23.06.2001 - MYK Toplantısında Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
MYK Toplantısında Yaptığı Konuşma
23 Haziran 2001

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Türkiye ve dünyada yaşanan belli başlı sorunları ve önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek muhtemel gelişmeleri ele alacağımız Merkez Yönetim Kurulu toplantımıza geçmeden önce, dün ortaya çıkan kritik bir gelişmeyle ilgili olarak partimizin düşüncelerini kamuoyuna aktarmak istiyorum.

Bilindiği üzere, uzun bir süredir Anayasa Mahkemesinde görülen Fazilet Partisi'nin kapatma davası sonuçlanmış bulunmaktadır. Huzurlarınızda, ülke gündeminin merkezine ister istemez oturan bu durumu kısaca da olsa değerlendirmeyi gerekli görüyorum.

Bu açıklamalarımıza geçmeden önce yüksek heyetinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum.Ülkemizin, demokratikleşme tecrübesi çok uzun bir geçmişe, çok güçlü geleneklere dayanmamaktadır. İster, ilk yazılı anayasal düzenin başlangıcı olan 1876'dan bu yana, ister 1946'dan günümüze uzanan süreci esas alalım, çoğulcu siyaset tarihimiz sancılı ve sıkıntılı bir geçmişe sahiptir.

Son tahlilde devlet ile toplum arasındaki ilişkilerin rekabetçi kurallar çerçevesinde tanzimini esas alan demokrasi, günümüzde en çok kabul gören yaygın bir rejim türü haline gelmiştir.

Özellikle son on yıl içinde dünyanın hemen her köşesinde ya demokrasiye geçilmiş ya da geçiş sancıları yaşanmaktadır.Demokrasinin, en çok arzu edilen rejim türü olması, devlet toplum ilişkilerini tanzim etme konusundaki iddiası, aynı zamanda üzerindeki stresin ve tartışmaların artmasını da beraberinde getirmektedir. Ülkelerin değişik zamanlarda ve şekillerde yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunlar, demokratik rejimin işlerliğini yakından etkilemekte, bazen de işlevlerini bozucu bir sonuç doğurabilmektedir.

Zaman zaman ortaya çıkan ekonomik ve sosyal krizlerin boyutları ve tartışma biçimleri, karşıtları tarafından demokrasiye fatura edilebilmektedir. Bazen de, bütün sorunlar, kimi çevreler tarafından demokrasi yokluğu yada yetersizliği ile izah edilmeye çalışılmaktadır.Bu iki görüşün de sakat ve yanıltıcı bir yönü olduğunu ifade etmek için, ayrıntılı tahlillere ihtiyaç yoktur. Demokrasinin hayatiyet kazanma sürecinde siyasi ve sosyal kurumların ve aktörlerin sahip olduğu konumu ve işlevi göz ardı eden maksatlı yaklaşımlar olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Sadece, Türkiye gibi, demokrasisini kurumlaştırma mücadelesi veren ülkelerde değil, nispeten daha yerleşik geleneklerin ve kurumların bulunduğu demokratik toplumlarda bile, siyasi krizler potansiyel olarak mevcuttur. Temel kurallarda ciddi oynamalar, büyük ekonomik ve sosyal çalkantılar ile siyasi partilerin ve siyasetçilerin özensiz yaklaşımlarının süreklilik kazanması durumunda demokratik rejimin geleceği tehdit altında demektir.Buraya kadar ifade ettiklerimin de gösterdiği gibi, demokrasinin istikrarlı biçimde işlerlik kazanması, öncelikle şu üç temel alanın özelliklerine ve etkileşimine bağlıdır.Birincisini, temel kuralların niteliği ve paylaşılma düzeyi; ikincisini, sosyal ve siyasi aktörlerin demokrasiyi içtenlikle sahiplenme derecesi ile gösterecekleri özen ve iş birliği, sonuncusunu da sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde sergilenecek başarı oluşturur.

