Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Çanakkale Zaferi’nin Yüzüncü Yıl Dönümü” dolayısıyla Çanakkale’den yapmış olduğu basın açıklaması. 18 Mart 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “Çanakkale Zaferi’nin Yüzüncü Yıl Dönümü”
dolayısıyla Çanakkale’den yapmış olduğu basın açıklaması.
18 Mart 2015

 

Yüzüncü yıl dönümüne erişmekle iftihar ettiğimiz 18 Mart 1915 tarihli Çanakkale Zaferi, bir varoluş ve direniş destanıdır. Kahraman Mehmetçikler, Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletlerinin denizden ve karadan hücumlarına karşı Çanakkale Boğazı’nı dünyada benzeri görülmemiş bir mukavemetle savunmuşlar, tarihinin seyrini değiştirmişlerdir. Çanakkale’de kazanılan zafer, Rus Çarlığının devrilmesine ve Bolşevik İhtilali’ne yol açmıştır. İtilaf Devletleri Birinci Dünya Savaşı’ndan galip ayrılsalar da işgalleri daha fazla sürdürecek takatleri kalmamıştır. Bunun içindir ki 1919 Mayıs’ında savaş görmemiş Yunan birlikleri topraklarmıza gönderilmiştir.

Çanakale Muharebeleri; milletimizin kendi kaderini kurtardığı, makus talihini yendiği bir kahramanlık manzumesidir ve Kurtuluş Savaşı’nın da öncülü olmuştur. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale Muharebelerinde temayüz eden değerli komutanlarımız, daha sonra Millî Mücadele’nin kazanılmasında başat rol üstlenmişlerdir.

18 Mart; sadece bir kahramanlıklar hikâyesi, insanüstü varlıkların öne çıktığı bir masal olarak anılmamaktadır. Bu büyük zafer, yalnızca millî gururu kamçılamak için de kutlanmamaktadır. Türk askerinin olağanüstü şecaat ve cesareti yanında komuta heyetinin üstün gayretleri ve ferasetleriyle kazanılan Çanakkale Zaferi, özellikle genç nesillerimizde tarih bilincinin teşekkülüne önemli katkı sağlamaktadır. Kutlamalar aynı zamanda şehitlerimize ve gazilerimize minnet borcumuzu hatırlamak; onları hayırla, dualarla, aminlerle yad etmek içindir. Çanakkale’yi anmak bir ibadettir, bir millî görev ve sorumluluktur.

Bu gerçeklere rağmen; hiçbir millete nasip olmayacak böylesine devasa ve fevkalbeşer bir başarıyı törenlerle anmaya yönelik bu yılki kutlama takviminin AKP hükûmeti tarafından ertelenmesi, millî değerlerimize 13 yıldır gösterilen husumetin bir parçasıdır. Kutlamaların 24 Nisan tarihine alınması da hükûmetin millî hasasiyetlerimiz ve değerlerimize düşmanlığının bir başka göstergesi olmuştur. Hükûmet; Ermenistan ve Ermeni diasporası ile aynı tarihte sözde Çanakkale kutlamaları düzenlemekle tarihî  zaferin büyüklüğüne gölge düşürmekle kalmamış, aziz şehit ve gazilerimizin kemiklerini sızlatıp ruhlarını incitmiştir.

Bilindiği gibi 24 Nisan, sözde Ermeni soykırımı iddialarının da 100. yıl dönümüdür. Çanakkale ile Ermeni iddialarının anılmasına dönük kutlamaları aynı zamana denk getirmek, belli bir sinsi planın ürünüdür.

Atalarımız cephelerde savaş hâlindeyken onların hanelerine, ailelerine tecavüz eden silahlı çetelerin torunlarının gerçek dışı iddalarıyla ilgili kutlamaları Çanakkale törenleriyle bir araya getirmek için en az Ermeni çeteleri kadar acımasız ve en az onlar kadar iş birlikçi olmak icap eder. Şüphe yok ki bu iktidar da iş birlikçidir. Suçlu ve masumları aynı kefeye koyarak bütün vatan evlatlarına “Vandallar!” diye saldıran zihniyete, Ermeni çetelerinin kin ve nefret dolu anma törenleriyle Çanakkale’yi birleştirmeyi çok görmüyoruz. Hatta şerefleri ve namusları üzerine yemin billah ederek bölücü terör örgütüyle masaya oturmadığını söyleyen ama bölücüler ve onların siyasi kanadıyla romantik flört hâlindeki AKP iktidarına bunu yakıştırıyoruz.

Bu tablonun sebebi bellidir: Türk askeri Kurtuluş Savaşı yıllarında cephelerde işgalcilerle savaşırken Birinci TBMM’de bozgunculuk etmeye ve karışıklık çıkarmaya kalkanların uzantıları ne yazık ki şimdi iktidardadır. Ermeni çetelerini koruyup kollayan, onların arkasını sıvazlayan zihniyet; şimdi iş başında bölücü terör örgütünün sırtını sıvazlamaktadır.

Korku ve teslimiyet içindeki bu iktidar, milletin kendisine gösterdiği teveccühe layık değildir. AKP iktidarı milletimize ihanet etmiş, bir avuç teröriste boyun eğmiştir. Kendisine tevdi edilen Cumhuriyet’i koruma ve kollama, milletin egemenlik haklarını savunma görevini yerine getirmemiştir.

Aynı iktidar Süleyman Şah Türbesi’ni de havaya uçurarak uluslararası antlaşmalarla “vatan toprağı” olarak kabul edilmiş bir alanı tek mermi bile atmadan teröristlere terk etmiştir. Oysa Türk tarihinin hiçbir döneminde askerimiz savaşmadan herhangi bir toprak parçasını düşmana terk etmemiş, kan dökmeden geri çekilmemiştir.

Ne yazık ki dün Ege Denizi’ndeki Kardak Kayalıklarının işgaline yönelik teşebbüsler karşısında “Savaş sebebidir!” denilerek cumhuriyet hükûmetlerince gösterilen celadet, bugünkü şaşaa meraklısı iktidarın korkaklığı yüzünden Süleyman Şah Türbesi’nin korunmasında gösterilmemiştir. Atalar yadigârı Türbe ve yer aldığı toprak, bir devletin askerlerine bile değil, bir terörist güruha bırakılmıştır.

Bu iktidar ve onun Beştepe’deki sefahatsever şefi cebindir, ürkektir. Onun sözde kahramanlığı sokağa çıkan gençlere, kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle hapse attırılan lise öğrencilerine ve gerçekleri yazan gazetecilere sökmektedir. Tayyip Erdoğan, bunu da devletin güvenlik güçlerini ve ele geçirdiği yargıyı vatan evlatlarının üzerine göndererek yapmaktadır. Buna karşılık devlete kafa tutmaya cüret eden PKK’nın doğu ve güneydoğudaki kanlı eylemlerine aynı korkaklıkla sessiz ve seyirci kalınmaktadır. Bölücü terör örgütü bölgede vali ve kaymakamları sorgulamaya cüret ederken Kaçak Saray mukimi gündemi başka konularla meşgul etmeyi yeğlemektedir.

Bu iktidar aslında Çanakkele Zaferi’ni kutlamayı hak etmemektedir. AKP iktidarına sözde Ermeni soykırımı iddialarının, PKK’nın “Güneydoğudaki cinayetleri Türkiye Cumhuriyeti işledi.” tezlerinin ardına düşmek yakışmaktadır. Erdoğan güdümündeki AKP iktidarının, bölücübaşının işlediği cinayetleri de milletimize yıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Zaten şimdiden bazı aydın taslakları ve bölücü terör örgütünün vitrini olan sözde sanatçılar yandaş televizyonların programlarına çıkıp binlerce Türk vatandaşının ölümünden Türk askerini ve polisini suçlamaya başlamışlardır. 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmeye ve cani çetecilerin torunlarından özür dilemeye hazırlanan AKP iktidarı, 2015 genel seçimlerinde başarılı olduğu takdirde kanlı cinayet makinesi PKK’yı da tamamen aklayacaktır.

Bu iktidar kendisine layık olanı yapmaktadır. Ancak onuruna, haysiyetine, bağımzısızlığına ve egemenlik haklarına düşkün olan Türk milleti kendisine kurulan bu adice tezgâha sessiz kalmayacaktır. Türk milleti, kendisine kefen biçmeye çalışanlara ilk büyük cevabı ve mesajı 2015 Genel Seçimlerinde verecektir. Milletimiz MHP’ye gösterdiği teveccühle bu iktidarı iş başından uzaklaştıracaktır.

MHP iktidarıysa milletimizin huzur, refah ve saadetine, birlik ve baraberliğine vesile olacaktır.

MHP iktidarı, yeniden milletçe uyanışımıza ve kenetlenmemize vesile olacaktır.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket ve MHP var oldukça Çanakkale Zaferi ebediyete kadar 18 Martlarda kutlanacaktır.

Vatanımızın birlik ve bütünlüğü, milletimizin bekası için canlarını feda ederek bize bu tarihî zaferi hediye eden, Çanakkale destanının mehabetini hissetmeyi bizlere sağlayan aziz şehitlerimizle ebediyete göçen gazilerimizi minnet ve şükranla yad ediyoruz.

MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket olarak onların manevi huzurlarında söz veriyoruz. Teslim ettikleri bayrağı sonsuza kadar şerefle taşıyacağız. Onu lekelemeyeceğiz, kirletmeyeceğiz, yere düşürmeyeceğiz. Vatanımızın her köşesinde şanlı al bayrağımızın şerefle dalgalanması için son nefesimize, son neferimize kadar canla başla çalışacağız.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz rahat uyusunlar!