Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Antalya’da Yapılan İl Başkanları ve Belediye Başkanları Ortak Toplantısı’nın kapanışında yapmış oldukları konuşma. 21 Nisan 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Antalya’da Yapılan İl Başkanları ve Belediye Başkanları Ortak Toplantısı’nın
kapanışında yapmış oldukları konuşma.
21 Nisan 2019

 

 

 

 

 

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Basın Mensupları,

Belediye Başkanlarımız ile İl Başkanlarımızın ortak katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz iki günlük toplantı sürecinin kapanış oturumunda sizlere hitap etmekten mutluluk duyuyorum.

Sözlerimin hemen başında hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Kanaatim odur ki, Antalya Side Sueno Otel’de gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, konularında uzman arkadaşlarımızın sunumları çok verimli ve yararlı olmuştur.

Aynı zamanda iki gün boyunca dava arkadaşlarımız arasında kaynaşma ve kucaklaşma yaşanmıştır.

Burada, hem 31 Mart seçimlerinin muhasebesi hem de geleceğin stratejik müzakeresi yapılmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin teşkilatları diri ve sağlamdır.

Yeni seçilen belediye başkanlarımız ise heyecan ve hedefleriyle göz doldurmaktadır.

Geleceğe coşku ve ümitle bakıyoruz.

Gelişmeleri şuurla okuyor, iyimserlikle yorumluyoruz.

13-14 Nisan 2019’da, Kızılcahamam Patalya Otel’de düzenlediğimiz MYK-MDK ve Milletvekillerimizin ortak toplantısından bir hafta sonra, İl Başkanlarımız ile Belediye Başkanlarımızın bir araya gelmeleri ve siyasi gündemle birlikte seçim sonuçlarının iki gün süresince değerlendirilmesi partimiz adına önemli bir kazanımdır.

Sürekli ifade ettiğim üzere, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı 31 Mart’tan büyük bir başarıyla çıkmıştır.

İstikrarlı yükselişimiz 31 Mart’ta da devam etmiştir.

Gelişmeler umut vericidir.

AK Partiyle kurduğumuz ittifak 24 Haziran’dan sonra 31 Mart’ta da mümeyyiz vasfını göstermiştir.

Çünkü niyetimiz halistir.

İttifakımızın hamuru temizdir.

Hamd olsun Cumhur İttifakı kök tutmuş, millet nezdinde takdir görmüş, siyasi ve ahlaki yönlerden teyit edilmiştir.

Cumhur İttifakı dönemsel arzuların mahsulü, değişken tutumların malumu olmamış, olmamalıdır.

Dikkat etmemiz ve üzerinde titrememiz gereken en önemli hususlardan birisi de budur.

31 Mart seçimlerinde özellikle üç büyük şehirde CHP’nin başını çektiği sorunlu ve şüpheli ittifakın sonuç alması elbette tüm yönleriyle analiz edilmelidir.

Kötümserliğe gerek yoktur, karamsarlığa geçit yoktur.

Bu kapsamda soğukkanlı ve sağduyulu değerlendirmeler yapmak elzemdir.

Önemle ifade etmek isterim ki; İstanbul, Ankara, İzmir Büyükşehir Belediyelerinin CHP’nin yönetimine geçmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne güvensizlik olarak görülmemelidir.

Kaldı ki CHP’nin ulaştığı sonuçlar abartılmamalıdır.

Nitekim ittifak halinde aldıkları oy oranı Cumhur İttifakı’nın çok gerisindedir.

Milletimizin verdiği karara kuşkusuz riayet eder, saygı duyarız.

Sandığa yansıyan hür, tertemiz ve şaibesiz iradeye sonuna kadar sadakat gösteririz.

Hiç kimse bize demokrasi ahkamı kesmesin.

Hiç kimse bize demokrasi bilirkişiliği yapmasın.

Hiç kimse demokrasi dersi vermeye çalışmasın.

Biz göreceğimizi gördük.

Biz yaşayacaklarımızı yaşayıp gerekli neticeleri çıkardık.

15 Temmuz gecesi hainlerin lehine kadeh kaldıran şahsın Edirne’ye belediye başkanı olmasını, sırf sandıktan çıktı diye, ahlaken kabul edemeyiz.

TKP’den Tunceli Belediye Başkanı olan şahsın Dersim dayatmasına hoşgörü gösteremeyiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına gölge düşürme izansızlığına duyarsız kalamayız.

Milli bekaya, milli ruha, milli şuura ters ve şaşı bakanlar belki sandıktan çıkmışlardır, ama milli vicdanda mahkum olmaktan da kurtulamamışlardır.

Gelişmelerin başka izah ve ifadesi olmayacaktır.

Ne yapalım, seçildi diyerek Komünist şarlatanlığa göz mü yumalım?

Ne diyelim, varsın Tunceli’de Dersim olsun kepazeliğine sessiz mi kalalım?

Herkes kabul etse Milliyetçi Hareket kabul etmez, herkes teslim olsa Milliyetçi-Ülkücü Hareket teslim olmaz, olmayacaktır.

Türkiye düşmanlarına tekmil veren, işgal ve ihanete tezahürat yapan kim olursa olsun, böyle kişiler katıldıkları seçimde kullanılan oyların tamamını alsalar bile, maşeri vicdanda her zaman sorgulanacaklar, meşruiyetleri tartışmaya açık kalacaktır.

Biz bu aziz vatanı sandıkta değil savaş meydanlarında kurtardık.

Bilfarz, Damat Ferit, Gazi Mustafa Kemal ile seçime girseydi ve oyların kahir ekseriyetini almış olsaydı, ne yapacaktık, ne diyecektik, ihanet ödüllendirilip ibra edildi diye suskun mu kalacaktık?

31 Mart’ta PKK CHP’nin lehine çalışmadı mı?

31 Mart’ta FETÖ karanlık propagandasıyla zilletin yanında durmadı mı?

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik yıkımını hedefleyen iç ve dış odaklar CHP’nin taşeronluğuna umut bağlamadı mı?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına onca usulsüzlük, onca haksızlık, onca sandık hileleriyle seçilen şahsın Saraçhane’deki konuşmasında selamladığı iç ve dış odaklar hala mı tehdidin anlaşılmasına yetmedi?

Terörist Demirtaş övgüleri yakın tehlikenin işareti sayılmayacak mı?

FETÖ’cüler kimi kutladı?

PKK’lılar kimin için sevindi?

İki gün önce CHP’nin destekçisi PKK’lı teröristler dört vatan evladını Türkiye-Irak sınırında şehit etmedi mi?

“Kanırta kanırta kazanmaktan” bahseden, Sayın Binali Yıldırım’ın fotoğrafını paylaşıp “Bir bardak soğuk su içmesini” öneren alçak FETÖ’cüler kimin şakşakçılığına soyundular?

“Artık normalleşme zamanıdır” diyerek gizemli mesajlar veren,  “Hiddetle yola çıkanlar kaybedecek” sözünü dillendirip Ahmet Yesevi istismarıyla kahinlik yapan siyasi eskiler içinden çıktıkları partileriyle hesaplaşmak için CHP’yi siper olarak kullanmadılar mı?

Neymiş, 30 km ötesini görebilen dürbünleri varmış da, önceden olacakları öngörüyorlarmış.

Bunlar anlaşılan dürbünün tersinden bakıyorlar.

Sevsinler sizin küf bağlamış dürbününüzü.

Bu nedenle de haksızlığa uğramışlar.

Bir metre önünü görmekten acizlerin ellerinde dürbün varsa, bizde de teleskop vardır.

Bu sayede siyasetin kara deliklerini görmekle kalmıyoruz, maksatlarını da deşifre ediyoruz.

Aldatmaya gerek yoktur.

Aldanacak yoktur.

Yalanlara kanacak yoktur.

Oyuna gelecek hiç yoktur.

