02.05.2007 - Cumhurbaşkanlığı Krizi Ve Erken Seçim Süreci Hakkında Yaptığı Yazılı Basın Açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Cumhurbaşkanlığı Krizi Ve Erken Seçim Süreci Hakkında Yaptığı
Yazılı Basın Açıklaması

2 Mayıs 2007

 

Demokrasi kültürüne, demokratik uzlaşma geleneğine ve siyasi ahlaka aykırı olarak yapılan zorlama ve dayatmalarla bir çatışma ortamına sürüklenen Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci Anayasa Mahkemesinden dönmüş ve AKP’nin ısrarla kaçmaya çalıştığı erken seçim ufukta görünmüştür.

Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bugün gelinen nokta, Türk demokrasisi açısından her yönüyle bir ibret ve utanç vesilesi olmuştur.

Türk demokrasisi, Parlamentosu ve siyaset kurumu, maalesef bu hayati sınavdan yüz akıyla çıkamamıştır.

Genç Türk demokrasisi, rüştünü ispat etmesi için çok önemli bir gösterge olan Cumhurbaşkanlığı seçimini, itibar kaybına çevirme basiretsizliğini göstermiştir.

Bir kutuplaşma, zıtlaşma ve inat ortamında siyasi hesaplara ve ihtiraslara ve hesaplara kurban edilen Cumhurbaşkanlığı seçimi, Başbakan Erdoğan tarafından kördüğüm haline getirilmiş ve ciddi bir siyasi krize dönüştürülmüştür.

Yaşanan bu süreç, demokrasinin kendi kurumları tarafından katledilmesinin hazin bir örneği olarak hafızalardan silinmeyecektir.

Türk milleti, bu noktaya gelinmesinde sorumluluğu olanları vicdanında mahkûm etmiştir.

Bu mahkûmiyet ilamının siyasi bakımdan tescil işlemi de yakında seçim sandığı başında yapılacaktır.

Yüce Mahkemenin içtihat niteliğindeki bu kararı her türlü tartışmanın dışındadır. Buna herkes saygı göstermek durumundadır.

Hiçbir kimse, Anayasa Mahkemesinin bu kararını siyasi amaçlarla istismar etmek, bundan siyasi rant çıkarmaya çalışmak hatasına düşmemelidir.

AKP’nin dörtbuçuk yıllık tahribat döneminin bir finali olan bu süreçte yaşananların siyasi ve ahlaki açılardan değerlendirilmesi ilerde elbette yapılacak ve gaflet yarışına giren sahte demokrasi havarilerinin gerçek hüviyetleri ve Türkiye’ye verdikleri zararlar daha iyi anlaşılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin çok öncesinden başlayarak bugünkü sıkıntıların yaşanmaması için samimi ikazlarda ve somut önerilerde bulunmuştur.

Yaşanan gelişmeler Milliyetçi Hareketi haklı çıkarmıştır.

Bu bakımdan müsterihiz.

Sadece Türkiye ve Türk demokrasisi adına büyük bir üzüntü duyuyoruz.

Ancak, Türkiye bu bunalımı demokratik kurallar içinde milli iradenin kararıyla aşacak güçtedir.

Türkiye’nin sorunlarının çözüm yolu, sadece ve sadece demokrasi içinde aranacak ve bulunacaktır.

Seçim sandığı dışındaki her yol, yöntem ve arayışın, demokrasiye aykırı olduğunu ve bu nedenle de Türkiye’nin hayrına olmayacağını herkes anlamalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin önümüzdeki kritik dönem hakkındaki görüş ve değerlendirmeleri şu ana başlıklar altında toplanmaktadır.

  1. Gelinen bu noktadan sonra yapılması gereken, siyasi ayak oyunlarından ve manevralardan artık vaz geçerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni acilen toplamak ve erken seçimin tarihini belirlemektir.

- Son üç aydır Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenen Türkiye, bugün sahipsizdir ve sürekli kan kaybetmektedir. Bu bakımdan süratle seçime gidilmesi Türkiye’nin önündeki yegâne kurtuluş yoludur.

- Milliyetçi Hareket, 24 Haziran’da yapılacak seçimlere hazırdır.

