacağımıza olan inancımı bir kez daha tekrarlıyor, Berke Barajı'nın milletimize, ekonomimize, Osmaniyemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
GenelBaşkanı