20.05.2006 - Samsun- "Tarih Yeniden Yazılacak" Mitingine Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
"Tarih Yeniden Yazılacak" Mitinginde
Yapmış Oldukları Konuşma

20 Mayıs 2006

 

Dostluk ve kardeşlikle geçen asırların kaynaştırdığı Büyük Türk Milleti.

Tarihi yeniden yazmak için Samsun'da seferber olan Milliyetçi Hareket Partililer,

Tek vatan, tek bayrak, tek millet ülküsünün yılmaz savunucuları ülküdaşlarım,

Milletimizin yeniden yükselişini haykırmak amacıyla işlerinden, kazançlarından fedakârlık yaparak bu heyecana katılan vatansever Karadenizliler.

87 yıl önce Atatürk'ün önderliğinde Cumhuriyetimizi müjdeleyen kahraman Samsunlular,

Basınımızın ve Televizyonlarımızın değerli temsilcileri,

Bayrağımızı yükseltmek için bu meydana gelerek yaptığınız fedakârlık, teveccüh ve katkı nedeniyle hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Onurlu ve mutlu bir geleceği işaret eden bu coşkuyu bizlere gösterdiği için Cenab-ı Allah'a şükrediyorum.

Buraya bu heyecana omuz vermek için yalnızca Samsun'dan katılanları değil, Ordu'dan, Trabzon'dan, Rize'den, Artvin'den, Sinop'tan, Zonguldak'tan, Çorum'dan, Amasya'dan ve Türkiye'nin her yöresinden illerini temsilen gelen kardeşlerimi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

87 YIL ÖNCESİNE GERİ DÖNDÜK

AKP hükümetinin adım adım tırmandırdığı gerilimin neticesi olarak, hafta içinde Danıştay'a yönelik yapılan hain saldırı hepimizi derinden yaralamıştır.

Bu nedenle, bundan 87 yıl önce, Samsun'da Türk milletinin geleceğine damgasını vuran tarihin yıl dönümünü maalesef buruk bir şekilde kutluyoruz.

Bu tarih, aynı zamanda devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de doğumunun 125. yılıdır. Bu nedenle bu günün ayrı bir önemi vardır.

19 Mayıs 1919, Türk milletinin kendisine biçilmiş kefeni yırtarak tarihi yeniden yazdığı bir dönemin başlangıcı olmuştur.

Samsun'da başlayan Milli Mücadele süreci, millet sevgisinin, aklın ve en önemlisi sabrın sınandığı milliyetçiliğin yol haritasıdır.

Ancak ne üzücüdür ki, ülkemiz tam 87 yıl sonra teslimiyetçi bir iktidar tarafından başladığı noktaya geri döndürülmüştür.

Bugün, karşımızdaki koşullar, 1919 tarihindeki küresel dayatmalarla ve yaşadığımız milli buhranla benzerlikler göstermektedir.

Milletimiz Lozan öncesine döndürülmek istenmekte, Sevr şartları birer birer önümüze getirilmektedir.

Büyük kahramanlık, kararlılık ve fedakârlık gösteren ecdadımız tarafından miras bırakılan;

  • Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bağımsızlığımız,
  • Bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz,
  • 87 yıl boyunca alın terimizle oluşturduğumuz milli varlıklarımız,
  • Birlikte yaşanan binlerce yılın ürünü olan milli kültürümüz,
  • Hoşgörü ile oluşmuş manevi değerlerimiz, inançlarımız,
  • Milli dayanışmanın temeli olan huzur ve asayişimiz, çok büyük tehdit ve tehlike altındadır.

Millet ve devletçe içinde bulunduğumuz durum maalesef budur.

Bu vahim durumun sorumlusu, iktidarı bırakıp kaçmaya hazırlanan AKP hükümetidir."

AKP TEHLİKELİ BİR OYUN OYNAMAKTADIR

Hepinizin bildiği gibi, küresel güçlerin bir fırsat olarak gördüğü AKP, üç buçuk yıl önce tek başına iktidar sayısına ulaşarak yönetime gelmiştir.

AKP, milletimiz için talihsizlik olan siyasi hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.

Bu dönem içinde AKP zihniyetinin politikası,

Dışarıda taviz, teslimiyet, tutarsızlık ve ilkesizlik,

İçerde ise yalan, talan, istismar ve kayırma olmuştur.

AKP, Türkiye'yi oyalamaya devam etmektedir.

