23.06.2002 - Korkuteli Kartal Yaylası Şenliklerinde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Korkuteli Kartal Yaylası Şenliklerinde Yapmış Oldukları Konuşma
23 Haziran 2002

 

Kıymetli Korkutelili Hemşehrilerim,

Muhterem Misafirler,Aziz Türkmen Hanımları, Beyleri,Yiğit Bozkurtlarım,Değerli Dava Arkadaşlarım,Sayın Basın mensupları,
Bugün altıncısını kutlamak üzere biraraya geldiğimiz Dereköy-Kartal Yaylası Şenlikleri'nde hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Milletimizin tarihi boyunca özenle koruyup bu günlere taşıdığı şenlikler, şölenler ve kurultaylar düzenleme geleneği, hep yeni heyecanların, umutların filizlenip geliştiği zeminleri de beraberinde taşımıştır.

İnşallah, Kartal Yaylası'nda da bugün, bütün ülkemize ve insanlarımıza doğru büyük umutların, güzel duyguların kanatlanıp yayılacağı, bu birlikteliğin hayırlara vesile olacağı bir gün olacaktır.

Yıllar boyunca, sevginin, saygının, hoşgörünün; barış, huzur ve kardeşliğin en seçkin örneklerini sergileyerek bu günlere gelen, her zaman ve her zeminde birlik ve beraberliğinden asla taviz vermeyen aziz gönüldaşlarımı Kartal Yaylası'nda biraraya getiren bütün kıymetli yönetici arkadaşlarımızı, tertip komitesini ve emeği geçen herkesi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum.

Kartal Yaylası Şenlikleri'nin yapıldığı Batı Toroslar'ın doruğundan Türk futbolunu doruklara taşıyan, dünya şampiyonluğuna doğru ilerleyen milli takımımızı da bir kez daha candan kutluyorum.

Dualarımız onlarladır, kalplerimiz onlarla birlikte atmaktadır. Türk Milleti'ni ve ay yıldızlı bayrağımızı onurla ve gururla temsil eden milli takımımıza yarı finalde de başarılar diliyorum. Yüce Allah yardımcıları olsun.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,Genç Bozkurtlarım,
Huzurlarınızda bazı konular üzerinde durmak istiyorum. Hepinizin de bildiği gibi, üç ayrı partinin birararaya gelerek oluşturduğu ve siyasi tarihimiz boyunca eşine az rastlanır bir örnek olarak pek çok önemli reformu gerçekleştiren hükümetimiz 3. yılını geride bırakmıştır.

Bu üç yıllık süreçte, ülkemizin son derece ihtiyaç duymakla birlikte, kimsenin el atmaya cesaret edemediği ve her geçen gün büyüyen sorunlarının üzerine gidilmiştir. Özellikle her an yeni krizler üretmeye müsait ekonomik yapının dönüşümü için önemli mesafeler alınmıştır.

Son aylarda makro ekonomik verilerdeki düzelmeler, artık ülkemizin önünün açıldığına dair ümitlerimizi arttırmaktadır. İnşallah, üretime, yatırıma ve istihdama da yansıyacak olan bu gelişmelerle birlikte bütün vatandaşlarımız rahat nefes alacak, piyasalar giderek daha fazla canlanacaktır.

Yıllardan beri, ülke kaynaklarını heba eden, boşa akmasına yol açan yozlaşma ve yolsuzlukların önüne geçebilmek için ilk defa bu hükümet döneminde köklü tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerin neticeleri de, elbette bütün hayatımıza yansıyacaktır.

Esnafın, sanatkârın, işçinin, çiftçinin, köylünün alın terinin, göz nurunun istismarına asla geçit verilmeyecektir.

Hepinizin de iyi bildiği gibi, hükümet olarak kriz sürecinde bile özellikle üretici kesimlerin, çiftçi ve köylümüzün mağduriyetini en aza indirecek adımlar atılmıştır. Kredi borç ve faizlerinin ertelenmesi, yeni kredilerin temini ve doğrudan gelir desteği ile çiftçi ve köylümüze nefes alma imkânı sağlanmıştır.

İnanıyorum ki, temel sorunlar tamamen aşıldığında üreticilerimiz emeklerinin karşılığını daha çok alacak ve yarınlarından emin olacaklardır.

