Milliyetçi Hareket Partisi Araştırma-Strateji Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı - Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan'ın Yapmış Olduğu Basın Toplantısı. 25 Ağustos 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Araştırma-Strateji Geliştirmeden Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan'ın
Yapmış Olduğu Basın Toplantısı.
25 Ağustos 2014

 

Değerli Basın Mensupları,

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.

Anayasa’da Türk milletinin egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre ve yetkili organlar eliyle kullanacağını hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz.

İktidarın tüm siyasi ve idari tasarruflarının temelinde Anayasa yer almalıdır. Aksi takdirde, Anayasa’ya aykırı olan fiil, karar, icraat, tavır, davranış ve uygulamanın meşruiyeti yoktur. Böyle bir uygulamanın, suç teşkil edeceği de açıktır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun Cumhurbaşkanı Seçimi’nin kesin sonuçlarını açıkladığı tarih olan 15 Ağustos’tan beri resmen Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, Anayasa’nın 101.Maddesine aykırı hareket etmektedir.

Artık Recep Tayyip Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı’dır. 15 Ağustos’tan sonra siyasi faaliyetlere katılması, Başbakanlık, parti genel başkanlığı ve milletvekilliği görevlerini uhdesinde taşıması Anayasa’ya göre imkânsızdır. Erdoğan şu anda parti ve hükümeti yönettiği gibi AKP’ye de genel başkan tespit etmektedir.

Değerli Basın Mensupları,

AKP’nin başbakan seçim yöntemi, demokratik bir yöntem değildir. Demokrasilerde seçim kongrelerde olur. Kongrelerde çıkabilecek adaylar önceden elimine edilmektedirler. Genel başkan adayının kongre dışında belirlenmesi illegaldir. Meşrutiyet dışıdır.

Anayasa ihlal edilmektedir. Erdoğan’ın 15 Ağustos itibariyle görev süresi dolmuştur. Bugün meydana gelen gelişmeler mevcut durumda Türkiye’nin bir hukuk devleti olup olmadığının sorgulanmasına yol açmaktadır. Sorgulama hem yurt içinde hem de yurt dışında yapılır olmuştur.

Yarı başkanlık sistemine fiilen geçtik diyenler mevcut anayasada bu iş için değişiklik yapılmasını gerektiğini de mutlaka biliyordur. Yapılan işin illegal olduğunu da biliyordur. Dolayısıyla şu anda yapılan iş illegaldir.

Sorumsuz olan, yükü ve sorumluluğu başkalarının üzerine yükleyen, denetlemeyen sorumsuz bir kişinin yönetimi tek başına götürülmesini kabul etmek mümkün değildir.

Yeni bulunan yöntem emanetçi başbakan modelinin en son modeli olarak ortaya konmuş bir senaryodur. Böyle bir yönetime şartsız evet demek peşinen vesayeti kabul etmektedir.

Artık Güneydoğuda devlet yoktur. PKK şehitleri mezarlığına teröristlerin heykelleri dikiliyor. Heykeli kaldıran kuvvetlerine soruşturma açılır olmuştur.

İç işleri bakanı heykelin değersiz oluşunun fiberglas malzemeden olması ile açıklar hale gelmiştir. Elbette AKP döneminde bir PKK’lının altından heykeli olsa Hükümetin ilgisini çekerdi. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur.

Kesilen yolların açılması için çalışan güvenlik kuvvetlerine gözdağı için tankerler patlatılmaktadır.

Güvenlik kuvvetlerinin eli kolu bağlı hale gelmiştir.

Heykel olayı ortada gözler önünde cereyan ederken, Hükümetin bu olayı paralel devlet ile jandarmaya yıkacak hale geldiği görülmektedir.

İktidar kanadına bakarsanız her şey yolunda işler tıkır tıkır işliyor. Örgüt Doğu ve Güneydoğuda hükümranlığını ilan etmiştir. Sokakları istediği anda arenaya çeviriyor. İstediği yerde yol kontrolü yapıyor. Günlerce karayolunu kesiyor. Özel giyimli güvenlikçileri televizyonlarda boy gösteriyor. Jandarma istihbarat raporları detayları TV’lerde anlatılıyor.

Bölünmeden sorumlu bakan da bu işin çözüm sürecinin mesafe almasını engellemek isteyenlerin işi oluğunu söylüyor. Tabii ki ona göre bizim ihanet süreç dediğimiz olayda PKK’nın taleplerini yeterince karşılayamamışlardır.

  PKK terör örgütü AKP tarafından aklanmaya çalışır hale gelmiştir.

AKP, PKK görüşmelerin detayını bilmekte ancak, millet bilmemektedir. Almanya’nın bütün ülkeyi dinlemesi karşısında AKP’den ses çıkmamaktadır. Yurtdışında Türkiye’nin ABD ve Fransa gibi bir müttefik olması demokratik açıdan mümkün olarak görülmemektedir.

Alman istihbaratının dinleme işi de mi paralel devlet işidir? Hükümet bunu açıklamalıdır. Çünkü paralel devlet dedikleri ile geçmişte ortaktırlar. Ancak, işbirliği yaptıklarına paralel deyip dinlemelerinden rahatsız olan AKP’nin, Almanya’nın dinlemesi karşısında hiç sesi çıkmamaktadır. Polislerin yargı kararıyla dinlediklerinden şikâyet var, Alman istihbaratının dinlemesinden şikâyet yoktur.

Şimdi AKP paralel yapıyla mücadeleyi Erdoğan ile birlikte Davutoğlu’na bırakmıştır. Bu paralel dedikleriyle daha önce beraber değiller miydi? Erdoğan paralel dedikleriyle mücadeleyi yalnızca Davutoğlu’na emanet edemiyor. Çevresini de örüyor.

BOP’nin eş başkanları diğer bir ifadeyle tali bayileri üzerindeki vazifeyi tamamlayamadan daha alt bayilere işi pas etme gayreti içine düşmüştür.

 

Değerli Basın Mensupları,

İktidar yargıyı baskılamaktadır. Böyle bir ülkede bürokrasinin suçluların üstüne gitmesinin mümkün olmadığı, gidenlerinde sürgün edildiği ortadadır.

Türkiye’de AKP’nin hamlelerinin tehlikeli olduğu, AKP’nin ülkeyi bölecek adımlar attığı her yerde söylenir olmuştur. AKP’nin bu adımların toplumun tamamını temsil etmemesi nedeniyle ülkeyi bölecek girişimler olduğu yurt içi ve dışında gündeme gelmeye devam etmektedir.

Ülkemizde hukuksuzluk siyasal gücü elinde bulunduranlar tarafından ortakları ile birlikte gerçekleştirilmiştir. Ortaklığın iktidara zarar vermeye başlaması, ihalelerin, yolsuzlukların gizlenmez hale gelmesi ortaklardan ayrılmayı gerekli kılmıştır. Ancak, iktidar ne yaparsa yapsın yolsuzlukların kimseye daimi bir itibar kazandırmadığını bilmesi gerekir.

İktidar milli eğitimde binlerce yöneticiyi yandaş olmadığı için harcamaktadır. Hem de yandaşların baskısıyla.

İşte TÜRK-Eğitim-Sen Denizli Şube Başkanı Turgay Demirtaş’ın açıklamalarında söyledikleri;

TÜRK EĞİTİM SEN DENİZLİ ŞUBESİ ŞUBE BAŞKANI TURGAY DEMİRTAŞ'IN BASIN AÇIKLAMALARI

“Değerli Basın Mensupları, Milli eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında yönetici görevlendirme süreci tamamlandı. 75 puan alabilen okul müdürleri başarılı sayıldı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerince yapılan performans değerlendirmelerinde objektif değerlendirmenin yapılmadığını, siyasi iradeye yakın olan sendika üyelerine pozitif ayrımcılık yapıldığını gördük.

Yönetici görevlendirmelerinde kariyer, ehliyet, liyakat… tamamen ortadan kaldırılmış bunun yerine torpilin, kayıtsız şartsız biatın, iktidarın sendikasına üye olmanın esas alındığını gördük. İki ay önce göreve başlayan ilçe milli eğitim müdürleri ve şube müdürleri neye göre puan verdiler. Üstelik bu şube müdürlerinin atamaları da usulsüz olduğu için atamaları mahkeme kararı ile iptal edilmiştir. İlçe milli eğitim müdürleri ve şube müdürlerinin verdiği puanları bilgi edinme kanunu çerçevesinde isteyeceğiz. Sendikamızca her türlü idari ve hukuki mücadelemizi sonuna kadar yapacağız. Türk Eğitim Sen olarak yapılan bu adaletsizliği, kul hakkı yemeyi, adam kayırmaya hiçbir şekilde göz yummayacağız.