Uluslararası ilişkilerde ver-kurtul,

İç işlerimizde sat-kurtul,

Sokaklarda kap-kaç,

Konutlarda vur-kaç, anlayışı hükümetin parolası olmuştur.

AKP, her alanda hezimet halini alan bu tarihi başarısızlığına paravan yapmak için sıkıştığı yerde erbabı olduğu istismar ve takiyeye başvurmaktadır.

Dini inançlarımızı, gerginlik politikasının malzemesi yaparak kendisindeki çürümeyi milli bünyemize bulaştırmaya çalışmaktadır.

AKP, milletin hassas değerleri ile oynayarak, devletin temel kurumları ile çatışarak çıkmaz bir siyaset yolunu seçmiştir. AKP tehlikeli bir oyun oynamaktadır.

AKP SEÇİME GİTMEZSE SONU SİYASİ ÖTENAZİ OLACAKTIR

Sayın Başbakan'a sesleniyorum:

Sizin ve partinizin izlediği yol tehlikelerle doludur. Dikkat ediniz.

Milletimiz size, devletimizi ve değerlerimizi daha fazla tahrip ve istismar fırsatı vermeyecektir.

Bir an önce seçime gitmeniz sizin ve partiniz için bir fırsat olacaktır. Biliniz ki aksi yöndeki gelişmeler siyasi ötenazi yapmanıza kadar gidecektir.

DANIŞTAY OLAYI AKP'NİN TIRMANDIRDIĞI GERİLİMİN SONUCUDUR

Danıştay mensuplarına yönelik saldırı sizin ve partinizin anayasal laiklik çizgisini zedeleme uğruna aşama aşama yükselttiği gerilimin bir terörist tarafından silahla yorumlanmasıdır.

Tırmandırdığınız tehlikeli gidişin son noktasıdır.

Bu olayın faili bundan öncekiler gibi meçhul değildir. Katil yakalanmış, silahı ve aracı ele geçirilmiş, adresi tespit edilmiştir.

Hükümetin tüm imkânları elinizdedir. Olaya ilişkin tüm gerçekleri bir an önce ortaya çıkarın ve adalete teslim edin.

Milletimiz bunu sizden beklemektedir.

AKP'NİN "TÜRKİYEYİ PAZARLIYORUM" ANLAYIŞI

Sayın Başbakan, üç yıldan fazla süredir ülkemize verdiğiniz, halkımıza kazandırdığınız, inançlı insanlarımıza sağladığınız hiçbir katkınız, hiçbir faydanız yoktur.

 "Bizden üç yıl bir şey beklemeyin" diyerek süre isteyen hükümetinizin üç buçuk yılsonunda, milletimize reva gördüğü sonuç şöyledir:

  • "Türkiye'yi pazarlıyorum" anlayışı ile seksen yıllık milli servetimiz yabancılara haraç mezat satılmaktadır.
  • "Babalar gibi satmayı" iftiharla söyleyen bu zihniyet milli sanayimizi ve sermayemizi tükenme noktasına getirmiştir.
  • Korunma ve adil rekabet isteyen işverenler "beceriksiz" olmakla suçlanmakta, yabancıların önüne yem olarak atılmaktadır
  • Başbakanın eşine hediye edilen gerdanlık konusu henüz tazeliğini korurken, bu kez de bazı bakanlar armağan edilen değerli taylarla geleneği sürdürmüşlerdir
  • Partizanlık, kimsesiz çocuklarımızın barındığı kurumlara kadar uzanmıştır.
  • Yolsuzluklar artmış, partililere ve yandaşlara menfaat ve çıkar sağlama devam etmiştir.
  • Kayırmacılığın yeni simgesi Ali Dibo adı AKP ve Sayın Başbakan ile birlikte anılmaya başlanmıştır.
  • Zenginleştik iddialarının aksine halkımız aç, yoksul ve umutsuzdur. AKP çare olarak "zeytini birkaç lokmada yemeyi" önermektedir.
  • İşsizlik çığ gibi büyümektedir. Hükümet iş isteyenlere "senin oğlun da işsiz kalsın" diyerek hakaret etmektedir.
  • Çiftçimizin durumu daha da vahimdir. Milyonlarcası perişandır. Çare için sığındığı Valilik kapılarından polis nezaretinde uzaklaştırılmaktadır.
  • Köylülerimiz, itilmiş, horlanmış bir şekilde açlığa mahkûm edilmiştir. Avrupa'ya verilen sözler uğruna göçe ve yok olmaya zorlanmaktadır.
  • Hak arayan ve sızlananlar ise "artislik yapmakla" suçlanmakta ve "Ananı da al git" denilerek hakaret maruz kalmaktadır.
  • Samsun'da ve Karadeniz'de de çiftçinin durumu içler acısıdır. Gübre, tohum, mazot pahalanmakta, çiftçi zarar etmektedir..
  • Dünya fındık piyasasının %70'ni karşılayan Karadeniz'in mahsulünü ucuza kapatan fırsatçı danışmanlar, Başbakanlarını yurt dışında pazarlayabilmek için cömert davranmaktadırlar.
  • Mısırın durumu da fındıktan, tütünden, pirinçten farklı değildir.

KENDİ ÇOCUKLARINI BIRAK DA ÇİFTÇİLERE CEVAP VER

Hükümet iç talebi karşılama için üretimi artıracak tedbirleri alacak yerde ucuza dışarıdan mısır getirmeyi tercih etmektedir. Hatta Maliye Bakanının çocukları mısırda ithalatı kolaylaştırmak için kişiye özel vergi indirimi bile sağlamışlardır. İşin arkasındaki kurnazlık budur.

Kendi çocukları için "ne yiyecek bu çocuklar" diyerek suistimale kılıf arayan Maliye Bakanına ben de buradan sizler adına soruyorum:

Senin çocukların, bakanlık imkânlarını kullanarak aç kalmazlar, merak etme. Ser asıl Karadeniz çiftçisine bak.

Bu çiftçiler ne yiyecek, sayın bakan?

Pirinç, Mısır, Tütün, Fındık, Ayçiçeği üreticileri ne yiyecek, ne içecek? Ailelerini, çocuklarını nasıl geçindirecekler?

Sen kendi çocuklarını bırak da Samsun'lu çiftçilere cevap ver.

AKP iktidarının yol açtığı mağduriyet elbette çiftçilerle sınırlı kalmamıştır.;

  • Hükümete bel bağlayan esnafımız siftah etmeden dükkânını kapatmaktadır. Çaresizdir, eziktir, yalnızdır.
  • Gelirini tamamen devlete ve çalıştığı kurumlara bağlayan işçimiz, memurumuz, boş vaadlerle yıllardır uyutulmaktadır.
  • AKP'nin açlığa mahkûm ettiği halkımızın yaşadığı buhranlar, aile hayatımızı da etkilemiştir.
  • Evinden kaçan çocukların sayısı ve aile içi şiddet, Türk aile yapısını sarsacak boyutlara ulaşmıştır.
  • Nüfusumuzun onda biri, servetimizin üçte birini ele geçirmiş, adaletsiz bir dağılımla 18 milyon insanımız açlıkla karşı karşıya bırakılmıştır.
  • Artan cari açık ve dış borç Türkiye'yi krize, AKP'yi ise taviz ve teslimiyete sürüklemektedir.
  • Avrupa'ya uyum adı altında çıkarılan yasalarla devlet kudreti zayıflatılmış, suça imkân sağlanmıştır.
  • Asayişsizlik artmıştır. Yüksek yargı makamları bile görevleri başında saldırılara uğramaktadır.
  • Suçlular kol gezmekte, lüks otellerde düğünler yaparak hükümetle alay etmektedirler.
  • Hükümet "Herkesin başına polis dikemeyiz" diyerek suçlulara göz kırpmıştır. Polis ve jandarma çaresizdir.
  • Başıbozukluk ilköğretim okullarımıza kadar uzanmıştır. Ellerinde kitap olması gereken çocuklarımız "olayları büyütmeyin" diyen zihniyetin ihmali ile şiddetin içine sürüklenmektedir.
  • Geleceğimizin teminatı gençlerimiz, eğitimsiz, umutsuz bir halde işsizliğe ve belirsizliğe mahkûm edilmişlerdir.
  • Kıyılarımız, koylarımız turizm adına fütursuzca yağmalanmakta, çevreyi korumakla görevli bakanlarımız ancak arazide zehirli varil saymaktadır.
  • Sınır boylarımız bile mayından temizlenmek uğruna yabancıların kullanımına açılmaktadır.

SAĞIR VE DİLSİZ İKTİDARDAN KURTULMA VAKTİ GELMİŞTİR

Şimdi sizlere soruyorum:

Elinizi vicdanınıza koyunuz ve cevap veriniz:

AKP hükümetinin üç buçuk yıllık icraatında;

Yokluk ortadan kalkmış mıdır? Hayır

Yoksulluk ortadan kalkmış mıdır? Hayır

Yolsuzluk ortadan kalkmış mıdır? Hayır

Elbette hayır.

Sayın Başbakan bu sese kulak verin.

Samsun'daki bu haykırışı dinleyin.

Gerçek durum budur.

O halde Sayın Başbakan, pembe tablolar çizerek kendisini aldatmaktadır.

O halde AKP zihniyeti, kokuşmuş iktidarını kendisi için sürdürmektedir.

Bu nedenle, sağır ve dilsiz olan bu iktidardan kurtulmanın vakti gelmiştir.

Çok yakında AKP sandığa gömülecek ve iktidara koşan milliyetçiler devasa boyutlara ulaşan iç ve dış tahribatı onarmaya başlayacaklardır.

MHP'NİN TEK BAŞINA İKTİDARINDA TÜM SORUNLAR ÇÖZÜLECEKTİR

Vereceğiniz destek ile tek başına iktidara gelecek Milliyetçi Hareket Partisi, sosyal ve ekonomik tüm sorunları çözmeye muktedirdir.

Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

AKP ONURLU DURUŞ VE MİLLİ GURURDAN HABERSİZ

Ancak AKP zihniyetinin, milli birlik ve bütünlüğümüz konusunda ve uluslar arası ilişkilerde yaptığı tahribat giderek büyümektedir.

Üzülerek söylemek gerekirse, uluslararası ilişkilerdeki durumumuz, içteki çürümüş siyasetten daha da vahim hale gelmiştir.

AKP hükümetini, fırsat bilen güçler her gün yeni bir dayatmayı hükümetin hanesine ilave etmektedirler.

Onurlu duruş ve milli gururdan habersiz AKP zihniyeti ise Avrupa Birliği teslim sürecinde;

  • Türkiye'nin haysiyetiyle oynanmasına;
  • Milli değerlerimizin rencide edilmesine,
  • Türk tarihinin karalanmasına,
  • Milli çıkarlarımızın pazarlık konusu yapılmasına açıkça göz yummuştur.

Kıbrıs'ta Türklerden esirgediği yakınlığı Rumlardan esirgemeyen Sayın Başbakanın Kıbrıs politikası iflas etmiştir. Kıbrıs Türklüğü Rum'un insafsızlığına terk edilmiştir.

Ermeniler, Sayın Başbakan'ın merakı olan "Tarihle yüzleşme" adına cesaretlendirilmiştir. Sözde Ermeni soykırımı artık her dış münasebette diplomatik ön koşul haline gelmiştir.

AKP'nin sözde dostları olan ülkeler tarafından "Ermenileri katletmedik" demenin bile suç haline geldiği bir dayatma çevremizi kuşatmaktadır.

Batı Trakya'daki Türk varlığı yok sayılmış, Balkanlardaki Türk kimliğinin inkârına destek çıkılmıştır.

Türkiye ve Türk milleti için hayati önemi haiz Irak'ta ise AKP;

  • Türkmenlerin ezilip horlanmasına,
  • Sözde kırmızı çizgilerin paspas olmasına,
  • Kerkük'ün nüfus yapısının değişmesine,
  • Türkmen kardeşlerimizin Irak'tan dışlanmasına göz yummuştur, izin vermiştir.

Hükümet, küresel güçlerin taşeronluğuna soyunmuş ancak bunu da eline yüzüne bulaştırmıştır.

AKP KENDİ KULLANIM KILAVUZUNU HAZIRLAMAKTADIR

Sayın Başbakan, danışmanı tarafından kendisi için sarf edilen "Kullanın onu, deliğe çekmeyin" çağrısını partisine de, şahsına da layık ve müstahak görebilir.

Ancak bu rezaleti, tarihi şerefli olaylar ve onurlu devlet adamları ile dolu Türk milleti ve Başbakanlık makamı asla hak etmemiştir.

Son olarak Amerika ile mutabık kalınan içi boş "Ortak Stratejik Vizyon Belgesi" ile hükümet, yabancılara taahhüt ettiği kendi "Kullanım Kılavuzu"nu hazırlamaktadır.

Sıra, yapacağı hizmete ve sadakate göre, hükümetin "garanti belgesine" gelmiştir.

"Başardık, zafer elde ettik, itibar kazandık" çığlıkları altında Türkiye'nin önüne konan açmaz maalesef budur.

AKP zihniyeti Kıbrıs'ta, Irak'ta, Avrupa'da ve Amerika'da teslim olmuştur.

Ancak tahribat ve teslimiyet bununla da kalmamaktadır.

AKP TERÖRLE MÜCADELE YERİNE TERÖRİSTLE MÜZAKERE YAPMAKTADIR

AKP ile birlikte milli varlıklarımız sorgulanmaya, temel değerlerimiz de tahrip edilmeye başlanmıştır. Esas tehlike buradadır.

Artık her ortamda ve sakınmadan dile getirdiği gibi Sayın Başbakan;

  • "Türkiyelilik" adı ile Türk milletinin bin yıllık kardeşliğini tartışmaya açmıştır.
  • "Demokratik Cumhuriyet" önerisi ile İmralı canisinin sözcülüğünü yapmıştır.
  • "Kürt sorunu" tanımı ile bölücü hevesleri okşamıştır.
  • "Mozaik, alt kimlik, etnisite" gibi kavramlarla ayrışmanın önünü açmıştır.

Bu hezeyanlar, Türk Milletini bölmeye, Türk milletinden ayrı bir yeni millet oluşturmaya zemin hazırlamaktadır.

Hükümet ve AKP, yöntem olarak terörle mücadele yerine teröristle müzakereyi seçmiştir.

Bu, AKP'nin teslimiyetçi kılavuzlarının girdiği çıkmaz sokaktır.

Bu çıkmaz sokağa açılan yol haritasında ise şöyledir:

  • Terör propagandası özgürlük bahanesi ile suç olmaktan çıkarılmıştır.
  • "Topluma kazandırma yasası" adı ile teröristler affedilmiştir.
  • TRT vasıtasıyla yerel dillerin yayınlanması sağlanmıştır.
  • Sözde ateşkes için terör örgütü ile pazarlıklar yapılmıştır.
  • Mahkûm olmuş eski milletvekilleri affedilmiş ve konutlarda ağırlanarak sözde iade-i itibarları sağlanmıştır.
  • İdam cezası teröristbaşını da kapsayacak şekilde kaldırılmıştır.
  • Teröre karşı mücadele eden güçler etkisizleştirilmiştir.
  • "Ucu nereye dayanırsa dayansın denilerek" terörle mücadele kahramanlıkları eleştirilmiş, terörizm meşrulaştırılmıştır.
  • Bazı Belediye Başkanlarının bir eyalet valisi gibi tüm bölgenin sorunlarının temsilcisi olmalarına seyirci kalınmıştır.
  • Avrupa'da ve Türkiye'de "Kürt sorunu" adı altında uluslar arası konferanslar verilmesine yeşil ışık yakılmıştır.
  • Terörü azdıran AKP zihniyeti, Irak'a elçiler göndererek PKK ile uzlaşma imkânı da aramıştır. Ancak bir bakanın itiraf ettiği gibi teröristler "uzatılan eli ısırmış" ve yeni tavizler talep etmişlerdir.
  • Ve nihayet aradıkları mesaj Başbakandan gelmiştir. Sayın Başbakan "silahı bırakıp masaya gelin" çağrısı ile teröristi siyasete muhatap etmiştir.
  • Sonunda, AKP Terörle Mücadele yasasına sıkıştırılan bir cümle ile İmralı Canisi'ni zindandan kurtaracak son jestini de yapmıştır.

Başbakan, terörizmle sözde mücadele ederken "tavşana kaç, tazıya tut" mesajını vermektedir.

Ordunun, Polisin, Jandarmanın bir yıldır beklediği Terörle Mücadele Yasası hâlâ çıkmamıştır.

"Özgürlüklerden katiyen vazgeçmeyeceğiz." açıklamaları ile hükümetin bu yasayı çıkarmaya da niyeti yoktur.

  • Başbakanın anlayışına göre:
  • Terörü İmralı'dan yönetmek,
  • Diyarbakır'dan desteklemek,
  • Bayrağı çiğnemek demokratik bir hak,
  • Samsun'da, al bayrağı yerden kaldıran coşkunun adı tahrik,
  • "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" haykırışları kışkırtmadır.

