23.04.2010 - TBMM'de 23 Nisan Dolayısıyla Yapmış Oldukları Konuşma.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
TBMM'de 23 Nisan Dolayısıyla Yapmış Oldukları Konuşma.
23 Nisan 2010

 

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Mensubu olmaktan şeref duyduğum ve iftihar ettiğim büyük Türk Milletini ve yüksek heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşlerimi açıklama imkânı bulduğum bu en büyük millet eserinin kurucusu olan muhterem ecdadımıza şükranlarımı arz ediyorum.

Bu güzel ve anlamlı günün armağan edildiği sevgili çocuklarımızı en samimi duygularımla kutluyorum.

Değerli Milletvekilleri,

Bundan tam doksan yıl önce, bir Cuma günü, Ulus’taki eski taş binada başlayan ilk toplantının yıldönümünü bir kez daha saygıyla ve hayranlıkla yad ediyoruz.

O yılların, yokluklar ve sıkıntılarla dolu günlerini Mustafa Kemal’in liderliğiyle aşabilmek için Ankara'ya kadar ulaşmış vatanseverlerin fedakârlıklarını minnetle anıyoruz.

Ne var ki, milli tarihimizin dönüm noktası olan bu günün layıkıyla anlaşılabilmesinin yolunun, yalnızca bu tarihe dayanarak yapacağımız yorumlarla sınırlı kalmaması gerektiği düşüncesindeyim.

Zira Ankara’da açılan Meclis, elbette ki hepimiz için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Ancak, bu başlangıç geride kalan asırlar içinde sayısız sonları barındıran tarihi bir ibret noktasıdır da.

Büyük Millet Meclisi’nin açılışı;

  • Bin yıllık bir vatanı sahiplenebilmenin, savunabilmenin mücadelesini veren Türk milleti için geri çekilmenin son bulmasıdır.
  • Asırlarca hak ve adaletle süren imparatorluk hükümranlığının ardından milletimizin milli bir devlete ulaşarak çare arayışının son bulmasıdır.
  • Yıllarca kısır bir asabiyet içinde birbiriyle mücadele eden ecdadımızın aralarındaki çekişmelerin milli kimlikle buluşarak, ayrışmanın son bulmasıdır.

Bu tarihi gün,

Osmanlı Devletinin hâkimiyet havzalarını birer birer kaybederek, Türk milletinin yaşama alanının Anadolu'ya sıkıştığı, acı ve ıstırapla dolu bir tablo içinde, milletimizin en son ve en etkili hamlesinin de adıdır.

Yıllardır üç kıtada evlatlarını kaybetmiş, sayısız göçlerle büyük acılar çekmiş Türk milleti için, verilecek coğrafya parçasının, dönülecek yurt toprağının ve kaybedilecek insanımızın kalmadığının da milletimiz adına nihai kararıdır.

Vatan evlatlarını, savaş meydanlarından önce Anadolu’da Kongre salonlarında ve Ankara’da ilk Mecliste toplanmaya iten gerçek neden de budur.

Bu itibarla, yüce Meclisin kuruluşunu daha iyi anlamanın yolu, geride kalan yılların tahlilinden geçecektir.

Malumlarınız olacağı üzere, 1910’lu yıllar, toprak ve insan kayıplarının milletimizi yılgınlık ve kaygılara sürüklediği,  ataletin bütün vatan sathına yayıldığı bir dönemin hüzünlü tarihinin hatıralarıdır.

Savaşların, isyanların, göçlerin yaşandığı bu talihsiz dönem,  unutmamak lazımdır ki;

  • Vatan topraklarımızı aralarında pay edebilmek için haritalar üzerinde küresel pazarlıkların yapıldığı,
  • Yalnızca coğrafyalarımızın değil, üzerinde hayat bulmuş beşeriyetin bile sömürgeciler tarafından birbirine ikram edildiği,
  • Bir asırdır cepheden cepheye koşmuş ordumuzun yorulduğu, milletimizin bunaldığı ve devletimizin hırpalandığı;
  • Yılların ihmalinin neden olduğu ağır bir yoksulluğun ve mahrumiyetin bütün milletimizi pençesine aldığı, ve
  •       Bir avuç vatansever aydının dağınık ve bulanık kurtuluş reçeteleri peşinde koştuğu bir devrin gerçekleridir.

Takdir edersiniz ki, bu derece kökten bir diriliş ve doğruluş ihtiyacı için yalnızca bu karanlık tabloya karşı tahammülü kalmamış olanların uyanmış olması yetmezdi.

Bu duyguları derinlerden yaşayanlarla fikir ve eylem birliğine gidilmesi, ortak kaygıyı taşıyanların aynı ülküye yöneltilmesi gerekirdi.

İşte, 23 Nisan 1920’de Ankara’nın Ulus semtinde başlayan sürecin özü ve özeti budur.

Bu özet, birliğin, beraberliğin ve kucaklaşmanın sağlanmasıdır.

Samsun’da ilk adımın, Amasya’daki tamimin, Erzurum ve Sivas kongrelerinin ve nihayet Büyük Millet Meclisi’nin açılışının anlamı burada, bu yüksek buluşma ve kaynaşma arzusunda aranmalıdır.

