Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Hz. Mevlana’nın Hakk’a Yürüyüşünün 740’ncı Yıldönümüyle” ilgili basın açıklaması. 17 Aralık 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
“Hz. Mevlana’nın Hakk’a Yürüyüşünün 740’ncı Yıldönümüyle” ilgili
basın açıklaması.
17 Aralık 2013

 

Türk milleti tarih boyunca kutlu bağrından yetişen gönül insanları, arifler, pirler, erenler, manevi dehalar, hikmet sahibi büyük alim ve irfan burçları bakımından ziyadesiyle talihli olmuştur.

Kalplerimizi yedi asırdır aydınlatan, ruhlarımızı yedir asırdır ısıtan, öğütleriyle, yol gösterici vasıflarıyla yedi asırdır bizlere manevi kılavuzluk yapanlardan birisi olan Hz. Mevlana sahip olduğumuz değerlerin başında gelmektedir.

Bugün Belh’den Konya’ya kadar gün be gün çınarlaşan bu büyük alimin, zamanın kalıplarına sığmayıp insanlığı tümüyle kavrayan bu yüksek ahlakın, vefatının, yani hasretle beklediği Rabbi’ne vasıl olmasının 740’ncı yıldönümüdür.

Hz. Mevlana için ölüm kavuşmanın ve hasret yangınını dindirmenin fırsat kapısıdır.

Bunun için vefat gecesini yas ve matem anı olarak değil; “Düğün Gecesi” olarak tarif etmiştir.

Hz. Mevlana surete, şekle ve görünüşe bağlanmamayı bize vasiyet olarak bırakmıştır.

Benlikten kurtulmaya, kendini bulmaya, dışa değil öze bakmaya davet etmiştir.

Suretten sıyrılarak manaya varılacağını, böylece Hakk’ın bulunacağını müjdelemiştir.

Bu büyük gönül ve ilim kutbumuz şekle ve benliğe kapılanların şeytanın izinden gidenler olduğunu ikaz ve önemle bildirmiştir.

Hz. Mevlana bu fani aleme ait bütün irade ve isteklerini terk etmiş, deyim yerindeyse nefes alırken bu alemde ölmeyi bilmiş, fakat mana aleminde dirilmiş, yeniden ve bir kez daha doğmuştur.

O bize, bedende yaşarken ruhen namevcut olmayı öğretmiş, dünya nimetlerini yüz üstü bırakıp Allah’ı bilmeye, onunla yaşamaya, onunla manen birlik olmaya ve nefsani arzuları çiğneyerek kurtuluşa ermeye çağırmıştır.

Asırlar evvel “Ne olursan ol yine gel” seslenişiyle kardeşliğin, bağışlamanın ve hoşgörünün sembolü ve inmeyecek sancağı olarak çağlar üzerinden parlamıştır.

Hz. Mevlana ruh dengesini kaybedenlerin ilacı, nefsinin güdümüne girenlerine çaresi, etnik ve mezhep taassubuna kapılanların devasıdır.

Allah ile bakıp Allah ile gören Hz. Mevlana’da sevgi, bağlanış, hürmet, terbiye ve irşat gıpta edilecek seviyededir.

Anadolu’nun buhranlı dönemlerinde vehimleri kırmış, anlayış kıtlığını yenmiş, düşünce noksanlığını aşmış, ahlaki gevşeklikleri onarmış, cepheleşmeleri yumuşatarak bir olmayı ve kardeşçe yaşamayı nasihat etmiştir.

Toplumsal parçalanma, bencillikler, dünyevi korkular, sen-ben kavgaları, menfaat düşkünlükleri, şehvet ve şöhret arayışları onun dergahında erimiş ve kül olmuştur.

Türkistan’dan Anadolu’nun dört bir yanına ulaşan gönül bağları, baş gözüyle değil de gönül gözüyle nazar eden manevi ateş onunla daha da kuvvetlenmiş, daha da körüklenmiştir.

Bize tek olmayla hayat ve rahat bulacağımızı, bu şekilde şifa ve şefaati elde edeceğimizi sabırla ve vakarla gösteren yine o büyük alim olmuştur.

Bu duygularla düğün gecesinin 740’ncı seneyi devriyesinde Hz. Mevlana’yı rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum.

Aradığımız ve ihtiyacını derinden hissettiğimiz barışın, kardeşliğin, uzlaşmanın ve birlikte yaşamanın Mevlana’nın ulvi mesajlarında çıkarılmak üzere saklı durduğuna yürekten inanıyorum.