Bu durum, milliyetçiler ve ülkücüler için asla kabul edilemeyecek bir hezeyandır.

Bu durum, kanları ve canlarıyla vatanı kurtaran kahramanlara karşı bir ihanettir.

Kısaca, AKP ile beraber;

  • Türkiyemiz kuşatılmaktadır.
  • Milletimiz yargılanmaktadır.
  • Üniter yapı sarsılmaktadır.
  • Değerlerimiz tartışılmaktadır.
  • Tarihimiz sorgulanmaktadır
  • Beraberliğimiz parçalanmaktadır.
  • Vatanımız içeriden çökertilmek istenmektedir.

ÇÖZÜM MİLLİYETÇİLERİN TEK BAŞINA İKTİDARINDADIR

Bu çözülmeyi önlemenin tek yolu milliyetçiliğin tek başına iktidarından geçmektedir.

Fakat ne üzücüdür ki, en çok ihtiyaç olduğu anda milliyetçiler iktidarda olamamıştır.

Kasıtlı ve maksatlı bir senaryo ile milletimizin kararı yönlendirilmiştir. MHP'nin iktidar olması engellenmiş, teslimiyetçi kadroların önü açılmıştır.

Bu iktidarla küresel güçlerin, ülkemize ve bölgemize yönelik emellerini uygulama fırsatı verilmiştir.

Türkiye, daha fazla sarsılmadan, zedelenmeden bir an önce AKP iktidarından kurtulmalıdır.

İçte ve dışta çember daralmaktadır. Kaybedilecek vakit yoktur.

Aziz milletimiz, aldatma ile geçen üç yılın sonunda gerçeklerin farkına varmaya başlamıştır.

ADRES MİLLİYETÇİ HAREKETTİR

Türkiye'nin her yanından yükselen milli ruh kendisine mecra aramaktadır.

Milli mücadele ruhu yeniden canlanmıştır. Milliyetçilik yükselmektedir.

Buradan Milli Mücadele döneminin özlemi ve kavramları ile yola çıkanlara da sesleniyorum:

Kendinize için başka adres aramanıza gerek yoktur. Adres Milliyetçi Hareket Partisi'dir.

Çünkü Milli Mücadele'yi yapanlar Türk milliyetçileridir. Bu fikrin adı ise Milliyetçi Harekettir.

Milliyetçi Hareket, milletimizin en buhranlı anlarında bir güneş gibi doğarak devletimizi kurmasını bilmiştir.

Milliyetçi Hareket, benzer bunalımları yaşadığımız günümüzde de devletine, milletine, toprağına sahip çıkmakla yükümlüdür.

Burada, Samsun'dan, huzurunuzda dosta ve düşmana tekrar ilan ediyorum ki,

  • Verilecek toprağımız,
  • Terk edilecek ilimiz,
  • Çizilecek sınırımız,
  • Vazgeçilecek insanımız yoktur.

AKP'DEN KURUTLMAK DEMEK TÜRKİYE'NİN KURTULUŞUDUR

Buraya kadar anlattıklarımız, söylemek istediklerimiz 3,5 yılı aşkın bir süredir ülke yönetiminde bulunan AKP yönetiminin bazı uyumsuz çatışmacı ve gerilim stratejisine dayalı politikalarından kalan izlerdir. Bugünkü AKP yönetimi ülkemizde çok büyük bir tahribat açmıştır. Bu tahribatın önlenmesi gerekir.

Hangi partiden olursak olalım bu ülkede yaşayan vatansever, milliyetçi kim var ise herkese sesleniyorum. AKP'den kurtulmak Türkiye'nin kurtuluşu demektir.

SEVR HORTLUYOR, LOZAN DELİNİYOR

AKP'nin gerek AB'ye uyum yasalarında, gerekse sahip olmuş olduğu zihniyette Türkiye üzerindeki oyunları birer fotoğraf karesi olarak bir çerçevenin içerisine yerleştirir sonrada üç adım geriye doğru çekilir, bu çerçevede oluşan tablo neyi ifade ediyor diye sorduğumuzda açıkça altına, Sevr hortluyor, Lozan deliniyor diye yazabilirsiniz.