- Türkiye, cepheleşmelerin derinleştiği, tahriklere açık bir gerginlik döneminden geçmektedir. Bu bunalım ortamının baş mimarı, bugüne kadar sürekli kriz üreten Başbakan Erdoğan ve AKP’dir.

Gerginlik ve çatışmadan beslenen bu zihniyetin seçim sürecini de bu amaçla kullanacağı artık anlaşılmıştır.

Bu nedenle seçimlerin emniyeti konusu bütün yönleriyle değerlendirilmeli ve bunun sağlanması için gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.

  • Anayasa Mahkemesinin son kararı ışığında Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin sürdürülmesi için yeni zorlamalar yapılması beyhude bir çaba olacaktır.

- İçine girdiğimiz genel seçim ortamında siyasi pazarlıklardan medet umulması, son dönemde yara alan demokratik rejime yeni bir darbe vurulması sonucunu doğuracaktır.

- Türkiye’nin bu zorlamalarla kaybedeceği zaman yoktur. Bu nedenle tıkanan Cumhurbaşkanlığı seçim süreci sona erdirilerek süratle erken seçim kararı alınmalıdır.

  • Seçim sürecinde, Cumhurbaşkanlığı’na vekalet konusunda başlatılan tartışmalar yeni bir tahrik ve gerginlik ortamına davetiye çıkaracaktır.

- AKP yöneticileri artık gerçekleri görmeli ve ideolojik zorlamaların kanayan yarayı kangrene dönüştüreceğini idrak etmelidir.

- Önümüzdeki süreçte Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in erken seçim sonrası oluşacak yeni TBMM tarafından yeni Cumhurbaşkanı’nın seçimi sonuçlanıncaya kadar görevlerini sürdürmeleri Anayasamıza uygun tek yol olacaktır.

  • Başbakan Erdoğan ve Partisi, bugüne kadar seçimden, sandıktan ve millet iradesinden sürekli kaçmış ve siyasi ecelini geciktirmek için bir direniş cephesi oluşturmuştur.

- Bugün gelinen noktada AKP’nin artık kaçabileceği bir alan kalmamıştır. Seçim artık Anayasal bir zorunluluk haline gelmiştir.

- Erken seçim şimdi AKP için gönülsüz de olsa kabul edeceği bir mecburiyettir.

- Ancak, Başbakan Erdoğan’ın yaşanan son süreçten gerekli dersleri çıkarmadığı ve kapkaç anlayışını terk edemediği görülmektedir.

Başbakan’ın dün akşam yaptığı açıklamalar bunu açıkça ortaya koymuştur.

- Başbakan’ın, Cumhurbaşkanlığı’nın halk tarafından iki turlu seçimle seçilmesi, görev süresinin beş yılla ve iki dönemle sınırlandırılması; genel seçimlerin dört yılda bir yapılması ve seçilme yaşına ilişkin Anayasa değişikliği paketini Meclis’e getirecekleri yolundaki beyanları nafile bir siyasi manevradır.

Seçimlere gidilen süreçte bu konuların TBMM’de sağlıklı bir zeminde ele alınması beklenemeyecektir.

Anayasal sistemin temel kurumlarında köklü değişiklikler yapılması, bütün yönleriyle çok iyi düşünülmesi gereken hassas bir konudur.

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinden bağımsız olarak ele alınamayacağı bir gerçektir.

Bu konuların aceleye getirilmesi, ileride başka sıkıntı ve sorunların yaşanmasına yol açabilecektir.

Bu bakımdan, anayasal sistemimizde merkezi konumda bulunan Cumhurbaşkanlığı’na ilişkin düzenlemelerin seçimlerden sonra oluşacak meclis tarafından bir bütünlük içinde ele alınması siyasi basiretin icabı olacaktır.

Bu gerçekler karşısında Başbakan, bu zorlamalardan ve manevra alanı kazanma çabalarından sonuç alamayacağını anlamalıdır.

- Gerekirse bu konuda referanduma da hazır olduklarını söyleyen Başbakan, bu sahte nümayişleri artık bırakmalı ve siyasi sicili ve yıkım icraatı hakkında sandık başında yapılacak büyük referanduma hazırlanmalıdır.

