Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 12. Olağan Büyük Kurultayı’nın açılışında yapmış oldukları konuşma. 18 Mart 2018
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
12. Olağan Büyük Kurultayı’nın açılışında yapmış oldukları konuşma.
18 Mart 2018

 

Sevdası ve Mensubiyetiyle Onur Duyduğumuz Büyük Türk Milleti,

Yurdumun Her Köşesinde Hayat ve Varlık Mücadelesi Veren Aziz Vatandaşlarım,

Teşkil Edilen Kurultay Divanı’nın Değerli Başkan Ve Üyeleri,

Dost ve Kardeş Ülkelerin Saygın Temsilcileri,

Kurultayımıza Teşrif Eden Saygıdeğer Misafirler,

Cesaret, Haysiyet, Basiret Numunesi Fedakâr Ülküdaşlarım,

Geleceğimizin Güvenceleri Sevgili Bozkurtlar, Asenalar,

Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,

Medyamızın Değerli Mensupları,

Hepinizi en içten hasret ve hissiyatımla selamlıyorum.

Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!

Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!

Selam olsun, bir türkünün içli sazıyla duygulanıp, bir ezginin yanık sözüyle hüzünlenen sessiz milyonlara,

Selam olsun, bir davulun sesiyle coşup bir şiirin sedasıyla heyecanlanan masumlara, mağdurlara,

Selam olsun, gözünde bayrak, gönlünde vatan, gövdesinde hayatın yükünü taşıyan muhteşem milli varlığa,

Selam olsun, helal lokması için çırpınıp haysiyetiyle yaşayan namus timsallerine,

Selam olsun, ezeli kardeşliği ebedi kader gören millet ve memleket evlatlarına,

Selam olsun, tarlasında, bağında, bahçesinde, bostanında, tezgâhında emek ve ömür veren tertemiz vicdanlara,

Selam olsun, sözü ak, gözü tok, duruşu dik, duyuşu berrak fazilet ve feraset kalelerine,

Selam olsun, Kerkük’ten Akmescit’e, Kaşgar’dan Bosna’ya, Halep’ten Üsküp’e, Karabağ’dan Kudüs’e, Gazze’den Bakü’ye kadar Türk ve İslam’ın nefes aldığı her yere,

Selam olsun, Turan illerine, Türkistan diyarlarına, Kızılelma ülküsüyle yürüyen nesillere,

Bugün, bu salona ülkemin tüm güzelliklerini, tüm değerlerini, tüm özlemlerini taşıyan kardeşlerime, kalpleri Türk ve Türkiye sevdasıyla çarpan dava arkadaşlarıma saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

Nice badireleri yenerek, nice belaları ezerek, nice engelleri geçerek hamd olsun 12’inci Olağan Büyük Kurultayımıza kavuştuk, bu muazzam diriliş ruhuyla buluştuk.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıldönümünde, Kurultayımızın; “Milli Duruş, Şühedaya Vefa, Millete Beka” tema ve tebliğinin rehberliğiyle toplandık, Türk milletinin muzaffer ruhunu cihana ilan etmek için seferber olduk.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket bugün tarih yazıyor.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket bugün başkent Ankara’ya sığmayıp taşıyor.

Art niyetli şekilde neredesiniz diye soranlara, gümbür gümbür işte buradayız diyoruz.

Şimdi siz söyleyiniz, vereceğiniz cevaplarla ehli salibi ve taşeronlarını zangır zangır titretiniz:

Ezan susmaz, bayrak inmez, vatan bölünmez diyen kutlu irade nerede? (Burada)

Türkiye sevdalıları, Türk-İslam ülküsünün inanmış yürekleri nerede? (Burada)

Milli bekayı gözü kara bir şekilde son nefere, son nefese kadar savunacak iman zirveleri nerede? (Burada)

Hakkınız vardır, helaliniz vardır, elbette buradayız, çok şükür milletin gönlündeyiz, vatanın ruhundayız, ecdadın duasındayız, mazlumların davasındayız, ahfadın umutlarındayız, ihanet ve melanetin ise can düşmanıyız.

Sözlerimin bu aşamasında 12’inci Olağan Büyük Kurultayımızın hazırlık safhasında emeği geçen, katkısı ve desteği bulunan her arkadaşıma, her ülküdaşıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Türkiye’nin çok cepheli saldırı ve tahrik kıskacına alındığı bir dönemde, coşkuyla gerçekleştirdiğimiz Kurultayımızın milletimize, ülkemize, geleceğimize, partimize, Türk-İslam alemine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Diyorum ki, ülküleri bir yıldız gibi parlayan değerli dava arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz.

Yusuf yüzlüler, Yunus gönüllüler, hilal bakışlılar, Bozkurt duruşlular hoş geldiniz, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Duruşu olanın dev gibi bir davası, devasa hayalleri vardır.

Duruş aynı zamanda iddia, aynı zamanda irfan, aynı zamanda yüksek karakter ve kararlılık mahsulüdür.

Kıpırdamadan duranın veya kıvrılarak durgunluğa kapılanın değil, duruşuyla hareket edenin gelecek hakları bulunacaktır.

Duruş bir oluş hali, olgunlaşma habercisi, olaylara istikamet verme harcıdır.

Duruşu milli olanın durduğu yer meşrudur, ahlakidir, manevidir, halkın ve Hakk’ın yanıdır.

Bu itibarla milli duruştan feyzini alan milliyetçi irademizle zorlukların üstüne üstüne gidiyor, en ufak gevşeme ve gerileme göstermiyoruz.

Biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbali milli duruşun istikrar içinde devamına bağlıdır.

Duruşumuz Türkiye’dir, duruşumuz Türklüktür, duruşumuz Müslüman Türk milletinin ta kendisidir.

Vefa ise duruşa manevi öz katan, vicdani mükellefiyet yükleyen, mana ve muhteva kazandıran insani haslet, imani asalettir.

Bizim için vefa, sadece bir semtin, bir ferdin ismi değildir.

Bizim için vefa durum ve şartlara göre azalıp artan, gerilim ve gelişmeler karşısında yanıp sönen gelip geçici bir tutum, bir tavır da değildir.

Vefası olmayanın milli ve manevi değerlere vedası kat’idir, kesindir.

Vefası olmayan kaypaktır, kaçaktır, korkaktır, manen kayıptır.

