Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şefkat ÇETİN’in, İstanbul’da MHP’ye yönelik saldırı ve şehit edilen Ülkücü Cengiz Akyıldız ile ilgili yazılı basın açıklaması. 29.01.2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Şefkat ÇETİN’in, İstanbul’da MHP’ye yönelik saldırı ve şehit edilen
Ülkücü Cengiz Akyıldız ile ilgili yazılı basın açıklaması.
29.01.2014

TEMİZ KALABİLMİŞ TEK PARTİ MHP’YE SIKILAN KURŞUN MANİDARDIR

Partimizin Esenyurt Seçim Bürosuna düzenlenen menfur saldırıda Yusufiyeli Cengiz Akyıldız’ın şehit edilmesinden ve çok sayıda Ülküdaşımızın yaralanmasından dolayı duyduğumuz acı tarifsizdir. Ayrıca bu şerefsizce olay sonrası yaşananlardan dolayı büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Söz konusu alçakça saldırının Milliyetçi Ülkücü Hareket’i hedef seçmesinin altında şüphesiz derin bir provokasyon vardır. Ülkenin son sürat kaosa sürüklendiği, AKP tarafından devlet kurumlarının birbirine düşürüldüğü ve devletin işlemez hale getirildiği, siyasetin yozlaştığı ve kokuştuğu bir dönemde, tertemiz kalabilmiş tek siyasi organizasyon olan Milliyetçi Hareket Partisi’ne sıkılan bu kurşun manidardır. Bu saldırıyla Türkiye’de son dönemde yürütülen kirli oyuna Milliyetçi Ülkücü Hareket’in de bulaştırılmak istendiği açıktır. İktidar partisi AKP’nin boğazına kadar rüşvet ve yolsuzluklara battığı, bölücülerle ihanet derecesine varan işbirliğiyle Türkiye’yi uçurumun kenarında sürüklediği bu kritik dönemde, milletimize umut verecek yegâne adres olan MHP’ye yapılan bu alçakça saldırının asıl hedefi, büyük Türk milletinin dirlik ve düzenidir.

PKK ile müzakere, polis, asker ve savcıyla mücadele olarak özetlenebilecek AKP icraatlarıyla MHP’ye yönelik saldırı arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Analar ağlamasın edebiyatı yaparak teröriste cesaret veren Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin İstanbul’un göbeğindeki bu hain silahlı saldırıyı izah etmesine imkân yoktur. Seçim çalışmalarındaki güvenliği dahi sağlayamayan bir iktidar daha orada ne için oturmaktadır! Ağlayan ana Ülkücünün olduğunda, Tayyip Erdoğan’ın ve AKP yöneticilerinin rahatsız olmayışlarının, harekete geçmeyişlerinin altında hangi zihni anlamlar yatmaktadır? Bir Hrant’ları için yeri göğü inleten çevrelerin ve bilhassa medyanın Ülkücü Cengizimizi görmezden gelişleri hangi özürle açıklanabilir? Türk olmanın neredeyse suç haline getirildiği, azınlıkçı olanın, bölücünün baş tacı yapıldığı bu manzara, Tayyip Erdoğan ve onun besleme medyasının eseri olan yeni Türkiye’nin bir parçasıdır. Bu vatanın masum özbeöz bir evladını daha toprağa düşürenler, bölücüye ve hırsıza ait yeni Türkiyeleri için kına yaksınlar.

