Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin “Nefesimiz Ensenizde Olacaktır” temalı Kırşehir Açık Hava Toplantısında yapmış oldukları konuşma. 8 Şubat 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
“Nefesimiz Ensenizde Olacaktır” temalı Kırşehir Açık Hava Toplantısında
yapmış oldukları konuşma.
8 Şubat 2015

 

Aziz Milletim,

Çok Değerli Vatandaşlarım,

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,          

Muhterem Kırşehirliler,

Orta Anadolu’nun bereketle güzelleşmiş, duayla güvenceye alınmış güzide şehirlerinden olan Kırşehir’de, böylesi muhteşem bir toplantıyla özlem gidermekten mutluluk duyuyorum.

Bugün bizleri şu görkemli heyecan dalgası altında kavuşturan Yüce Rabbim’e sonsuz şükrediyorum.

Milli bir coşku içinde toplanan siz değerli kardeşlerimi kutluyor, şükranlarımı sunuyorum.

Kırşehir’in gururu, milletimizin iftiharı, saza nefes veren, türküleriyle gönüllerimizi fetheden merhum ozanımız Neşet Ertaş diyordu ki; “denizi seyretmek gibidir bozkırda gökyüzünü seyretmek.”

Bugün Kırşehir’in semalarında, bozkırın tertemiz ufkunda milli vakarın, milli ruhun, milli asaletin sadası çınlamaktadır.

Kırşehir’in manevi gökyüzünde umut yıldızları parlamakta, zafer güneşleri yılgınlık ve karamsarlık buzlarını eritmektedir.

Ahiler diyarı Kırşehir doğrunun yanında, Hakk’ın ve hakkaniyetin tarafında sapasağlam duruş göstermektedir.

Cacabey’in torunları, Ahi Evren’in ahfadı; istismar, inkar ve ihanetten kalpleri kaskatı kesilmiş çevrelere gönlü kapalı, yüzü dönük durmaktadır.

Sizlerle gurur duyuyor, sizlerle iftihar ediyorum.

Bu vesileyle bu meydana teşrif eden kardeşlerimi ve Kırşehir’de yaşayan, karnını doyuran, gelecek arayan her vatandaşımı en derin duygularımla selamlıyorum.

Sizlerin aracılığıyla; Akçakent’e, Boztepe’ye, Çiçekdağı’na, Kaman’a, Mucur’a, Akpınar’a kucak dolusu selamlarımı iletiyorum.

Kırşehir’le özdeşleşen, devlet ve siyaset adamı merhum Osman Bölükbaşı’nı, Türk milliyetçiliğinin önemli isimlerinden olan merhum Erol Güngör’ü, 25 Eylül 2012’de ebediyete uğurladığımız bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ı huzurlarınızda hürmet ve rahmetle anıyorum.

‘Nefesimiz Ensenizde Olacaktır’ temalı bu açık hava toplantımızın, aziz milletimize, ülkemize ve muhterem Kırşehirlilere hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.

 

Değerli Vatandaşlarım,


Aziz Dava Arkadaşlarım,

Hamd olsun, Kırşehir’in özü sağlam, sözü doğru, özgüveni kaya gibidir.

Kırşehir’in geçmişi temiz, geleceği aydınlıktır.

Bu topraklarda birlikte yaşamanın hamuru yoğrulmuştur.

Bu topraklarda kardeşliğin harcı karılmıştır.

Ahi Evran’ın manevi mesajları, ihlas ve iffetle çerçevelenmiş muazzam mirasları Kırşehir’in önünü açmış, haklı gururu olmuştur.

13.Yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç eden, Kırşehir ve çevresine Türklük şuurunu aşılayan Baba İlyas’ın emanetleri hala ruhumuzun hisarlarında bayrak gibi asılıdır.

Dedim ya, Kırşehir dualıdır ve hikmet ateşiyle yanmaktadır.

Türk milletine alın teriyle geçinmeyi, onurlu ve minnetsiz yaşamayı öğreten, gösteren Ahilik; Kırşehir’in vicdanına, Kırşehir’in vizyonuna yön vermiştir.

Ahi Evran ve ona gönül veren fedakâr ecdadımız Anadolu’nun istilasına direnmiş, vatanımızın selametine hizmet etmiştir.

Türk-İslam ülküsünün sevdalıları asırların zorluklarına, zamanın külfetlerine sabırla direnmiş, metanetle mukabele etmişlerdir.