19 MAYIS RUHUYLA TARİH YENİDEN YAZILACAK

Onun için bu iktidarın devam etmesi halinde Lozan delindiği gibi Türkiye bir bölünmeyle, parçalanmayla karşı karşıya kalınacak bir Sevr anlaşmasıyla muhatap kılınmak istenebilir. İşte onun için diyorum AKP'den kurtulmak Türkiye'nin kurtuluşu demektir.

Türkiye'nin kurtuluşunu Samsun'da başlatan ruh 87 yıl sonra yine Samsun'da size sesleniyor: Tarih Yeniden Yazılacak.

Türkiye'nin bağımsızlığına, Türkiye'nin üniter yapısına, Türkiye'nin milli devlet anlayışına, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne el uzatılmasına asla müsaade edilmeyecektir.

Çünkü 19 Mayıs ruhu şu an Samsun'da yeniden şahlanmaktadır.

Onun için, Samsun'daki Milliyetçi Hareketin gür sesi 19 Mayıs ruhunun yeniden dirilişinin ifadesidir. Tüm emperyal güçlere, küresel güçlere yeni bir cevabın adıdır.

ALTERNATİF TEKTİR, O DA MİLLİYETÇİ HAREKETTİR

AKP iktidarından kurtulmak istiyorsak herkesin kafasında bu istek olmakla beraber bir soru işareti de yatmaktadır. AKP'den kurtulmayı düşünüyorum ama yerine kim gelsin? İşte, cevabı Samsun'da veriyorum. AKP'nin alternatifi, tektir, oda Milliyetçi Harekettir.

MİLLİYETÇİ HAREKET MERKEZİN KENDİSİDİR

Daha önceki mitinglerimizde de ifade ettim. Milliyetçi Hareket Partisi milletimizin özdeğerlerini program haline getirmiş olan ve milletin ta kendisi olduğu iddiasını taşıyan bir siyasi partidir. Milli ve manevi değerlerimizin toplandığı toplumsal merkezin siyasal izdüşümüdür. Dolayısıyla, Türkiye'de birileri ben merkezin sağındayım, diğerleri ben merkezin solundayım diyorlarsa onlara şunu sormak lazım. Siz kendinizi merkezin sağına ve merkezin soluna göre tarif ediyorsunuz. Peki, merkez neresidir diye düşünüyor musunuz? İşte o cevabı burdan veriyorum, merkez Milliyetçi Harekettir.

60. HÜKÜMET MİLLİYETÇİ HAREKET

Samsundaki Dava Arkadaşlarım, Hanımefendiler, Beyefendiler, merkezin ta kendisi sizsiniz. Milletimizin merkezi sizsiniz. Onun için sol kolunuzu açın merkezinde solunda ne kadar varsa onu kucaklayın, sağ kolunuzu açın ne kadar merkezin sağında varsa onu kucaklayın, Sevr'e karşı, emperyal güçlere karşı, yürütülen oyunlara karşı milletin tekrar şahlanışını Milliyetçi Harekette gerçekleştirin.

Öyleyse, 19 Mayıs'tan sonra Türkiye'nin her tarafında AKP'nin alternatifi tektir, o da Milliyetçi Harekettir diyeceğiz. AKP'nin alternatifi tekdir, o da Milliyetçi Harekettir. Öyleyse 59. AKP Hükümeti gidecek, 60. Hükümet Milliyetçi Hareket olacaktır.

Şimdi, Milliyetçi Hareket'in bu kutlu yürüyüşünden ürkenler var, Milliyetçi Hareket'in önünü kesmek isteyenler var, Milliyetçi Hareket'i iktidardan uzaklaştırmak hevesinde olanlar var, oyun içinde oyun oynayanlar var ama yüksek bir zekâ, sabır, kabiliyet ve tecrübeyle Milliyetçi Hareket her türlü oyunu bozacak, Allah'ın izniyle 60. Hükümet Milliyetçi Hareket olacaktır.

ÜLKÜCÜLER SOKAKTA DEĞİL İKTİDARDA OLACAKTIR

Bu ülkeyi istikrarsızlaştırmak isteyenler var, bu ülkeyi etnik tuzağa çekmek isteyenler var, bu ülkede inananlar inanmayanlar, dindarlar dindar olmayanlar ayrımıyla cephelere bölmek isteyenler var, bu ülkeyi anti-laik laik gibi bir ikilemle germeye çalışanlar var.

