Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı - Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “MHP’yi karalama çabaları hakkında” yapmış olduğu basın açıklaması. 17 Mayıs 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı - Gaziantep Milletvekili
Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın “MHP’yi karalama çabaları hakkında”
yapmış olduğu basın açıklaması.
17 Mayıs 2015

 

Elinde MHP’yi karalayıp kötüleyecek malzemesi kalmayan yandaş medya, bir süreden beri ölü soyuculuk yöntemiyle kazanç sağlamaya çalışmaktadır. MHP’yi kandan nemalanmakla, terörden beslenmekle suçlayanlar; şimdi beka alemine göçmüş insanların mezarlarını eşeleyerek siyasi rant elde etme çabasındadır. 

MHP’ye atacak iftira, sıvayacak başka çamur bulamayanlar partimizin kurucusu merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in geçmişini deşmeye kalkışmışlardır. Daha MHP ve Ülkücü Hareket ortada yokken merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in mazide yaşadıkları üzerinden partimize sorumluluk yüklemeye kalkmak; tam anlamıyla alçaklıktır, rezilliktir.        

AKP’nin kuş beyinli medya tellallarından Engin Ardıç, Başbakan Davutoğlu’nun 1960 Askerî Darbesi hakkındaki imalı sözlerinden yola çıkarak “Mugalata” başlıklı bir yazı kaleme almıştır. Ardıç yazısında; Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesinin vebal ve mesuliyetini merhum Türkeş Bey’e yüklemekte, buradan da MHP’ye pay çıkarmaktadır.

Ardıç ve onun gibi yandaş medya baykuşlarının yazdıklarını sadece mugalata ile açıklamak yeterli değildir. Ebediyete göçmüş insanların geçmişte yaşadıkları üzerinden bugünkü siyasi iktidarın lehine, partimizin aleyhine yorum çıkarmak, hin oğlu hinliktir. Bu deli saçması tefsirler, artık Türkiye’de AKP marfetiyle aklın, izanın, sağduyun ve insafın tamamen Kaçak Sarayın temeline gömüldüğünü ortaya koymaktadır.

AKP’nin topluma ektiği nesepsiz ve sağlıksız tohumların ürünü olan bu cinnet hâli, endişe verici boyutlardadır. Korkarız; AKP’nin kapıkulları sıkışıtıkça daha da ileri gidecek, yakında bütün Millî Mücadele kahramanlarından Türkiye’yi kurdukları için birer birer hesap soracak, bunun sorumluluğunu da Türk milliyetçilerine yükleyeceklerdir. Hatta yakında Çanakkale’nin, Balkan Savaşı’nın, İstanbul’un fethinin de faturası MHP’ye çıkarılacaktır. Buna delil olarak da Osmanlının kullandığı üç hilalin MHP bayrağında yer alması gösterilecektir.   

Bunlar, siyasi nebbaşlardır yani uğursuz ölü soyuculardır. Mezarları kazarak ölülerin altın dişlerini çalan hırsızların yaptığı rezillikle bunların politik yöntemi aynıdır.

Siyasi tartışma yapılacaksa bugünkü teşekküller ve programlar üzerinden yürütülmelidir. Bu tartışmaların, onları açanlara bir faydası olmayacağı gibi, halkın nefretini kazanmaktan öteye geçemeyecektir. 

Çıkarları için her deliğe girecek, her çukura yatacak tıynetteki yandaş medya baykuşlarını bir dereceye kadar anlamak mümkündür. Ancak eski bir akadamisyen olan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun böylesine cahilane bir tartışmayı başlatmış olması çok manidardır.

AKP’nin kukla genel başkanının bu çıkışı, Kaçak Saray’ın talimatıdır. Kaçak Saray mukiminin MHP düşmanlığının arkasındaysa muazzam bir kıskançlık yatmaktadır. Bütün bu olup bitenler; geçmişinde bir davanın mücadelesi uğrunda çile çekmeyen, Türk milliyetçisi Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirini okuduğu için üç beş ay hapis yatınca kahraman olan, yine bir Türk milliyetçisi Arif Nihat Asya’nın Sevgili Peygamberimize yazdığı “Naat”ından mukaddesat pehlivanlığı çıkararak kendini dava adamı yerine koyan tatminsiz bir dikta heveslisinin politik komplekslerinin tezahürüdür.

AKP yıllardır merhum Menderes’i istismar ede ede ruhunu azap içinde bırakmıştır. Şimdi Kaçak Saray’ın başçavuşu Davutoğlu, emir gereği onun ve arkadaşlarının ölümünün sorumlularını yanlış adreste göstermeye çalışmaktadır. Davutoğlu’nun bu çıkışı, aynı zamanda meydanlarda halka vadedecek birşeyi kalmayan iktidarın oysuz ve yolsuz kalmamak için nebbaşlığa tevessül ettiğinin göstergesidir.

Kaçak saray mukimiyle Davutoğlu’ndan cesaret alan bazı aklıevveller, Türkeş’in darbe meraklısı olduğunu bile iddia etmek ahlaksızlığına yeltenmişlerdir. Buna gerekçe olarak sadece 1960 Darbesi değil, 1944 Milliyetçilik Olayları da gösterilmektedir. Oysa o zaman bütün vatansever gençler Millî Şef döneminin zulmüne uğramışlardır. Türkeş de Milli Şef İnönü’nün yönetiminden fazlasıyla zarar görmüştür. Genç bir teğmenken tabutluklarla, işkenceyle tanışmıştır. Boğaz’a nazır sofralarında safa süren yandaş medyadaki kapıkullarının bunu anlamasını zaten beklemiyoruz.

Ayrıca Alparslan Türkeş o zaman ordu içinde herhangi bir darbe teşebbüsünün içinde değildir. Sadece Hüseyin Nihal Atsız’ın milliyetçi görüşlerinden etkilenerek onun çevresinde yer almıştır. Hâl böyleyken İnönü despoyluğunun karşısında o zamanın mukaddesatçı gençliğinin onurlu mücadelesi övülmesi gerekirken bu bile kabahat olarak gösterilmeye çalışılmaktadır.

Alparslan Türkeş, 1950’li yılların sonlarına doğru ordu içinde bir gizli teşekülün varlığını ve DP iktidarını devirerek yönetimi İsmet İnönü’ye teslim etmeye hazırlandığını öğrenmiştir. İnönü’nün nasıl biri olduğunu iyi bildiği için iktidarı İnönü’ye teslim etme çabalarının nereye varabileceğini kestirmiştir. Bunun için de teşekkülün içinde yer alarak suyun akışını değiştirmeyi denemiştir. 

Merhum Türkeş, ordu içindeki oluşuma sonradan dâhil olmuştur. Kendisi katılıncaya kadar çoktan cunta teşekkül etmiş, askerî darbe hazırlıkları başlamıştır. Üstelik cuntada sol eğilimliler ağırlıktadır. Türkiye’de darbenin soldan gelmesi durumunda olacaklar bellidir. Türkeş Bey bir ara, ordu saflarında yönetimi askerî darbeyle devirmeye hazırlanan cuntanın varlığı ifşa etmek istediysede bunda başarılı olamamıştır. Alpaslan Türkeş’in bu yönde yaptığı uyarıları dikkate alınmamıştır. Bu defa kendisi gizli teşekkül içinde etkin rol oynamaya çalışmış fakat sonradan gerçek niyeti anlaşılınca 13 arkadaşıyla birlikte tasfiye edilerek sürgüne yollanmıştır.

Alparslan Türkeş’in sürgündeyken Adnan Menderes’in asılmaması için Cemal Gürsel’e yazdığı mektubu burada tafsil etmeye gerek görmüyoruz. Ama Türkeş üzerinden MHP’nin yıpratılabileceğini sanan ahmaklara asıl darbeyi milletin sandıkta yapacağını yeniden hatırlatıyoruz.

Burada bir hususu daha kamuoyuna hatırlatmakta fayda görüyoruz. Şimdi Alparslan Türkeş’in hatırasına saygısızlık eden AKP’nin kurmayları 2010 Anayasa Referandumu’nda onun ''En kötü demokrasi bile en iyi ihtilalden çok daha iyidir.'' şeklindeki sözlerini millete hatırlatarak destek talep etmişlerdir. Hatta o zaman hükûmet üyeleri her gittikleri yerde “Türkeş sağ olsaydı şimdi Anayasa değişikliğine evet derdi.” diyerek evet oyu kullanılmasını istemişlerdir.

Şimdi aynı insanlar MHP’nin yükseldiğini ve halkın 7 Haziran’da kendilerini alaşağı edeceğini görünce bu defa partimizi yıpratmak maksadıyla merhum Alparslan Türkeş üzerinden bize saldırmaktadır.

Bunlar nasıl işlerine gelirse öyle konuşmaktadır. Yaptıkları düpedüz siyasi sahtekârlıktır, seviyesizliktir, yüzsüzlük ve ahlaksızlıktır.

AKP iktidarı Türkiye’de gelmiş geçmiş en pespaye ve ahlak mahrumu siyasi oluşumdur. İstismar etmediği değer, saldırmadığı kutsal bırakmayan bu iktidarın dini de imanı da dünyalık hırsıdır. İktidarda tutunabilmek için çiğneyemeyeceği kutsal, kirletemeyeceği namus, deşmeyeceği, içine girmeyeceği kabir yoktur.

Onun için de mezar soyguncularına gereken dersi millet verecektir; 7 Haziran’da ellerindeki hırsızlık küreklerini başlarına geçirecektir. Sonra da onların iktidardaki teşekkülünü siyasi partiler mezarlığına defnedecektir.