O gün tam bir şuur ve heyecanla yurdumuzun her yöresinden bir araya gelen vatan evlatlarının yaptıkları;

  • Gerilemeye karşı yeniden yükselişin,
  • Kayıplara karşı, yeniden kazanışın,
  • Atalete karşı yerinden doğruluşun,
  • Parçalanmaya karşı yeniden kuruluşun, dünyaya ilanıdır.

Yüce Meclisin açılışı, umutsuzluk, yoksulluk, yılgınlık içinde ve hareketsiz kalmış millet varlığına olan inancın ifadesi ve çıkış noktası olmuş, Cumhuriyetimizi müjdelemiştir.

23 Nisan 1920 tarihinin ön almasıyla, Türk milletinin Anadolu’da yaptığı bin yıllık yolculuk yeni bir devletle buluşmuş, yeni bir yönetim şekliyle tanışmış ve yeni ufuklar milletimizin önüne açılmıştır.

Bu muhteşem eserin arkasındaki başarının sırları;

  • Milli güçlere ve kanaat önderlerine dayalı kucaklaştırıcı meşruiyet arayışında,
  • Vatan için duyulan kaygıların ve şuurun bir araya getirildiği uzlaşma kültüründe,
  • Türk milletini esas alan milli heyecanın ortaya çıkardığı tam bağımsızlık kararında,
  • Ülkemizde iştahları tükenmemiş küresel güçleri defetmek için lazım olan kahramanlıkta ve en önemlisi,
  • Birbirine yabancılaşma eğilimine girmiş ve kabuğuna çekilmiş bir toplumda milli kimliği yeniden yükseltmek için duyulan heyecanda aranmalıdır.

Onlar, kimlikleri kaşıyıp toplumu parçalara ayırmamışlardır.

Onlar, farklılıkları körükleyip milleti zayıflatmamışlardır.

Onlar, albayrağın etrafında toplanıp, milli kimliği savunmuşlar,

  • Ayrılmayı değil buluşmayı,
  • Farklılaşmayı değil bütünleşmeyi,
  • Dağılmayı değil kucaklaşmayı tercih etmişlerdir.

Ders almak isteyenler için, bu büyük eserin yegane başarı sırrı budur.

Muhterem Milletvekilleri,

Güçlü ve yükselen bir devletin varlığının ve devamının, dağınık, çözülmüş, ayrışmış bir milletin içinden çıkartılması insanlığın tabiatına aykırıdır ve örneği yoktur.

Zaten bu yapıya millet demek de mümkün değildir.

Kısır bir asabiyetin pençesine düşmüş ve sürekli birbiriyle didişen parçalı bir yapının nasıl bir zafiyet doğurduğunu görmek için başka yerlere bakmaya da gerek yoktur.

Anadolu’ya geldiğimiz asırlar veya Anadolu’da tutunmak için savaştığımız yıllar arasındaki benzerlikler, bugün de yapmamız gerekenleri hepimize göstermektedir.

Tam yedi asır önce, Söğüt’te 400 çadırlık bir Türkmen beyliğinden bir Cihan İmparatorluğunu çıkartan kudretle, geçen yüzyılda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına kadar varan süreçteki dinamikler birbirleriyle aynıdır.

Her iki tarihi olayda da, ayrılıklar buluşmaya çevrilmiş, farklılıklar birleşmeye dönüştürülmüş, bir arada yaşama ülküsü bizi altı asır kaynaştıran yönetim iradesi olmuştur.

Bu milleti, üç kıtaya hükümran yapan beşeri birleşme imparatorluğun son asrında nifakla, ırkçılıkla, ayrımcılıkla zayıflayınca nasıl bir dağılmanın ve yıkılışın yaşandığı bilinen tarihin gerçeğidir.

Devletimizin kazanımlarını sekteyle uğratacak, milletimizin kaynaşmasını geriye döndürecek gelişmelerin görüldüğü bu günlerde, ilk Meclisin ve Cumhuriyetin kurucu ruhunun anlamı hepimiz için daha da önem kazanmıştır.

Tarihten ibret alınarak, gidişata bir son verilemez ise, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, ülkemiz çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına ve ardından ise çözülmeye doğru hızla sürüklenmektedir.

Tarihin tekerrür etmemesi şarttır ve bunun için, geçmiş doğru okunmalı ve mutlaka doğru anlamlandırılmalıdır.

Zira 23 Nisan 1920; zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun dirilişidir. Türk milletinin tarih sahnesinde yeniden doğruluşudur.

Teslimiyetçiliğe karşı bağımsızlığın, tavizlere karşı dik duruşun, kimliksizliğe karşı milli kimliğin ve dağınık yönetimlere karşı milli devletin doğuşunun müjdesidir.

Ve bu müjde yeni bir nesli ve yeni bir dönemi temsil eden pırıl pırıl çocuklarımıza ithaf edilmiştir.

İnancım odur ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bugünkü üyeleri, Türk milletinin tarihi gerçeklerine nüfuz edecek ve kurucu ruhun ve şartların anlamına ve nesillerimize mutlaka sahip çıkacaklardır.

Bu vesile ile aziz milletimizin, sevgili çocuklarımızın ve dünyadaki bütün çocukların bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Barış, huzur ve kardeşlik diliyorum.

Bu çok anlamlı günün 90. yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi ve bugün hayatta olmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin muhterem mensuplarını şükranla, minnetle ve rahmetle bir kez daha anıyorum.