Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “MİT Yasası hakkında” yaptığı yazılı basın açıklaması. 13 Nisan 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “MİT Yasası hakkında”
yaptığı yazılı basın açıklaması.
13 Nisan 2014

 

AKP iktidarı 30 Mart yerel seçimleri öncesinde kamuoyunda sert tepkilere yol açabileceği için beklemeye aldığı MİT Yasası değişikliğini TBMM gündemine getirmiş bulunmaktadır.  MİT’e olağanüstü yetkiler tanıyan, her maddesi ayrı arızalı ve sorunlu olan bu teklif yasalaştığı takdirde, Başbakan Erdoğan’ın dikta rejimi tesis etme çabalarında önemli bir adım atılmış olacaktır. Söz konusu yasa teklifinde özetle MİT’e şu yetkiler verilmektedir:

 

    • Millî istihbarat koordinasyon kurulu Başbakan’a bağlanmaktadır.
    • MİT Müsteşarının tanıklığı Başbakan'ın iznine bağlı olacaktır.
    • Millî güvenlik ve terörle mücadele gibi konular bahane edilerek yargı da MİT’e bağlı olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
    • MİT; devlete karşı işlenen suçlar ile darbe, darbe teşebbüsü, örgüt üyeliği gibi suçların yanı sıra casusluk suçlarıyla ilgili yürütülen soruşturmalarla davalardaki bilgi ve belgelere ulaşabilecektir.
    • Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki hazırlık soruşturmalarının gizliliği ilkesi MİT'e karşı geçerli olmayacaktır.
    • Terör örgütleri dâhil, millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilecektir.
    • MİT'in istediği bilgi ve belgeleri vermeyen kişilere 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilecektir.
    • Hiçbir kurum ve kuruluş MİT'ten bilgi ve belge saklayamayacak, herhangi bir yasa hükmünü gerekçe göstererek bunları vermekten kaçınamayacaktır.
    • Yeni MİT yasa tasarısı, MİT’e bütün kamu kurum ve kuruluşları, bankalar ve finans kuruluşlarından, hatta mahkemelerden istediği tüm bilgi ve belgeleri alma imkânı tanımaktadır.
    • MİT bankalar ve finans kuruluşlarından istediği bilgileri mahkeme kararına ihtiyaç duymadan edinebilecektir.
    • MİT, devletin diğer istihbarat kurumları ile silahlı kuvvetlerin gizli bilgi ve belgelerine de ulaşabilecektir. Böylece MİT şimdiye kadar mahkeme kararıyla arama yapılabilen kozmik odalara serbestçe girebilecektir.
    • Telefon ve İnternet başta olmak üzere bütün iletişim verileri MİT tarafından toplanabilecektir.
    • Gizli bilgi ve belgelerin medya araçları ile yayımlanması, yayılması veya açıklanması hâlinde üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilecektir.
    • MİT küresel dinleme yapabilecektir.
    • MİT, teşkilat bağlantısını gizleyerek sahte dernek, vakıf, sendika, şirket vs. kurabilecek, bunları kurarken sahte evrak ve kimlik düzenleyebilecektir.
    • MİT’i hiçbir devlet kurumu ve merci denetleyemeyecek, soruşturma, kovuşturma açamayacaktır.
    • MİT, suçların itirafı ve ortaya çıkarılması için yalan makinesi kullanabilecektir.
    • MİT mensupları ile MİT’te görev yapmış olanlar, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlarda tanıklık yapamayacaktır. Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde MİT mensuplarının tanıklığı MİT Müsteşarının, MİT Müsteşarının tanıklığı ise Başbakan’ın iznine bağlı olacaktır.

Görüldüğü gibi, kendini devletin yerine koyan AKP tarafından birçok devlet kurumuna yapıldığı gibi MİT de dönüştürülerek tamamen Başbakan’a bağlanmakta, teşkilat “devlet içinde devlet” mertebesine çıkarılmaktadır. Böylece Türkiye’nin en hayatî kurumlarından biri, siyaset aracı ve Erdoğan’ın çiftliği hâline getirilmektedir. MİT Müsteşarı Başbakan’ın ve çiftliğin kâhyası, MİT mensupları da ırgat, rençber ve yanaşma durumuna sokulmaktadır.

Yeni teklif MİT Kanunu'nu diğer yasalardan daha üstün kılmakta, ona bütün yasaların üzerinde, âdeta anayasal bir konum kazandırmaktadır. MİT, Millî İstihbarat Cumhuriyeti’ne dönüşmekte, yeni bir paralel devlet ihdas edilmiş olmaktadır.

Teklifte yer alan "Bu Kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması hâlinde bu Kanun hükümleri uygulanır." şeklindeki ibare; kişisel verileri, özel hayatın gizliliğini, iletişim ve basın özgürlüğünü koruyan diğer kanunlardaki hükümleri MİT için geçersiz kılacaktır.

Temel hak ve hürriyetleri hedef alan teklifin hemen her yerinde Anayasa’ya aykırı hükümler bulunmaktadır. Teklifte yer alan hükümler; bağımsız mahkemeler ve yargıya müdahale etmekte, hakim güvencesini yok ederek yargı erkinin Anayasa teminatı altındaki bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır. Eşitlik, özel hayatın gizliliği, temel hak ve hürriyetlerin korunması gibi ilkeleri çiğnemektedir. Teklif ayrıca haberleşme ve basın hürriyetine aykırı hükümler, ağır cezalar getirmektedir.

Bu yasa geçerse siyasi özgürlükler rafa kalkacağı gibi, MİT iktidara muhalefet eden herkesin peşine düşecektir. Bundan böyle Başbakan Erdoğan şahsına yönelik eleştirileri doğrudan Türkiye’ye yapılmış göstererek muhaliflere, hür basına göz açtırmayacaktır. Muhalif siyasi partilerle bunların yönetici ve üyeleri, artık MİT’in sürekli taciz ve takibi altında faaliyet göstermek zorunda kalacaklar, serbestçe siyaset yapma imkânı ortadan kalkacaktır.

Başbakan’ın kendini emniyete alma, etrafında dokunulmazlık ve ulaşılamazlık zırhı örmek için hazırlattığı bu yasa teklifiyle MİT, görünürde yasal ama hakikatte hukuksuz bir örgüt olacaktır.

Çünkü Recep Tayyip Erdoğan sadece iktidarı kaybetmekten korkmamakta, eğer sahip olduğu zırhtan sıyrılırsa büyük hesap vereceğini de bilmektedir. Bunun için de can derdinde, aleyhine kullanılabilecek bütün belge ve bilgileri tamamen kontrolü altına alma telaşındadır. Başbakan için kendisini çok daha zor duruma düşürecek her türlü görüntü, tape, belge ve bilgilerin kontrol altında tutulması elzemdir. Başbakan Erdoğan; bu uğurda hak, hukuk, adalet, vicdan, Allah korkusu gibi değerlerin ayaklar altına alınması gerekiyorsa almaya azimlidir. HSYK ve İnternet Yasası bunun için çıkarılmıştır. MİT yasası da bu amaçla değiştirilmektedir.

Siyasi rakiplerini sürekli tehdit eden, ağzı kin ve nefret kokan bir Başbakan’ın emrindeki MİT’le vatandaşın can ve mal emniyeti ortadan kalkacak, demokrasi tarihe karışacaktır.

Tek adamlık özlemi içindeki bir Başbakan’ın elinde bu MİT yasası ile hiçbir vatandaşın, kurum ve kuruluşun demokratik güvencesi kalmayacak, vatandaşlarımız temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılmış olacaktır. Yeni teklif yasalaştığı takdirde Erdoğan’ın keyfî yönetimi başlayacak, kendisine yan bakan bile koluna girilip götürülebilecek, meçhul yerlerde sorumsuzca cezalandırılabilecektir. Kimsenin can ve mal emniyeti kalmadığı gibi fikir ve ifade hürriyeti ortadan kalkacaktır.

Başbakan kendisini devlet zannettiği müddetçe bu zihniyet daha Türkiye’ye çok zarar vermeye devam edecektir. MİT birtakım siyasi operasyon ve manipülasyonlarla algı yönetimi metotları için de kullanılabilecektir. MİT vasıtasıyla halkın algılarıyla tehlikeli biçimde oynanabileceğinin işareti, yerel seçimlerden önce MİT müsteşarının da katıldığı Dışişleri Bakanlığındaki toplantıda konuşulanların dışarıya sızdırılmasıdır.

MİT’e ve Müsteşarının varlığına rağmen konuşmaların İnternet’e sızması mümkün olmayacağından, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili fevkalade mahrem konuların konuşulduğu toplantının gizliliğinin ihlalinden, siyasi hesap kokusu alınmaktadır. Başbakan’ın, Dışişleri Bakanından Süleyman Şah Türbesi meselesinden faydalanılmasını istemesi ve MİT Müsteşarının Suriye konusundaki maceraperest tutumu da MİT üzerinden tehlikeli senaryolar yazılabileceği tezlerine haklılık kazandırmaktadır.

Hâlbuki devletin gizli bilgileriyle gizlilik üzerine faaliyet gösteren MİT’in siyasi manipülasyon ve çıkarlar için kullanılması suçtur, ihanettir. MİT’in görevi; Türkiye’nin terörle mücadele, güvenlik ve savunma politikalarını destekleyen haber alma faaliyetlerinde bulunmaktır.

Yasa teklifinde dikkati çeken en önemli hususlardan biri, MİT’e Terör örgütleri dahil olmak üzere “millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilme” yetkisi verilmesidir. Bu yetkiyle, terörle mücadeleden vazgeçilerek uzun zamandır PKK’nın elebaşı ve önde gelen isimleriyle yasa dışı yollardan yapılan görüşmelere, pazarlıklara ve MİT’in KCK içindeki yapılanmasına meşruiyet kazandırılmış olacaktır. Böylelikle MİT’in terör örgütüyle organik bağ kurmak suretiyle kurduğu suç ilişkisi aklanmış olacaktır. Aynı şekilde PKK ve KCK’ya da bir tür siyasi meşruiyet alanı açılmış olacaktır. Daha da kötüsü, MİT mensupları yeni suçlar işleyebilecek, terör örgütleriyle yeni organik bağlar kurabilecek yetkiye sahip olacaklardır. Eğer teklif yasalaşırsa yeni MİT Yasası’nın adı “Terörle Müzakere Yasası” olacaktır.

Diğer taraftan yeni MİT Yasası çıkarsa, yalan makinesi siyasi hayatımızın yeni fenomeni olacaktır. Özellikle İnternet’teki sahte blogların, sayfaların ve kimliklerin ortaya çıkarılması için kullanılması planlanan yalan makinası, öncelikle Başbakan üzerinde denenmelidir. Hiç şüphemiz yok ki Başbakan Erdoğan’ın sabahtan akşama söylediği yalanlara makine bile isyan edecektir.

MİT’in banka ve öteki finans kuruluşlarından istediği bilgileri mahkeme kararı olmadan alabilmesi de serbest piyasa şartlarının ruhuna aykırıdır. İnsanları tasarruflarını bankalarda tutmaları, kişiler ve şirketlerin bankalardan kredi kullanmaları gizlilik şartı içinde gerçekleştirilmektedir. Gizlilik şartının korunmadığı bir ülkede ne yerli ne yabancı yatırımcı iş yapmak isteyecektir. En ilkel demokrasilerde bile böyle bir uygulama bulunmamaktadır. Teklifin yasalaşması Türk ekonomisine telafisi zor zararlar verecektir.

Böyle olağandışı yetkilere CIA de, FBI da, MOSSAD sahip değildir. Beşşar Esad’ı diktatörlükle suçlayan, Mısır’da El Sisi’yi lanetler yağdıran Başbakan Erdoğan, Rusya’da komünizm döneminde cinayet ve terör makinesine dönüşen KGB’ye bile rahmet okutan bir istihbarat teşkilatı kurma çabasındadır. Bu yasanın verdiği yetkilerle gelmiş geçmiş bütün yabancı istihbarat servislerinden daha beter bir canavar yaratılmış olacak; AKP, memleketi kendi vatandaşlarına dar edecektir. O zaman AKP, Avrasya Komünist Partisi veya Abdestli Komünistler Partisi adını almalıdır.

Yasa ihdas ederek çok yönlü hukuksuzluğa meşruiyet kılıfı geçirmek, AKP iktidarının nasıl bir çarpık yönetim anlayışına sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin, ileri demokrasi yaveleriyle bizzat Başbakan Erdoğan tarafından getirildiği nokta demokrasi değil, dikta ve baskı rejiminden başka bir şey değildir.

Sonuç olarak MİT’le ilgili yasa teklifi, meclisten ve AKP’nin serüvenci icraatına ve hukuksuz uygulamalarına sessiz kalan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geçse bile HSYK Kanunda olduğu gibi Anayasa Mahkemesi tarafından mutlak surette iptal edilecektir.