O devirlerde, sanat, ticaret, mesleğin çatı kuruluşu olan Ahilik Anadolu’nun bağrında gül goncası gibi açarak bu toprakların manevi şemsiyesi haline gelmiştir.

Elin, sofranın, kapının açık olmasını bizler Ahilikten öğrendik.

Gözün, dilin, belin bağlı tutulmasını bizler Ahilikte gördük.

Kırşehir işte böyle bir mazinin kaynağı, böyle bir övüncün sancağıdır.

Bu kaynak kurumayacak, bu sancak Allah’ın izniyle düşmeyecektir.

Fakat Türk milletinin kazanımlarını, geçmişin hatıralarını hiçe sayan bir iktidar Türkiye’yi hızla çöküşe götürmektedir.

Nitekim vatan nefes almakta zorlanmaktadır.

Demokrasi yoğun bakımda, yoğun taarruz altındadır.

Ay yıldızlı al bayrağımız solgun, üzgün ve yorgundur.

Türkiye çok kötü yönetilmektedir.

Kırşehirli kardeşim geleceğinden ümitsizdir.

Hiç kimse hayatından memnun değildir.

Ahi Evran’ın anıları yok sayılmakta; sözleri, öğütleri, tavsiyeleri terk edilmektedir.

Devlet geleneğimiz, binlerce yıllık teamül ve tercihlerimiz nefsine yenik düşmüş, hırslarına teslim olmuş bir şahsiyet tarafından heba ve israf edilmektedir.

Bir defa buna dur demek, buna engel olmak hepimizin boynunun borcudur.

10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan istikrarsızlığın sembolü, kavga ve gerilimin simgesi mertebesine çıkarak ne huzur bırakmış, ne de esenlik koymuştur.

Yaklaşık 5,5 ay önce yemin ederek resmen Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, bu kısa zamanda anayasal sınırlarını sayısız kere aşmış, yetki ve sorumluluklarını defalarca kötüye kullanmıştır.

Erdoğan Anayasa’yı ihlal etmiştir.

Erdoğan yeminlerini bozmuş, yeminlerini çiğnemiştir.

Şeref ve namusla arasına kalın duvarlar dikmiştir.

Tarafsız olması gerekirken, açıktan açığa 7 Haziran’da yapılacak Milletvekilliği Genel Seçimleri için AKP’ye oy istemiştir.

30 Ocak’ta Kırşehir’e gelerek, toplu açılış kisvesi altında, siz muhterem vatandaşlarıma AKP’nin fiili eşbaşkanı gibi konuşmuştur.

Durmamış, duraksamamış, bu sorumsuz ve ahlaksız tavrına en son Bursa’da da devam etmiştir.

Biz daha önce Erdoğan nerede miting yaparsa orada olacağımızı, aynısıyla cevap vereceğimizi ve karşı duracağımızı söylemiştik.

Meydanın boş olmadığını kararlılıkla vurgulamıştık.

Erdoğan’ın kanunsuz, hukuksuz ve despot uygulamalarını yanına bırakmayacağımızı, Türkiye’nin iflasına sessiz kalmayacağımızı ilan etmiştik.

Bu itibarla, madem Erdoğan buraya kadar gelip AKP lehine kule nöbetçiliğini, ileri karakol vazifesini Cumhurbaşkanlığı makamına yakıştırmıştır, o zaman bize düşen de buna cevap vermektir.

Erdoğan nerede olursa olsun, siyasi propagandaya nerede tevessül ederse etsin nefesimiz ensesindedir.

Nefesimiz zalimlerin ensesinde olacaktır.

Nefesimiz hainlerin ensesinde olacaktır.

Nefesimiz müzakerecilerin, müptezellerin ensesinde olacaktır.

Nefesimiz Türk, Türkiye ve Türk milleti düşmanlarının her an, her zaman, her daim enselerinden ayrılmayacaktır.

Çünkü bizim nefesimiz Türk tarihi, Türk kültürü, Türk dilidir.

Bizim nefesimiz Anadolu’yu vatan yapan kahramanların şuurudur.

Erdoğan ve havarileri Türkiye’nin boğazına çöreklenmiştir.

Erdoğan ve yandaşları aziz milletimizin ve Kırşehir’in nefes borusunu kesmek için mücadele vermektedir.

