17.05.2006 - Sözde Ermeni Soykırımı İddiları Konusunda Yaşanan Son Gelişmler Hakkında Yaptıkları Yazılı Basın Açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

 

Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin
Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları Konusunda
Yaşanan Son Gelişmeler Hakkında Yaptıkları Yazılı Basın Açıklaması

17 Mayıs 2006

 

Türkiye’nin şereflerle dolu tarihini mahkûm etmeyi amaçlayan faaliyetlerin son dönemde yeni boyutlar kazandığı esefle görülmektedir. Türkiye’nin etrafındaki husumet çemberi giderek daralmaktadır.

Dost saydığımız ülkelerin Parlamentolarının ardı ardına Türkiye’nin tarihini karalayan uydurma Ermeni soykırımı kararları almalarından sonra, şimdi de sözde soykırımın reddini suç sayan ve bunu cezai yaptırımlara bağlayan ibret verici bir yasa tasarısı Fransız Milli Meclisine getirilmiştir.

Aynı nitelikte bir yasanın Belçika Parlamentosu’nda da görüşüleceği anlaşılmaktadır.

Bunun yanı sıra, Kanada hükümeti de sözde Ermeni Soykırımını resmen tanıdığını açıklamış olup bu konu ABD Temsilciler Meclisi’nin gündemine de taşınmıştır.

Fransız hükümetinin resmi desteğiyle Marsilya’da yeni bir soykırım anıtı açılmış ve bu vesileyle 1915 olaylarının 20. yüzyılın ilk soykırımı olduğu hezeyanı tekrarlanmıştır.

Osmanlı coğrafyasında yaşayan bütün toplulukları içine alan bu tarihi husumet kampanyasına, son olarak Yunanistan da Pontus Helenizmi soykırımı yalanıyla katılmış ve hükümet yetkililerinin huzurunda Selanik’te bir anıt açılmıştır.

Önümüzdeki dönemde Osmanlı coğrafyasındaki diğer topluluklar hakkında da tarihin tahrifine dayanan benzer iddialarla ortaya çıkılması hiç kimse için şaşırtıcı olmamalıdır.

Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin karşısında bir düşmanlık cephesi oluşturma projesinde yeni bir aşamaya girildiğini göstermektedir.

Türk tarihini karalamak, yalan ve iftiralarla mahkûm etmek ve Türk Milletini küçük düşürmeye yeltenmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.

Bir insanlık suçu olan soykırım Türk kültürüne yabancıdır. Bu habis hastalığın kaynağı Avrupa kültüründe aranmalıdır.

Bugün tarihi çarpıtmaya kalkışan bu ülkelerin yakın tarihleri, bu konuda yüz kızartıcı örneklerle doludur.

Bizim kendilerine tavsiyemiz yakın tarihlerine bakmaları ve başka vesilelerle sürekli kalkan olarak kullandıkları “Batılı ahlaki değerler” ışığında bu konuda namuslu bir vicdan muhasebesi yapmalarıdır.

Türkiye, uzun ve şerefli bir tarihe sahip büyük ve onurlu bir ülkedir. Türkiye’ye husumet ilanı, bu gaflete düşenler başta olmak üzere hiç kimseye yarar sağlamayacak, şeref ve itibar kazandırmayacaktır.

Tarihin tecrübesiyle sabit olan bu gerçeği herkesin anlaması gerekir.

Bunların başında da, Batı’nın siyasi desteğiyle Türkiye’ye adeta meydan okumaya yeltenen Ermenistan ile bulundukları ülkelerde Türkiye’ye düşmanlığı varlık sebebi olarak gören tuzu kuru Ermeni diasporası gelmektedir.

Azeri topraklarını işgalini hala sürdüren, çok ağır ve kronik ekonomik ve sosyal sorunların pençesinde kıvranan ve nüfusu giderek eriyen Ermenistan, Türkiye’ye husumetin kendilerini bekleyen karanlık geleceği daha da karartacağını artık idrak etmelidir.

Bizim en samimi temennimiz ve beklentimiz Fransa Milli Meclisi’nin bu tarihi hatadan biran önce dönme basiretini gösterebilmesidir.

Hak ve özgürlüklerin beşiği sayılan Fransa’nın oy avcılığı uğruna bir avuç Ermeni şantajcının oyununa alet olması, her şeyden önce tarihine ihanet ve hakaret olacaktır.

Fransa’nın bu basireti gösterememesi halinde, sadece Fransa tarihi ve demokrasisi yara almakla kalmayacak, bunun Türk-Fransız ilişkileri üzerinde çok derin ve kalıcı yansımaları olacaktır.

Türk milletini derinden yaralayacak böyle bir hakaretin karşılıksız kalması beklenemeyecektir. Fransız yasa tasarısının akibetinin belli olmasından sonra bu konudaki görüş ve düşüncelerimiz somut olarak ortaya konulacaktır.

Bu noktada, Türk milletini dış politikada sahte başarı masalları ile oyalayan ve Avrupa Birliği hayal yolculuğuna çıkaran AKP hükümetine de seslenmek istiyorum.

Türkiye’yi dış politikada getirdiğiniz bu hazin noktayı Türk milleti şimdi daha iyi görmektedir.

AKP’nin başta AB olmak üzere bugüne kadar her alanda izlediği teslimiyet siyaseti, Avrupa’da “Türkiye’ye ne yaparsak yapalım, AB’ye mahkûmdur, bütün bunları kabul etmeye mecburdur” düşüncesinin yerleşmesine sebep olmuştur.

Türkiye’yi sürekli dışlayan AB, 3 Ekim göstermelik müzakere sürecini, bir dizi ağır ön şart ve ipoteğe bağlamıştır. Ermeni soykırımı yalanının tanınması da, bu dayatmalar arasındadır. AKP hükümeti, siyasi rant sağlama uğruna bütün bunları baştan kabul etmiştir.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin özü ve seyri konusunda esasen çok olumsuz bir tutum benimseyen Fransa’nın sözde Ermeni soykırımının inkârını ceza yasasında düzenlemesinden sonra, herkes çok iyi bilmelidir ki, sanal AB sürecinde günü ve görüntüyü kurtarmak da artık mümkün olmayacaktır.

Avrupa Birliği sürecinin hastalıklı yapısı ve teslimiyetçi AKP’nin foyası yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’nin tarihiyle yüzleşmesi gibi hezeyanlarla ortaya çıkarak Ermeni yalanlarının sözcülüğünü yapan sözde aydınlar ve sahte demokratlar ile Avrupa Birliği misyonerliği uğruna bunları koruma kanatları altına alan AKP hükümeti, ümit ederiz ki bu yaşananlardan gerekli dersleri çıkaracaklardır.

Türk milleti, hiçbir utanç lekesi taşımayan temiz ve onurlu tarihine sonuna kadar sahip çıkacak ve bir iftihar abidesi olarak sonsuza kadar yaşatacaktır.

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı