Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Gaziantep’te meydana gelen olaylar” üzerine yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 10 Ekim 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Gaziantep’te meydana gelen olaylar”
üzerine yapmış olduğu yazılı basın açıklaması.
10 Ekim 2014

 

Suriye’nin kuzeyinde yer alan Ayn-el Arap’daki gelişmeler bahane edilerek Türkiye’nin çeşitli kentlerinde PKK militanları tarafından düzenlenen kanlı eylemler sonucunda ağır bir bilanço ortaya çıkmıştır. İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’nın açıklamasına göre PKK saldırıları yüzünden 31 kişi hayatını kaybetmiştir. 2 polisimiz şehit olmuş, 221 vatandaşımızla 139 polisimiz de yaralanmıştır. Ölümlerin sadece dördü, Gaziantep’te yaşanan olaylar sırasında vuku bulmuştur.

Bu acı bilançoya; okullara, vatandaşımızın yıllardır alın teri dökerek kurdukları iş yerlerine, kamu mallarına, araçlara verilen büyük zararlar da eklenince vahim bir tablo hâsıl olmuştur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi vatandaşlarımızın alın teri göz nuru ve çoluk çocuklarının rızkını temin ettikleri iş yerleri Ortaçağ’dan kalma ilkel bir zihniyetle yağmalanmıştır.

Ayn-el Arap’a (Kobani) yönelik IŞİD saldırısını bahane ederek sokakları kan gölüne çeviren ve vatandaşlarımıza günlerdir hayatı zehir eden bölücü örgüt militanları, devlete karşı toplu isyanın yeni bir konjonktürel provasını yapmıştır. Açıktır ki bölge koalisyon güçlerinin genel bir müdahalesi sonucunda karıştığı takdirde fırsat ganimet bilinip başkaldırı genişletilecektir.

Bunlar demokratik eylemler değildir ama hükûmet eylemcilere ve tahrikçilerine fazlasıyla hoşgörülü davranmaktadır. Gezi olayları sırasında genç kalabalıklara ve muhalefete gösterilen huşunet, sözde “çözüm süreci” bozulur korkusuyla yerini ürkekliğe bırakmıştır. Başbakan Davutoğlu’nun “Çözüm sürecini vandalizme kurban vermeyeceğiz.” tarzındaki açıklaması caydırıcılıktan uzak olduğu kadar “İstediğiniz gibi şımarıp eylem yapabilirsiniz.” mesajı taşımaktadır. Oysa mesele oldukça ciddidir. Son olarak Bingöl’de bir emniyet müdür yardımcısıyla bir polisimizin şehit edilmesi, Gaziantep’te halkın sokaklara dökülmesi ve dört kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar endişelerimizi arttırmaktadır.

Tahriklerin, provokasyonların odağında ise PKK’nın siyasi temsilcisi konumundaki HDP vardır. Ülküdaşımız Cengiz Akyıldız’ın şehit edilmesinin üzerinden çok geçmeden İstanbul’da bazı MHP teşkilatları yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu, özellikle MHP’ye yönelik bir eylem değildir. Bütün Türkiye’yi hedef alan bir tertibin parçasıdır. Zaten camiamızın mensupları da bu oyunlara gelmeyecek kadar bilinçli ve sağduyuludur.

PKK-HDP’nin bir amacı da kanlı sokak hareketleriyle aba altından sopa göstermek, hükümeti Ayn-el Arap’a destek olmaya zorlamaktır. Haddini bilmez bir HDP’li milletvekili hem askeri hem de polisi taşlayarak “Niye Kobani’ye yardım etmiyorsunuz?” diye hesap sormaya cüret etmiştir. Bu milletvekilinin “Kobani düşerse Adana da Mersin de Türkiye de düşer.” demesi ise dudak uçuklatan cinsten daha büyük bir cüretkârlıktır. Hem askeri hem polisi taşlamak, devlet ve millet malına zarar vermek, sonra da eylemlerinin haklı bir sebebe dayandığını iddia etmek. Bu, “açılım süreci”nden beslenen PKK-HDP’ye özgü bir şımarıklıktır. Buna karşılık hükûmetten sadece cılız açıklamalar gelmiştir.

PKK-HDP, bir taraftan “Tezkere hayata geçirilir ve Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge oluşturulursa çözüm süreci biter.” demekte diğer taraftan da “Kobani’yi kurtarın.” diye feryat etmektedir.

Türkiye’de bütün gündemin Kobani’ye endekslenmesini isteyen PKK-HDP, bir kaşık suda fırtına koparmaktadır. Oysa IŞİD belasından Kürtler kadar Türkmenler de mustariptir. Hem Irak’ta hem de Suriye’de Türkmen kardeşlerimizin binlercesi öldürülmüştür. Onlar, akla hayale gelmedik işkence ve haksızlıklara uğramışlar ama AKP hükûmeti sadece olup biteni seyretmiştir. Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki silahlı Kürt grupları da Türkmenlere her türlü haksızlığı ve şiddeti reva görmüştür. Buna rağmen Kobani’deki IŞİD saldırısının acısını masum vatandaşlarımızı, asker ve polisimizi kurşunlayarak kamu mallarına zarar vererek halkın işyerlerini yakıp yıkarak çıkarmak büyük ihanettir. PKK-HDP; bu ihanetin, çapulculuk ve yağmacılığın hesabını vermelidir.

Meselenin acı taraflarından biri de ülkede kan gövdeyi götürürken yandaş medyanın olayları görmezden gelmesi, her şeyi güllük gülistanlıkmış gibi göstermeye çalışmasıdır. Yandaş televizyon kanalları ve gazetelerin çoğunun ana gündemi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkinlikleri ve hükûmetin icraatıdır. Ayrıca durmadan iktidarı öven reklamlar yayınlanmaktadır. Vatandaşlarımız, haber saatleri dışında pembe dizilerle avutulmaktadır.

AKP iktidarını uyarıyoruz. Hükûmet çok geç olmadan gereken tedbirleri almalı; bugüne kadar vatandaşı kandırmaktan, PKK’yı palazlandırmaktan ve bölücü başını siyasi figür hâline getirmekten başka işe yaramayan sözde çözüm sürecinden vazgeçmelidir.

Gaziantep’te meydana gelen olaylar karşıt grupların mücadelesi değil, terör örgütü üyelerine karşı halkın ortaya koyduğu tepkidir. Gaziantep gibi gerginliğin ve olayların her an tırmanma potansiyelinin yüksek olduğu illerimizde sükûnet bir an önce sağlanmalıdır.

Vahim olaylar karşısında şaşkın ve ne yaptığını bilmez vaziyetteki iktidarı, hainlerin başını ezmeye davet ediyoruz. Türkiye güçlü bir devlet, Türk milleti bu badireleri atlatacak kadar büyük bir millettir. Cumhurbaşkanı Erdoğan güdümlü Davutoğlu hükûmetini Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda devlet otoritesini bir an önce sağlamaya, sokakları eli kanlı katillerden temizlemeye çağırıyoruz. Ancak o takdirde yanlarında milletin desteğini bulacaklardır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.