Aziz Arkadaşlarım,

Değerli Genç Ülküdaşlarım,

Milliyetçi Hareket, Hükümet içerisinde her zaman yapıcı adımların ve hoşgörünün temsilcisi olmuştur. Türkiye'yi sorunların, krizlerin içerisinde yenileri ile başbaşa bırakmamanın ve varolan bütün sıkıntıları aşmanın sorumluluğu ile hareket etmiştir.

Fakat, bizim bu yaklaşımımız bazı durumlarda bir zaaf olarak yorumlanmak istenmiş, işine geldiği gibi değerlendirmek isteyenlere rastlanmıştır.

Bizim tutarlı ve sorumlu politikalarımız, elbette ki düşüncemiz ve yaklaşımımız akşam siyasetle yatıp, sabah komplo ile uyananlarca bundan farklı değerlendirilemez.

Ancak bunlar, geçmişinden günümüze kadar temel çizgisinde en ufak bir sapması olmayan, bu ülke ve aziz millet için herşeyini feda etmeyi göze alan bir hareketin, beklenti ve hesaplarının kendileri ile aynı olmayacağını, artık anlamış bulunuyorlar.

Hepinizin huzurlarında bir kez daha belirtmek istiyorum ki, bu güne kadar yaşananlar, bizim ortadan kaldırmaya uğraştığımız sorunlar Türkiye'nin kaderi değildir. Bu gün milletçe ve devletçe uğraştığımız sorunlar hep kötü yönetimlerin, beceriksiz ve basiretsiz siyasetin ürünleridir.

Ayrıca, Milliyetçi Hareket dışında hiçbir partinin kalkıp, yaşanan sıkıntı ve sorunlarda kendisinin sorumluluğu, katkısı olmadığını söyleyebilmesi mümkün değildir.

Buna rağmen, Milliyetçi Hareket, milletimizin kendisine yükleyeceği her türlü sorumluluğu üstlenmeyi peşinen taahhüt etmiş, kendi dönemine ilişkin yapılanların hesabını her an verebileceğini açıkça ilan etmiştir.

Çeşitli programlar düzenleyerek milletinin karşısına çıkan, ona hesap veren, dertleşen, paylaşan yegâne parti Milliyetçi Hareket olmuştur.

Dolayısıyla, bütün enerjisini, gücünü çalışan, üreten ve sorunların üstesinden gelen bir hükümet için teksif eden Milliyeçi Hareket'in koalisyon ortağı olarak sergilediği tavır, Türkiye'de siyaset algılamalarının ve kültürünün artık değişmesi gerektiğinin en güzel örneğini oluşturmuştur.

Hepinizin çok iyi hatırlayacağı üzere, hükümetimizin ilk yıllarında bizlere sürekli olarak eleştiriler yönelterek, yapıcı, sorumlu ve tutarlı tavrımızı değiştirmemizi talep edenler, bilmektedirler ki, Türkiye aslında kendi hırçın, uzlaşmaz ve kavgacı anlayışlarının bedelini ödemektedir.

Fakat, ne yazık ki, bunu çok iyi bilip görmelerine rağmen bir türlü bu çarpık anlayış ve alışkanlıklarını terk edememektedirler. Çünkü, bunlar, çatışmadan, istismardan ve günübirlik konuşmaktan başka bir siyaset metodu da bilmemektedir.

İnanıyorum ki, yüce milletimiz bu durumu en güzel şekilde değerlendirecek, kendisini sürekli aldatanlara karşı gerekli dersi verecektir.

Çok değerli Misafirler, Muhterem Korkutelililer,Kıymetli Dava Arkadaşlarım,
Bunların yaklaşımları her ne olursa olsun, bizim derdimiz sizlerin dertlerinizledir.

Bizim sorunumuz, sizlerin sorunlarını çözmekledir.

Bizim çabamız, ülkemizi 21. yüzyılın güçlü lider ülkelerinden birisi haline getirmek içindir.

Bizim hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimiz, anlayışla karşılayamayacağımız konular milletimizin ve Türkiyemizin geleceği ile ilgili hususlardır.

Şunu herkes iyi bilmelidir ki, Milliyetçi Hareket, iktidarda iktidar gibi, muhalefette ise muhalefet gibi davranmasını en iyi bilen partidir.

Ancak, milletimizin birlik ve dirliği, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için ısrarla üzerinde durmaktan kaçınmayacağımız bir çok konu, bu günlerde yoğun olarak tartışılmakta ve bazen de çirkin, seviyesiz üsluplarla ele alınmaktadır.