Oslo’da PKK’lılarla masaya oturan, Habur’da dağdan Mehmetçiğin kanı bulaşmış silahlarıyla inenleri törenle karşılayan, Diyarbakır’da Barzani’yle BOP planlarını uygulayan, Apo’ya yoldaşlık eden AKP iktidarı, bu alçak saldırının yolunu bizzat döşemiştir. Devleti yıkmaya çalışan bebek katili mahkûmun emrine istihbarat örgütünü dahi operasyonel olarak kullanma fırsatı verdiklerinde, Almanya’daki muhaliflerine de sıkacaktır, faili meçhulleri de çoğaltacaktır. Devletin askerinin, hâkiminin, savcısının, emniyet amirinin akla ziyan suçlamalarla sindirildiği bir ortamda, bölücülerin İstanbul gibi bir metropolde Ülkücülere saldırma cüreti gösteriyor olmasının taşıdığı anlam çok açıktır! Beceriksiz ve art niyetli AKP politikalarıyla Türkiye’de güvenlik zafiyeti had safhaya çıkmış ve ülkemiz her açıdan provokasyonlara açık hale gelmiştir. Son dönemde ortaya çıkarılan soygun ve vurgun düzenini örtbas edebilmek için güvenlik zafiyeti doğuracak ölçüde büyük bir kadro kıyımı yapan ve ortada bir devlet bırakmayan AKP’nin İstanbul’da şehit edilen Ülküdaşımızla ilgili sorumluluğu büyüktür. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere bugüne kadar yerlerinden edilen emniyet mensuplarının sayısını tutabilmek mümkün değildir. Daha önce de ısrarla ikaz ettiğimiz üzere, yolsuzluk ve hırsızlıkları gizlemek amacıyla emniyet ve yargıda yer değişiklikleri yapan hükümet, devleti zafiyete düşürerek iş göremez hale getirmiştir. Ortada bir devlet olmayışının acı faturası, şehit Ülküdaşımız Yusufiyeli Cengiz üzerinden Türk milletine ödetilmektedir. Hırsızlık iddialarına karşı kefenle gösteri soytarılığı AKP’lilere, vatanı için kefensiz gömülmek yine bir Ülkücüye düşmüştür.

AKP Türkiye’nin sinir sistemiyle oynayarak devleti felce uğratırken, terörist faaliyetlere fırsat vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, silahlı mücadeleden vazgeçtiğini hiçbir zaman ilan etmemiş PKK ile müzakere etmek, katillerin taleplerini siyasi projelere dönüştürerek hayata geçirmek gibi bir hakkı ve yetkisi olamaz. Teröristle ortak iş görmenin adı milli iradeyi temsil değil, millete ihanettir. AKP’den rol kapan İmralı’daki hain basına servis edilen fotoğraflarında pis pis sırıtırken, 30 bin insanımızın yanı sıra artık Yusufiyeli Cengizimiz’in de kemikleri sızlamaktadır. Şemdin Sakık gibi pek çok PKK’lının gizli tanıklıklarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarının mahkûm edilerek cezaevlerine konduğu Türkiye’nin mimarı Tayyip Erdoğan ve AKP eserleriyle ne kadar gurur duysa azdır! Taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakan AKP düzeninde, PKK’lılar dağlardaki inlerinden İstanbul’a kadar inmiş, Türk askerinin önünü kesip “Başkan Apo” diye slogan atacak konuma gelmişlerdir. İstanbul’daki alçakça saldırının failinin AKP’nin açılım siyasetinden cesaret alan terör örgütü uzantıları olması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Olayı ne kadar adi bir vaka olarak sunmaya çalışsa da, AKP’nin yürüttüğü siyasetin ülkeyi getirdiği yer, provokasyona son derece açık, milleti ayrıştıran, ayrılıkçı ve etnik ırkçı bir azgınlığa yol veren çıkmaz bir yoldur. Bugün Milliyetçi Ülkücü Hareket’in canını yakan bu kuduz it sürüsünün, aslında ülkemizin birlik ve bütünlüğüne göz diktiği bilinmelidir. Ülkücülere yönelik saldırının asıl hedefi büyük Türk milleti, Türkiye’nin huzur ve selametidir. Askerin cezaevine, polisin sürgüne mahkûm edildiği bu düzende, Ülkücüleri kanlı kurşunlarıyla pis oyunlarına alet etmeye çalışanları gördüğümüzü ve o kahpe düzenlerini başlarına yıkacak kudrete sahip olduğumuzu hatırlatırız. Büyük Türk milleti ve onun öz evlatları Ülkücüler, tarih boyunca nice defalar olduğu gibi, bütün oyunları bozmasını ve idam fermanlarını yırtıp atmasını bilirler.