Şühedaya vefa, yaşanmış Türk asırlarına saygı, kefensiz yatanlara sadakat, vatanın ha ekmeğini yemiş ha uğruna kurşun diyen soylu ruha naçizane bağlılıktır.

Milliyetçi Hareket Partisi demek, Milli Duruş demektir.

Milliyetçi Hareket Partisi demek, Şühedaya Vefa demektir.

Milliyetçi Hareket Partisi demek, Millete Beka demektir.

Beka; var oluşumuzdur, payidarlığımızdır, sonsuzluk ırmağına akışımızın ana yatağıdır.

Dünümüz halin kefili, atinin keyfiyetidir.

Geçmişlerinden kopanların, gerçeklerinden savrulanların tutunacakları dal, duracakları nokta, sığınacakları güvenli liman yoktur, bilahare aransa da bulunamayacaktır. 

Merhum Ziya Gökalp ‘Uyu Yavrum’ isimli şiirinde, vatanın çiğnenmeye dayanamayacağını söyleyerek yarınları gözetleyen dünlerin varlığından bahsetmiştir.

Ülküsü olanın dünü, ilkesi, iradesi vardır. Ve bu, bir tarih gerçeğidir.

Ülkü varsa, ülke varsa, ilke ve irade de diriyse istiklal sancağı düşürülmeyecek, istikbal hakları yok edilemeyecek, duruş, vefa, beka sönmeyecektir.

Milliyetçi Hareket, milli ve manevi emanetlerine gözü gibi bakan; ilkeli, iradeli, tutarlı, ahlaklı, ülküleriyle var olan bir millet şaheseri, milli duruşuyla zamanlar üstü bakabilen köklü bir partidir.

Bunun müşahidi Türk milletidir.

Bunun şahidi Yüce Allah’tır.

Bu yüzden 49 yıldır hedefteyiz, 49 yıldır saldırıların odağındayız.

Siyasi varlığımızı kırmak, fikri kaynaklarımızı kurutmak maksadıyla her dönemde oyunlar oynandı, kara kampanyalar sahnelendi.

Türk düşmanları her fırsatta ya içimizden devşirilenleri kurşun asker gibi kullandılar, ya da algı operasyonları ve karanlık propagandalarla akılları çelip, iradeleri çalarak devrilmemizi kurguladılar.

Milliyetçi Hareket Partisi 12 Eylül öncesi herhangi bir karşılık beklemeden, hiçbir mükâfat gözetmeden seve seve girdiği vatan ve millet nöbetinde binlerce şehit, binlerce gazi verdi.

Darbeciler o tarihlerde, yalnızca fani bedenleri değil, koskoca bir davayı, kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliğini yargılamaya kalkıştılar.

Taş kalplilerin ördüğü taş duvarlar, yozlaşmış ve işbirlikçi emellerin diktiği darağaçları bizi yolumuzdan çeviremedi, ülkülerimizden döndüremedi.

Niye, çünkü haklıydık, hakkımızın teslimini sabırla bekledik, durduk.

Niye, çünkü yolumuz hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluydu.

Yoldan çıkamaz, yolumuzdan sapamaz, yolculuğumuzdan cayamazdık.

Davamız tarla davası değil, millet davasıydı, Türklük davasıydı, beka ve iman kavgasıydı.

Çıkarlarımızı değil, nesillerimizi düşündük, geleceğin yüksek ülkülerini düşledik.

Göğsümüz imanla kabardı, gözlerimiz heyecanla yaşardı, ihanete inançlarımızdan aldığımız güçle dayandık.

Davamızın mukaddesat ve mukadderatından asla taviz vermedik.

Eğer verseydik, yarın mahşerde şühedanın yüzüne bakamaz, ecdattan köşe bucak kaçmak durumunda kalırdık.

Merhum Seyyid Ahmet Arvasi, bakınız dize dize davayı nasıl da anlatmış, nasıl da ufkun ötesini göstermiş:

İmansız zümreyi yokluk kemirir,

Ezelden, ebede her var bizimdir.

Kanundur zamanı, zaman devirir,

Zamanın kuşandığı yer var bizimdir.

Azmimiz kırılmaz kederle, yasla,

Ezelden, ebede her var bizimdir.

Ölümden, fenadan korkmayız asla,

Ölümün öldüğü yer var bizimdir.

Bu dava özüdür İslamiyet’in,

Bu dava güneşi mazlum milletin,

Bu dava her şeyden her şeyden çetin,

Bu yolda dert zulüm, gurbet bizimdir.

Milliyetçi-Ülkücü Hareketi suikast, saldırı, kurşun, bomba, pusu, darbe kanallarından durduramayanlar, bu defa farklı farklı iddia ve iftiralarla ortaya çıktılar.

1 Kasım 2015 tarihinden hemen sonra yaşanmadık rezalet kalmadı.

10 Ocak 2016’da dedik ki, 12’inci Olağan Büyük Kurultayımızın tarihi 18 Mart 2018’dir.

Sabırla, akılla, cesaretle, dirayetle iki yılı aşan bir süreyi geride bırakıp 18 Mart 2018’e geldik mi? Geldik.

Siz söyleyiniz; sözümüzü milim ödün vermeden tuttuk mu? (Evet)

Milli duruşumuzun, milliyetçi irademizin gereğini yaptık mı? (Evet)

Kurultay bezirgânlarından, sırtımızdaki kamburlardan, içimizdeki safralardan kurtulduk mu? (Evet)

12’inci Olağan Büyük Kurultayımıza gelesiye kadar ne kadar kepazelik, ihanet, skandal, travma varsa maruz kaldık.

Hamd olsun hepsinden alnımızın akıyla çıktık, oyunları tümden bozduk.

Unutmayınız bir kere satan yine satar.

Vefasızlık imansızlıktır, ihanete iltifat ve ihtiramdır.

Bir kere ihanetle bin kere ihanet arasında hiçbir fark yoktur.

Kulu kandıranlar, Allah’ı nasıl kandıracaklar?

Bozuk para cep deler, bozuk insan kalp deler, bozgun kafilesi ise sonunda elenip, silinip layık olduğu çöplüğe gider ve de gitmiştir.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Milliyetçi Hareket Partisi, 1 Kasım 2015’den sonra ele geçirilmek istendi; çünkü Türkiye’nin işgal planında sosyal ve siyasal dayanak arandı.

Milliyetçi Hareket Partisi yarım asra yaklaşan hüviyet ve hatırasıyla imha edilmek istendi; çünkü Türkiye düşmanları senaryoyu böyle yazmışlardı.

Milliyetçi Hareket Partisi yıkılmak, temellerinden, öz değerlerinden koparılmak istendi; çünkü büyük resme baktığımızda, üst akla dikkat ettiğimizde, ilişki ve irtibatları yorumladığımızda ülkemiz ve bölgemizde vahşi bir kaos planlanmıştı.

Milletin son kalesi teslim olsaydı, milli direnç düşecek, milliyetçi direniş inişe geçecek, 15 Temmuz hain FETÖ darbesi Allah muhafaza belki de gerçekleşmiş olacaktı.

Amaç buydu, hesap buydu, proje böyleydi.

2015 yılının Kasım ayından itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki il ve ilçelerimizi tesiri altına alan işgal ve isyan teşebbüslerini, kazılan hendekleri, dikilen barikatları, açılan tünelleri, döşenen patlayıcıları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Şehirlerimiz istila edilirken, el yapımı patlayıcılar sokak sokak, ev ev tuzaklanırken dönemin askeri ve mülki erkânı suskun ve seyirci kalmıştı.

Terörle mücadele, teslimiyet ve tepkisizliğe dönmüş, döndükçe de gömülmüştü.

Hain terör örgütü, aldığı dış destekle Şırnak’tan Muş’a, Lice’den Silvan’a,  Sur’dan Nusaybin’e, Silopi’den Cizre’ye, İdil’den, Dargeçit ve Derik’e kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına kast etmişti.

Bu süreçte yüz on üç vatan evladını şehit verdik.

Eş zamanlı olarak, Afrin’de tüneller kazılırken, yurdumuzda da kazılmıştır.

Çukurlar açılırken, aynısı az önce sıraladığım il ve ilçelerimizde de yapılmıştır.

Bu esnada MHP’de de hıyanetin kazı ve tünel faaliyeti görülmüştür.

Sorumluluk çevresi terörle mücadele bölgeleri olan, özellikle rütbesi tuğgeneral seviyesinde bulunan çok sayıda hain 15 Temmuz’da FETÖ darbe girişiminde suçüstü basılmıştır.

Bu tesadüf olamaz, rastlantı olamaz, olamayacaktır.

7 Haziran 2015’den sonra FETÖ planı tutmayınca Anadolu’nun doğrudan işgal planı devreye alınmıştı.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin, başını CHP’nin çektiği PKK, FETÖ karışımı ve haçlı tembihli iktidar oluşumunu reddetmesi bütün hesapları bozmuş, bütün planları tarumar etmişti.

CHP’nin Çin malı başbakanlık teklifini kabul etmiş olsaydık, HDP’yi yanımıza yöremize kazara alıp FETÖ’nün tuzağına düşseydik, bilinsin ki, Türkiye iç savaşa sürüklenecek, bekamız hepten, tümden çökecek, çürüyecekti.

Düşman evin içine girecek, kaleyi içten yıkacaktı.

Bunu yapamazdık, böyle bir vebale ortak olamazdık, nitekim Allah’a çok şükür ki olmadık.

Milletin vermediği başbakanlık görevini başka kapılarda dilenerek arayamaz, alamaz, buna tenezzül dahi etmez, edemezdik.

Bizim ülkülerimizin fiyatı yoktur.

Bizim davamızın bedeli yoktur.

Bizim inançlarımızın takası, telafisi, tehiri, ikamesi de asla görülmemiş, görülemeyecektir.

Ederi bir dolar olan şerefsizlere verilecek ne bir karış toprağımız ne de bir tek insanımız vardır.

Ülkücü olmak zordur, ülkücü kalmak daha da zordur.

Ülkücü geçinenlerle, ülkücülükten geçinenlerin, bunlara fikren ve fiilen ortam açanların fitne ve fesatlarına karşı mücadele azmimiz, biliniz ki, pek çoktur, pek fazladır.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Aziz Ülküdaşlarım,

7 Haziran’ın rövanşını 1 Kasım’da almak, MHP’yi Meclis dışında bırakmak için harekete geçenler, bunu başaramayınca malum sancılı ve ağır operasyon sürecini başlattılar.

Bu kapsamda oyunu gördük, oyuncuları tanıdık, Türkiye üzerindeki hesapları isabetle yorumladık.

Bir yanda MHP’nin tasfiyesi planlandı, diğer yanda hendek, tünel, barikat terörü palazlandırıldı.

Bir yanda Afrin’den Sur’a, Ayn El Arap’tan Suruç’a, Cizire’den Yüksekova’ya kadar büyük ve küresel ölçekli bir şiddet sarmalı sahaya indirildi, diğer yanda ise FETÖ iblisi silahını yağlayarak son hazırlıklarını gözden geçirdi.

Şehirlerimizde bombalar patladı.

Asker ve polislerimizin yanı sıra sivil ve masum vatandaşlarımız hedef alındı.

Türk milleti her gün al bayrağa sarılı şehit naaşlarını ağıtlarla son yolculuklarına uğurladı.

Lütfen dikkat buyurunuz, 20 Temmuz 2015’den bugüne kadar bin dört yüz altmış bir evladımız şehit düştü.

Devlet hayatına sızmış asker ve sivil FETÖ’cüler PKK’ya alan açtılar, teröristlerle paslaşıp verkaça girdiler.

Nitekim 15 Temmuz 2016’da tarihin en şiddetli işgal ve ihanet teşebbüslerinden birisine milletçe maruz kaldık.

Karşımızdaki melun senaryonun ilk aşamasında, milli duruşu tamamen etkisiz hale getirip, milliyetçiliği sorgulatıp Türkiye’yi iç kargaşa ve kaos ortamına sürüklemek bulunuyordu.

İkinci aşamasında, bu kargaşa ve kaos halinin doğal ve doğrudan sonucu olarak vatanın kaybı, milletin bölünmesi, devletin yıkımı söz konusuydu.

Üçüncü aşamada, güney sınırlarımız boyunca 2014’den itibaren pilot uygulamasına geçilen sözde kanton yönetimlerin aynısının Türkiye’nin bazı il ve ilçelerini kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi, dört parçalı Kürdistan’ın Irak ve Suriye’den sonra üçüncü ayağının tezahür etmesi yer almaktaydı.

Belirli aralıklarla dayatılan, duyurulan sözde özerklik ilanları bunun habercisiydi.

Dördüncü ve son aşamada ise İran’ın, ABD ve İsrail kanalıyla çözülerek Kürdistan’ın son kısmının inşası hedeflenmişti.

Bu maksatla Milliyetçi Hareket Partisi’yle uğraşıldı.

Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi ameliyat masasına yatırıldı.

PKK-PYD-FETÖ-IŞİD’in Türkiye’ye saldırı düzenlemesi bu yüzdendi.

Hem MHP, hem de partisiyle birlikte Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan küresel kuşatmaya alındı.

Bu husumet ve ihanet kuşatmasına tesir düzeyi yüksek ilk vuruş 15 Temmuz gecesi bizzat Türk milleti tarafından gerçekleştirilmiştir.

İkinci vuruş, 24 Ağustos 2016 tarihinde başlayan Fırat Kalkanı Harekatı, üçüncüsü de 20 Ocak 2018’de Afrin’i kapsamına alan Zeytin Dalı Harekatı’dır.

Tehlike geçti mi? Hayır.

Saldırılar azaldı mı? Asla.

Karşımızda beka düzeyindeki tehditler artıyor ve yaygınlaşıyorken sorumluluktan kaçamazdık, duruşumuzu bozamazdık, işbirliği ve uzlaşmaya kulak tıkayamazdık.

Zira mesele namus bildiğimiz vatandır.

Konu devlet ve milletin tarihi haklarıdır.

Mevzu istiklalimizdir.

103 yıl önce, Çanakkale’de, 67 askeriyle Ertuğrul Koyu’nu düşmana dar eden Ezineli Yahya Çavuş’un yüzünü kara çıkaramazdık.

275 kilogram ağırlığındaki üç mermiyi kol gücüyle kaldırıp topun namlusuna sürmüş Seyit Onbaşı’nın kutlu mücadelesine leke düşüremezdik.

Soruyorum sizlere;

Milliyetçi-Ülkücü Hareket varken, teslimiyet başını kaldırabilir mi? (Hayır)

Türk düşmanları zafer naraları, zafer turları atabilir mi? (Hayır)

Aklımızdan bir an olsun çıkarmadık ki; bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır. Bilinsin ki vatan Türk’tür.

Yine hafızamızın derinliklerine kazıdık ki; bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bilinsin ki bayrak Türk bayrağıdır.

Vatana sahip çıkmalıydık, devletin ve milletin çaresiz olmadığını göstermeliydik.

Sahipsiz olan vatanın batması elbette haktır, biz sahip olursak, biz müdafaa edersek bu vatan batmayacak, tam tersine dünya döndükçe var olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi milli meselelerde milliyetçi duruşun adıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi şühedaya vefanın ocağıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin hedefi Türk milletinin bekasıdır.

Tarih boyunca vatan ve millet uğruna candan geçen, serden geçen, yardan geçen kahraman şehitlerimiz, inanıyorum ki, bizimledir, manevi muhafızlarımızdır.

Şu sorularıma öyle bir cevap veriniz ki, gökkubbe çınlasın, sesiniz her yerden işitilsin:

Balkan şehitlerimiz nerede? (Burada)

Çanakkale şehitlerimiz nerede? (Burada)

Sakarya şehitlerimiz nerede? (Burada)

Dumlupınar şehitlerimiz nerede? (Burada)

Kıbrıs şehitlerimiz nerede? (Burada)

Terörle mücadelede verdiğimiz şehitler nerede? (Burada)

Ülkü şehitlerimiz nerede? (Burada)

Türkiye nerede, Türk milleti nerede? (Burada)

Şükürler olsun ki, buradadır, zalimlere, hainlere korku vermektedir.

Şühedaya hem gönül, hem vefa, hem vatan, hem de hiçbir zaman ödenemeyecek minnet ve şükran borcumuz vardır.

Türklüğün tarih sahnesindeki çağları aşan yolculuğu, vatan ve bayrak uğruna toprağa düşen kahramanların yazdığı eşsiz bir destandır.

Ötüken’den başlayarak Anadolu’ya uzanan kutlu yürüyüşte, Türk milleti bütün çilelere rağmen milli varlığını koruyarak bugünlere gelmiştir.

Bugünkü duruşumuzu, kahraman ecdadımızın oluşturduğu “çelikten milli beka zincirine” borçlu olduğumuzu inkar edemeyiz, etmemeliyiz.

Şehitlerimiz Türk milletinin şeref abideleridir.

1915 Çanakkale direnişi bir milli beka savaşıdır.

Bu beka mücadelesinin bir benzeri şu anda Afrin’de icra edilmektedir.

Kurtuluş Savaşı’na ve Türkiye Cumhuriyetine giden yol Çanakkale’de açılmıştır.

Türklüğün geleceğe uzanan güvenli yolu da güney sınırlarımız boyunca sağlanacak dirlik, huzur ve istikrara bağlıdır.

Çanakkale’de arşı sallayan, tarihin akışını değiştiren, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözünü kanlarıyla yazan şehitlerimizin mücadeleleri heba olamaz, israf edilemez.

Türkiye yıkılamaz, Türk milleti mütecaviz emellere kurban verilemez.

Biz, 7 Ağustos Yenikapı ruhuna bağlılık gösterdik.

Bunun gereği neyse titizlikle onu yaptık.

Millet için uzlaştık, devlet için özveride bulunduk, Türklüğün bekası için taşın altına elimizi koyduk.

Adalet ve Kalkınma Partisiyle milli zaruret ve mecburiyetleri değerlendirip milli bekamızın muhatap kaldığı yüksek riskleri göğüslemek amacıyla yeni bir hükümet sistemi üzerinde anlaştık.

Anayasa değişikliği ekseninde mutabakata vardık.

15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü milattı.

Hiçbir şey, bu tarihten öncesi gibi olamayacaktı.

Siyasi hedef ve hesaplar gözden geçirilmeliydi.

Cumhuriyet’in 93’üncü yıldönümünde, Milli Mücadele’nin bütün miras ve emanetlerini kaybetmenin sınırına gelmiştik.

Türkiye 7 Haziran’ı takip eden süreçte kızışan, adım adım ilerletilen, kademe kademe yerleşen sinsi, sistemli, gittikçe sivrilen işgal senaryosunun markajına alınmıştı.

Az kalsın istiklalimiz elden gidiyordu.

Neredeyse milli irade ateşe verilecekti.

Çok boyutlu, birbiriyle geniş bağ ve bağlantılı derin komplo 15 Temmuz’da son darbeyi indirmek üzereyken Türk milleti inisiyatifi ele aldı, FETÖ’cü alçakları kaçtıkları yere kadar kovaladı.

Astsubay Ömer Halisdemir şehit oldu, ama darbeci hainlere kök söktürdü, ismini tarihe yazdırdı.

Gölbaşı’nda Polis Özel Harekât Daire Başkanlığı’na barbar hava saldırısı düzenlendi, buna karşılık kahraman polislerimiz canlarıyla direndiler, cani hesapları alt üst ettiler.

İki yüz elli bir vatan evladının şehadeti, iki bin yüz doksan dört vatan evladının gaziliği işgal emellerinin tepesine balyoz gibi indi, haçlı kalkışmasını püskürttü.

FETÖ’cülerin kanunsuz kullandıkları tanklar, helikopterler, savaş uçakları, silahlar, bombalar, kurşunlar Türk milletine sökmedi, Türkiye’ye diz çöktüremedi.

Dış bağlantılı 15 Temmuz hain FETÖ darbe denemesi, bütün taşları yerinden oynattı, Türkiye’nin bekası ve geleceği bakımından tarihi dönüm noktası oldu.

Giderek ağırlaşan terör saldırıları, yeni boyutlar kazanan milli güvenlik tehditleri, yaşanan ihanet ayaklanmaları, milli bekanın ölümcül tehlikelerle karşı karşıya olduğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

Çevremizde oluşan husumet ve terör kuşatmalarını kırmak, Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları boşa çıkartmak en önemli ve öncelikli milli görev haline gelmişti.

Duyarsız kalamaz, oyalanamaz, yerimizde sayamazdık.

Bu şartlar altında hükümet sisteminin daha hızlı, daha aktif, daha etkin, daha kapsayıcı, beka ve güvenlik meselelerini daha da önceliğine alan bir yapıya kavuşturulması elzemdi, acildi, büyük bir ihtiyaçtı.

Milletlerin ve devletlerin hayatında, kritik dönemlerden geçilmesi, tarihi yol ayrımlarına gelinmesi mukadderdir.

Siyasette, milli zorunluluklar, zorlayıcı sebepler ve şartlar, kritik kararlar alınmasını, köklü değişikliklere gidilmesini gerektirmektedir.

İşte bu gelişmelerin ışığında, 16 Nisan 2017 Halkoylaması’nda aziz milletimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni onayladı, kabul ve tescil etti.

Bilhassa söylemeliyim ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olan Türkiye’nin 1923’de kuruluşuyla Cumhuriyet tarihimizin ilk evresi tamamlanmıştır.

Bundan sonra Türk siyasi hayatının ikinci önemli evresine, 1946’da tek parti sisteminden çok partili demokratik hayata intikalle geçilmiştir.

Türk milliyetçilerinin bu kritik kavşak noktasında da belirleyici olduğu, demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer aldığı yalın bir gerçektir.

Cumhuriyet tarihimizin üçüncü evresi; 2017’de tarihi nitelikli değişiklikle Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiştir.

Yeni hükümet sisteminin mimarı bizzat Türk milletidir.

Yeni hükümet sistemi husumet ve hıyanete karşı güvencedir, güvenlik kilididir, milli bekanın sigortası, güvenli siperidir.

Cumhur İttifakı, Cumhuriyet’in iradesidir.

Cumhur İttifakı, Türk milletinin tarihi uzlaşmasıdır.

Cumhur İttifakı, istiklal ve istikbalimizin teminatıdır.

CHP, İP, HDP, PKK, FETÖ, PYD, YPG, IŞİD, DHKP-C ve küresel cinayet şebekesinden müteşekkil ihtilaf ve ihanet bloku cumhurun karşısında tel tel dağılacak, kaybetmekten başka seçeneği olmayacaktır.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

CHP yeri geldiğinde devlet kurduğunu söyleyen, yeri geldiğinde de yıkıma mihmandarlık, yozlaşmaya işbirlikçilik yapan siyasi cüruftur.

Şu anda CHP ele geçirilmiş, kontrol ve denetimi Türkiye karşıtı mihraklara geçmiştir.

Bu CHP ki, FETÖ’nün yörüngesindedir, PKK’nın hizasındadır, PYD’nin emeline hizmetle meşguldür.

Çiftlik Bank dolandırıcılığıyla CHP’nin tevatür, tezgah ve tezviratları birdir, aynıdır.

Millete ikiyüzlü, binbir surat, bidon kafalılar, makarnacılar, kömürcüler, göbeğini kaşıyanlar diye saldıran ve sataşan alçaklar CHP’nin siyasi ve ideolojik çekim alanındadır.

Ana muhalefet, ana vatana ihanet içindedir.

Cumhur diyoruz, CHP’nin kafası bozuluyor, şaftı kayıyor, şanzımanı dağılıyor.

İttifak diyoruz, milli iradeye hürmet gösterin ikazını yapıyoruz, CHP çıldırıyor, İP ve HDP’yle birlikte patırtı gürültü çıkarıyor.

Milliyetçi Hareket’e dil uzatmaya yeltenen nesepsizler, CHP’nin kapısında mayalarının, meşreplerinin, tıynetlerinin gereğini yapmak için sıraya giriyorlar.

Baraj altında kalacakmışız, bu nedenle kurtarılmışız.

Tabanımız kaymış, bu sebeple can simidi uzatılmış.

MHP dağılmış, ciddi sorunlarımız varmış, harici destekle toparlanmamız için çaba sarfediliyormuş.

Hep aynı masal, hep aynı hava, hep aynı ezber.

Kim bu müfteriler? CHP, İP, HDP ve Perinçekgiller familyası.

Bir lafa bakın laf mı diye, bir de söyleyene bakın adam mı diye.