Bir yanda ekonomik teröristler Türk Lirasının değerine saldırırken, diğer yanda CHP-İP-HDP bu hain operasyona teşrifatçılık ve kuryelik yapmaktadır.

Bir yanda ekonomik sorunlardan şikâyet edip, diğer yanda “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok, sıcak para niye gelsin” diyen utanmaz siyasetçilerin Türkiye’yi kötüleme yarışı alenen ortadadır.

Ülkemizi layık olmadığı bir durumda gösterip jurnal rekabetine girenler yerli değildir, milli değildir, ahlaklı değildir, samimi hiç değildir.

Kızgın demiri soğutalım soğutmasına, ama demlenen ihanetin, demir alan melanetin ısınan tuzak ve tertiplerini de ağırdan almayalım.

Kimseyi dışlamayalım, kimseyi öteki görmeyelim, buna varız, bugüne kadar söylediklerimiz ise bunlardır.

Ortak akıl, ortak vicdan, ortak vizyon, ortak değerler vazgeçemeyeceğimiz milli ilke ve inançlarımızdır.

Bunlara diyecek bir şey olmayacaktır.

Fakat aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız? Bunu nasıl başaracağız?

Ülkemizin bugünkü şartlarında karşı karşıya olduğumuz komplo çok boyutludur.

Maruz kaldığımız kuşatma çok ortaklıdır.

Muhatap olduğumuz kumpas çok vahşidir.

Artık tüm tarafların emelleri aşikardır, açıktadır, askıya çıkmıştır.

Saklamaya, gizlemeye, örtbas etmeye imkan kalmamıştır.

Kavramlar birbirine karışmış, değerler aşınmış, çıkar ittifakları deşifre olmuştur.

Kendilerine milliyetçi diyen, nasıl ve hangi yollardan kuruldukları belli olan, misyonları yalnızca MHP’yi engellemek üzerine bina edilen iyi görünümlü kötülerin PKK’yla, FETÖ’yle aynı emellere sabitlenmesi gayri milli bir üst aklın marifetidir.

MHP’nin önünü kesmekle görevli olanların CHP’nin dümencisi, HDP’nin tefçisi olmaları utanç vesikasıdır.

Atatürk’ün partisinin Türkiye muhaliflerinin çatı kuruluşu, Türk düşmanlarının ana karargâhı, HDP’nin ana kucağı haline gelmesi vahim bir senaryonun varlığına çok net işarettir.

Bu senaryonun makul ve mantıki hiçbir yanı görülemeyecektir.

Normal şartlarda birbirine selam veremeyecek olanlar hem cumhurun hem de Cumhuriyet’in karşısında zillet mevziisine girmişlerdir.

Hatırlarsınız, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında kurulmak istenen yüzde 60’lık blok MHP’nin müdahale ve mücadelesiyle etkisiz hale getirilmişti.

PKK ve FETÖ’nün iktidara yuvalanma teşebbüsleri sonuçsuz bırakılmıştı.

Ne var ki CHP buna dünden teşneydi.

İçimizdeki malum ve devşirilmiş isimler buna dünden tamam diyordu.

Büyük tehlike iktidar maskesiyle örtülüyordu.

Çok şükür başaramadılar, sonuca ulaşamadılar.

Oyunları kaynağında bozduk. Şer oyuncuları şoka uğrattık.

Çin Malı Başbakanlık tekliflerini milli beka uğruna elimizin tersiyle ittik.

MHP’yi ikna edemeyen iç ve dış odaklar ihanete çanak tutup partimizi bölmek istediler.

Ama inanç ve ülkülerimizin duvarlarına çarpıp bozguna uğramaktan da kurtulamadılar.

Gelin görün ki, yine vazgeçmediler, yine zalim hedeflerinden dönmediler.

İçimizden kopardıkları siyasi defolara parti kurdurdular.

15 Temmuz’da darbeye teşebbüs edip FETÖ eliyle işgali denediler.

Çok şükür muvaffak olamadılar, milletin şamarını enselerine yediler.