Milliyetçi Ülkücü Hareket, Türkiye’nin milli devlet yapısının korunması, devletin ülkesi ve milliyetiyle bölünmez bütünlüğünden hiçbir şart altında geri adım atılmaması kararlılığının en önemli temsilcisidir. İktidardaki AKP’nin bölücü etnik siyasetle yoldaşlığının yanı sıra, ana muhalefet partisinin yeni Türkiye ve yeni CHP gibi söylemlerinin arkasına gizlediği etnik ayrışmaya yönelik tereddütlü duruşu, MHP’nin önemini bir kat daha artmaktadır. Hükümetin açılım süreciyle belli bir aşamaya getirilen ihanet projesine yaklaşımda benzeşen iki partiye rağmen, hala direnen MHP’ye yönelik provokasyon derin anlamlar taşımaktadır. Milliyetçi Ülkücü Hareket, Türkiye’nin milli çıkarlarını, birlik ve bütünlüğünü siyasi rant amacıyla satışa çıkaracak, korkutulacak ve teslim alınacak bir siyasi organizasyon değildir. MHP bazı partiler gibi milletin emaneti olan devlet malıyla ayakkabı kutularını doldurmaz, gemiciklerden ve villalardan koleksiyon yapmaz. İktidarın yolu Amerika’dan geçince utanmadan sıkılmadan sefer yapan AKP’ye de CHP’ye de benzemez. Ülkücü Hareket sırtını dışarıya dayamaz, omurgasızları toplayarak, iktidar için her şey mubah diyerek prensiplerinden vazgeçmez. Milliyetçi Ülkücü Hareket yüzde yüz milli, yerli ve Türk milletinden başka bir iradenin bu topraklardaki varlığını kabul etmeyecek bir fikri harekettir. Ülkücü Hareket, rüzgâr ne şiddette eserse essin, kamış gibi eğilmektense selvi gibi dimdik durmayı başarmanın adı olarak tescillidir. Bu yüzden Türk milletiyle hesabı olanların önünde sıradağlar gibi dimdik duran Milliyetçi Ülkücü Harekete kurulan tuzak bitmez. Ancak Ülkücülerde de, Türkiye üzerine yapılan kirli hesapları bozacak kararlılık ve cesaretin sınırı yoktur.

Türk Devletinin ve milletinin bekası davasında Milliyetçi Ülkücü Hareket’i yolundan hiçbir güç geri çeviremeyecektir. İstanbul’da Ülküdaşımıza kıyan hain eller ve bunu planlayan merkezler, Türk milletinin huzuru, mutluluğu ve geleceği için MHP’nin kutlu iktidar yürüyüşünü engelleyemeyeceklerdir. Bizler geçmişin tecrübeleri ve büyük Türk milleti adına görüp bildiklerimizle millet düşmanlarıyla hesaplaşmak için iktidar yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Bu vatanın öz evlatlarına kast eden bu kahpe düzeni bozmak için, yeniden milli devlet düzenini kurmak için milliyetçi bir iktidara, güçlü bir MHP hükümetine ulaşana dek çalışmalarımız durmayacaktır. Ülkücüler devlet olduğunda, ülkemiz üzerindeki hain planların, milletimize yapılan her türlü operasyonların ve şehitlerimizin dökülen kanlarının hesabı sorulacaktır.

AKP hükümetine İstanbul’daki hain saldırıyla ilgili sorumluluğunu hatırlatıyor, bu alçak saldırının birkaç çocuğun üzerine yıkılarak örtbas edilemeyeceği uyarısında bulunuyoruz. Tayyip Erdoğan’ın teröriste hizmetten vazgeçmesini, Barzani’den Apo’dan medet ummak yerine, büyük Türk milletine karşı işlediği suçlardan dolayı af dilemeye başlamasını tavsiye ediyoruz. Çünkü hesap günü geldiğinde, kutu kutu ceplerle donatılmış kefenli tiyatrolarını, Ülkücü Hareket’in kefensiz şehitleri karşısında oynayamayacaklardır.