Merhum Akif, Çanakkale Şehitleri için yazdığı muazzam eserinin bir yerinde ne diyordu:

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın.”

CHP, şühedayı ne bilsin?

CHP, şühedaya vefa gösteren Türklüğün ebedi sancaktarı MHP’yi nereden anlasın, hakkını hangi cesaretle teslim etsin?

Eski tüfekler, yeni liboşlar, FETÖ’cüler, PKK’lılar, hıyanetin ana damarı CHP’ye nüfuz ediyor, ses yok, tepki yok; MHP, Türk milletinin teveccüh ve takdirini kazandıkça CHP sözcüleri, bunların yoldaş ve yancıları komaya girip şuur kaybına uğruyorlar.

Bunlar;

FETÖ’ye kur yaparlar,

PKK’ya arka çıkarlar,

Türkiye düşmanlarıyla saf tutarlar,

Kıbrıs’ta Rum, Ege’de Yunanlı, Karabağ da Ermeni, Kudüs’te Siyonist, Irak’ta Barzani peşmergesi, Suriye’de PYD’li olurlar.

Brüksel’de jurnalci, Vaşington’da mandacı olarak karşımıza çıkarlar.

Bunlar her kılığa girerler de, ne hazindir ki bir tek Türk olmazlar, Türk olamazlar.

CHP, siyasetteki teftir, bu tefi çalanlar ise Pensilvanya’dan İmralı’ya kadar ne kadar Türk düşmanı varsa onlardır.

15 Temmuz’a tiyatro diyen CHP, iki yüz elli bir şehide, iki bin yüz doksan dört gaziye ne diyecektir?

FETÖ’cülerin mağduriyetinden bahseden bu parti, hainleri dışarı çıkarıp kahraman mı ilan edecektir?

15 Temmuz ihanetinin sarsıntı ve sonuçlarını bertaraf etmek maksadıyla ilan edilen OHAL’e karşı çıkan CHP, 20 Temmuz’a nasıl darbe diyebilmektedir?

CHP, eğer 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünü kasten, taammüden görmüyorsa, Pensilvanya’nın nüfusuna kayıt yaptırmış demektir.

CHP, demokrasi ve sandıktan umudunu tümden kesmiş, sokağa, darbeye, kaosa oynamaya heves ve tevessül etmiştir.

CHP sözcülerinin tahrikleri, edep ve haya dışı iftiraları tırmanırsa, bunun acıklı sonuçlarına katlanmak provokasyon kuyruğundaki malum ve müptezel yüzlere düşecektir.

Çapı, noktadan öteye geçemeyen bu tetikçilere söyleyeceğimiz tek şey şudur: MHP yürür, CHP sürünür, MHP yapar, alayı birden ölü balık gibi bakar.

Bugünkü CHP’nin Atatürk’ün kurduğu siyasi parti ile hiçbir benzerliği, hiçbir ilgisi, hiçbir ilişkisi kalmamıştır.

Bunlar hayırsız mirasyedidir, miras sonunda tükenmiştir.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

12’inci Olağan Büyük Kurultayı’mız münasebetiyle yakın, orta ve uzak geleceğe ilişkin dokuz stratejik görüş ve hedeflerimizi sizlerle, aziz milletimizle paylaşmak şahsım adına tarihi bir onurdur:

1– Türkiye’nin birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacı vardır.

Demokrasi yüksek bir standarda taşınmalı,  bireysel hak ve özgürlük alanlarıyla güvenlik dengesi hassas bir şekilde kurulmalıdır.

Milli beka üzerindeki sis perdesi kalkmış değildir.

Ülkemiz olağanüstü risk ve tehditlerle boğuşmaktadır.

58’inci gününe girdiğimiz Zeytin Dalı Harekatı’nın neticesinde; kırk yedi şehidimizin, iki yüzü aşan gazimizin fedakarlığıyla, halen aktif bir şekilde sahada mücadele eden kahramanlarımızın inancıyla Afrin tam anlamıyla kuşatmaya alınmıştır.

Türk milleti terörizmle mücadelenin sonuna kadar destek ve duasıyla arkasında durmaktadır.

Güney sınırlarımız boyunca tedavülde tutulan iğrenç bir hesap ortadadır.

ABD, Afganistan’da, Irak’ta yıllardır güvenlik endişeleriyle nasıl duruyorsa, Türkiye de meşru savunma refleksi gereğince güney sınırlarımız boyunca oluşturacağı güvenlik kuşağını terör tehdidi geçesiye kadar derinlemesine tesis ve temin etmelidir.

Ankara’nın savunması, sınır il ve ilçelerden değil, hali hazırda Afrin, Ayn El Arap, Cizire, Kandil, Kerkük’ten başlayacaktır.

Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıldönümünü idrak ettiğimiz bugünlerde ay yıldızlı al bayrak ya bugün ya yarın Afrin’in bağrına dikilmelidir.

Zaferler halkasına yenisi ilave edilmelidir.

Afrin, burada yaşayanlarındır.

Türkiye’nin işgal emeli yoktur.

Bu konuda bize durum hatırlatması yapan Avrupa Parlamentosu halt etmekte, PKK/PYD/YPG ile aynı kareye girmekten en küçük utanma hali göstermemektedir.

Afrin’de, Menbiç’te, mücavir topraklarda, Fırat’ın doğusuna kadar terör bitesiye kadar durup dinlenmek, vazgeçip geri dönmek Anadolu’yu hedef yapacaktır ki, bu izmihlali, bu imhayı getirecektir.

Bu gelişmeler karşısında Milliyetçi Hareket Partisi, siyasetini beka üzerine kurmuş, birlik üzerine bina etmiş, bundan asla geri adım atmama iradesini göstermiştir.

Diyoruz ki, bekayla varız, bekayla yaşayacağız, bekamızı ve tarihi egemenlik haklarımızı can pahasına da olsa koruyacağız.

2-      12’inci Olağan Büyük Kurultayımızın hitamında, yenilenmiş kadrolarımızla, gelişmeleri ve gerçekleşmesini öngördüğümüz hadiseleri milliyetçilik, demokrasi ve milli duruşla yorumlayıp vatanımızın her köşesine, her insanımıza mutlak surette ulaşacağız.

Allah bes baki heves diyerek başaracağız, gönülleri kazanacağız.

2019 yılı üç siyasi olaya sahne olacaktır.

Bunlardan ilki Mahalli İdareler Seçimleridir.

Mevcut belediyelerimizi muhafaza ederek üstüne maksimum ilaveler yapacağız.

Geçtiğimiz Salı günü sabaha karşı kabul edilen, ardından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan İttifak Yasası’nın ruh ve doğasına muvafık şekilde hareket edeceğiz.

Cumhur İttifakının siyasi kaygı ve polemiklerle zedelenmesine yerel ve genel düzeyde müsaade etmeyeceğiz.

Tabanda ittifak yok sözlerini elimizin tersiyle iteceğiz.

Çünkü bizde taban yoktur, dava arkadaşlarımız vardır, işte bu salondadır, hamd olsun dimdik ayaktadır.

Soruyorum sizlere;

Cumhur İttifakı’na destek veriyor musunuz? (Evet)

Beka birlikteliğine her şartta sahip çıkıyor musunuz? (Evet)

İşte Milliyetçi-Ülkücü irade, işte kahramanca duruş, işte milli bekanın daimi savunucuları cesaretleriyle düşman çatlatmaktadır.

İkinci ve üçüncü siyasi olaylar ise sırasıyla Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleridir.

Her seçim bizim için bir hilaldir, hilalin başarısının müjdesidir.

2019 yılındaki üç siyasi olayın üç ayrı hilal başarısıyla süsleyerek Milliyetçi Hareket Partisi’nin 50’inci yılını Allah’ın izniyle taçlandıracağız.

Buna var mısınız? (Evet)

Buna hazır mısınız? (Evet)

Söz veriyor musunuz? (Evet)

3-      Milliyetçi Hareket Partisi 3 Kasım 2019’da çarpık tahmin, çürük tuzak, çorak tertipleri yıkarak TBMM’de çok güçlü bir şekilde temsil edilecektir.

Tüm hazırlıklarımız ittifakın ilke ve esaslarına göre planlanıp uygulanacaktır.

Cumhurbaşkanı Seçiminde adayımız aksi ve arızi bir gelişme olmadıktan sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluş felsefesine müzahir biçimde geleceğe taşıyacaktır.

Hiçbir odak, hiçbir mahfil, hiçbir güruh, hiçbir siyasi düşük Cumhur İttifakını çatlatamayacaktır.

Fitne yayanlar, geçmişte sen onu söylemiştin, o bunu söylemişti diyenler, ala ala ancak havalarını alacaklar, kirli avuçlarını yalayacaklardır.

4-      2019 yılını takip eden beş yıl süresince Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurum ve kurallarıyla yerleşip kökleşmesi için verdiğimiz destek, üstlendiğimiz sorumluluk, gösterdiğimiz açık tavır samimiyet ve sürekliliğini koruyacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başından sonuna içindedir, Türkiye’nin sistemsel yapılanmasında üzerine düşeni demokratik ölçülerde yerine getirecektir.

5- Önümüzdeki en temel konu başlıklarından birisi FETÖ’yle mücadele olmalıdır.

Bu terör örgütünün kripto damarı kesilmeli, iyi organize edilmiş devlet aklıyla, etkili planlanmış mücadele stratejisiyle bu musibet gündemden çıkarılmalıdır.

Suçluyla suçsuz ayırt edilmelidir.

Hukukun üstünlüğüne, adalet ilkelerine riayet gösterilmelidir.

Yanlış taktiklerle doğru stratejiye ulaşılamaz.

Strateji yanlışsa taktik adımların doğru olması herhangi bir şeyi değiştirmez.

Doğru stratejiyle, isabetli bir siyasi eylem planı çerçevesinde, millet altı yapılanmalarının devlete nüfuz etmeleri kesinlikle engellenmeli, işsizliği, yoksulluğu istismar etmelerinin önüne geçilmelidir.

6- Dış politikada merkez Ankara jeopolitiğidir.

Ticaret savaşlarının ortaya çıktığı, ekonomik operasyonların kur, faiz, sıcak para üzerinden tetiklendiği bugünkü karanlık dönemde, dış politika ekonomik güvenliği de önceliğine almalıdır.

Ege ve Akdeniz’deki haklarımızdan taviz verilmemelidir.

Türkiye her alanda üretim şuurunu teşvik etmeli, bağımlılığın tutsaklığı getireceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Küresel ittifakların çatırdadığı, müttefik gördüğümüz ülkelerin terörle işbirliği yaptığı bir süreçte iç siyasetteki tutarlı birliği, ekonomide yeşermesini ümit ettiğimiz bereket iklimini devamlı ilerletmek hepimiz için bir vatan görevidir.

ABD’nin Dışişleri Bakanlığı’nda yaşanan görev değişimi, pompalanan kötümserlik havası, kurulan iki taraflı mekanizmaların zaman zaman tavsaması yılgınlığa neden olmamalıdır.

Türkiye hiçbir sanal ve sahte oluşuma mecbur değildir.

Türkiye Cumhuriyeti, başkalarının lütuf ve ikramıyla kurulmamış, böyle de var olmayacaktır.

Önümüzdeki dönemde, AB üyelik sürecinin, ABD’yle devam eden sancılı seyrin, yaralı NATO ittifakının milli hassasiyetler kapsamında yeniden değerlendirilmesi kaçınılmaz olabilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi buna vardır, devlet ve milletiyle bir ve bütündür.

7- 2023, Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüdür.

Büyükşehirleri kapsayacak şekilde yüz il, bin ilçeden oluşan bir idari sistemle, ekonomide yerli ve milli diriliş sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla Türkiye bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de nazı geçen, sözü dinlenen bir ülke seviyesine çıkmalıdır, inanıyorum ki mutlaka çıkacaktır.

8-      Türk milleti muazzam bir hazine, bin yıllık kardeşliği esas alan, ayrım ve ayrımcılık kabul etmeyen ulu bir çınardır.

Türkler ve Kürtler arasına nifak sokmak şerefsizliktir, hıyanettir, büyük bir kötülüktür.

Kürt kökenli kardeşlerimi dışlayan bir millet gerçeği olamayacaktır.

Türklük ise Türkiye ve Türk milletinin ana omurgası, ana iskeletidir.

Bozkurt işareti, doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aile olan aziz Türk milletinin tarihi sembolüdür.

Bu sembolü yapan askerlerimizin cezalandırılmasını isteyenler ya hain ya da müstevlilerin geride kalan tortuları, bugünkü torunlarıdır.

PKK’lı hainler, aslında en büyük kötülüğü Kürt kökenli kardeşlerimize yapmışlardır.

Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Kürt kökenli kardeşlerimiz, ortak geleceğimizin ayrılıkta ve ayrışmada değil, ortak değerler etrafında birleşme ve bütünleşmede olduğunu görmüşler, hainlere kapılarını sürgülemişlerdir.

Hepsiyle övünüyorum, hepsiyle gurur duyuyorum, hepsini selamlıyorum.

Vatan birdir, millet birdir, devlet birdir, bayrak birdir, dil birdir; hepsi Türk milletinin eseri, hepsi milli namusa emanettir.

Başkentimiz Ankara’dır, bağımsızlığımızın manzum eseri İstiklal Marşı’mızdır.

Bizim için herkes eşittir Türkiye’dir.

Türk milletinin geleceği ay yıldızlı al bayrağın altındadır.

Sorunların, sıkıntıların, haklı ve meşru beklentilerin, Türkiye’nin milli birliği, bölünmez bütünlüğü çerçevesinde makul çözümlere kavuşturulması elbette mümkündür, elbette münasiptir.

9- Yüz yıl önce Mondros Mütarekesi’ni konuşuyor, yedi düvelin topraklarımızı işgalinden dert yanıyor, feryat ediyorduk.

Bundan yüz yıl sonra, yani 2123’de, Türkiye Cumhuriyeti, uzay araştırmaları yapan, genetik ve teknolojik kalkınmayı başarmış, her vatandaşını insanca yaşatan, dünyada hükmü geçen ilk üç devletten birisi olmalıdır, bizler göremesek de imanla söylüyorum ki bu uzak hedef gerçekleşecektir.

Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye’dir.

Gelecek Türk-İslam toplumlarının küflü prangalarını söküp atmasına sahne olacaktır.

Din tacirlerinden kurtulup, hainleri yok edip, taassup bekçilerini ayıklarsak Türk-İslam ülküsü Türkiye’nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle İlay-ı Kelimetullah mührünü cihana vuracaktır.

İşte Kızılelma o zaman cevabını bulacak, o halde amacına ulaşacaktır.

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Milliyetçi Hareket Partisi;

Ufkun karardığı yerde son ümit ışığıdır.

Türk milletinin son kalesi, son direniş burcudur.

Çarenin tükendiği yerde son kurşundur.

Orhun’daki nefes, Issık Gölü’ndeki nefer, Avrupa Kapılarında Atilla, Malazgirt’te Alparslan, Niğbolu’da Yıldırım, Kosova’da Murat, Viyana’da Kanuni, seferlerde çalan mehteran, Çanakkale’de 57’inci Alay, Sarıkamış’ta şehit, Kudüs’te mihrap, Hicaz’da kahramanlık, Kerkük’te Gökbayrak, Plevne’de Osman Paşa, hudutlarda akıncılar, Kocatepe’de Mustafa Kemal, Afrin’de yiğitlik Milliyetçi Hareket demektir.

Milliyetçi Hareket; Milli Duruştur, Şühedaya Vefadır, Millete Bekadır.

Bizim varlık nedenimiz, gelecek hedefimiz budur.

Biz Türkiye’nin bekası ve aydınlık bir geleceğe taşınması için yürüyoruz.

Bu kutlu yolculukta;

Hiçbir şeyden korkmadan,

Yılgınlığa kapılmadan,

Yorulmadan, durmadan, her engeli aşarak sonuna kadar yürüyeceğiz.

Hepinize yürekten güveniyorum, hepinizle iftihar ediyorum, sizlerle dava arkadaşlığı yapmaktan eşsiz ve emsalsiz bir gurur duyuyorum.

Yolunuz, bahtınız, alnınız açık, gazanız mübarek olsun.

Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun.

Bugün bu salonda büyük bir şevk ve heyecanla milli beka için ayağa kalkan Türk ve Türkiye sevdalısı Ülküdaşlarımı saygılarımla selamlıyorum.

Türk milletinin tarih yolculuğunda Türklüğü yaşatmak ve yüceltmek uğruna can veren ecdadımıza,

Milli Mücadele’nin lideri ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kahramanlara,

Dünyanın en büyük şehitliği olan Çanakkale’den bu dönemin beka mücadelesine sahne olan Afrin’e kadar; vatan savunmasında, terörle mücadelede, bir hilal uğrunda toprağa düşen aziz şehitlerimize,

Partimizin kurucu Genel Başkanı Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e,

Hakk’a yürümüş bütün dava şehitlerimize, ülkü arkadaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in 49 yıllık şerefli yolculuğunda bu kutlu davaya hizmeti ve emeği geçmiş herkesi minnet ve hasretle yad ediyor, sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Teröre karşı amansız bir mücadele veren güvenlik güçlerimize, kuzey Irak’ta, İdlip’te,  Afrin’de destan yazan kahraman askerlerimize, kahraman polislerimize, Kurultayı’mızın dualarını göndermek amacıyla, büyük düşünürümüz Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirinin şu mısralarıyla konuşmamı bitirmek istiyorum.

Yolumuz gaza, sonu şehâdet,

Dinimiz ister sıdk ile hizmet,

Anamız vatan, babamız millet,

Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!

Milleti mesrur eyle Yârabbi!

İslâm'ı âbâd eyle Yârabbi!

Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!

Orduyu düzgün eyle Yârabbi!

Sancağı üstün eyle Yârabbi!

Şehidi mahzun etme Yârabbi!

Soyunu zebun etme Yârabbi!

Biz de diyoruz ki, Türk milletini meyus, Milliyetçi-Ülkücü Hareketi mahcup, Türkiye’yi mağlup etme Yârabbi!

Âmin diyelim hep birden.

Âminler yağsın milli yüreklerden.

Âmin! Âmin! Allahu ekber! Allahu ekber!

Yarın karşılayacağımız Üç Ayların mübarek olmasını diliyorum.

Yaklaşan Türk’ün Bahar Bayramı’nı gönülden kutluyorum.

Sağ olun, var olun.

Cenab-ı Allah’a emanet olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.