Bunlardan ilki, şüphesiz, Avrupa Birliği uyum sürecinde gelinen noktadır. Ancak, tartışmaların aldığı boyut, Milliyetçi Hareket'in ne kadar doğru ve haklı olduğumuzu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Bizim görevimiz, ülkemizi ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği'ne taşımak değil; Türkiyemizi milli hassasiyetlerimizi ve çıkarlarımızı gözeterek Avrupa Birliği'nin onurlu ve etkin bir üyesi yapmaktır.

Bunu herkes böyle bilmeli, böyle kabul etmelidir.

Çünkü, üyelik müzakerelerinin başlama tarihinin idam cezasının tamamen ve hemen kaldırılması, anadilde eğitim ve yayın konuları ile Kıbrıs sorununa endekslenmesi, büyük bir yanlışlık ve talihsizlik olmuştur.

Yıllardan beri Türk milletine Avrupa Birliği propagandası yapmaktan başka bir çabası bulunmayan çevrelerin yaratmaya uğraştıkları rüyalar aleminin ve sanal trenlerin sisli- puslu atmosferiyle gerçekler arasında dağlar kadar fark bulunmaktadır.

Nitekim, gerek sayın Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılan Avrupa Birliği Zirvesi'nde verilen, idam cezasının hemen ve tamamen kaldırılması, kürtçe eğitim ve yayına imkan verilmesi yönündeki kayıtsız-şartsız destek sözlerinin, gerekse sonrasındaki açıklama ve teminatların aslında hep birtakım şartlarla, basit siyasi manevralarla yeniden ortaya konulmaya başlandığını yüce milletimiz ibretle takip etmektedir.

Milliyetçi Hareket'in son derece açık, samimi ve dürüst tavrına karşılık, attıkları her adımı bir siyasi manevra zeminine tahvil etme peşinde koşanların, öncelikli hedeflerinin Birliğin müzakereye başlama şartlarını yerine getirmekten çok, kendilerine bir yol çizmek, sistemle ve adaletle olan sorunlarını ortadan kaldırma vesilesi kılmak olduğu görülmektedir.

Bütün bunlara rağmen de, son derece pişkin ve kendilerine özgü üslüplarıyla, Milliyetçi Hareket'in sergilediği duruşun Avrupa Birliği yönetimi nezdinde elimizi zayıflattığını iddia edebilmektedirler.

Türkiye'nin elini, sorumlu ve duyarlı siyasetçilerin değil, gelişmeleri gerçekçi bir gözle değerlendiremeyen ve her türlü talebi tartışmadan onaylayanların zayıflattığı yeterince açıktır.

İnanıyoruz ki, Türk milleti de bu gerçekleri görmekte, doğru ile yanlışı çok iyi ayırt etmektedir. Hiç kimsenin, içi boş sloganlarla milletimizi kandırması ve yanlış yönlendirmesi mümkün değildir.

Unutulmamalı ki, bizim ısrarlı vurgulamalarımız sonucunda terör listelerine alınmalarına rağmen PKK ve DHKP/c halen faaliyetlerini sürdürmektedir. Yine bunların bir başka müsveddesi olan KADEK ve benzeri örgütler listeye halen alınmamışken, bölücü örgütün her kongresinde dile getirdiği siyasi hedeflerin Kopenhag Kriterleri'yle irtibatlandırılması çabalarına dikkat çekmemizin yarattığı rahatsızlığı anlamak mümkün değildir.

Milliyetçi Hareket, idam cezasının hemen ve tamamen kaldırılması talebinin bölücübaşına endekslenmesine ve terör örgütünün yıllardan beri siyasi hedef olarak koyduğu kürtçe eğitim ve yayın hakkı isteklerinin böyle bir konjonktürde gerçekleştirilmesine dikkat çekmeyecek de ne yapacaktır?

Kim ne derse desin, bizler her şart altında doğru bildiğimizi ve inandığımızı sadece Türkiye sevdamızın gereği olarak haykırmaya devam edeceğiz.

Fakat, siyasi hırs ve ihtiraslarını, Türkiye'nin ve milletimizin bütün değer ve mukaddeslerinin önüne taşımayı öteden beri en temel siyasi düsturları haline getiren çevrelerin, bölücü-yıkıcı teröre suni teneffüs yarışına girmiş olmaları elbette ki milletimiz tarafından hiçbir şekilde hoş karşılanmayacak ve bunun hesabını da vereceklerdir.

Burada, huzurlarınızda Avrupa Birliği yönetimlerinin Türkiye'ye yönelik Kıbrıs dayatmalarında bulunmalarının bizim ve milletimiz nezdinde, hiçbir şekilde kabul görmeyeceğini bir kez daha ifade ediyorum.

Türk milletinin milli bir davası olan Kıbrıs konusuna, Rum-Yunan tezleri çerçevesinde yaklaşılmasını, bırakın kabul etmeyi, hoş karşılamak bile mümkün değildir.

Avrupa Birliği'nin, Kıbrıs Rum Kesimi'ne tam üyelik yolunu açma düşüncesi, herşeyden önce tarihi ve hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Bugün, AB çevrelerinin Rum- Yunan tesiriyle ülkemize karşı seslendirdiği ‘sorunun çözümünde fedakarlık yapın' çağrılarının da bu anlamda hiçbir geçerliliği olamaz.

Eğer Kıbrıs'ta gerçekten bir çözüm arzulanıyorsa, bunun mutlak surette uluslararası camianın ve özellikle de Avrupa Birliği yönetimlerinin iki topluma da eşit mesafede durmasıyla mümkün olacağı açıktır.

Hiç şüphesiz, Kıbrıs'ın Yüzyıl'ın barış ve istikrar adası olması ancak böyle bir perspektiften hareketle adil ve hakkaniyetli çözüm arayışı ile mümkün olabilecektir.

Yine, adil ve kalıcı bir çözüm için Kıbrıs'ta oynanan oyunları ve Enosis plânlarını gözden uzak tutmamak lazımdır.

Bugün, ülkemizde bazı çevrelerin geçmişte yaşanan büyük acıları ve Kıbrıs Türkü'nün çilelerini unutmuşçasına, çözümsüzlüğün nedeni olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönetimini ve devletimizi gösterme çabaları, elbette ki, çok büyük bir yanılgıya ve yanlışa delalet etmektedir.

Herkes bilsin ki, büyük Türk milleti ve onun çilekeş, vefalı yol arkadaşı milliyetçi hareket, Türkiye'nin uluslararası anlaşmalardan doğan haklarının sonuna kadar takipçisi ve savunucusu olacaktır.

Millet ve devlet olarak, her zaman Kıbrıs Türk toplumunun ve onun değerli Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın arkasında durmaya devam edeceğimiz iyi bilinmelidir.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,Yiğit Bozkurtlarım,
Çok iyi bilinmelidir ki, ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu dönemeçte, Milliyetçi Hareket bütün sorumluluklarına müdriktir. Türkiye'nin birlik ve dirliği için, ebediyete kadar payidar kalması için her türlü fedakarlığa da, çabaya da hazırdır.

Bizim gündemimizi sizin sorunlarınız ve gerçekleriniz oluşturmakta, politikalarımıza Türkiye sevdamız ruh vermektedir. Bizim zihinlerimizi, bunların çözümleri için çare arayışları ve milli hassasiyetlerimizin korunması meşgul etmektedir.

Dış ve iç borçların kıskacında, faiz ve enflasyonun pençesinden kurtulmak isteyen Türkiye'nin, bir de yeniden bölücülük ve terörün kucağına atılmasına, ne müsamaha gösteririz, ne de müsaade ederiz.

Türkiye'de terörün bittiğine, bölücülük ve ayrımcılık tehlikesinin kalmadığına kani olmaksızın, terör örgütünün talepleriyle örtüşen hiçbir talebi, kim isterse istesin, kim seslendirirse seslendirsin biz de, milletimiz de kabul etmeyecektir.

Türkiye sevdalısı bozkurtlar, milletimizin zor günlerindeki kader arkadaşı, siz dava adamları, ülkü erleri için, hiçbir hedef, hiçbir vaat Türkiye'nin varlığından, birliğinden ve geleceğinden önemli ve öncelikli değildir.

Bunun için de Yüce Alllah bizimledir. Aziz milletimiz de, samimiyetini, dürüstlüğünü ve kararlılığını her vesileyle ispatlayarak gelmiş bu hareketin yayındadır.

Milliyetçi Hareket işte bu ruh ve heyecanla, milletimizin desteğiyle doğru bildiği yolunda, kutlu davasında her şart altında ilerlemeye devam edecektir.

Hepimizin alnı açık, gönlü zengin, geleceği aydınlık olsun. Yüce Allah bizleri vatan millet sevgisinden mahrum, tarihe ve geleceğe mahcup etmesin.

Hepiniz sağolun varolun, Allah'a emanet olun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
GenelBaşkanı