Kendisine tavsiyemiz, kader anı geldiğinde Türk milletinin karşısına hangi yüzle çıkacağını şimdiden düşünmeye başlamasıdır.

  • Başbakan’ın azınlığın çoğunluğa tahakkümü sonucu Parlamenter sistemin bloke edildiği ve bunu aşmak için millete gidileceğini söylemesi, Cumhurbaşkanlığı sürecinde bugün gelinen durumun milletin takdirine sunulacağı yolundaki beyanları ile iki sandık önerisi ve demokrasi havariliği yapmaya çalışması AKP’nin seçim stratejisinin ipuçlarını ortaya koymuştur.
  • Başbakan Erdoğan’ın son beyanları, Anayasa Mahkemesi kararından sonra başlayan seçim sürecinde bütün ümidini şu iki amaca bağladığını göstermektedir.

- Başbakan’ın birinci amacı, hedef saptırmaktır.

Parlamento seçimlerini Cumhurbaşkanlığı seçimi veya referandumuyla birlikte yapma girişiminin yegâne amacı, bugüne kadarki yıkım icraatını ve Türkiye’ye verdiği büyük zararları Türk seçmeninin gözünden kaçırmak, geri plana iterek unutturmaktır.

İki sandıklı seçim önerisi, dikkatleri dağıtarak Parlamento seçimlerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminin gölgesinde kalmasını sağlamak amacına yönelik yeni bir siyasi oyundur.

Anayasayı değiştirecek çoğunlukla dört buçuk yıldır iktidarda olan AKP’nin son anda Anayasal sistemde köklü değişiklikler yapmak istemesi, siyasi samimiyetsizlik ve riyakârlıktan başka bir anlam taşımamaktadır.

- Başbakan’ın ikinci amacı, Türkiye’yi içine saplandığı bu bataklıktan mağduriyet sömürüsü malzemesi çıkarmaya çalışmaktır.

  • Buradan kendisine şu acı gerçekleri bu vesileyle hatırlatmak isteriz:

- Cumhurbaşkanlığı seçimini, demokrasiyi tehlikeye düşüren bir rejim sorununa dönüştüren Başbakan Erdoğan’ın demokrasi havariliği yapması abesle iştigaldir. Bu zihniyetin demokratik rejime inanması, demokrasiye sahip çıkması ve güvencesi olması, eşyanın tabiatına aykırıdır.

- 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi Türk Milletine verdiği sahte söz ve vaatlerin hiçbirini tutmayan, göstermelik adımlar atıp bunların arkasını getirme cesareti gösteremeyen AKP’nin siyasi samimiyetsizlik, ilkesizlik, iktidarsızlık ve siyasi ahlak zaafiyetiyle malül olduğu bütün çıplaklığıyla anlaşılmıştır.

- “Yalan, Yanıltma ve Yakınma”dan ve siyasi mağduriyet edebiyatı ve sahte mazlum rolü oynamaktan başka siyasi sermayesi olmayan AKP’nin Türk milletini aldatmak imkanı artık kalmamıştır.

- Kasım 2002 seçimlerinde şiir-mazlum ve mağduriyet söylemiyle kendisini acındıran Başbakan Erdoğan’ın kimliği ve kişiliği tüm yönleriyle ortaya çıkmıştır.

- Bu bakımdan siyasi gücü, demokratik meşruiyet içinde, Türk milletinin yararına kullanmadaki aczi, cesaretsizliği ve korkaklığı bir ibret vesilesi olarak herkes tarafından anlaşılan Başbakan’ın bundan sonra merhamet dilenciliği yapması mümkün değildir.

- AKP için oyun bitmiş, ilahi adaletin tecelli edeceği gün gelmiştir.

Türk milleti, bu çarpık ve sakat zihniyeti sandık başında ortaya koyacağı iradeyle tasfiye edecektir.

Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarını bundan sonra bekleyen akıbet de, Türk adaleti önünde hesap vermek olacaktır.

- Milliyetçi Hareket, bu çürümüş zihniyetle tek başına hesaplaşacak ve yaklaşan iktidarında Türkiye’yi ayağa kaldıracaktır.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı