Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan TANRIKULU’nun “Torba Yasa İle Yandaşa Büyük Kıyak, Yasadan Beklentileri Olan Mağdurlara Hüzün Çıktı” başlığıyla yapmış olduğu basın açıklaması. 12 Eylül 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan TANRIKULU’nun “Torba Yasa İle Yandaşa Büyük Kıyak, Yasadan
Beklentileri Olan Mağdurlara Hüzün Çıktı” başlığıyla yapmış olduğu
basın açıklaması.
12 Eylül 2014

TORBA YASA İLE YANDAŞA BÜYÜK KIYAK, YASADAN BEKLENTİLERİ OLAN GERÇEK MAĞDURLARA İSE HÜZÜN ÇIKTI

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu; kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen, 6552 Sayılı “İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’u yapmış olduğu basın açıklamasıyla eleştiri bombardımanına tuttu.

Tanrıkulu; “Kamuoyunda “Torba Yasa” olarak adlandırılan 6552 Sayılı “İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun” evvelki gün TBMM’de kabul edilerek yasalaşmış ve dün itibariyle jet hızıyla bekletilmeden Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanmıştır.

Saltanat makamının direktifi ve tebasının nelerin değiştiğini bile bilmeden Meclis Genel Kurulu’nda siyasî ikbâl uğruna eller havaya tarzındaki oylarıyla, neden-sonuç ilişkisini, ileride oluşabilecek telafisi güç zararlarını düşünmeden ve siyasî iklimi kamu erki vasıtasıyla kendi lehlerine kullanabilmek için bu yasa çıkarılmıştır.

İktidar yanlısı bazı kesimler ile bir kısım medya, halkın, esnafın, tüccar ve sanayicinin sözde lehine olarak çıkarılan bu yasayı yaldızlı manşetlere taşımaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi; Torba Yasa’nın TBMM sürecinin her anında vatandaşımız ve özellikle bu yasadan beklentileri olan mağdur kesimlerin lehine olacak düzenlemeler ile ilgili gerekli teklifleri ve önergeleri sunmuş ancak bunlar AKP tarafından reddedilmiştir. Yasa bu haliyle daha şimdiden sakatlıklar, mağduriyetler ve özellikle yandaş kayırmacılığını gözler önüne serer niteliktedir.

Torba Yasa ile; Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) mahkeme kararı olmadan ‘millî güvenlik, kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi’ gerekçesiyle (bahanesiyle) internet sitelerine erişimi engelleyebilecek internet bekçisi durumuna getirilmiştir.

Diğer taraftan; İş Kanunu’ndaki ‘asıl işin tamamının alt işverene verilemeyeceği’ hükmü kaldırılarak, işverenin asıl işi bölerek taşerona vermesinin önü açılmıştır. Yani taşeron çalışma sisteminin gerekli haklar verilerek kaldırılması gerekirken, daha fazla mağduriyet yaratacak şekilde genişletilmiştir.

Yine tasarıyla; iktidara, daire başkanı ve üstü yöneticiler ile emniyet teşkilatındaki yönetici ve polis memurlarını görevden alabilme keyfiyeti getirilmiş ve mahkeme, ‘göreve iade’ kararı verse bile bu kararı 2 yıl boyunca uygulamama hukuksuzluğu tanınmıştır.

Tasarıda bir başka göze çarpan yandaş uygulaması ise; 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun 15’inci maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ‘arsa’ ibaresi ‘taşınmaz’ olarak değiştirilmesidir. Böylece; düzenlemeyle, belediyelerin elindeki mallar, binalar, tabiat ve kültür varlıkları, doğrudan doğruya herhangi bir vakfa, derneğe (kamuoyunun yakından bildiği!) bedelsiz olarak verilebilmesinin önünü açılmış olmaktadır.

Torba yasayla yandaşa rant sağlamada asrın rekorunu kıran iktidar, özelleştirmelerle ilgili önemli bir hukuksuz ve devlete gelir kaybı yaşatacak düzenleme daha yapmıştır. Yasayla devir teslim işlemlerinin tamamlanmasının üzerinden 5 yıl geçmiş olan özelleştirmeler hakkında verilmiş yargı kararları ile ilgili sözleşmelerinde belirtilen haller dışında bu kuruluşların geri alınması engellenmiştir.

Torba Yasaya son dakika eklenen geçici maddeyle liman izinlerine konu tesislerin izin sahibince üçüncü kişilere kiralanması durumunda kira geliri 2023 yılına kadar %50’den, %2’ye düşürülmüştür. Bu şekilde ihale kazanan firmaya tıpkı zamanında Telekom özelleştirmesinden sonra getirilen kurumlar vergisi indirimi gibi avantaj sağlanmıştır. İhale yapıldığı zamanki şartları sonradan ihaleyi alan firmanın lehine ve kazanç sağlayacak şekilde değiştirilmesi yabancı ve yerli yatırımcıların AKP’ye duyduğu güvensizliği daha da artırmıştır.

Yandaşa kazanç sağlamada sınır tanımayan iktidar, yasayla şirketlerin kayıtlarında var olarak gözüken ancak firma sahiplerince nereye harcandığı belli olmayan paraların beyanname ile %3 vergi ödenmesiyle yasal hale getirmektedir. Bu düzenleme önüne yatılanları, aziz milletimize küfredenleri kurtaran bir düzenlemedir.

Yasanın TBMM Genel Kurul’u görüşmelerinde iktidar tarafından verilen önerge ile son dakika eklenen düzenlemeyle 1986’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde kurulan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)’i Ekonomi Bakanlığı’na bağlandığı hüküm altına alınmıştır.

Bugün 2011 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile Ekonomi Bakanlığı olarak adlandırılan bakanlığın sorumlu olduğu tek bir faaliyet alanı dış ticarettir. Daha doğrusu sadece ihracattan sorumlu, ithalattan bile sorumsuzdur.

Her şeyden önce, ekonomiden sorumsuz bir Bakanlık kendine ilgi alanı yaratmak için kökleşmiş, tüccar ve sanayicimizin kendi elleriyle kurup, büyüttüğü ve uluslararası etkinliği dünyanın her tarafında tartışmasız kabul edilen güzide bir özel sektör kuruluşunu boğarak tabiri caizse kamulaştırmıştır. Şimdi hangi özel sektör kuruluşu bu iktidara güvenecektir? Büyük emeklerle oluşturulan bir yapı, bir bakanlığın, ‘benim iş yüküm çok az, benim kamuoyunda bilinirliğim artsın, saltanat makamına kendimi göstermem lâzım’ anlayışıyla âdeta iç edilmiştir. Böyle keyfi bir uygulama dünyanın hiç bir yerinde yoktur.

Ülkemizin yıllarca büyük özveri ve çabalarla kurularak gelişen güzide kurumlarının birer birer mevcut iktidar eliyle yok edilip, etkisizleştirilerek siyasî yapılar haline dönüştürülmesinin ağır sonuçları önümüzdeki dönemde görülecektir.

Oysa bu çarpık düzenlemeler yerine ekonomide yapısal ve kalıcı reformların kısa vade içinde yapılması gerekmektedir. Dünya sıralamasında 16’ncı sırada aldıkları Türkiye ekonomisini 12 yılda 18’inciliğe düşüren iktidarın ekonomide yıllardır yapamadıklarını 62’nci Hükümet Programı’nda (107.-115. Sayfalar) itirafı hafızalarda daha çok tazedir. Bu tedbirlerin ülke ekonomisi için biran önce yapılması önceliklidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak; yasanın uygulaması ile ilgili eleştirileri, yeri ve zamanı geldiğinde aksaklıklar ve çarpık uygulamalar hakkında kamuoyunu aydınlatmayı sürdüreceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.” diyerek, ekonomide çok başlılığın, dil ve görüş ayrılığının artık iyice su yüzüne çıktığını vurgulayarak, bu durumdan kaybedenin ve zarar görenin Türk ekonomisi olduğunu belirtmiştir.