Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Recep DUMANLI’nın SİZ HANGİ TÜRKİYE’DE YAŞIYORSUNUZ? Son dönemde vatandaşlarımız arasında Türkiye’de iki farklı yaşam tarzı olduğu yönündeki algının geniş şekilde yer bulmaya başladığı görülmektedir. Bunlardan birincisi; zenginlik, şatafat, gösteriş merakı olan, kolay kazanç ve lüks yaşama sevdası ile devlet imkânlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan hiçbir şekilde çekinmeyen, bölücülüğe pirim veren, yetim hakkı yemeyi, haramı, rüşveti, yolsuzluğu mubah görecek kadar da dünya nimetlerine sımsıkı sarılmayı öngören, dindar görünümlü kapitalist ve aynı zamanda kendi ölçeğinde despotik yönelimlere de uygun olan anlayıştır. İkincisi ise, daha çok yoksulluk, daha çok garibanlık arz eden, çilelere açık, cefakar, ötelenmişliklerin yaşandığı, samimi yaşantı ve inançların muhafaza edildiği, vergisini veren, askerden kaçmayan, rant ve rüşvetten uzak duran, haramı helali gözeten, yetim hakkına riayet eden, İslam Ahlak anlayışına saygılı, kendi halinde, vatanını ve Milletini seven ve bu uğurda ölmeye her an hazır olan sessiz yığınların yaşantısını aktaran anlayıştır. Bu ikisi arasında kapanması oldukça zor olan sosyal, ekonomik, psikolojik ve siyasal çatışma ortamları hızla genişlemektedir. İşte AKP’nin son 12 yılında toplum öylesine bir ayrışma içine girmiştir ki bunları görmezden gelmek te artık mümkün değildir. Birinci anlayışta, hedefe giden her yol mubahtır. Bu anlayış eğer rüşvetçi bir kamu görevlisinde ise bunun adı “Bal tutan parmağını yalar” veya “Çalıyor ama yapıyor” ya da “O söylüyorsa bir bildiği vardır” olarak tezahür ettirilmektedir. Yani minareyi çalan kılıfı da önceden hazırlamaktadır. Bu anlayışta zenginlik, şatafat ve her türlü lüks ve aşırı tüketim diz boyudur. Zenginleşmenin kaynağı da tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğunu bildiğimiz kamu varlıklarıdır. Bu kolay ve haksız zenginleşme uzun yıllar iktidarda olan yerel yönetimler vasıtasıyla üzerine çöreklenilmiş olunan kamu (özelleştirme, imar değişiklileri vb) imkanları, eşe dosta ve yandaşa peşkeş çekilen arsa, arazi ve kat artışlarının sağladığı rant ve yolsuzluklar veya devletin sosyal yardım imkanlarından kaynağını bulmaktadır. Bütün bunlar; buralardan nema sağlayan kesimlerin, bu nema ve çıkarlarını kaybetmemek için birbirine sımsıkı sarıldığı bir saadet zinciri anlayışını ortaya koymaktadır ki bugün Türkiye’de AKP iktidarının arkasında duran acı gerçek budur. Bu yapılara dikkatlice bakıldığında kamunun imkânlarıyla elde edilmiş kaçak saraylar, köşkler, arsalar, villalar, koruma orduları, uçaklar, son model lüks araçlar yer alırken bunların yetmediği yerde de evde para kasaları, ayakkabı kutuları, saatler, elbise içinde dolarlar devreye girmektedir. Yakın siyasal tarihe baktığımızda da babalarının yanında çocuklarının da bu alanda yavaş yavaş boy göstermekte olduğunu ve bunlarında AKP döneminin saltanat kayığına bindiklerini görmek mümkündür. İktidardaki AKP, işte böyle bir Türkiye’de yaşamaktadır. Birde öteki Türkiye gerçeği vardır. Orada yukarıda sayılanlar yoktur. Buralar başka bir Türkiye gerçeğini ortaya koymaktadır. Biraz da bu tarafa bakıldığında görülen manzara içler acısıdır. Sözünü ettiğimiz Türkiye’ye yakından bakarsak gördüklerimiz hiç te iç açıcı olmayacaktır. Bu Türkiye’de;
Bunlara daha pek çok konuyu eklemek mümkündür. Hiç doğru iş yapılmadı mı diyenler olabilir. Hükumetler bazen yaptıklarıyla hafızalarda kalır, bazen de yapamadıklarıyla. Ancak AKP, PKK’ya verdiği tavizlerle bu vatanı seven, al bayrağın gölgesinde olmaktan gurur duyan, bin yıllık kardeşlik hukukuyla birbirine kenetlenmiş Türk Milletinin zihninden asla çıkmayacaktır.
|