Buna izin veremeyiz, buna göz yumamayız, bunu normal göremeyiz.

Soruyorum sizlere;

√   Erdoğan ‘PKK’yla anlaştı, İmralı canisinden vize aldı’ diye başkanlık sistemine sıcak bakacak mısınız? (Hayır)

√   Ne olmuş, ABD’de var, Türkiye’de de olsun diyecek misiniz? (Hayır)

√  Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan adamın partizanlık yapmasına, siyasi taraf tutmasına hoşgörü gösterecek misiniz? (Hayır)

Hayırsa, bu Erdoğan neden bahsetmekte, neyin peşinden koşmaktadır?

Kırşehir’in azmi bu kadar kat’i ve kesinse, Erdoğan kime neyi kabullendirecektir?

Tek adam olacağım diyorsa, Kırşehir bu oyuna gelmeyecektir.

Kral, emir, şah, tiran, diktatör olacağım hevesinde ise, buna Türk milleti müsaade etmeyecek, onay vermeyecektir.

Yeni Türkiye parolasıyla milli bekayı, milli varlığı, milli kimliği parçalamak isteyenler hayallerinde boğulacak, bozgunculuğun çamurunda soluk alamayacaklardır.

 

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Sözüm Kırşehir’de yaşayan, AKP’ye ve diğer partilere oy vermiş tüm kardeşlerimedir.

Gelin elinizi vicdanınıza koyun, gelin samimiyetle muhasebe yapın.

Özellikle AKP’ye oy vermiş kardeşlerim, bir an için düşünün, bir an için tefekkür edin.

Erdoğan’ı Başbakan yaptınız, Cumhurbaşkanı makamına layık gördünüz.

Buna saygı duyuyorum.

Fakat 12 yıl Türkiye’yi yönetmiş Erdoğan hala sizden, hala AKP’ye oy veren vatandaşlarımdan yetki istiyor, yeni yeni unvanlar bekliyor.

Kazanan Erdoğan’dır, 1 katrilyon 370 trilyona mal olan kaçak ve karanlık sarayda oturan Erdoğan’dır, çalan, soyan, yürüten 17-25 Aralıkçılardır.

Şu işe bakınız ki, yükselen Erdoğan’dır, dolar milyarderi olan, villaları, gemileri, kupon arazileri sıra sıra dizen gene Erdoğan’dır.

Peki Kırşehirli mazlumu, Kırşehirli mağduru, Kırşehirli işsizi, Kırşehirli yoksulu hatırlayan, önemseyen, derdiyle dertlenen var mıdır, varsa nerededir?

Ne berbat bir düzendir ki;

Çalışan sizsiniz, çalan onlardır.

Vergi ödeyen sizsiniz, aşıran onlardır.

Emek veren sizsiniz, alın teri hırsızları onlardır.

Onları uzaklarda aramayın, onları görmek için başka yerlere bakmayın:

Millete küfreden havuzcular, devletin malını deniz gören asalaklar onlardandır.

30 yaşındaki bir İranlı kara paracı ve bu karanlık simanın eline düşen eski bakanlar onlardandır.

Ayakkabı kutularına milyon dolarları koyan, yatak odalarına servet saklayan hırsızlar onlardandır.

Rüşveti bağış gören, yolsuzluğu kapatmak için fetvalar düzen sahte alimler onlardandır.

Hırsızlığı günah işleme özgürlüğü olarak tevil eden arsızlar onlardandır.

Bir kolunuzdaki saate bakın, bir de 700 bin liralık saat takanları düşünün; işte bunlar ve elbise kılıflarında, çikolata kutularında rüşvet alan onlardandır.

17-25 Aralık’ta ele geçen soygun paralarını, paralel polisler koydu diyerek hayasızca iftira atan, sonra da faiziyle birlikte geri alınca ses çıkarmayan haramzadeler onlar arasındadır.

Onların gücü ve güvencesi saraydadır.

Onların sevk ve idaresi sarayda oturmaktadır.

Biliyorum, sizler su, elektrik, kömür ve diğer ısınma faturalarını zar-zor ödüyorsunuz, son zamanlarda ilave kayıp-kaçak bedellerine de mahkûm ediliyorsunuz.

Aylık elektrik faturası 700 bin lirayı aşan, ısınma bedeli ise 10 trilyon lirayı bulan bir sarayın maliyetini de maalesef sizler karşılıyorsunuz.

