Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayınladıkları kutlama mesajı. 29 Ekim 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin,
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayınladıkları kutlama mesajı.
29 Ekim 2013

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yıldönümünü karşılamanın ve kutlamanın eşsiz heyecan ve coşkusunu yaşıyoruz.

Cumhuriyet, bağımsızlık ülküsü etrafında mutlak anlamda buluşan ve birleşen aziz milletimizin, örneğine az rastlanır bir irade ve cesaret ile zafere ulaştırdığı Kurtuluş Savaşımızın neticesidir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde ilan edilen Cumhuriyet’imiz, vatan ve millet sevdasının ölmez eseri olarak vücut bulmuş ve kutsal vatanımızın geleceğini şekillendirerek milletin gücünü tescillemiştir.

Milli mücadele ruhu savaş şartlarında dahi milli egemenliğin ilke ve esaslarından ayrılmamış, demokrasinin yegane yol olduğunu hiç ihmal ve inkar etmemiştir.

Aziz şehitlerimizin kanlarıyla suladığı vatan topraklarında; kişilere, ayrıcalıklı kesimlere, elitlere veya zümrelere dayalı yönetim yerine, milletin hakimiyeti kurumsallaştırılmış ve kararlaştırılmıştır.

1920’li yıllara kadar, iki asrı geçen bir süre durağanlığın, gerilemenin ve nihayetinde de çöküşün dar kalıplarına sıkışıp kalan yüksek millet kudreti, Cumhuriyetle birlikte yeni bir başlangıç yapmış ve kendi geleceğini bizzat eline almıştır.

Cumhuriyet; farklılıkları, ayrılıkları ve ihtilafları aşarak milli kimlik şuurunun ve birlikte var olma azminin etrafında birleşen Türk milletinin, asaletle perçinlediği ve temellendirdiği yönetim sisteminin adı ve şanı olarak 90 yılı geride bırakmıştır.

Büyük milletimizin, 19 Mayıs 1919’dan 29 Ekim 1923’e kadar geçen süre içinde verdiği bağımsızlık ve istikbal mücadelesi Cumhuriyet’in adım adım inşası adına saygı ve hayranlıkla andığımız bir zaman aralığı olmuştur.

Cumhuriyet; fikren, zihnen ve vicdanen hür nesilleri hedefleyen, milli irade ve egemenliği şart koşan muhterem bir millet projesi olarak gönlümüzde ve vicdanımızda her daim yaşayacak ve yaşatılacaktır.

Bilinmelidir ki, Cumhuriyet dinamizme, katılıma, sürekli gelişmeye ve güvene dayanan; dün, bugün ve gelecek ölçeğinde uyum ve dengeyi sağlayan bir yönetim modelidir.

Hiç kuşkusuz ki, eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin garantisi ve teminatı Cumhuriyet’in mesaj ve ruhunda saklıdır.

Bu yüzden, Cumhuriyet dışında macera arayanlar, ham ve kuru hayallerin peşinden koşarak Cumhuriyet’in başına numara iliştirmeye çalışanlar, Cumhuriyet yanlısı görünüp de en üst düzeyde karşı hareket içinde bulunanlar yanlış ve yozlaşma içinde kıvrananlardan başkası değildir.

Şurası da açık bir gerçektir ki, Türk milletinin 29 Ekim 1923 tarihinde verdiği son ve kesin kararını çatışma, çekişme ve husumet konusu yapan çevreler, her şeyden önce Cumhuriyet’in anlam ve saygınlığıyla problemi olanlardır.

Cumhuriyet’i yıkmak için ortam ve fırsat kollayan mihraklarla, Cumhuriyet kutlamalarını krize dönüştüren kesimlerin aynı karanlık hedefe hizmet etmeleri çok acı ve vahim bir durum olarak gün yüzüne çıkmıştır.

Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının; birliğe, beraberliğe ve sevgiye kaynaklık etmesi gerekirken kavga ve kargaşaya yol açması maksatlı faaliyet ve niyetlerin ne kadar mesafe aldığını göstermektedir.

Ayrıca Türk milletini reddeden, milleti anonim bir kalabalık ve isimsiz bir yığın görmekle kalmayıp 36 etnik grup tetikçiliğine soyunanların Cumhuriyet’tin anti tezi, karşı kutbu ve muarızı oldukları artık resmileşmiş ve alenileşmiştir.

Cumhuriyet’i, siyasi ikbal, şahsi hırs ve art niyetli tutumlarla sarsmak ve itibarına zarar vermek şüphesiz ki haksızlık ve kötü niyetliliktir.

Cumhuriyet Bayramı’nı değersizleştirip alanını daraltanlarla, yangına körükle giderek Cumhuriyet hazımsızlarına koz verenlerin gerçekte bir elmanın iki yarısı oldukları belli ve ortadadır.

Unutulmasın ki, bu milli bayramı hesaplaşma ve restleşme sahası olarak görüp, huzursuzluk ve cepheleşmeyi ileri dereceye taşıyanlar millet hafızasından çıkmayacak, demokratik cezadan kurtulamayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti; ülke, millet ve egemenlik unsurları ve bunun yanında yasama, yürütme ve yargı organları bakımından teklik özelliği olan bir üniter devlet olarak ilelebet payidar kalacaktır.

Cumhuriyet üzerinden geçinen istismarcılar ile Cumhuriyet karşısında mevzilenen inkârcılar Türk milletinin yüksek erdemi sayesinde emellerine inşallah muvaffak olamayacaklardır.

Diğer taraftan Cumhuriyet’in 90. Yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün müzik dalında; bölücülükten, terör örgütü yandaşlığından sicil almış ve sabıka yemiş bir PKK’lıya vefatının üzerinden 13 yıl sonra tevdi edilmesi Türk milletine saygısızlığın ve nankörlüğün aldığı boyutu göstermesi bakımından ibretliktir.

Cumhura baş olmayı, bölücü örgüt taraftarlığının aklanması ve ödüllendirilmesi olarak görenlerin bu yanlış ve izahı olmayan kararından dönmesini beklemek en tabii ve ahlaki hakkımızdır.

Devletin tepe noktasında bulunanların, Cumhuriyet’i yıkma emelinde olanlarla aynı kareye girmeleri, bu mihrakları taltif ve mükâfatlandırmaları her şeyden önce kendi isimlerini lekeleyecek, saygınlıklarına da gölge düşürecektir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin bölücülük yarışında değil, hizmet ve eser üretme mücadelesiyle isimlerinden bahsettirmeleri en halisane dileğimizdir.

Bu düşüncelerle, adıyla oynanan büyük Türk milletinin Cumhuriyet Bayramı’nı en samimi duygularımla tebrik ediyor, bilhassa kutlu varlığının sonsuza kadar devam edeceğini herkesin bilmesinde fayda görüyorum.

Cumhuriyetin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm kahramanlarımıza, tüm aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, manevi hatıralarını hürmetle yâd ediyorum.