Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “Osmanlı Türkçesi üzerinden yapılan tartışmalara” ilişkin yaptıkları yazılı basın açıklaması. 18 Aralık 2014
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın
“Osmanlı Türkçesi üzerinden yapılan tartışmalara” ilişkin
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
18 Aralık 2014

Türkiye, “17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası”na hazırlanırken gündemi değiştirmek konusunda oldukça deneyimli olan çevreler, MEB’in tavsiye niteliği taşıyan Şûra kararlarını hiç olmadığı kadar ciddiye alarak ve kamuoyunu da yanlış bilgilendirerek “Osmanlıca” dersi üzerinden suni bir tartışma başlatmış bulunmaktadır.

Bu tartışmanın alevlenmesinde her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kışkırtıcı tavrı da toplumu bir kutuplaşmaya itmiştir. Osmanlıca meselesi ise bir eğitim ve kültür meselesi olarak değerlendirileceği yerde iktidarın siyasi emellerine alet edilmek istenmiştir. Konuya dair bilgisi olan olmayan herkes ahkâm kesmekte, konuşmaların muhtevasına bakıldığında ise kuru gürültüden öteye geçmeyen sözlerden ibaret bu konuşmalardan bir ana fikir dahi çıkmamaktadır.

Bizim millet olarak sahip olduğumuz yaşama ve gelişme azmi, tarihi birikim, hürriyetimize ve şerefimize düşkünlük en büyük milli hasletlerimizi oluşturur. Türklüğün bin yıllık Anadolu tarihinde inşa ettiği Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri en büyük ilham ve kuvvet kaynaklarımızdır.

Elifi görse mertek sananlar ile Osmanlı Türkçesini Arapça zannedenlerin fikir tartışmalarından bir sonuç çıkmayacağı muhakkaktır. Çünkü malumunuz üzere yanlış sorunun doğru cevabı olmazmış.

Dil, canlı bir varlıktır. Doğar, büyür, gelişir ve sahip çıkılmazsa maalesef ölür. Türkçemiz, milletimiz gibi ebedîdir. Ancak ne 5 bin yıl önceki hâlindedir ne de -dünya yaşarsa- 5 bin yıl sonra bu hâlde olacaktır. Türkçeyi güçlü kılan ve onu binlerce yıl önceden binlerce yıl sonraya taşıyacak olan da onun yenilenmeye açık bu durumudur.

Anadolu’yu yurt edinen Oğuzların Farsçayı ve ardından Cumhuriyet’e kadar Arapça alfabesini benimsemiş olması karşılaştıkları bu kültürlerin baskın karakterleri ile ilgili olduğu gibi elbette ki dinî sebepler de taşıyordu. Bu diller karşısında Türkçe yok olmamak üzere bu dillerden aldıklarını kendi bünyesine katmış ve bu dönem Osmanlı Türkçesi, Osmanlı’nın kapsayıcı kuvvetiyle birlikte dünyaya hâkim olmuştur.

Milliyetçi Hareket olarak biz “Kökü mazide olan atiyiz.” şiarıyla hareket etmekteyiz. Türk milliyetçiliği tesadüflerle çizilmiş bir yol olmadığı gibi günlük siyasi çıkarlar da Türk milliyetçiliği fikrine zarar veremez. Suni gündeme katkı sunmamak adına Milliyetçi Hareket olarak bugüne kadar susmamız bazı çevreler tarafından suiistimal edilmiştir. Milliyetçi Hareket’in söylemediği sözler basında söylemiş gibi yer almıştır.

Partimizin seçim beyannamelerinde de belirttiğimiz gibi; asırlardan beri kültürümüzün temel eserleri olma niteliğini koruyan yazılı eserlerin yok olması önlenmelidir. Devlet Osmanlı Arşivinin tasnifi, düzenlenmesi ve günümüz literatürüne kazanması sağlanmalıdır.

Sosyal Bilgiler, Tarih, Türkçe, Edebiyat, Hukuk vb. bölümler okuyan gençlerimiz mezun olduğunda kapalı kapılar ardına saklanan Osmanlı arşivlerini okuyup günümüz Türkçesine ve alfabesine aktarabilecek kadar Osmanlı Türkçesine vâkıf olmalıdır.

Genel liselerde Osmanlı Türkçesinin zorunlu olmasına toplumun ne kadar hazır olduğu belli değildir. Osmanlı Türkçesi üzerinden topluma böyle bir dayatma yapmak yerine bu dersin önce okutucularının uzmanlarını yetiştirmek ve bu dersi önce seçmeli ders olarak koymakta ve Osmanlı Türkçesinin bugünkü Türkçeden özü itibariyle bir farkı olmadığını aksine daha zengin bir kelime ve kavram haznesine sahip olduğunu göstermekte ve olumsuz algıları yıkmakta fayda vardır.

“İstese de istemese de herkes öğrenecek” gibi dayatmacı bir üslupla millete hizmet edilemeyeceği gibi bu söylem cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına gölge düşürmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bu sebeple konuya eğitim ve kültürel açıdan bakarak bir değerlendirme yapmakta fayda görmekteyiz. Burada en büyük görev siyasilere düşmektedir.

Osmanlı Türk Devleti tüm mirasını Türkiye Cumhuriyeti Devletine devretmiştir.  

Osmanlıca üzerinden haşmetli günler hayali kuranlar ile Osmanlıcayı duyunca “Eyvah Osmanlıyı diriltecekler!” diye ortalığı ayağa kaldıranlar ruh ikizidir.

Bir anda herkes Osmanlıca öğrenirse Osmanlının haşmetli günlerine dönmemiz mümkün olamayacağı gibi, Osmanlıca öğrenilirse “irtica hortlar” korkusu da yersizdir. Büyük devlet, büyük millet olmak her şeyden önce bir zihniyet ve imkânlar ile tarihi fırsatları doğru kullanma meselesidir. Ayrıca alfabeye, harflere kutsiyet yüklemek de büyük bir cehalettir. Asıl olan muhtevadır. Türk milletinin haşmetli günlere yeniden yükselmesi toplumun yüksek ideallere, taze bir imana, ilim zihniyetine ve birlik ruhuna kavuşmasıyla mümkün olacaktır. Büyük devlet olma ülküsü,  namuslu, vatansever ve fedakâr siyaset ve devlet adamlarının birinci sınıf ilim adamlarının öncülüğünde yüksek bir kültür ve imanın cemiyet ve devlet hayatında hâkim olmasıyla mümkün olacaktır. Bunu gerçekleştirecek olan da Milliyetçi Hareket ve Ülkücü kadrolarıdır. Bunun dışında eski Türkçe çevresinde fırtına koparmak iktidarın her zamanki siyasi fırsatçılıkla kamuoyunun gözünü boyamaya çalışmaktan başka bir şey değildir.