Sizler kıt kanaat geçiniyorsunuz.

Ama din diyen, diyanet sömürüsü yapan, ne var ki Allah’tan da korkmayan müsrifler, münafık niyetler saraylarda lüks ve şatafat içinde yüzmektedir.

Bu hak mıdır, adalet midir, insanlık mıdır?

Sizler gideceğiniz yere ya yürüyerek, ya da dolmuş veya otobüsle ulaşıyorsunuz.

Şu acınası hale bakınız ki, maliyeti 410 trilyon lira olan ve tamamen cebinizden çıkan paralarla karşılanan uçan saray birilerine dünya turu attırmaktadır.

Aç kalan sizsiniz, açıkta kalan sizsiniz, muhtaç olan sizsiniz, ihtiyaç sahibi sizlersiniz.

Buna karşılık doyan bellidir, yiyen bellidir, dolaşan, dolandıran, milli iradeyi dolmuşa bindiren, servetine servet ekleyen yine bellidir.

Kırşehir’in bağlarında üzüm kalmadı, kalanlar da para etmedi.

Pekmez üreticisinin karnı doymadı, ürünü fayda etmedi.

Kaman cevizi ithalatla rekabet edemedi, üreticilerimizin keyfi kaçtı, sattıkları borçlarına yetmedi.

Çiçekdağlı çiftçimizin hasadı tarlada kaldı, Mucurlu esnafımızın siftahı belirsiz bir geleceğe bırakıldı.

Erdoğan Merkez Bankası’yla kayıkçı kavgası yaparken döviz fırladı, sıkıntılarınız arttı, dara düştünüz.

Kırşehirli kardeşlerimin banka borçları devasa boyutlara ulaştı.

Erdoğan’a sorarsınız, bunlar fasa fisodur, fuzuli şikayetlerdir.

Erdoğan’a bakarsanız, mesele başkanlık sistemidir, tüm meseleler, tüm sorunlar başkanlık sistemi gelince birden bire çözülecektir.

Bu zihniyete göre, bugüne kadar parlamenter sistem hep engel çıkarmış, hep ayak bağı olmuştur.

Kırşehirli ne yemiş, ne içmiş, nasıl geçinmiş, Erdoğan’ın umurunda değildir.

Şimdi, AKP’ye oy veren kardeşlerim Allah için söylesin, Allah için itiraf etsin; bu zulüm düzenine, bu karanlık serüvene nereye kadar destek vereceklerdir?

Yetmedi mi hırsızlıklar, yetmedi mi yolsuzluklar, yetmedi mi ihanet ve melanetler?

Bu kara kışa, bu kâbus geceye, bu fukaralık seline, bu gelir dağılımı adaletsizliğine nereye kadar dayanılacaktır?

Haram sultası sürsün deniliyorsa, AKP doğru adrestir.

İhanet kervanı ilerlesin deniliyorsa, AKP makul bir seçenektir.

Türkiye federasyona gerilesin, İmralı canisi ev hapsine çıksın, PKK’lılar affedilsin, Türk milleti kardeş kavgası yaşasın isteniyorsa AKP ve başkanlık sistemi bulunmaz Hint kumaşıdır.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Recep Tayyip Erdoğan, parlamenter sistemin bütün avantajlarını kullana kullana bugünlere gelmiştir.

12 yıl Türkiye’yi felaketten felakete sürüklemiş, iftira, ihanet, yalan, riya, nankörlük, vefasızlık çarkının dişlileri arasında öğütmüştür.

Şimdilerde parlamenter sistemi tüm kötülüklerin anası olarak mahkum etmektedir.

Türkiye’nin güçlü bir şekilde geleceğe yürümesi için başkanlık sistemini şart koşmaktadır.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde vasat bulan hızlı karar alma, hızlı icraat kabiliyetlerinin başkanlıkla sağlanacağını iddia etmektedir.

2023 yılında Türkiye’nin, dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmesi başkanlıkla mümkün olacakmış.

Dikkat ediniz, Erdoğan Türkiye’de çok başlılık var demektedir; halbuki 2002’den beri kendisi her şeyi kontrol etmekte, tek adamlığa oynamaktadır.

Başkanlıkla ülkemizin uçacağını söylemektedir, demek ki devr-i iktidarında Türkiye’nin süründüğünü, belini doğrultamadığını görmüş, sonunda yakayı ele vermiştir.

