Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir parti lideri gibi muhalefeti hedef alan açıklamalarına” ilişkin yaptıkları yazılı basın açıklaması. 20 Ekim 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir parti lideri gibi muhalefeti hedef alan açıklamalarına” ilişkin
yaptıkları yazılı basın açıklaması.
20 Ekim 2015

 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşine rastlanmayan bir yolsuzluk örneğine AKP hükümetleri döneminde şahit olunmuştur.  Vatandaşımız 13 yıldır ne yazık ki her geçen gün, bir önceki günü arar hâle gelmiştir.  

Ancak “Cumhurbaşkanlığı Kaçak Sarayı”nın muhalefet tarafından haksız yere eleştirildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yatıyorlar, kalkıyorlar işte bakıyorsun ana muhalefeti kaçak saray, yavru muhalefeti kaçak saray… Kaçak saray kadar başınıza taş düşsün.” demektedir.

Konuşmasında muhalefetin saraya kuzu kuzu geleceğini de söyleyen Erdoğan, her gördüğünü koyun ya da kuzu sanmaktadır. Anlaşılan odur ki Erdoğan kurt ile kuzuyu ayırt etmekten acizdir.

“Mademki unuttunuz Kürşad adlı çeriyi,

Hatırlatırız yine yağmur kokan geceyi.” dizeleri bizi anlatmaya yeterlidir.

Çözüm ortakları CHP ve manevi müttefikleri HDP bizi ilgilendirmez, ancak Erdoğan’a tavsiyemiz bir genelleme yaparken “gayri Bozkurtlar” demesidir. Kifayetsiz ve çirkin benzetmelerine bozkurtları karıştırmamasıdır.

O “Kaçak Saray”ın her zerresinde bu milletin evlatlarının hakkı vardır. 1100 odalı sarayın bu ülkenin hangi ihtiyaçlarını karşılamak üzere inşa edildiğini bilmek hepimizin hakkıdır.

ABD’de bile Başkan ve ailesinin “Beyaz Ev”de kira dışındaki masrafları kendileri tarafından karşılanırken Kaçak Saray’da bu masrafların tamamı gariban milletimizin cebinden çıkmaktadır.

Kaçak ve karanlık saraya trilyonları savuran, ayakkabı kutularına milyon dolarları saklayan soygun şebekesi, konu çiftçi olunca “Gözünüzü toprak doyursun.” diyecek kadar küçülmekte, seviyesizleşmektedir.

Emeklilerimizin maaşı kaçak ve karanlık sarayın 1100 odasına gömülmüştür. Fakat Erdoğan’a göre muhalefet bu sarayı eleştirmekte haksızdır.

Garip gurebanın, fakir fukaranın hakkından zorla kesip kaçak ve karanlık saray yaptırmak ve bu sarayı millete açıyorum derken komandolara teslim etmek ve etrafında kuş uçurtmamak herhalde fıtrattandır.

Osmanlı’nın çöküş döneminde yapılan Dolmabahçe Sarayı, Düyun-ı Umumiye’nin sebeplerinden biridir. Osmanlı en ihtişamlı günlerini bir kara çadırdan yönetilirken yaşamıştır.

Cumhuriyetin bütün kazanımları satıp savılmıştır. 80 yılda yapılanlar 13 yılda heba edilmiştir. Bu millet yatacak kalkacak Erdoğan’ın kibri, müsrifliği, azgınca yaptığı harcamalar için mi çalışacaktır?

Millet fakir ve bitap hâldeyken, işsizlik ve çaresizlik almış başını gidiyorken Cumhurbaşkanı olan zat, nasıl ve ne hakla katrilyonları kendi sefahati uğruna pervasızca kullanmaktadır?

Türkiye ekonomik ve siyasi anlamda istila edilmiş, iflas sınırına dayanmıştır.

İkinci bir Duyun-u Umumiye rezaleti yaşanmadan AKP gitmelidir.

Eminiz ki, AKP’ye oy veren duyarlı, millî hassasiyetlere sahip muhterem vatandaşlarımız da olanlardan rahatsız olmuş ve mutlaka öfkelenmiştir.

Artık milliyetçi-muhafazakârım, fakat AKP’ye oy veriyorum, vatanseverim ama AKP’yi destekliyorum, diyen kim varsa AKP’nin yıkım politikalarının farkına varmalı, milliyetçiliği ayaklar altına alan, Türk isminden rahatsız olanların ancak gayrimillî olacağını görmelidir.

Gün birlik günüdür, gün Milliyetçi Hareket Partisi’nde vatan savunmasına katılma günüdür.