Sayın Valim, başarıyı artırmak için okul müdürleriyle yaptığınız toplantıda sınav sonuçları açıklandığı zaman beni telefonu kapanmayan valilerden olmamı sağlayınız, sizlere güveniyorum ve her türlü desteğe hazırım demiştiniz. Hem TEOG hem üniversite sınavlarında okul müdürleri sizin telefonunuzu kapattırmadı ama bu başarıda büyük emeği olan Türk Eğitim Sen üyesi okul müdürleri 75 puanın altında bırakılarak cezalandırıldı.

Bu yapılan hukuksuzluklarda en büyük payı olan milli eğitim müdürü Mahmut Oğuz’a şunu hatırlatmak istiyorum. ”Önemli olan her devrin adamı olmak değil her devirde adam olmaktır. Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz 75 puanın altında bırakılan okul müdürlerinin kaç tanesine içine sine sine başarısız diyebilir. Okul müdürlerimiz başarısız oldukları için değil sadece sendikalarına bakılarak değerlendirme yapılmıştır.

Gerçekten bir değerlendirme yapsaydınız 3 tane başarı belgesi almış olan okul müdürünü 75 puanın altında bırakmazdınız.

Gerçekten bir değerlendirme yapsaydınız üniversiteye pek çok öğrenci kazandırmış Türk Eğitim Sen üyesi okul müdürümüzü 75 puanın altında bırakırken vicdanın sızlardı.

Mahmut Oğuz başarısızlık arıyorsa milli eğitim müdürlüğü yaptığı döneme bakması yeterlidir. İnsanların kazanılmış haklarını, yılların emeğini, birikimini bir gecede yok edenlerle mücadelemiz hem bu dünyada hem de ahirette devam edecek. Kul hakkı yiyenler Allahın huzurunda mutlaka hesabını verecekler.

Sonuç olarak malum sendikaya ve tetikçilik yapan ilçe milli eğitim müdürlerine ve şube müdürlerine şunu söylemek istiyorum. Ne yaparsanız yapın. Türk Eğitim Sen olarak eğitim çalışanlarının haklarını korumaya devam edeceğiz. Onurlu mücadelemizde asla taviz vermeyeceğiz.”

Değerli Basın Mensupları,

Değerlendirmeye tabii tutulan merkezdeki müdür sayısı 139, geçerli not alan 43’dü. İlçelerle birlikte 500’e yakın müdürden geçer not alan müdür 109, yanlış ise sizin iktidarın yanlışıdır. Bazı illerde ise rahmetli müdürler değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır.

Değerli Basın Mensupları,

İlk çeyrekte büyümeyi dış talep ve kamu harcamaları sürüklemiştir. İç talep özellikle yatırımlar zayıftı. İkinci çeyrekte ekonomide yavaşlama var. Sanayi üretimindeki yavaşlamadan bunu anlıyoruz.

Irak'taki olaylar ihracatı olumsuz etkilemeye başladı. En büyük ihracat pazarımız AB'de toparlanma güç kaybediyor.

Türk lirasının değer kaybetmesi, faizlerdeki yükseliş ve BDDK önlemleri iç talebi olumsuz etkiliyor.

Enflasyon hedefin bir hayli üzerinde. Çift haneli bir orana doğru gidiyoruz. Türk lirasının değer kaybetmesi ve yüksek seyreden gıda fiyatları bu gelişmede etkili.

İç talepteki zayıflık nedeniyle cari işlemler açığı geriliyor. Krediler yavaşlıyor. Özellikle kredi kartları ve tüketici kredilerinde yavaşlama daha belirgin. Dengelenme açısından olumlu, büyüme açısından olumsuz.

Geçen Mayıs'tan sonra sermaye çıkışları yaşanmaya başlamıştı. Yılbaşında ülkemize iktidarın örtmeye çalıştığı yolsuzluklar nedeniyle bir daha güçlü bir çıkış yaşandı. Bu gelişmelerle birlikte kur ve faiz yükseldi.

Küresel risk iştahındaki artışla birlikte Merkez Bankası politika faizinde indirimlere başladı. Ancak enflasyonda bir düşüş olmaması piyasaların para politikasına güvenini azaltıyor. Büyümedeki yavaşlamayla birlikte vergi gelirlerindeki artış yavaşlıyor. Ancak faiz dışı harcamalar artmaya devam ediyor. Bütçe dengesi bozuluyor.

Değerli Basın Mensupları,

Önümüzdeki yıl küresel likidite bol olmayacak. ABD Merkez Bankası faiz artırımına başlayacak. Yeni bir kur ve faiz artışı yaşanabilir. Reel sektörün önemli bir yabancı para açık pozisyonu var. Önceki kur ve faiz artışıyla firmalar önemli bir finansal giderle karşılaştılar.

Kısa dönemde güveni zedeleyecek siyasi ve ekonomik uygulamalardan sakınılmalıdır. Dengeli büyümeliyiz. Enflasyonu kontrol altına almalıyız. Yatırımcı güvenini kazanmalıyız. Orta ve uzun vadeli sermaye çekmeliyiz. Bütçe disiplinini bırakmamalıyız. Orta ve uzun dönemde ise yapısal sorunlara çözüm getirmeliyiz. Tasarruflarımızı artırmalı, enerji ve ithal ara malına bağımlılığımızı azaltmalıyız.

Değerli Basın Mensupları,

Türkiye ekonomisi, özellikle son yıllarda Dünya ekonomisinde en kırılgan ve riskli ülkeler ligine yerleşmiştir.  “Kırılgan Beşli’nin” en riskli halkası haline gelmiştir. Haziran ayı göstergeleriyle birlikte kamu maliyesi alanındaki sıkıntılar da net bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bütçe disiplinini bozmamak lazım.  Özel sektör yatırımları son derece azalmıştır. Orta ve uzun vadeli sermaye bulmak gerekmektedir.

Ekonomide nereden bakarsanız bakın yapısal problemler ortada duruyor. Kaynak son derece kıt, faiz tartışması biraz da bundan kaynaklanıyor. Faizlerin yüksek olması nedeniyle yatırım yapılamadığından bahsediyorlar ama enflasyon ve tasarruf oranları ortada. Tasarruflar AKP geldikten sonra milli gelirin yüzde 24’ünden yüzde 12’ler düzeyine düştü. Özel sektör tasarrufları da yüzde 9’lara kadar geriledi, dolayısıyla kıt olan kaynağın fiyatı da yüksek.

Değerli Basın Mensupları,

Ekonomide bir koordinasyon yok Ali Babacan ile Mehmet Şimşek bir farklı ekolü temsil ediyorlar, diğer bakanlar farklı bir ekolü temsil ediyorlar. Faizle ilgili konuştuğunda faiz yükseliyor dövizle ilgili konuştuğunda döviz yükseliyor.

Şimdi de işlenmiş gıda ürünlerinin sepet içindeki payının düşürülmesini konuşmaya başladılar. Bu kumanda ekonomisidir, olaylar kendi gelişimiyle serbest piyasada değil de sizin kumandanızla yönetilirse fevkalade zor.

Kamuoyu önünde uluslararası para piyasalarda herkes sizi yakından takip ediyor, dolayısıyla güvenilirlik hızla aşınmaya başlıyor. Ekonomide böyle bir sorun var.

Değerli Basın Mensupları,

 AKP döneminde İstihdam yaratmayan, cari açık yaratan, iç tasarruflarla desteklenmeyen, “merhametsiz ve oynak bir büyüme” süreci yaşanmıştır.  

AKP döneminde ekonomik büyümenin daha çok inşaat, altyapı ve hizmet sektörleri üzerinde yoğunlaşan rant üzerinden sağlandığı, sanayi, yüksek teknoloji ve katma değer üretilmediği ekonominin üretmeden tüketen,  borçlanmayla ve cari açıkla finanse edilen tüketime yönelen bir yapıda olduğu, özel sektör yatırımlarının azaldığı ve bunun da sürdürülebilir olmadığı büyüme ve ekonominin geleceği açışından risk taşıdığı bizzat Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı tarafından itiraf edilmiştir. 

Şimdi de yeni oluşacak kabinede banka pazarlığının olduğu basına düşmüştür.

Değerli Basın Mensupları,

AKP ülke problemleri ile uğraşacak gücü kaybetmiştir. AKP suçluluktan, sorumluluktan, hesap vermekten kaçmanın alt yapısını oluşturma telaşındadır. Bu nedenle, uygulamalarda karşılaşabileceği bütün zorlukları Anayasayı ’da ihlal ederek ortadan kaldırma yolunu tercih etmektedir. AKP, hukuku çiğneyerek hukuktan kaçılmayacağını da öğrenecektir.