Erdoğan bu gömlek bu bedene dar gelmektedir diyerek milletimizin aklıyla, irfanıyla alay etmektedir.

Giydiği gömlekleri değiştirip kılıktan kılığa giren Erdoğan, yeni bir gömlek edebiyatına meyletmiştir.

Erdoğan milli görüş gömleğini çıkartıp BOP gömleğini giyerek yıllarca aldatmış, kandırmış, zamanımızı çalmıştır.

Ancak Türk milleti gömlek değiştirmez, değiştireceği gömleği da asla giymez, giymemiştir.

Şerefini gömlek gibi giyip çıkartan, tarafsızlık yeminini ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet, Türkiye’ye istikamet çizemez, milletimizin aklını artık çelemez.

Erdoğan açıkça siyaset yapmakta, suç işlemekte, vatana ihanet konusunda arka arkaya delil üretmektedir.

Bunu da ‘istikbale yönelik kanaatlerimi söylüyorum’ diyerek saptırmaya gayret etmektedir.

Dahası Erdoğan’ın başkanlık sistemiyle ilgili sözleri geçmişini topyekûn yalanlamaktadır.

Parlamenter sisteminin kusurları madem fazla fazla vardıysa, yıllarca söylenen geliştik, büyüdük, kalkındık, sözü dinlenen ülke olduk iddialarını bugünlerde nasıl yorumlamak lazımdır?

Erdoğan baştan ayağa yalan olmuş çıkmıştır.

Sarayın ağzının içine bakan, ne dediği, ne söylediği, nerede durduğu belli olmayıp Erdoğan’a göre rota değiştiren fotokopi Başbakan ise zavallı ve çelimsiz bir hale düşmüştür.

Erdoğan, Davutoğlu’nun yetersizliğinden, kamera şakası gibi bir Başbakan olmasından dolayı devreye girmiş ve her şeyi göze almıştır.

7 Haziran seçimlerinde AKP’ye 400 milletvekili isteyen, bu yolla Anayasa’yı değiştirip Öcalan canisiyle başkanlık sistemini kurma hedefine sabitlenen Erdoğan, geri dönüşü olmayan bir mecra ve maceraya sapmıştır.

Erdoğan’ın istek ve arzuları Kırşehir’in çıkarına değildir.

Erdoğan’ın umduğu, beklediği, dayattığı başkanlık sistemi Kırşehir’in büyümesine, zenginleşmesine hizmet etmeyecektir.

Böyle giderse, sistem değişikliği ve yeni bir rejim nakli konusunda ısrar devam ederse, uyarıyorum, Türkiye demokrasi rayından çıkabilecektir.

Erdoğan’ın şu anda tek kaygısı kendisini ve etrafını emniyete almak, geleceklerini de garanti etmektir.

‘Bizim millete hizmetten başka gayemiz yok’ sözü hikayedir.

‘Hak davasından gayrı davamız yok’ sözü ise kuyruklu yalandır.

Çünkü Türk milleti, 7 Haziran’da iktidarı değiştirirse, ki olacak olan budur, ne kadar kıyıda köşede haram yiyen ve hain varsa mutlaka hesaba çekilecektir.

Merhum Neşet Ertaş ne güzel de söylemiş: “Can yakıp da kalp kırma. Senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Allah’a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün.”

Allah’ın şaşmaz adaletidir; herkes ettiğini bulacak, yaptığını çekecektir. Buna imanımız tamdır.

 

Muhterem Kırşehirliler,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Halihazırda Türkiye’de Hükümet fiilen yoktur.

Türkiye tek bir kişinin insafına kalmıştır.

Başbakan etkisiz, yetkisiz, pasif ve edilgendir.

Erdoğan Hükümet’in iplerini eline almış, Davutoğlu’nu çekip çevirmektedir.

Şeffaflık konusunda geri atmak zorunda kalan Davutoğlu, yalancı baharlar gibidir.

Davutoğlu’nun siyasi ilke ve yaptırım becerisi sıfırın altındadır.

Saray görevlisi Başbakan’ın, bize omurgalı olmaktan bahsetmesi boyunu aşan bir çamur, kendi omurgasızlığını kapatamayan bir kirlenmişliktir.

Omurga mavalı okuyan Sayın Başbakan, onu bunu bırak da Erdoğan’ın tutsağı haline nasıl geldiğini açıkla.

Yeni bir Misak-ı Milli’den bahseden, yani yeni baştan sınır çizmeye özenen müflis Davutoğlu, sen önce dilinin altındaki baklayı, kulağına fısıldanan fitneyi gel de Kırşehir’e anlat.

Davutoğlu, sistem değişikliği meselesini soğukkanlı bir şekilde ve rasyonel argümanlarla tartışmaya atıf yapsa da, kendisini ciddiye alan yoktur.

Yine bizzat Davutoğlu’nun, insan haklarına inanan, evrensel temel ilkelerden hareket eden bir siyasi kültürün olduğu yerde başkanlık sistemi ve parlamenter sistem arasında fark olmayacağına dönük imasını duyan da görülmemektedir.

Başkanlık sistemi emperyalizmin bir tavsiyedir, kaldı ki Erdoğan yıllar evvel aynen böyle söylemiştir.

Başkanlık sistemi bir özentinin sonucudur, kaldı ki Erdoğan bir zamanlar bu görüştedir.

Yıllar içinde küresel komplonun, Türkiye’yi çekemeyen çevrelerin, Türklük hasımlarının kucağına düşen Erdoğan, dününü ezip geçmiştir.

Öyle ki, günü gününü tutmamıştır.

Erdoğan sürekli yön değiştiren, fırıl fırıl dönen kara mizah, kararmış vicdandır.

Bu şahsiyetten Türkiye’ye hayır gelmeyecektir.

Denetimsiz bir başkanlık sistemiyle Türkiye’nin başına bela kesilecek, medeniyet mücadelemizin ayağından çekiştirecektir.

Başkanlıkla her şeyin güzel olacağını söyleyen Erdoğan’a sorarım, bugüne kadar her şeyi kötü yaparken aklın neredeydi, iyi yapmak için elini tutan mı vardı?

İki de bir ABD’yi örnek veren Erdoğan, bu ülkede, başkanın esas itibariyle dış politika ve savunma dışında ne kadar zayıf olduğunu bilmekte midir?

Başkanlık sistemiyle federasyonun geleceğini, yani milli ve üniter devlet yapısının iflas edeceğini niçin gizlemektedir?

Kırşehir’den soruyorum:

Erdoğan, PKK terör örgütüyle kurduğu al-ver sürecinde, başkanlık sistemiyle ilgili aldığı destek sözünü ne zaman açıklayacaktır?

Kandil’deki teröristlere kriptolu telefon hediye edip arkasından geceleri sohbet eden Erdoğan, başkanlık karşılığında teröristlere ne vermiş, neyi vaat etmiştir?

Görüyorsunuz, duyuyorsunuz, ibretle izliyorsunuz; AKP, özerkliğin önünü açmak üzeredir.

İmralı’ya her gün ihanet katarı gidip gelmekte, kosterler dolup taşmaktadır.

Pazarlıklar alçakça sürdürülmektedir.

Türkiye; Erdoğan’ın şahsi ikbal ve ihtirasları uğruna kandan ve şiddetten beslenen vampirlere peşkeş çekilmektedir.

Doğu ve Güneydoğu’da devlet geri çekilmiştir.

Asker sinmiş, polis karakollara hapsolmuştur.

Cizre sözde kurtarılmış terör şehri gibidir.

Pilot yakan, gazetecilerin kafasını kesen, masum canları alan cani sürüsü IŞİD, Türkiye düşmanı PKK-PYD-Peşmerge AKP’yle kol koladır.

Teröristler gemi azıya almıştır.

Bölücülük şehirleri mesken tutmuş, bölücü militanlar uzun namlulu silahlarla egemenlik haklarımıza nifak kusmuşlardır.

Erdoğan bölünme masasında sizlerin geleceği üzerinde kumar oynamakta, koltuk hırsıyla Kırşehir’e, şehit yadigârı bu kutlu vatana kast etmektedir.

Şimdi siz söyleyin ve gür bir sesle sorularıma lütfen cevap verin:

Başkanlık kılıfı altında Türkiye bölünsün mü? (Hayır)

Çözüm diyerek, barış tantanası yaygarasıyla bin yıllık kardeşlik hukuku bozulsun mu? (Hayır)

İmralı canisi ev hapsine, sonra da özgürlüğüne kavuşsun mu? (Hayır)

Vatandan cayalım mı, milletten vazgeçelim mi, devlete son verelim mi?

Kırşehir hayır diyorsa, AKP-PKK ortaklığı nasıl başaracak, milli ve manevi yok oluşumuzu nasıl sağlayacaktır?

Hainleri baş tacı yapan, gelmişimizi ve geçmişimizi bombalayan bir iktidar nasıl ayakta kalacak, bu milletin yüzüne ne hakla bakacaktır?

İstenen çatısı delik, kapısı yıkık, önü kapalı, sırtı yaralı muhafazasız, yalnız, itilmiş, kakılmış, sürülmüş bir millettir.

Projelendirilen kanlı bir iç kavgadır.

Planlanan büyüme soslu küçülme ve içe doğru büzülmedir.

Ecdadın hatıraları yutulmaktadır.

Cumhuriyetin sütunları baltalanmaktadır.

Vatan ve millet nedir bilmeyen namus yoksunları milletimizin önüne derin hendekler kazmaktadır.

Hem ruhlarını hem de yurtlarını satma konusunda tükenmez istismar madeni olan ruhsatlı ve sicilli bölücüler sizleri, Kırşehir’i, aziz ülkemizi yakmak, kavurmak için sıradadır.

Tehlike büyüktür, görünüz.

Tehdit vahşidir, anlayınız.

Türkiye elimizden kayıp gitmektedir, artık yeter deyiniz.

Millete koyun diyen, çıktığı her avdan çantası dolu dönen AKP’den kurtulmak için ayağa kalkınız, sandıkta Türk ve İslam vicdanını bağımsız ve güçlü Türkiye ülküsüyle buluşturunuz.

√       Buna var mısınız? (Evet)

√       Buna hazır mısınız? (Evet)

√       MHP’ye evet, AKP’ye git diyecek misiniz? (Evet)

√       ‘Türkiye’de her şey terstir, çare başkanlıktır’ diyen Erdoğan’a sarayı dar edecek, hakkınızı, nafakanızı, helalinizi savunacak mısınız? (Evet)

Allah hepinizden ayrı ayrı razı olsun.

Punduna getirip 1923’den, Cumhuriyet’in emanetlerinden, milli mücadeleden intikam almaya hazırlanan Mondros bakiyelerine, Sevr hayranlarına, yabancı beslemelerine teslim olmayacağınızı görmek gücümüze güç katıyor.

Ve diyorum ki, Kırşehir’in umutlarıyla oynayanlar, milletimizin ayağına çelme takanlar boşuna sevinmeyin, bozkurdun nefesi alayınızın ensesindedir.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Vatandaşlarım,

Bugün aynı zamanda asırları aşarak gelen büyük milletimizin yakın tarihinde, özel bir misyon üslenmiş olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin 46. kuruluş yıldönümüdür.

Hepimize kutlu olsun.

1969 yılının 8-9 Şubatında başlayan faziletli yolculuğun üzerinden 46 uzun yıl geçmiştir.

Türklüğe sevdalı ve İslam’a bağlı gönüllerle milletimizin kucaklaşması sonsuza kadar yüreklerde yanacak millet aşkını alevlendirmiştir.

Aklında vatan ve millet sevgisinden başka hiçbir kaygı taşımayan tertemiz vicdanların, al bayrağın yanına üç hilali sancak yaparak başladıkları yürüyüş çok şükür bugünlere gelmiştir.

Kırşehir’de bu 46 yılın haklı övüncünü sizlerle paylaşmak benim için çok ayrıcalıklıdır.

Mükâfatının çile ve meşakkat olduğu bu davanın ve dava arkadaşlarımızın yegâne kazancı;

√       Müsterih olmuş bir vicdan,

√       Yerine getirilmiş milli bir görev, 

√       Vatan nöbetinin haklı gururu,

√       Bir hilal uğruna toprağa düşmüş fidanlara okunan Fatiha’nın huzuru,

√       Ve Allah katında ulaşılmış şehadetten başka hiçbir şey değildir.

Bu itibarla, geride kalan 46 yıl kolay geçmemiş, kolay yaşanmamıştır.

Tarih ve olaylar tanıktır:

46 yıl, çiledir, çabadır, çalışmadır.

46 yıl, heyecandır, inançtır, sevdadır.

46 yıl, yürektir, şuurdur, sabırdır.

46 yıl, kavgadır, mağduriyettir, mahkumiyettir.

46 yıl, vicdanımızın sesi ve şehidimizin son nefesidir.

Bizi bilenler bilir. Bizi tanıyanlar tanır.

Biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz, dilemeyiz.

Ama milletimiz mevzubahis olursa, kararlılığımızın, ülkülerimizin, arayışlarımızın sınırı yoktur.

Bu yüzden Milliyetçi Hareket, gözlerini ufkun ötesine, sonsuzluğa dikmiştir.

Milliyetçi Hareket Türklüğün kucakladığı hakkaniyetli bir küresel dengenin tesisine imkân sağlamak için mücadele vermektedir.

İnançsa aranan, heyecansa istenen, kadro, şuur, uzmanlık, cesaretse dilenen Milliyetçi Hareket burada, Kırşehir’in huzurunda, Türk milletinin hizmetindedir.

Yıllarca kendi yolumuzu kendimiz çizdik, kimseye mihnet etmedik.

Yıllarca önümüze çekilen engelleri aştık, örülen bariyerleri geçtik.

Yıllarca, birleşecek gövde arayan ve millet kaynağından doğan pınarları bünyemize katarak büyüdük.

Vatan dedik, bayrak dedik, millet dedik; dosdoğru olduk, doğrudan ayrılmadık.

Türkiye dedik, Turan dedik, Kur’an dedik, kardeşlik şerbetinden içtik, herkesi bağrımıza bastık; teslimiyetçi olmadık.

7 Haziran’da özlem bitsin istiyoruz.

7 Haziran’da Türkiye kazansın, Türk milleti zenginleşsin diyoruz.

Musibet bulutlarını kovmak için hazırız.

İhanetin belini kırmak için hazırız.

İstikrarı sağlamak, hepinize, herkese kazandırmak için hazırız.

Çiftçinin, esnafın, memurun, emeklinin, işçinin, sanayicinin emini, neferi, nefesi ve kuvveti MHP’dir.

Umutsuzluğun koyu sisini dağıtmak için MHP inançlıdır.

Yoksulluğun, yolsuzluğun ve yasakların kökünü kurutmak için MHP iradelidir.

MHP varsa huzur vardır.

MHP varsa işsizlik son bulacak, sefalet yok olacaktır.

MHP varsa hainler, zalimler, eşkıyalar, döviz, faiz, rant lobisi kaçacak delik arayacaktır.

Üç Hilale verilen her oy Türk milletinin aydınlık yarınlarına destektir.

Üç Hilale verilen her oy Türkiye’nin kalkınma mücadelesine yardımdır.

Üç Hilale verilen her oy mazluma şifa, garibe deva, kardeşliğe rızadır.

Kırşehirli kardeşlerim 7 Haziran’da kendiniz, sevdikleriniz, sevenleriniz ve yavrularınız için oy vereceksiniz.

Verdiğiniz oy yerini bulsun, sonuç versin diyorsanız MHP sizinle, sizlerin emrindedir.

Verdiğiniz oy bağınıza, bahçenize, tarlanıza, bostanınıza, tezgahınıza, işyerinize, hanenize bolluk ve güzellik getirsin diyorsanız MHP elini uzatmış sizleri beklemektedir.

Türküm, Müslümanım, gelişmeye ve değişmeye açığım demek için son durak MHP iktidarıdır.

İnsanca yaşamak için MHP son çaredir.

Milliyetçi Hareket, içinde milletin olmadığı, içinde Türk ve İslam değerlerinin bulunmadığı hiç bir hedefi asla kabul etmeyecektir.

Milliyetçi Hareket, aslını, neslini asla ve asla inkâr etmeyecek, Türkiye’yi şaha kaldırmak, milletin yüzünü güldürmek için geceyi gündüze katacak ve çok çalışacaktır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.

21 Mart 2015 tarihinde Ankara Arena Spor Salonu’nda yapılacak partimizin 11. Olağan Büyük Kurultay’ına da hepinizi, tüm Kırşehirli kardeşlerimi davet ediyorum.

Bir kez daha söylemek isterim ki, nefesimiz kötülerin, kötülük yapanların, milli değerlerimize diş bileyenlerin ensesinde olacaktır.

Cenab-ı Allah yar yardımcınız olsun.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.