Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Başbakan’ın küfürbazlığı meslek edinmesinin sebepleri” hakkında yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 9 Nisan 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Başbakan’ın küfürbazlığı meslek
edinmesinin sebepleri” hakkında yapmış olduğu yazılı basın açıklaması.
9 Nisan 2014

 

Vatandaşlarımızın birçoğu, Başbakan Erdoğan’ın neden 11 yıldır saldırgan ve belden aşağı bir üslupla siyaset yaptığını merak etmektedir. Başbakan’ın, bilinçaltına gizlediği tek adam rejimini kurmak için kullandığı yöntem, dikta heveslilerinin klasik metodudur. Mussolini’den Hitler’e, Franco’dan Pinochet’ye bütün diktatör taslakları, siyasi rakiplerini sindirmek için hukuku ve adaleti iğfal ederek bütün antidemokratik yöntemleri maharetle kullanmışlardır. Bu tür yöneticiler iş başına geldiklerinde haklarında ortaya atılan yolsuzluk ve hırsızlık iddialarını inkâr etmekle yetinmeyip, hem lafzî hem de fiilî şiddetle muhataplarının üzerine giderek kirli çamaşırlarının ortaya serilmesini engellemeye çalışmışlardır. Başbakan Erdoğan’ın da şiddetten beslenmesinin ve sürekli olarak siyasi rakiplerine ağıza alınmayacak sözlerle hücum etmesinin, devletin imkânlarıyla herkesin ve her kesimin üzerine gitmesinin en büyük sebebi budur.

Bu husustaki en çarpıcı örneklerden biri ortadadır. Başbakan Erdoğan, oğluyla ilgili ses kayıtları İnternet’e düştüğünden beri sadece saldırgan ve hiddet saçan bir üslup kullanmış, “Bunlar montaj.” demekle yetinmiştir. İcat ettiği mevhum düşman ve müsebbipleri de “İnlerine gireceğiz.” diye tehdit etmeye başlamıştır. Devletin imkânları ve milletin emaneten verdiği iktidarın gücü kullanılarak bazı kurum ve kuruluşlar hallaç pamuğu gibi atıldığında, bazı kişiler için yeni Ergenekonlar uydurulduğunda bu tehdidin icraata dönüştüğü görülecektir. O zaman çoğu kimse kendini “Etme bulma dünyası.” demekten alıkoyamayacaktır.

Başbakan’ın küfürbaz ağzından “Bu ses kayıtları bana ve oğluma ait değildir.” sözü duyulmamıştır. Buna karşılık “Kriptolu telefonlarımızı bile dinliyorlar.” diyerek bir bakıma itirafta da bulunmuştur. Buna rağmen AKP yandaşı medya halkın öğrenmesi gereken gerçeği gözlerden kaçırmak için söz ve görüntü cambazlığının, montajcılığın her türlüsünü kullanmıştır.

Son günlerde hiddetten gözleri yuvalarından fırlayan Başbakan’ın ağzı da küfür çöplüğüne dönmüştür. Dünkü grup konuşmasında “Ağzından salyalar akıyor.” diyerek MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli için kastettiği manayı kendisine misliyle iade ediyoruz. 11 yıldır ağzından akan salyalarla siyasetin diline düşmanlık, husumet ve şiddet virüsü bulaştıran kendini bilmez Başbakan’ı şiddetle kınıyoruz.  

MHP; kendisine ayna tutup nasıl bir seciyeye, kaç farklı yüze sahip olduğunu hatırlattığı için, Başbakan, partimize ve onun saygıdeğer genel başkanına bu kadar mütecaviz bir üslup kullanmaktadır.

  Küfürbaz Başbakan’ın ölçüsüz ve seviyesiz sövgüleri, maalesef siyasette şiddet kültürünü yerleştirmiştir. Başbakan Erdoğan’ın estirdiği kin ve nefret rüzgârının, bazı vatandaşlarımızı da etkisi altına aldığı esefle müşahede edilmektedir. Şiddetten beslenen Başbakan âdeta diliyle hedef gösterip dört parmağıyla işaret vermekte, birileri de harekete geçmektedir. Nitekim hem yerel seçimler öncesinde hem de sonrasında sokaklarda elleri sopalı bir takım kalabalıkların muhalefet partilerinin binalarına ve üyelerine saldırdıkları gözlenmiştir. Son olarak sabıkalı bir meczup, üst düzey güvenlik tedbirlerinin uygulandığı ve AKP iktidarının kuş uçurmadığı TBMM’ye kadar girerek grup toplantısı öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu’na saldırı, Başbakanın ektiği şiddet tohumlarının meyvesidir. AKP tarafından bu menfur eylemin “demokrasi ve iade özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğu”nun açıklanması ise sadece politik komedidir.

Dünkü konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın bir başka düşündürücü yönü ortaya çıkmıştır. İtikadî konularda sorunları olduğunu ima ederek belli bir kesime “küfür” imasında bulunan Erdoğan, Cumhuriyet rejiminin kalbine çok tehlikeli bir siyasi softalığı geri getirmiştir. Bugünden itibaren Erdoğan’ın Türkiye’nin batısındaki adı “Molla Recep”, doğusundaki adı da ”Mele Recep”tir.

Erdoğan’ın sergilediği “Bizden olan Müslüman, bizden olmayan kâfir.” anlayışı, fevkalade ayrıştırıcı ve fasıkçadır. Ayrıca dün birlikte yola çıktıkları, hukukun üstünlüğünü birlikte çiğnedikleri, devletin kendilerine verdiği yetkileri kötüye kullanarak, yasaları keyfilerince yorumlayarak zulüm ve istibdat devrini başlattıkları, birçok vatanseveri ve kendi alanlarında yetişmiş memleket evlatlarını hapishanelere beraber doldurdukları insanlara bu kadar çabuk sırtını dönmesi de ahde vefasızlıktır.

Öyle anlaşılmaktadır ki iman ve küfrün yeni terazisini imal edecek, “Yeni Türkiye” düzeninin ilmihal kitaplarını yazacak politika fakihleri AKP genel merkezinde yuvalanmıştır; cennetin anahtarı da Erdoğan’ın cebindedir. Erdoğan, yandaşlarına ve bendelerine dünyalık dağıtmakla kalmayıp ahreti de parselleyerek taksim edecektir.

MHP olarak şimdiden aziz milletimize sesleniyoruz: Bu üslup ve karakterdeki bir insanın Köşk’e çıkma ihtirasıyla kıvranması, cüretkârlıktan öteye haddini bilmezliktir. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı makamının saffetine ve dokunulmazlığına vereceği zararın takdir edileceğine, halkın küfürbaz bir cumhurbaşkanı istemeyeceğine inanıyoruz. 

Çünkü cumhurbaşkanlığı sağduyu ve hoşgörü makamıdır; millî birliğin ve bütünlüğün en üst düzeyde temsil edildiği mevkidir. Cumhurbaşkanı olacak kimsenin en ufak şaibesinin olmaması, hakkında hiçbir hırsızlık ve yolsuzluk iddiasının bulunmaması da elzemdir.

Halkın %44’ünü öven, %56’sına söven bir Başbakan’ın 77 milyonun kucaklanacağı bir yeri hayal etmesi acınası bir aymazlıktır. Ağzına biber sürülmesi gereken bir siyasi muhterisin bir türlü dizginleyemediği cumhurbaşkanı seçilme hevesini milletimize havale ediyoruz.