Yüzde 60’lık blok 16 Nisan’da hayır blokuna dönüştü, 24 Haziran ve 31 Mart’ta Zillet İttifakı olup karşımıza dikildi.

Zillet denklemi ilk önce 7 Haziran sonrası takviye ve temin edilmişti.

Dış güçler, muhasım odaklar Türkiye’yi bu şekilde teslim alacaklar, istedikleri tavizleri koparacaklardı.

Her şey planladıkları gibi gitseydi PKK’nın meşruiyeti sağlanacaktı.

HDP devlet yönetimine getirilecekti.

AK Partiyle köprüleri atan FETÖ, bu sayede kaleyi içten çökertecekti.

Türkiye federasyona sürüklenecek, bölücülük resmiyet kazanacak, vatan darboğaza düşecekti.

Buna izin vermedik, bu tuzağa düşmedik.

Ancak 31 Mart’tan sonra PKK bu defa büyükşehir belediyelerine CHP’nin taşıyıcı bedenliğiyle nüfuz edecektir.

Dağlarda kovaladıklarımız belediyelere konuşlanacaktır.

Bilinmelidir ki, zilletin bedeli çok ağır olacaktır.

Bu gidişle FETÖ, kaybettiği mevzileri yerel yönetimler üzerinden tekrar kazanacaktır.

Bundan sonra Antalya’da hainler daha fazla cirit atacaktır.

Karşımızdaki operasyon küreseldir, mazisi iki asra dayanmaktadır.

Bize göre tüm hesaplar 2023’e göre yapılmıştır.

Eğer Cumhur İttifakı ayakta kalamazsa, bundan sonra yerel yönetimler kanalıyla palazlanan PKK’lılar, FETÖ’cüler, geziciler, çukurcular, Sorosçular, teslimiyetçiler daha da güçlenerek Türkiye’nin boğazına sarılacaklardır.

Hesap kirlidir.

Hesap karanlıktır.

Hesap vandaldır.

Bunu görmek, bunu bilmek lazımdır.

İstanbul’daki seçimlere şaibe karıştırılması uzun vadeli pis bir senaryonun ilk etabıdır.

Sandığa gölge düşürülmesi, Büyükçekmece ve Maltepe’de yaşanan sahtekarlıklar şiddetli bir dalganın ilk habercileridir.

Gelişmelere milli beka zaviyesinden bakmak çok mühimdir.

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın sürekli mazbata vurgusu yapması, seçimin ertesinde Anıtkabir ziyareti, her gün televizyonlardan dedikodu yayması üzerinde özenle çalışılmış sinsi bir hazırlığın eseridir.

Bu nedenle YSK İstanbul’daki sandık yolsuzluklarına bigane kalamaz, vebale ortak olamaz, Türkiye’nin kaderiyle oynayamaz.

Olağanüstü itiraza konu olan, üç valiz dolusu belgeyle tevsik edilmiş iddiaların tam ve eksiksiz incelenip adalet ve hakkaniyete uygun şekilde sonuçlandırılması YSK’nın tarihi görevidir.

Bizim merakımız YSK’nın bu kadar ağır bir yükün altından nasıl kalkacağıdır?

YSK herhangi bir şekilde meşru ve hukuki bir destek alacak mıdır?

İçişleri ve Adalet Bakanlıklarıyla birlikte MİT ve emniyet birimleri lazım gelen bilgileri paylaşıp olağanüstü itiraz sürecinin sağlıklı ve vicdanen isabetli bir netice vermesine katkı sunacaklar mıdır?

Varsayalım ki, FETÖ’cüler tespit edildi.

Buna rağmen YSK seçim yenileme kararı almazsa, 15 Temmuz’da şehit düşen 251 vatan evladının yüzüne Mahkemeyi Kübra’da nasıl bakılacaktır?

2 bin 193 gazinin hakkını hukukunu kim koruyacaktır?

Hatta 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün isim değişikliği gündeme getirilecek midir?

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Basın Mensupları,

YSK’nın 7 asil 4 yedek üyesi zillete göz yumamaz.

İstanbul’da seçim tekrarı beka meselesidir.

Ne İstanbul ne de Türkiye sokakta bulunmuştur.

Nice bedeller ödeyerek devletimizi kurduk.

Nice badirelerden geçerek vatanımızı kurtardık.

Nitekim Türkiye düşmanlarına çalınmış oylarla hiçbir vatan köşesini veremeyiz, vermemeliyiz.

Büyükşehir Belediyelerin imkanlarıyla şöhret, makam ve para sahibi olmak için kollarını sıvayanlara sessiz kalmak, tepkisiz durmak, hukuk ihlallerine, adalet ihmallerine kulak tıkamak biliniz ki, Türkiye’yi ateşe atmak demektir.

Mesele şu kadar belediye senin, bu kadar belediye benim meselesi değildir.

Mesele az yedim, çok kazandım meselesi hiç değildir.

Türkiye’yi dört bir koldan kıstırmak, sonrasında yıkmak, bu olmuyorsa tamamen bağımlı ve sömürge artığı bir ülke haline getirmek için çok şer ve melanet bir cephe oluşturulmuştur.

Mühürlü kalpler bu tehlikeyi anlayamaz.

Üç maymunu oynayan menfaat çeteleri adım adım genişleyen bu anaforu emin olunuz ki idrak edip özümseyemez.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, koltuğuna oturur oturmaz belediyenin ve bağlı kuruluşlarının elektronik veri tabanı ve altyapılarında inceleme ve araştırma yaptırmaya kalkışması iyi niyetli ve safiyane bir idari tasarruf olarak görülemez.

Zannedersiniz, her şey bitmiş, geriye kala kala veri tabanını incelemek kalmıştır.

Bu telaş niyedir, bu acelecilik neye yorulmalıdır?

Bir nevi kozmik oda operasyonunu andıran bu girişimin İstanbul 4.İdare Mahkemesi tarafından durdurulması isabetli olsa da, zorlama ve dayatmalar anlaşılan son bulmayacaktır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi veri tabanının kimlerin eline geçeceği meçhuldür.

Patlıcan meraklısı olanların musakkayı küçümsemeleri meselenin bir diğer tuhaf ve tutarsız yanıdır.

İstanbul’da bir şeyler olmuş, olmaya da devam etmektedir.

Bu gelişmeler karşısında Türkiye ittifakından bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır.

Ülke bazlı, coğrafya tabanlı siyasi bir ittifak olmaz, olamaz.

82 milyon Türk vatandaşının inancı birdir, irfanı birdir, acısı birdir, ahlakı birdir, anısı birdir, adı birdir.

Bizim ittifakımız cumhurladır.

Bizim ittifakımız vatan ve millet sevgisinde erimiş AK Partili kardeşlerimledir.

Milli beka mücadelesinde siyasi görüş ayrılıklarımızı elbette kenara itmeliyiz.

Biteviye söylediğimiz de budur.

Cumhur İttifakı siyasi kaygı ve gayelerle kurulmamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakıyla neyi kastettiğini elbette bilemeyiz.

Ancak konunun başta gazeteler ve televizyonlar olmak üzere, her zeminde, özellikle zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini de görüyor ve çok yakından takip ediyoruz.

Bizim bildiğimiz Cumhur İttifakı’dır.

Bizim inandığımız milli birlik ve beraberliktir.

Bizim amacımız milli bekayı sonsuza kadar yaşatmaktır.

Öncelikli gündemimiz Cumhur İttifakı’na yönelik sabotajlara asla fırsat vermemektir.

Birer birer gün yüzüne çıkan sabotajcıların aradıkları imkanı fikri veya siyasi muhtevada sunmamak ikinci gündem konumuz olmalıdır.

Ekonomideki yapısal sorunlara odaklanmak asıldır.

Milli güvenliğimizi yakından etkileyen çetrefilleşmiş sorunlara kafa yormak esastır.

Buna diyecek bir şeyimiz yoktur.

Seçim tartışmaları artık hukukun konusudur.

Ama görüşlerimizi paylaşmak en doğal hakkımızdır.

Yanlışa yanlış demek ahlak ve adamlığımızın alametifarikasıdır.

Haine hain demek cesaretimizin nam ve şerefidir.

Haksızlığa direnmek görevimiz, haysiyetsiz akınlara göğsümüzü germek mayamızın ve meşrebimizin soylu gereğidir.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Basın Mensupları,

Türkiye’nin

Daha adil bir paylaşıma,

Daha çok fırsat eşitliğine,

Daha üretken bir ekonomiye,

Daha tutumlu bir topluma,

Daha fazla yatırım ve istihdama,

Daha huzurlu bir millete,

Daha ahlaklı bir kazanca,

Daha doymuş aileye,

Daha sağlıklı bir insana ulaşamaya acil ihtiyacı vardır.

Uluslararası ilişkilerimiz milli kazanımlara, tarihi çıkar ve egemenlik haklarımıza uygun olmalıdır.

Terörle mücadele tavizsiz sürdürülmelidir.

Bölgesel ve küresel çemberi yarmak için kenetlenmeliyiz, kucaklaşmalıyız, bir ve beraber olmalıyız.

Hamd olsun Cumhur İttifakı bunu temine muktedirdir.

Bizim çağrımız huzura ve mutluluğadır.

Bizim çağrımız refaha ve esenliğedir.

Bizim çağrımız kardeşliğe ve dayanışmayadır.

Ve gönül verdiğimiz mukaddes mesajlar, Türk ve İslâm tarihinden hepimize bir kutlu buyruk olarak bugünlere kadar ulaşmıştır.

“Komşusu açken tok yatmayacak” yüksek vicdanların,

“Fırat’ın kenarında otlayan kuzunun” vebalini duyacak tertemiz gönüllerin,

“Aç iken doyurdum, çıplak iken giydirdim, az milleti çok kıldım” diyenlerin bulunacağı inançlı, erdemli ve adaletli bir topluma çağrı, Cumhur İttifakı’nın muazzam çağrısıdır.

İnancım odur ki, Cumhur İttifakı varsa, umutlar bitmemiştir.

Cumhur İttifakı varsa, çare mutlaka yeşerecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, alnımız açık, yüzümüz pak, mazimiz tertemiz, sözümüz senettir.

Hepiniz çoluk çocuğunuzun rızkından keserek siyaset yapıyorsunuz.

Kıt imkanlarla zorluklara direniyorsunuz. Sizleri can-ı gönülden kutluyorum.

Çok konuşarak üstünü örteceğimiz yalanlarımız yoktur.

Kimseden sakladığımız, kapatacağımız ahlaksızlıklarımız da yoktur.

Nasıl görünüyorsak öyle oluruz, ne biliyorsak onu söyleriz.

Biz 50 yıl önce yola, Hakka sığınarak çıktık.

Çok şükür ki, namusumuzla, şerefimizle bugünlere geldik.

Biz 50 yıldır meydanlardayız. Varsın medya göstermesin.

50 yıldır salonlardayız. Varsın bilen bilsin, bilmeyen düz gitsin.

Ne gam, ne tasa:

Bizim, yüreğimizde Allah inancı,

Arkamızda şehitlerin duası,

Yanımızda milletimiz,

Gönlümüzde vatan sevgisi,

Elimizde üç hilal,

Önümüzde ise dava arkadaşlarımız vardır.

Allah’a şükürler olsun ki, işte buradalar, bu salondalar.

Alayınızı bağrıma basıyorum, hepinize güveniyorum.

İnancınız yolumuzu aydınlatacaktır.

Mücadeleniz ve millete hizmet aşkınız gücümüze güç katacaktır.

Cesaretimizi tarihimizden,

Gücümüzü milletimizden,

İlhamımızı ceddimizden alıyoruz.

Önümüze engeller çıkardılar, yılmadık.

Tuzak kurmak istediler, düşmedik.

Vazgeçilmez sevdamız, vatan ve millet sevgisidir.

Terk edilmez ilkemiz, “Ne mutlu Türküm Diyene” sözüdür.

Üzerine titrediğimiz hassasiyet dünyayı Türkçe okuyabilmektir.

Üç hilal makus talihli milletimin ümididir.

Üç hilal yarım asrın şahididir, şanıdır, hatırasıdır.

Üç hilal, tam 50 yıldır milletin güvencesi,

Tam 50 yıldır emanetin bekçisidir.

Belalısıdır kem gözlerin, kötü sözlerin,

Sevdalısıdır, yüce gönüllerin, nurlu yüzlerin,

Ne zaman aziz vatan imdat beklese ortaya çıkan o,

Ne zaman al bayrak rüzgâr beklese ortaya atılan o,

Üç hilal, üç kıtada gönlü kalmışların hasret türküsü,

Kınalı ellerin göz nuru, alın teri, sabır örgüsü,

Üç hilal, al bayrağa gönül koymuşların alın yazgısı,

Şehitlerin duacısı, eli kanlı hainlerin sancısı.

Bir olmalıyız.

Diri olmalıyız.

İri olmalıyız.

Birlikte güçlü ve kudretli Türkiye’ye ulaşmak zorundayız.

Bir lokma ekmek için ömrünü tüketenler, çağrım sizlere,

Evladının kaygısını duyanlar, çağrım sizlere,

Ayrılmak, bölünmek istemeyenler, çağrım sizlere,

Medya karartmasıyla bizi tanımamış olanlar, çağrım sizlere,

Kara propaganda ile aklı karışmış olanlar, çağrım sizlere,

İşte Milliyetçi Hareket’in kadroları sizleri kucaklamak için buradalar.

İşte Cumhur İttifakı 2023 Lider Ülke Türkiye’yi inşa etmek için seferde.

Her milliyetçi ve ülkücü;

Türkiye Cumhuriyeti’nin meşakkatle kazandığı hak edilmiş ve çağdaş bir değer olan demokrasiye sonuna kadar bağlıdır.

İnsanın insan olması vasfından kaynaklanan temel hak ve hürriyetlere saygılıdır.

Herkes için bağlayıcı olan, adaleti, düzeni, barışı ve hürriyeti birlikte tesis etmeyi hedefleyen hukukun üstünlüğüne inanmaktadır.

Vatandaşlarımızın inançlarını yok saymadan, bir arada kardeşçe yaşamasını temin eden din ve vicdan hürriyetini savunmaktadır.

Bunlar bizlere demokrasinin getirdiği nimetler ve yükümlülüklerdir.

Ve milli kültürümüzde kökleri vardır.

Milletimizde olmasını hedeflediğimiz değişikliklerin bize düşenlerini önce kendi şahsiyetimizde gerçekleştirerek başlamalıyız ki inandırıcı olabilelim.

Elbette ki hepimiz insanız.

Kusurlarımız ve eksiklerimizle birlikte yaşıyor ve yer ediniyoruz.

Ancak hedefimiz belki de hayat boyu sürecek bir mücadele ile irademizi geliştirmek ve noksanlarımızı tamamlamak olmalıdır.

Bizleri yolumuzdan alıkoyacak, şahsiyetimizi kırılmaya uğratacak engelleri bertaraf etmek mecburiyetindeyiz.

Başka yol ve çare de kalmamıştır.

Sürekli başarmaktan, sürekli bir adım önde olmaktan, haktan, halktan, hakikatten yana duruş göstermekten başka seçeneğimiz asla yoktur.

Unutmayınız ki, birleşip yükselmek, yükselip birleşmekten her zaman daha iyidir.

Kötülüğün sevdiği şey boşluktur.

Boşa düşmeyeceğiz, boşuna mücadele, boşluğa müsaade etmeyeceğiz.

Sözlerime son vermeden önce hepinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum.

İllerinize, ilçelerinize, beldelerinize en halisane selamlarımı götürmenizi diliyorum.

31 Mart seçimlerindeki başarınızdan dolayı hepinizi bir kez daha ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Daha nice başarılara birlikte ulaşmayı Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.