Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Konya Türkçe Mitinginde yapmış oldukları konuşma. 24 Ağustos 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Konya Türkçe Mitinginde yapmış oldukları konuşma.
24 Ağustos 2013

 

Aziz Milletim,

Kıymetli Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Muhterem ceddimizin kutlu hatıralarını bir nimet gibi görüp bağrına basan, her zerresinde, her hücresinde ve her köşesinde şanlı geçmişimizin derin iz ve eserleri bulunan aziz Konya’yı bir uçtan diğer uca selamların en güzeliyle kucaklıyorum.

Milli ve manevi değerleri sadakatle sahiplenen, kalpleri Türk ve İslam değerleri için atan bütün Konyalı kardeşlerimi selamların en dualısıyla selamlıyorum.

Gönülleri Türkçe’de birleşenler, ülkülerini Türkçe’de bulanlar selam olsun size.

Uzaktan uzağa Türkçe dertleşenler, Türkçe’yle soluklananlar, Türkçe’ye geleceğini bağlayanlar Allah’ın selam ve rahmeti sizlerin üzerine olsun.

Hepinize en içten, en samimi sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bizleri kavuşturan, bizleri buluşturan, bizleri vuslat güneşiyle neşelendiren Yüce Rabbi’me hamd-ü senalar ediyorum.

Bu görkemli, heybetli ve coşkulu ‘Türkçe’ temalı açık hava toplantımızın hazırlık aşamasında emeği, mesaisi ve katkısı bulunan her dava arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Bizlere destek veren, heyecanlarıyla ve katılımlarıyla Konya Hükümet Meydanı’nı hınca hınç dolduran tüm vatandaşlarıma, tüm “Milliyetçi-Ülkücü Vatansever” yüreklere şükranlarımı sunuyorum.

Ve diyorum ki;

Hz. Mevlana’nın saygıdeğer torunları hoş geldiniz.

Muhterem ecdadımız Selçuklunun vefakâr mirasçıları hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Aziz Konyalılar,

Türkiye’nin 9 bölgesinde planlayarak “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı altında düzenlediğimiz açık hava toplantılarının beşincisini ‘Türkçe’ temasıyla bugün gerçekleştiriyoruz.

       23 Mart 2013 tarihinde Bursa’da Kuruluş,

       20 Nisan 2013 tarihinde İzmir’de Bayrak,

       25 Mayıs 2013 tarihinde Adana’da Vatan,

       22 Haziran 2013 tarihinde Erzurum’da da Birlik temalı açık hava toplantılarımızı milletimizin coşku seliyle yaptık.

Şimdi de Türkçe diyoruz ve Türkçe’yle karanlığa, karışıklığa ve kargaşaya meydan okuyoruz.

Türkçe’yle hayata, hakikate ve beşeriyete bakıyoruz.

Türkçe’yle hadiselere, gelişmelere ve insanlık vicdanına sesleniyoruz.

Öyle ki varlığımızın nişanesi Türkçe’dir.

Kültürümüzün kaynağı Türkçe’dir.

Birliğimizin şemsiyesi, kardeşliğimizin çatısı, bin yıllık kaynaşmanın kanıtı Türkçe’dir.

√       Türkçe kaderimizdir, kavlimizdir böyle kalacaktır.

√       Türkçe kutsalımızdır, kutbumuzdur, kişiliğimizdir böyle olmayı sürdürecektir.

√       Türkçe izzet-i nefsimizdir, iffetimizdir ve irfanımızın kökleri derinlere inmiş sapasağlam ve devasa sütunudur.

Ve bu sütun yıkılmamalıdır, yıkılmayacaktır.

Bilinsin ki, ümitlerimizin çeşmesi Türkçe’dir.

Bilinsin ki, gök kubbemizden eksik olmayacak seda da, nida da Türkçe’dir.

Türkçe susarsa Türklük duracaktır.

Türkçe susarsa Yüce Dinimiz iyice mahzunlaşacaktır, iyice garipleşecektir.

Türkçe zayıflarsa, Türk ve İslam alemi tamiri, tarifi ve tahsisi imkansız zarar ve ziyanlarla yüze yüze kalacaktır.

Buna da müsaade etmemiz mümkün değildir.

İlimizin, ilmimizin, irfanımızın, töremizin, dünümüzün, bugünümüzün ve yarınımızın temelinde Türkçe vardır, şüphe etmeyiniz ki sonsuza kadar da var olacaktır.

Muhterem Konyalılar, soruyorum sizlere;

√       Türkçe’nin itibarını, iddiasını ve mevkisini daha da yukarılara taşımaya hazır mısınız? (Evet)

√       Türkçe’nin dokunulmazlığını ve tarihi haklarını savunmaya var mısınız? (Evet)

√       Türkçe’yle çağa damga vurmaya, Türkçe’yle insanlığa yön vermeye kararlı mısınız? (Evet)

√       Ana dilde eğitim lobisine, terörist ve bölücü iştahlara engel olmaya her şeyinizle inançlı mısınız? (Evet)

Şükürler olsun Konya’nın yolu hidayetle kesişmektedir.

Konya’nın vicdanı rahmet ve bereketle yoğrulmaktadır.

Konya Türkçe’nin yanındadır.

Çünkü Türkçe, vatan demektir.

Türkçe, millet demektir.

Türkçe, bayrak demektir.

Türkçe bağımsızlıkla aynı anlamdadır.

Tarihin her devrinde değişik isim ve unvanla, Türkçe’ye hizmet etmiş, Türkçe’ye bağlanmış ve Türkçe’ye omuz vermiş yüce gönüllü ecdadımız Türklüğe millet olma şuurunu kazandırmışlardır.

Tereddütsüz biliyor ve kabulleniyoruz ki;

√       Oğuz Kağan Destanı Türkçe’nin haysiyetidir.

√       Alper Tunga Destanı Türkçe’nin zaferidir.

√       Ergenekon Destanı Türkçe’nin geçit vermez dağlardan, dar vadilerden kanatlanıp uçmasının delilidir.

√       Orhun Anıtları Türkçe’nin çağrısı ve ebediyete kadar yaşamasının ilanıdır.

√       Hoca Ahmet Yesevi’nin dergâhından Türkçe parlamıştır.

√       Horasan erenlerinin, dervişlerinin ve evliyalarının ağzından Türkçe inci taneleri gibi dökülmüştür.

√       Kaşgarlı Mahmud’un kaleminden Türkçe çağlamış akmıştır.

√       Balasagunlu Yusuf gönül tahtına, vicdan tacına Türkçe’yi koymuş ve asırlara şöyle seslenmiştir:

“Dildedir mutluluk dildedir değer.

Dili olmayana insan mı derler?

İnsanda dilince değişir kader,

Ya yurda baş olur, ya başı gider.”

Bu topraklarda yetişen Türk milletinin gurur zirvelerinden biri olan Karamanoğlu Mehmet Bey de tam 736 yıl önce diyordu ki; “Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den gayrı dil konuşulmayacaktır.”

İşte bu şuura hasretiz.

İşte bu karara sımsıkı sarılıyoruz.

Konya bu kararı dün verdi, bugün de verecek, yarın da aynen bu şekilde harekete edecektir.

Yüzyıllar öncesinden bugünlere intikal eden bu gür sesin daha da benimsenmesini istiyor, bekliyor ve diliyorum.

Geçmişimizin muhterem sayfaları şahittir ki, Türkçe;

√       Konya’yı Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkent yapan Süleyman Şah’ın gücüdür.

√       Haçlılara göğsünü geren ve Konya’yı İslam’ın umudu yapan 1. Kılıçarslan’ın dayanağı, yardımı ve yiğitliğinin gerisindeki asalettir.

√       Ertuğrul Gazi Ocağı’ndan buram buram tüterek kıtalara varan fütuhat ruhudur.

√       Hikmet ve fazilet dolu öğütleriyle yolumuzu aydınlatan Dedem Korkut’un vicdanıdır.

√       ‘Hamdım, piştim, yandım’ diyerek bizlere öğüt veren Hz. Mevlana’daki manevi aşkın ve cezbe halinin tercümanıdır.

√       Yunus’taki doğruluğun, adanmışlığın ve sevgisindeki yüksekliğin ifşasıdır.

√       Karacaoğlan’daki gurbetin, Dadaloğlu’ndaki yılmayan nefesin izharıdır.

√       15. Yüzyılda Afganistan’ın Herat vilayetinde doğarak elini Türk Dünyasına uzatan Ali Şir Nevai’de gül bahçesinin adıdır.

√       Ve Türkçe Şemsettin Sami’de hayranlık, Yahya Kemal’de ana sütü, Ömer Seyfettin’de ülkü, Ziya Gökalp’te birlik sembolüdür.

Yaşadıkları zamana dar gelen, her varlığa, her meseleye Türkçe’yle nazar eden, Türkçe’nin kudreti için mücadele veren elleri öpülesi ceddimizin hepsine müteşekkiriz, hepsine minnet duyuyoruz ve aziz anılarını rahmetle, hürmetle yad ediyoruz.

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türk milletinin egemenlik haklarını hazmedemeyenler Türkçe başta olmak üzere, milli ve manevi değerlerimize topyekûn saldırmaktadır.

Etnik ve mezhep kışkırtıcılığına soyunan, kavga ve çatışma çıkarmak için fırsat kollayan nifakın elebaşları faal haldedir.

Bugünlerde milli ve manevi değerlere küfür modadır.

Bugünlerde milliyetçiliğe hakaret, Türk kimliğine nefret popülerdir.

Ne kadar köksüz varsa bir aradadır.

Ne kadar millet hasmı varsa alayı menfaat ortaklığında buluşmuştur.

Türkiye’miz vahim bir halde, iç yaralayıcı ve yürek burkucu bir durumdadır.

AKP hükümeti Türkiye’yi mahvetmiştir.

Başbakan Erdoğan Türk milletini darp etmek ve 36 parçaya ayırmak için adeta çırpınmaktadır.

AKP, PKK ile işbirliği halindedir.

AKP, düşmanla aynı kareye girmiş, aynı pisliğe bulaşmış, aynı çamura saplanmış ve aynı kirli hedefe yönelmiştir.

Abartısız söylemek isterim ki, hükümet çıldırmış, aklını oynatmıştır.

İmralı canisi stratejik ortak mertebesine çıkarılmış, yattığı hücresinin şartları hevesle iyileştirilmiştir.

Artık itinayla, özenle bakılan, şehitlerimizin kemiklerini sızlatma pahasına bir dediği iki edilmeyen azılı bir terörist karşımızdadır.

Ne var ki, bir caninin, bebekleri katleden bir insanlık suçlusunun, bu seviyelere gelmesi AKP için utançtır, yüz karasıdır ve asla peşini bırakmayacak günahıdır.

Şimdi soruyorum sizlere;

√       PKK ile yürütülen pazarlıkları doğru, ahlaki ve insani buluyor musunuz? (Hayır)

√       AKP’nin, PKK’ya teslim olmasını, arkası arkasına tavizler vermesini kabul ediyor musunuz? (Hayır)

√       İmralı canisinin serbest kalmasını, PKK’nın dağdan inip siyasete dahil olmasını, şehitlerimizin kanının yerde kalmasını, Allah için söyleyin, meşru ve makul görüyor musunuz? (Hayır)

Vicdanlarına inandığım, tercihlerine saygı duyduğum AKP’ye oy veren muhterem kardeşlerim alenileşmiş kepazeliklere nasıl rıza göstereceklerdir?

Umut diyerek destek verdikleri partilerinin bölücülerin oyuncağı, küresel kanlı projelerin uşağı olmasını nasıl içlerine sindireceklerdir?

AKP’ye bir nedenle destek vermiş kardeşlerim, Başbakan’ın bir sebeple arkasında durmuş saygıdeğer Konyalı hemşerilerim sizleri anlıyorum, ancak vatan elden gidiyor farkında mısınız?

Dik durmakla övünen, gerçekte başı yerden kalkmayan Başbakan’ın, herkesle hasım hale gelen bu siyaset ayıbının Türk milletini korku kapanına kıstırdığını, insanımızı birbirine düşürdüğünü görüyor musunuz?

PKK doymak bilmeyen iştahıyla Türkiye’yi istiyor, insanımızı ve toprağımızı ayırmayı amaçlıyor fark ediyor musunuz?

PKK tehdit ediyor, hakaretleri sıralıyor, gözdağı veriyor; ama AKP’nin felç halini, dilini yutmuş gibi durmasını, tencere-tava havasına dalmasını olağan karşılıyor musunuz?

Eminim ki, bugüne kadar AKP’ye oy vermiş vatandaşlarım olanlardan rahatsızdır.

Başka türlüsü de zaten akli, vicdani ve İslami ölçülere sığmayacak, sığamayacaktır.

Aylardır şehit haberi gelmiyor, doğrudur.

Aylardır bilindik kanlı saldırı haberleri duyulmuyor, ciğerlerimizi dağlayan kayıplar yaşanmıyor, bu da doğrudur.

Bu kapsamda sevindiğimiz tartışmasızdır, bunda da bir sorun yoktur.

Askerimize, polisimize, masum sivil vatandaşlarımıza yönelik cinayetlerin olmaması bizleri kesinlikle memnun etmektedir.

Şimdilik, analarımızın gözyaşlarının akmaması, bayrağa sarılı şehit naaşlarının vatan topraklarına emanet edilmemesi gayet olumludur.

Fakat ortada, teröristlerin hain niyetlerine karşı duracak güvenlik gücü de pek görülmemektedir.

AKP Türk devletinin gücünü aşındırmış ve yere çalmıştır.

Askerimizi karakollara, kışlalara çekmiş, meydanı müptezellere terk etmiştir.

PKK her tarafta rahata ermiştir.

Önündeki engeller süreç ihanetiyle kaldırılmıştır.

Siz değerli vatandaşlarıma sormak isterim ki;

√       AKP’nin PKK’ya yardım ve yataklık yapması Türk milletine karşı işlenmiş en ağır suçlardan birisi değil midir? (Evet)

√       AKP’nin PKK’ya kolaylıklar göstermesi, terörizme, bölücülüğe ve yapılan hainliklere birinci dereden iştirak değil midir? (Evet)

√       PKK’nın tümüyle sınır ötesine çıkmadığı, çıkmaya da niyeti olmadığı biliniyorken, Başbakan tarafından çıkanların oranı yüzde 20 diye verilmişken ve de bunların çoğunlukla güçten, takatten düşenler olduğu ortaya çıkmışken, çözüm ve barış isimli ihanet sürecini lafta bile olsa sürdürmek melanete ortaklık değil midir? (Evet)

 

Değerli Kardeşlerim,

İsabetle buyurduğunuz gibi, bu soruların hepsine verilecek tek cevap ‘Evet’ten başkası olmayacaktır.

Süreç ihanetinin amacını PKK’nın silah bırakması olarak duyuranlar, PKK’nın tezlerini fellik fellik gezdikleri yerlerde anlatan, sonrada ellerine tutuşturulan terörist dayatmalarını rapor diye yutturmaya çalışan 63’lükler neredesiniz?

8 Mayıs’tan itibaren PKK gidiyor diye geceli gündüzlü dağlardan, bayırlardan ve vadilerden haber yapan, militanlarla göstermelik pozlar veren, barış geliyor yaygarası koparan fırsatçılar, kalpsizler, haysiyetsizler, utanma nedir bilmeyen çürümüşler neredesiniz?

Süreç iyi gidiyor diyen yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı başta olmak üzere, AKP’nin mayasında leke olan bazı Kandil kontenjanlı sözcüleri ve ilgili bakanları neredesiniz?

Baldıran zehri içmekten bahseden, her şeyi göze almaktan dem vuran Başbakan hangi deliktesin?

Çözüm sürecinin toz bulutu altında kalıp da basiretleriyle yollarını ayıranlar, acaba geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde meydana gelen ve 8 kişinin ölümüne, 10’a yakın kişinin de yaralanmasına yol açan kanlı olayı nasıl yorumlayacaklardır?

Başbakan Erdoğan PKK’nın zorla dağa militan çıkarmasına direnen ve itiraz eden Uğurlu ailesinin çığlığını ne zaman duyacak ve terörün zorbalığına sesini daha hangi hallerde yükseltecektir?

PKK ulu orta militan kadrosunu tahkim ederken, dağa çıkışlar son yılların en kabarık rakamına fırlamışken terörün sonlandığını, barışın geldiğini söylemek alçaklık değilse eğer, milletimizle alay etmek değil midir?

Ayrılmaya, bölünmeye kapalı ve karşı duran Kürt kökenli kardeşlerimi PKK’nın insafına terk etmek, onları canavarların eline bırakmak insanlığın ve hükümet olmanın neresinde yazılıdır?

İleri demokrasinin BOP mürekkebiyle yazılmış sayfalarında Türk milletinin un ufak olması mı buyrulmaktadır?

Kürt kökenli kardeşlerim merak etmesinler; ne PKK, ne BDP, ne de AKP kendilerini Türk milletinin eşit ve onurlu birer mensubu olmaktan alı koyamayacaktır.

PKK vahşi bir terör örgütü olup asla ve kat’a Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi, savunucusu, hamisi ve himaye edeni değildir, olmamıştır, olmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi milli ve manevi değerler etrafında kenetlenmiş, kökü, mezhebi ve anasının dili ne olursa olsun, Türk milletinin her evladının, her ferdinin yanında ve sözcüsüdür.

Doğulusu batılısı, güneylisi kuzeylisi hepsi Türkiye’nin bir güzelliği, Türk milletinin tamamlayıcı birer hazinesidir.

İnsan bedenine mermi boşaltanlar, kundaktaki yavruları tarayanlar, gelinlik kızları bombalayanlar, analara, bacılara, gencecik vatan evlatlarına kurşun yağdıranlar olsa olsa iblisin yeryüzü temsilcisi olacaklardır.

Tekrar soruyorum siz değerli vatandaşlarıma;

√       Türkiye’nin bölünmesine sessiz kalacak mısınız? (Hayır)

√       AKP-BDP ve PKK dayanışmasına, zehirli ittifakına fırsat verecek misiniz? (Hayır)

√       Milli iradeyi çarçur eden, bölücü katilleri el ve baş üstünde tutan BOP Eşbaşkanını bağışlayacak mısınız? (Hayır)

Konya budur.

Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan; yine de Konyalı kardeşim hakkın ve haklının izinden çıkmayacağının duyurusunu yapmıştır.

Yüce dileğe yan yana yürüyenler; sahtekârlara, sahte yüzlere, sanal barışçılara, silahla tuzaklanmış çözüm sözlerine kanmayacağının işaretini açıklıkla vermiştir.

Sizlerle övünüyorum, hepinize güveniyor, hepinize inanıyorum.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Cumhuriyet tarihimizin en başarısız, en yalancı ve en istismarcı hükümeti olan AKP 10 yıl 9 aydır görevdedir.

İç ve dış politikada tam bir iflas yaşanmaktadır.

Sosyal hayat kan kaybetmektedir.

Sosyal barış yoğun bakımdadır.

Suçlulara gün doğmuş, hırsızlara fırsat kapısı açılmıştır.

Kadına şiddet, aile içi dramlar, toplumsal hercümerç zirve yapmıştır.

Her yanımız dökülmektedir.

Her yanımız sökülmektedir.

Her şeyimiz dejenere ve tasfiye olmaktadır.

Başbakan’ın tahrik ve ucube teşvikleriyle aynı apartmanda oturan komşular birbirini gammazlamaktadır.

Genelkurmay Başkanları terörist olarak suçlanmakta, asıl teröristler barış gönüllüsü, pazarlık ortağı, çözüm tarafı olarak gösterilmektedir.

Heybeliada Papaz Okulu açılmanın eşiğindedir.

Demokratikleşme paketleri hazırlanarak PKK’dan aman dilenmektedir.

Yüreği kapkara, vicdanı simsiyah, zihni tamtakır olan insan suretleri Türk milletini eritmek ve tüm cephelerini çökertmek için AKP öncülüğünde faaliyettedir.

İkazen söylemek isterim ki, hukuk gemisi batmak üzeredir.

Mahkemeler siyasi baskı, telkin ve yönlendirme kapanındadır.

Adalet terazisi dağılmanın, örselenmenin ve paramparça olmanın sınırındadır.

Ekonomideki zafiyetler, dengesizlikler ve felaketler de hepinizi kuşatmıştır.

Konyalı keyifsizdir, dertlidir, sıkıntılıdır.

Açlık Konya’dadır, yoksulluk Konya’dadır, işsizlik Konyalı kardeşimdedir.

Tahıl ambarı Konya darlık ve yokluk içinde boğuşmaktadır.

Ürünleriniz, tarlalardan kaldırdığınız hasadınız borçlarınızı dahi karşılamamaktadır.

Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeyken, AKP’nin beceriksizlikleri, başarısızlıkları yüzünden Arjantin’den Mısır, Ukrayna’dan buğday, Şili’den Angus ithali biliyorum ki hepinizi derinden yaralamıştır.

Türkiye’nin bir tarım ülkesi olmasına rağmen saman ithal eden bir duruma gelmesi Konyalıya saygısızlık ve nankörlüktür.

Özellikle ayçiçeği üreticimiz mağdurdur ve uzanacak el beklemektedir.

Konyalı kardeşim borçludur.

Konyalı kardeşim geleceğinden umutsuzdur.

2002 yılına göre iç ve dış borç miktarı 2,5 kat artmıştır.

AKP iktidara geldiğinde vatandaşlarımızın bankalara borcu 2,2 milyar lira iken, bu tutar yaklaşık 100 kat yükselmiştir.

Halen kredi kartını ödeyemeyen, feryat figan ederek çare arayan 1 milyon 590 bin 304 kardeşimin 4 milyar borcu içler acısı bir manzarayı resmetmektedir.

Yine AKP iktidara geldiğinde vatandaşlarımızın bankalara kredi kartı borcu 4,3 milyar lira iken bugün bu rakam 18 kat artarak 78 milyar liraya ulaşmıştır.

AKP’yle birlikte Konyalı kardeşimin borcu 10 kat çoğalmış, geçim şartları oldukça ağırlaşmıştır.

Konya’da doğan her evladımız hayata borçla merhaba demektedir.

Bunların hepsi Başbakan Erdoğan’ın çürümüş politikalarının sonucudur.

Cari dengemiz açık ve alarm vermektedir.

Yabancı yatırımcı kurumakta, dış musluklar kesilmektedir.

İhracatımız yalpalamakta ve can çekişmektedir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve eşitsizlik isyan ettirecek noktadadır.

Borsanın üçte ikisi yabancıların elindedir.

Bankalar ve sigorta şirketleri yabancıların borusunu öttürmektedir.

Görüyorsunuz döviz fiyatları örtülü bir devalüasyon varmışçasına artmaktadır.

Altına fiyatlarına yetişmek mümkün değildir.

Sizler kaybederken, Başbakan’ın daha düne kadar sarmaş dolaş olduğu faiz lobisi kazanmakta, küresel aç gözlüler palazlanmaktadır.

Faiz lobisine meydan okuyan Başbakan, şu işe bakınız ki, faizlerin artmasına çanak tutmaktadır.

Çünkü faiz lobisine esasen boynu kıldan incedir.

Bakmayın siz atıp tutmalara, faiz ve rant demek AKP ve Başbakan Erdoğan demektir.

Soruyorum sizlere:

√       Konyalı mutlu mudur? (Hayır)

√       Konyalı huzurlu mudur? (Hayır)

√       Konyalı varlıklı mıdır? (Hayır)

√       Konyalı zengin midir? (Hayır)

O halde bu hükümete ne kadar daha tahammül edilecektir?

Başbakan’ın döktüğü sanal gözyaşlarına, her zora girdiğinde, her bunalıma düştüğünde ekranlara çıkıp ağlamasına daha ne zamana kadar aldanılacaktır?

Allah’ın izniyle biz AKP’nin üstesinden gelecek ve foyasını ortaya koyacağız.

Ülkemiz seçeneksiz değildir.

Türkiye ve Türk milletini hak ettiği itibar ve mevkie çıkaracaklar burada, hükümet meydanında Türkçe’yle haykırmaktadır.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Ülkemiz hezimet üstüne hezimet, hüsran üstüne hüsran, acziyet üstüne acziyet yaşamaktadır.

Musibetler bir bir başımıza üşüşmektedir.

Etrafımız ateş topuna dönüşmüş, komşu coğrafyalar kan deryası, bomba diyarı ve barut fıçısı haline gelmiştir.

Ve Türkiye, hükümetin sözde ön alan aktif dış politika balonuyla yalnızlığa gömülmüştür.

Buna da şimdilerde ‘değerli yalnızlık’ adını vermişlerdir.

Milli çıkarları gözetmemenin ismi değerli yalnızlık olarak ifade edilmiştir.

Elbette AKP yapayalnızdır.

Elbette AKP dönüşü olmayan yolda tüm gemilerini yakmıştır.

Fakat Türk milleti yalnız değildir.

Türk milleti çaresiz, bir başına ve onun bunun kafa tutacağı, azarlayıp hafife alacağı, arkasından da kullanıp bir kenara atacağı tesadüfü kalabalık değildir.

Başbakan Erdoğan Türk milletini tanımamıştır.

Tabiidir ki, Türk milletini anlamamış, kabullenmemiş ve bir türlü de benimsememiştir.

Sorun da budur.

Bu marazi bakıştan dolayı, Türkiye tüm komşularıyla ters düşmüştür.

Sıfır sorun politikası infilak etmiştir.

Bakınız, AKP herkesle kavga etmekte, herkesle çatışmaktadır.

Arap sokaklarında ısmarlama olarak yer bulan, posterleri emperyalizmin özel müsamahasıyla sallanan Recep Tayyip Erdoğan masalı artık bitmiştir.

Komşu coğrafyalarda hiçbir gelişmeye doğrudan veya dolaylı müdahale ve tesir edemeyen hükümet Türkiye’nin boynunu bükmüştür.

Görüyorsunuz, eski hâkimiyet havzalarımız ölümle pençeleşmektedir.

Osmanlı’dan koparılan topraklarda zulüm ve katliam egemenlik kurmuştur.

Asırlarca huzur, kardeşlik ve barış içinde yaşayan yakın coğrafyalar, şimdilerde emperyalizmin fiili kayyumu ve vesayeti altına girmiştir.

Türk milleti Ortadoğu’dan çekileli beri Müslümanlar birlik ve dirlik içinde olmamıştır.

İslam toplumları etnik ve mezhep çatışmasının göbeğindedir.

İşbirliği ve diyalog rafa kaldırılmıştır.

Suriye’de iç savaş tüm vahşetiyle sürmektedir.

Artık ölümler otomatiğe bağlanmış, seri cinayetler olağanlaşmıştır.

Bu ülkede birkaç gün önce kimyasal silah kullanılması caniliğin daniskası olarak hafızalara kazınmıştır.

İnsanlık vicdanı, uluslararası toplum körpe yavruların, küçücük çocukların ve diğer masum sivillerin Sarin Gazıyla katledilmesine gözü kapalı durmamalıdır.

Şam idaresinin cinayetleri, muhaliflerin vahşiliği Suriye halkını ölüm vadisinde canlı hedef yapmıştır.

Kimyasal silah kullanımını kınıyor, kim yaptıysa bunun cezasız kalmamasını Konya’da beyan ediyorum.

Mısır’da olanlar da hepimizi üzmektedir.

Askeri darbe Nil’i kana boyamıştır.

Cunta yönetimi sivillere ölüm kusmuştur.

3 Temmuz’dan beri Firavun geceli gündüzlü insan canına kıymaktadır.

Şüphesiz bu olanlarda Mursi’nin de parmağı vardır.

Nihayetinde Mursi zihniyeti Mısır’ın bu hale gelmesinde pay sahibidir.

Hele ki, taraflarına aklıselimi, sakinliği ve sağduyuyu tavsiye etmemesi ve bunun yanında ölümün üzerine kurşun asker gibi sevk etmesi insanlıkla bağdaşmamaktadır.

Başbakan Erdoğan Mursi’nin derdine düşmüştür.

Böylelikle Mısırla da arayı açmıştır.

Rabia işareti Başbakan’ın yeni hobisi olmuştur.

Dört yaparak kendini aklamanın hevesindedir.

Sanki İhvan’ın Türkiye temsilciliği gibi çalışmakta, arkası arkasına beyanatlar vermekte, yas genelgeleri yayınlamaktadır.

Sayın Başbakan, sana sesleniyorum, Kerkük’te de kan dökülüyor, haberin var mıdır?

Ramazan ayında Irak’ta çoluk çocuk demeden 718 masum insanının öldürüldüğünden bilgin var mıdır?

Doğu Türkistan’da soydaşlarımızın sistematik olarak yok edilmesinden malumatın var mıdır?

Mısır’daki Esma’ya ağlayabilirsin, ama Türk milletinin nice Esmaları, Ayşeleri, Fadimeleri, Haticeleri gelinlik çağlarında rahmeti rahmana kavuşurken hiç bu kadar duygulandın mı?

Sorarım sana, darbeci Sisi’yi Mayıs ayında Türkiye’de ağırlarken aklın nereydi?

Hüsnü Mübarekle devrilmeden kısa süre evvelinde muhabbetle kucaklaşırken şuurun açık mıydı?

Kaddafi’nin, işkenceyle öldürülmeden önce bizzat elinden insan hakları ödülü alırken kendinde miydin?

Esad’a kardeşim, dostum derken, ortak bakanlar kurulu toplantıları yaparken hiç bugünleri düşündün mü?

Mısır’da darbeyi alkışlayan ve para yardımı yapan Suud hanedanıyla güzel günlerinin; Kuveyt, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin ve hatta Katar’la derin irtibatların bir gün kesintiye uğrayacağını hesap ettin mi?

Başbakan Erdoğan bugün Suriye’de akan kana öfkelidir.

Mısır’da meydanlara ölüm sehpası kurulmasına nefret duymaktadır.

Ancak Irak’ta, Afganistan’da 1 milyon Müslüman mezara sokulurken faillere hiç tepki göstermemiştir.

Hatta bugün de ABD’ye pısmış, sinmiş vaziyettedir.

İsrail’in Mısır’daki darbenin arkasında bulunduğunu ve bunun da belgeli olduğunu belirten Başbakan’ı ne hikmetse ABD kınamış, saldırgan olarak tarif etmiştir.

Ancak Başbakan, reste ve azarlamaya karşı hala alttan almaktadır.

Peki bu şahıs, herkese laf yetiştirirken ABD’nin darbeyi onaylayan tutumuna, demokrasiye kefen biçen yaklaşımlarına, yanlışlarına ve hakaretamiz çıkışlarına nereye kadar durgun, suskun ve ezik halde kalacaktır?

Başbakan Erdoğan’ın bir açığı mı vardır?

Başbakan Erdoğan rehin mi alınmıştır?

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı’nın 7 Ağustos 2003 tarihinde, Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar 22 ülkenin rejim, sınır ve haritalarının değişeceğini ifade eden makalesiyle ve adına Büyük Ortadoğu Projesi denen kanlı süreçle ilgili sakladığı, gizlediği, verdiği bir söz mü bulunmaktadır?

16 Şubat 2004 tarihinde; bir televizyon kanalında, Diyarbakır’ın BOP’un içinde bir yıldız olacağını söyleyen Başbakan Erdoğan’dır.

4 Mart 2006 tarihinde; partisinin Bayrampaşa ilçe kongresinde BOP’un Eşbaşkanı olduğunu itiraf eden Başbakan Erdoğan’dır.

Aradan üç yıl geçtikten sonra, bu defa da 13 Ocak 2009 tarihli Meclis Grup toplantısında BOP’un ölü doğduğunu da söyleyen aynı kişidir.

Irak’ı 2003’de işgal eden BOP’un kan tutkusudur.

Müslüman’ı Müslüman’a kırdıran BOP’un komplosudur.

İslam ülkelerine cehennem azabı yaşatan, Arap Baharı ismiyle etrafımızı silahla çeviren de BOP’un ta kendisidir.

İşte Recep Tayyip Erdoğan bu rezil projenin Yemen ve İtalya’yla Eşbaşkanlığını üstlenmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan zalimlerin Eşbakanıdır.

Bizden, aslı astarı olmayan bir şekilde, Mısır’daki olaylara dönük olarak, imanımızın sesini duymamızı isteyen Sayın Erdoğan, sen BOP’a Eşbaşkan olmayı hangi imanla, hangi inançla ve hangi vicdanla açıklıyorsun?

Bize mazlum edebiyatı yapan bu siyaset anlayışı, milyonlarca mazlumu, garibi, masumu doğrayan, sallandıran ve tabuta sokan kanlı projeye, firavunların verdiği göreve Eşbaşkan olmaya nasıl katlanmakta, nasıl boyun eğmektedir?

Ey Başbakan, Esma’yı sırtından vuranlarla cinayet sofrasına oturan sensin.

Dün Tahrir’i överken, şimdi Adeviyye’yi göklere çıkaran çelişki abidesi sensin.

Necefli, Bağdatlı, Kerküklü, Kabilli, Mogadişulu, Halepli, Trabluslu, Hamalı kadınlara, çocuklara ve günahsız canlara ateş açanlarla ahbaplık yapan sen ve hükümetindir.

Başbakan Erdoğan tövbe etmeli, pişmanlık göstermelidir.

BOP’un hedeflerini bir bir izah etmeli, kıskıvrak yakalandığı küresel zincirden kurtulmalı, Türk milletinin, Konyalı kardeşimin hakkında vereceği şaşmaz hükme razı olmalıdır.

Soruyorum sizlere;

√       Başbakan Erdoğan’ın BOP’a Eşbaşkan olmasını cezasız ve karşılıksız bırakacak mısınız? (Hayır)

√       Zalimlerle kucaklaşmasını mazur görecek misiniz? (Hayır)

√       Dış politikada model olayım derken, maskara ve madara olmasını bağışlayacak mısınız? (Hayır)

Bu sesiniz Başbakan ve hükümetini Allah’ın izniyle silip süpürecektir.

Konya ovası Türkiye’nin kurtuluş umudu olacaktır.

Konyalı kardeşim Türk milletinin yegane ve yılmaz savunucusu olarak inisiyatif alacak ve; hainleri, teröristleri, müzakerecileri ve Eşbaşkanları yurdumuzun ufkundan mutlaka kovacaktır.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Kim ne derse desin; dilimiz tek, vatanımız tek, bayrağımız tek, devletimiz tek, milletimiz tektir.

Aynı kıbleye baş koymuş Türk milletini kimse bölemeyecektir.

Tuna’dan Hazar’a kadar Türkçe’nin, Türk milletinin şan ve şöhreti vardır.

Nil’den Fırat’a kadar yaşanmışlıklarımız vardır.

Çin Seddin’den Viyana’ya kadar tarihe mühür vurmuş izlerimiz vardır.

Kırım’dan Musul’a, Kıbrıs’tan Kızıldeniz’e, Bosna’dan Üsküp’e ve Türkistan’ın her tarafına kadar anılarımız vardır.

Biz biriz, biz beraberiz ve biz hep birlikte büyük Türk milletiyiz.

Hz. Mevlana’nın torunları olarak sizler bunu çok iyi biliyorsunuz.

Sözlerimi büyük düşünürümüz, ilim, irfan ve inanç doruğumuz Hz. Mevlana’nın dizeleriyle bitirmek istiyorum:

Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin, ben senim işte.

Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Gazi Mustafa Kemal ve Başbuğumuz Türkeş Bey başta olmak üzere Türk milletine ömrünü adayan tüm değerlerimize, tüm aziz şehitlerimize Yüce Rabbim’den rahmet diliyorum.

Cenab-ı Mevlam yar ve yardımcınız olsun.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Sağlık, başarı, afiyet ve daimi saadetler sizlerle olsun.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.