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu siyasi sorun ve tartışmaların arka planında bu üç siyasi noktanın bazen işlevlerini, bazen de kendilerini görmemek mümkün değildir.Bugün ülke olarak geldiğimiz anayasa değişikliği aşaması, bu açıdan sevindirici bir gelişme olmuştur. Siyasi kurum ve kurallarda yapılacak iyileştirmeler, demokrasimizin sac ayaklarından birinin güçlenmesine yol açacaktır. Anayasa değişiklikleri konusunda partiler arasında belirli bir uzlaşmaya varılması ve kamuoyundan da yaygın bir destek görmesi, gerçekten de önemli bir gelişmedir. Bu hiç şüphesiz gelecek için ümit vericidir.

Kıymetli Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Bir taraftan ülkemizde bu tür gelişmeler yaşanırken, diğer taraftan ana muhalefet düzeyindeki bir siyasi partimizin kapatılmış olması çok üzücü olmuştur.Tabii ki, Anayasa Mahkememiz, yürürlükteki siyasi mevzuatın gereği olarak böyle bir hükme ulaşmıştır. Bunu hukuken tartışmanın, hem bir yararı yoktur, hem de doğru değildir.

Bizim yapmak istediğimiz, bugün gelinen noktada mevcut siyasi kuralların elden geçirme zaruretinin bir kez daha çarpıcı biçimde ortaya çıktığını hatırlatmaktır. Meclis bünyesinde ortaya çıkan uzlaşma metnini bu açıdan da dikkate almak gerekmektedir.

Bu çerçevede önce ifade ettiğimiz, "kişilerin cezalandırılmasının esas, kurumların cezalandırılmasının ise istisna olması" gerekir prensibimizi hatırlatmak istiyorum. Siyasi partilerin kolay kolay gelişip toplumun derinliklerine kök salamadığını, Türk Demokrasisinin güçlü geleneklerini inşa etmesi gerektiğini düşündüğümüzde, partilerle ilgili mevzuatın yeniden ele alınmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.Siyasi partilerin kapatılması sürecinin tartışmaları en aza indirecek somut kriterlere dayandırılması ve kademeli bir yaptırım sisteminin hayata geçirilmesiyle birlikte daha sağlıklı neticelere ulaşılması mümkün olacaktır.

Demokratik rejimlerde çok ağır bir ceza olan kapatma cezasının zorlaştırılması, hazine yardımından mahrum bırakılma ve seçimlere katılamama gibi yaptırımların uygulanması, demokrasinin ruhuna ve lafzına daha uygundur. Bu yaptırımlarla karşılaşan bir siyasi partinin hem seçmen kitlesi hem de bütün kamuoyu karşısında düşeceği durum, parti yöneticilerini daha özenli ve dikkatli davranmaya sevk edecektir. Çünkü, siyasi aktörlerin kendilerini kamuoyu baskısı altında hissetmelerine yol açacak, yine meşruluk tartışmalarının önemini kaybetmesine sebep olacaktır. Fazilet Partisi'nin kapatılmasının siyasi hayatımızın geleceğini de yakından etkileyeceği anlaşılmaktadır. Mevcut siyasi dengelerin değişeceği, çeşitli planların yeniden gözden geçirileceği anlaşılmaktadır. Çeşitli niyetlerle pusuda bekleyen çevrelerin de iştahını kabartacak olan bu durumun, ülkemizin zor şartlar altında sürdürdüğü ekonomik ve siyasi istikrar ortamını bozmaması önem taşımaktadır.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hiç şüphe yok ki, bütün gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu süreçte, milletimizin ve demokrasimizin yararına olacak her türlü gayreti de göstereceğiz.Bugünkü acil görevlerimiz arasında, yeni kriz beklentilerinin boşa çıkartılması büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla, insanımızın sıkıntılı süreci biran önce atlatması amacıyla kararlı ve duyarlı bir yaklaşım içinde olmak şarttır.

Milliyetçi Hareket Partisi de, her zaman olduğu gibi, ülkesine ve milletine karşı yüklendiği görev ve sorumluluklarının idraki içindedir. Bundan sonra da aynı anlayış içinde olmaya devam edecektir.Hepinizi bir kez daha en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı