Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü’nün 71. yıldönümü” ilişkin yaptıkları yazılı basın açıklaması. 18 Mayıs 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın
“18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü’nün 71. yıldönümü” ilişkin yaptıkları
yazılı basın açıklaması.
18 Mayıs 2015

 

Türk milleti insanlığın yüz akı olmuş, nerede bir zulüm varsa zalimi kahretmiş necip bir millettir. Zulme uğrayan Türk müdür, Arap mıdır, Fransız mıdır bakmamıştır. Zulme uğrayan Müslüman değil bana ne dememiş; Yahudi’nin, Hıristiyan’ın feryadına kulaklarını tıkamamıştır.

Fakat gelin görün ki aziz milletimiz kime el uzattıysa, kime destek verdiyse önce onun zulmüne, ihanetine uğramıştır. Uzak tarihimizden yakın tarihimize bunun sayısız örneklerini vermek mümkündür.

Türk milleti Osmanlı’nın kayıpları içerisinde Balkan faciasından önce en büyük acıyı 1783 tarihinde yeşil adayı kaybederek yaşamıştır. Bu kayıp Osmanlı içerisinde büyük nümayişlere, tepkilere neden olmuş; Osmanlı Devleti ne yaptıysa Giray’ların yurdunu vatana tekrar katamamıştır.

Bundan tam 71 yıl önce 18 Mayıs 1944 gecesi Kırım Tatarları tarihî yurtları Kırım’dan insanlık dışı bir muamele ile hayvan vagonlarına istif edilerek Sibirya ve Türkistan çöllerine sürgüne gönderilmiştir. Sovyet rejimi tarafından sürgüne gönderilen 400 bin civarında Kırım Tatarının yarısı 22 gün süren sürgün yolculuk ve sonrasındaki birkaç ay içinde soğuk, hastalık ve açlıktan hayatlarını kaybederek şehit olmuştur.

18 Mayıs 1944, unutulması güç olayların cereyan ettiği, insanlık dışı hadiselerin vuku bulduğu ve tarihte yapılan en büyük soykırımlardan birinin gerçekleştiği kara bir tarihtir. 18 Mayıs 1944’teki Stalin zulmü geçtiğimiz yüzyılın en vahşi olaylarına, hak kayıplarına ve katliamlarına en açık delildir.

Büyük sürgünden bugüne 71 yıl geçmesine rağmen Kırım Tatarlarının maddi ve manevi kayıpları tazmin edilmemiş, yaraları kapatılmamıştır.

Türk için, bilhassa Kırım Türk’ü için,  sürgün hiç sona ermemekte, mütemadiyen devam etmektedir. Kırım Türklüğüne İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan mezalimleri, reva görülen sürgünleri ve acımasızlıkları, insanlıkla bağdaşmayan uygulamaları dünya gündemine taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti nişanı sahibi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun sürgünü hiç bitmemektedir. Bugün keyfi uygulamalarla bu bayrak ismin vatanına bitmemekte, vatanına girmesi dahi yasaklanmaktadır. O ki “Sovyetler birliği ile ömrümün sonuna dek mücadele edecektim ama Sovyetlerin ömrü yetmedi.” diyen adamdır, Allah ömrünü uzun etsin. Adı Çarlık da olsa Sovyet de olsa Federasyon da olsa Rus ile ömrü boyunca mücadele edeceği muhakkaktır.

Kırım; Küçük Kaynarca Antlaşmasından bu tarafa geçen 241 yıldır mahzun ve mazlumdur.

Kırım Türklüğü varlık ve birlik yolunda birçok badireyi atlatmış, eziyetlere dayanmış, işkencelere katlanmış; sonuç itibariyle kimliğini, inançlarını ve tarihî mevcudiyetini korumuştur.

Kırım Türklüğünün geleceği, aynı zamanda Türk milletinin tarihî ve kültürel kazanımları adına ihmal edilemeyecek bir görevdir.

Kırım Türklüğü hiçbir zaman yalnız görülmemelidir.

Hissiyatlarının tercümanı olacak, haklarını her alanda savunacak Milliyetçi Hareket Partisi ve dua eden büyük Türk milleti her zaman yanlarında olacaktır.

Kırım Türklerinin binlerce yıllık vatanları olan Kırım'dan sürgün edilmelerinin 71. yılında mazlum ve mağdur kardeşlerimizin acılarını paylaşıyor, dönemin Rus politikalarını lanetliyoruz.

İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda 18 Mayıs 1944 tarihinden başlayarak sürgüne gönderilen Kırım Tatarlarının büyük bir kısmı hâlâ Vatan Kırım’a dönme mücadelelerini sürdürmektedir.

Dönenler ise Ukrayna’nın vatandaşlık vermemesi sebebiyle ev denemeyecek barakalarda, çadırlarda yaşam mücadelesi vermekte iken Rus zulmü yine kendileri bulmuş ve geçtiğimiz yıl içerisinde Rusya, Kırım’ı yeniden işgal etmiştir.

Kırım Türklerinin geleceği tamamen belirsizdir. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin Kırım politikası “kaderine terk et, Rusya ile arayı bozma” şeklindedir. Kırım’ın işgalinden sonra Putin Türkiye’ye gelmiş ancak görüşmelerde Kırım Türklerinin güvenlikleri ve hakları masada yer bulmamıştır.

Göktürk Kitabeleri’ne yol yamayı Türkçülük zannedenler Kırım, Suriye, Irak, İran, Türkistan, Balkan Türklerinin hatta Türkiye’de yaşayan Türklerin sorunlarına kulaklarını tıkamaktadır.

Türk milliyetçiliğini ayakları altına alanlar, Kırım Türklüğünün sorunlarına derman olamaz. Onlar ancak Ermenilerin olmayan acılarını paylaşır, Rumlara şirin gözükmek için Batı Trakya Türklerine yapılan zulümleri yok sayar, Bulgar’ın gönlünü hoş etmek için Bulgaristan’da Müslüman Türklerin camilerde ibadet ettikleri esnada kendilerine saldıran Bulgar çetelerini görmezden gelir. Avrupa’ya yaranmak için Makedonya’da Arnavut kardeşlerimizin Sırplar tarafından terörist ilan edilmesine kulaklarını tıkarlar. Bunlar için varsa yoksa göstermelik bir Rabia selamı, içi boş bir Kudüs sevdası ve anlamsız bir Hristiyan köleliği söz konusudur.

Sürgün esnasında açlıktan ve hastalıktan hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, anavatan Kırım'a dönme mücadelesi veren kardeşlerimize muvaffakiyet diliyorum.