Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “AKP’nin içeride ve bölgede oynadığı tehlikeli oyun” hakkında yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 24 Ekim 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “AKP’nin içeride ve bölgede oynadığı
tehlikeli oyun” hakkında yapmış olduğu yazılı basın açıklaması.
24 Ekim 2014

 

PKK, 12 yıllık AKP iktidarında hayli mesafe almış, sayısız taviz koparmıştır. Bugüne kadarki kazanımlarına rağmen, bölücü örgütte ne bir yumuşama niyeti ne bir demokrasi kırıntısı ne de kanlı eylemlerinde bir azalma vardır. Geçen 12 yılda PKK daha şımarık ve cüretkâr, daha asi ve gaddar bir örgüte dönüşmüştür.  AKP iktidarının verdiği tavizler bu katiller güruhunu yumuşatmak şöyle dursun, daha çok azdırmıştır.

PKK ulaştığı her menzilde bir sonrakine odaklanmakta, toplumsal barış ve birlikte yaşama azmi biraz daha sona yaklaşmaktadır. Bizzat Tayyip Erdoğan’ın sevk ve idare ettiği parti politikaları yüzünden kutuplaşma, kamplaşma, kin, nefret ve düşmanlık artmıştır. Aynelarap(Kobani, Arappınarı) bahane edilerek Kurban Bayramı ve sonrasında PKK tarafından düzenlenen kanlı eylemler, Türkiye’de bir iç savaş ve ayrışma tehdidinin eskisinden daha büyük olduğunu ortaya koymuştur.

İktidar; bu tehdidi ortadan kaldırmak üzere bölücü terör örgütüne devletin gücünü göstermek, Kürt kökenli vatandaşlarımızla PKK arasına bir güven ve aidiyet duvarı örmek yerine çareyi yılana sarılmakta bulmuştur. Terörle mücadeleyi terk edip müzakereyi yeğleyerek katiller sürüsünü bir devletin asla vermeyeceği tavizlerle yatıştırmayı seçmiştir. Hükûmetin son olarak aldığı İmralı canisi için sekretarya oluşturulması kararı ise bugüne kadarki tavizlerin en büyüğüdür. Öteden beri PKK’ya teslim olan AKP iktidarı, bu son kararla geleceğini ve umudunu tamamen bölücü başının planlarına bağladığını ortaya koymuştur. Bu arada da onun azılı katil ve hükümlü olduğu halka unutturularak meşru bir siyasi figür hâline getirilmesine çalışılmaktadır. Böyle giderse sözde çözüm sürecinde AKP iktidarının atacağı son adım, milletimizin hakkını yiyip şehitlerimizin aziz hatırasına ihanet ederek oluşturacakları “federal” Meclise bölücü başını sokmak olacaktır. 

Milletimiz, kimselere vermeyeceği bir takım yasa dışı imtiyaz ve tavizleri millî iradeyi gerekçe göstererek İmralı canisine tanıyan iktidardan fazlasıyla rahatsız ve gelişmelerden oldukça endişelidir. Gaziantep başta olmak üzere bu eylemlere halkın çeşitli illerdeki tepkisi Türk milletinin de sabrının tükenmekte ve toplumsal barışın artık kıldan ince kılıçtan keskin bir sırata girmek üzere olduğunu göstermiştir. İktidar partisi bu vahim vaziyeti bildiği için politikalarını milliyetçi ve muhafazakâr kitlelerin duygularını istismar üzerine şekillendirmektedir.

Birkaç gün önce Bugün gazetesi yazarlarından Ali Atıf Bir, sözde çözüm sürecinin çıkmaza girmemesi için HDP’yi uyarıp şiddetten vazgeçmelerini tavsiye ederken aklınca ayrılıkçı Kürtleri MHP ile korkutmaya yeltenmiştir. AKP’ye her konuda “akıl hocalığı” yapanlardan biri olan bu yazar, bölücü örgütün eylemlerinin sürmesi durumunda partimizin iktidara gelip "Vur kurtul!" yapacağını iddia etmiştir.

Bu haddini bilmez ve sorumsuz değerlendirme, iktidarla onu destekleyenlerin sözde çözüm sürecinde başa dönme korkusu kadar MHP düşmanlığını da dışa vurmaktadır.

MHP’nin, ayrılıkçı ve bölücü Kürt unsurların kâbusu olduğu doğrudur ancak bölücüleri sıtmaya razı etmek için partimizi ölümün adresi olarak göstermek zekâ ve sağduyu yoksunluğunun işaretidir.

Hâlbuki MHP yıllardan beri PKK-KCK’nın düzenlediği kanlı eylemlerin tahrikle bir iç savaşa dönüşmemesi için olanca gayreti sarf etmektedir.

MHP ölümün değil; bilakis bin yıllık birlikte yaşama azminin, sağduyunun, itidalin ve müsamahanın adresidir. 

MHP, barış ve toplumsal huzur için parlamenter sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işletilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması gerektiğini savunan bir partidir. 

MHP iktidarında kan ve gözyaşı değil, barış ve sükûn hâkim olacaktır. Şer odakları o zaman zaten saklanacaklar, Türk insanını birbirine düşürmeye cesaret bile edemeyeceklerdir. MHP’nin iktidardaki varlığı bile onları caydırmaya, susturmaya yetecektir.

Bu arada PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD için terör örgütü diyen AKP iktidarı el altından bu örgüte yardım etmektedir. PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde egemen kılınmasını isteyen başta ABD olmak üzere küresel güçlerin talimatları birer birer yerine getirilmektedir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun IKBY’ye bağlı peşmerge güçlerinin PYD’ye destek için Aynelarap’a geçmelerine yardımcı olacaklarını açıklaması, Türkiye’nin kendiliğinden aldığı bir karar değil; Vaşington yönetiminin dayatmasıdır. Oysa peşmerge için koridor açarak PYD’nin elini güçlendirmek, Türkiye’nin çıkarlarına aykırıdır. “Tampon veya güvenli bölge gündemimizde yok.” diyen Amerikan yönetimi, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda fazlasıyla baskıcı bir tutum içine girmektedir. 

Medyaya düşen son haberlere göre Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteren ayrılıkçı Kürt grupları bir araya gelerek özerk bir devlet kurulması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Üstelik bölgedeki Kürt unsurları buluşturan toplantı, IKBY lideri Mesut Barzani tarafından organize edilmiştir. Orta Doğu’da bütün ayrılıkçı Kürt unsurlara suimisal olan Barzani, dün Irak’ın kuzeyinde ABD’nin desteğinde hayata geçirdikleri yapılanmanın tehlikeli bir numunesinin bugün Suriye’nin kuzeyinde teşekkülü için önayak olmuştur. Gelecekte PKK da bu kötü örnekten yola çıkmakta hiçbir beis görmeyecektir.

MHP olarak AKP iktidarını uyarıyoruz: Tezkere; Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye sokmak için değil, güvenliğini sağlamak için değerlendirilmelidir. Ayrıca iktidarın bölgede her an savaşa girecekmiş havası vererek kamuoyunun tepki ve yönelimlerine şekil vermeye çalışması da çok tehlikeli bir taktiktir. Bu meselenin iç politikanın dizaynı ve seçim stratejisi için kullanılması ateşle oynamak demektir.

PKK ile ister kapalı kapılar ardında isterse resmen sekretarya kurarak pazarlık yapmaktan da vazgeçilmeli, eşkıya sürüsünün devleti dolandırmasına daha fazla müsaade edilmemelidir. Bölücü başına asla hak etmediği imtiyazlar verilmesinin faturasını, yüzlerce yıllık tecrübesiyle “Besle kargayı oysun gözünü.” diyen milletimize ödetmenin vahim hata olacağı unutulmamalıdır.