Bütün bunlar yapılırken öbür taraftan da Türkiye kuşatılmaktadır. Milli değerlerimiz tahrip edilmektedir. Asayişsizlik, açlık, adaletsizlik yaygınlaşmaktadır. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de ve Büyükşehirlere doğru yaygınlaşan bir asayişsizlik başını almış gidiyor, işsizlikten, yoksulluktan kıvranan gençlerimiz yasadışı eylemlere davet ediliyor, kapkaçlar artıyor, şahsa ve mala yönelik saldırılar yoğunlaşıyor. Bu ülkede yaşamanın, bu ülkede iş yapmanın, bu ülkede ailesiyle bir Pazar günü gezmenin sıkıntılı olduğu bir döneme doğru gidiliyor. İşte bütün bunlara artık son verilmeli. Bunlar birer işarettir. İşsizliğin yaygınlaşması, genç işsizliğin sürekli artması, her evde patlamaya hazır bir sosyal dinamittir. İşsizliğin, yoksulluğun, adaletsizliğin yaygınlaşması her sokak başında bir çetenin doğması demektir. Bütün bunları dikkate alarak, Türkiye'de istikrarı, demokrasiyi, huzuru, barışı, ahlakı ve adaleti yeniden düzenleyecek kararlı, korkusuz bir iktidara ihtiyaç vardır. Onun için bunlardan kurtulmanın yolunu bulmalıyız.

BÖLÜCÜ TERÖRLE MÜCADELEDE KARARLI, ACIMASIZ VE AMANSIZ OLMALIYIZ

İşte buradan bütün Türkiye'ye sesleniyorum: bölücü terörle mücadelede kararlı, acımasız ve amansız olmalıyız. Ancak, bölücü terörle mücadele yapalım derken, bu ülkede yaşayan, farklı anlayışlarda, dillerde olduğu iddiasını taşımış olsalar dahi 934 yıldır kardeşimiz olan Kürtçe konuşan kardeşlerimizle bölücü terörü ayırmalıyız. Bölücü terörün kökünü kazırken, herkesi kardeşçe kucaklamalıyız.

Onun için, istikrarsızlaşan bir Türkiye'yi bir etnik çatışmaya götürmemeliyiz. Hele hele böyle bir etnik çatışmanın bir tarafına, şu güzide topluluğu, iktidarı hak etmiş, iktidar olmaya layık ülkücü, Milliyetçi Hareket'in mensuplarını etnik çatışmanın karşısı olarak bir etnisite oluşturur gibi gösterip kavganın içerisine sokmaya da kimse heveslenmesin. Samsun'da da böyledir, Karadeniz'de de böyledir, Türkiye'de de böyledir. Kimse heveslenmesin, ülkücüler sokaklarda değil Allahın izniyle iktidarda olacaklardır. 

MİLLİYETÇİ HAREKETLE TARİH YENİDEN YAZILACAK

Onun için değerli dava arkadaşlarım, iktidar vakti gelmiştir. İktidar vaktinin başlangıcı 1919 ruhuyla Milliyetçi Hareket olarak tekrar Samsun'dan başlıyor ve tarih yeniden yazılacaktır diyoruz.

Bunun anlamı; 83 yıl önce 1919 milli mücadelesiyle başarıya ulaşarak bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Bu devlete sahip çıkmaktır, yaşatmaktır, ebed müddet kılmaktır. Parçalanmasını, bölünmesini, kardeş kavgasını ortadan kaldırmak anlamı taşır. Onun için 87 yıl önce Milliyetçi Hareket ismiyle, o ruhla verilen mücadeleyi şimdi yeniden veriyor ve Türkiye'yi ebed müddet kılmak istiyoruz.

Onun için, iktidar vakti gelmiştir ve o gün bugünden başlamaktadır.

Onun için bu mitingimizin Milliyetçi Hareket Partisi'ne Türkiye'ye, Türk milletine ve İslam Alemine hayırlı, uğurlu olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Bu güzel mitingi tertipleyen Samsun il teşkilatımıza ve onlara katkı sağlayan siz değerli Karadenizlilere teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Ve artık söylüyorum ki, Milliyetçi Hareket'in iktidar yürüyüşü başlamış AKP'nin ensesinde Bozkurt'un nefesi dolaşmaktadır.

Onun için, Milliyetçi Hareket'in kutlu iktidar yürüyüşü hayırlı uğurlu olsun. 60. Hükümet Milliyetçi Hareket. Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.

Cenab-ı Allah'a emanet olun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı