Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in, Başbakan Davutoğlu’nun “Terörle Mücadele Eylem Planı” hakkındaki yazılı basın açıklaması. 6 Şubat 2016
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in, Başbakan Davutoğlu’nun “Terörle Mücadele Eylem Planı” hakkındaki yazılı basın açıklaması.
6 Şubat 2016

EYLEM PLANINA PKK TALEPLERİ GİZLENMİŞ
DOLMABAHÇE’DEN SONRA ANKARA’DA DA MI MASA KURULUYOR
İSTİŞARE MECLİSLERİ FEDERASYONUN ALT YAPISINI HAZIRLAR

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Mardin’de açıkladığı 10 maddelik “Terörle Mücadele Eylem Planı”, bölücü terörle mücadeleden daha çok teşvik edecek bir içeriğe sahip görünmektedir. Terör örgütüne istediklerini vererek vazgeçireceğini sanan AKP hükümetlerinin bugüne kadar yaptığı hataları tekrarlayan Davutoğlu, PKK taleplerini eylem planına ustaca gizlemiştir. Eylem planı içerisine yerleştirilen “yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek” hükmü, AKP hükümetinin terör örgütüne açtığı teslim bayrağı anlamına gelmektedir.

Bölücü örgütün ve uzantısı siyasi yapıların özerklik taleplerinin şiddetlendiği bir dönemde, “yerel yönetimlerin yetkilerini genişletme” sözü veren başbakan Davutoğlu’nun niyetinin terörle mücadele olmadığı çok açıktır. Paketin adı “Terörle Mücadele Eylem Planı” olsa da, verilen mesaj terörle müzakere ve teröre teslimiyettir.

Paketin bir başka maddesinde bahsedilen “istişare meclisleri”, PKK’nın isteyip de yapamadığı bir başka adımdır. PKK özerklik peşindedir ve bunun için yetkileri genişletilmiş yerel yönetimlere ve halk içerisinden seçilmiş meclislere ihtiyacı vardır. Başbakan Davutoğlu ve AKP hükümetinin vaatleri ise PKK’ya istediği fırsatı vermektedir. Davutoğlu devlet eliyle PKK taleplerini yerine getirecek bir program sunmaktadır. AKP’nin teslimiyetçi politikaları yüzünden, bölgede devletine bağlı insanlarımızın etkisizleştirildiği ve göçe zorlandığı, önemli bir bölümünün ise PKK’ya boyun eğdiği bilinmektedir. Askerin polisin güvenliği sağlayamadığı bir bölgede kurulacak İstişare Meclisinin kime ve hangi amaca hizmet edeceğini başbakan hesap etmiş midir? Kaldı ki, milli ve üniter bir yapı içerisinde, yerel meclis fikri başlı başına iyi niyetten yoksundur. AKP hükümetinin attığı adımlar ve bölücü örgütün özerklik hedefi, Başkanlık ısrarının ardına bir federasyonun gizlendiğini sıklıkla dile getiren MHP’yi haklı çıkarmaktadır. Türkiye’de milletin bir Meclis’i vardır o da Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Yerel meclisler yeni azınlık iddialarını ve yeni devlet taleplerini peşi sıra getirecek adımlardır.

Ahmet Davutoğlu, terörle mücadeleyi kararlılıkla yürütmek ve güvenlik güçlerinin görevlerini yapmalarını sağlamak yerine, bölücü örgütün taleplerine kapı aralayarak mücadeleyi zafiyete uğratmaktadır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebi, milli ve üniter bir devlet olan Türkiye’nin federatif bir yapıya dönüştürülmesi projesinin önemli bir adımıdır. AKP’nin 2012’de çıkardığı büyükşehir yasası, terör örgütünün bölgede hâkimiyet tesis etmesine ciddi destek sağlamıştır. Bir anlamda eyalet yasası olan büyükşehir yasası, Avrupa Birliği’nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki Türkiye’den beklentileri karşılamaktadır. AKP ve CHP’nin onayı ile AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndan Türkiye’nin çekincelerinin kaldırılmasının ardından, HDP’li belediyelerin özerklik için çalışmalar yaptıkları gayet iyi bilinmektedir.

Terörün en güçlü zamanı AKP hükümeti döneminde yaşanırken, Başbakan Davutoğlu etkin bir mücadele yerine hala plan açıklamakla meşguldür. Bugüne kadar yaptıkları gaflet ve aymazlıklarıyla terörü azdıran AKP’nin boş vaatlerine milletin karnı doymuştur. Başbakan Davutoğlu gözü kapalı millete masal anlatmakta, hayal satmaktadır. Siyaseten alıcısı var diye görmezden gelinen gerçekler bu gidişle devletin parçalanmasına, milletin bölünmesine ve kardeş kavgasına yol açacaktır. Davutoğlu ve hükümet üyelerinin makamlarının gereği olan icraatları yapmak yerine, hamasetle durumun idare edilemeyecek kadar zora girdiğini anlamamakta ısrar etmelerinin faturasını millet ödeyecektir.

Hükümetin boş açıklamaları ve sözde paketleriyle, her gün asker ve polislerimizin şehit edildiği bölücü kalkışmanın önüne geçmek mümkün değildir. AKP’nin terörün taleplerini yerine getiren bu kafasıyla Sur ve Cizre gibi kurtarılmış bölgeler çoğalacaktır. Devleti yönetenler sorunların üzerine gitmek yerine yangına benzin döktüğü müddetçe, Türkiye’nin istikrara ve huzura kavuşması güçtür. Hükümet büyük gürültü patırtıyla çıkardığı iç güvenlik yasasını uygulamaktan acizken, başbakanın palavralarla dolu yeni paketleri nasıl hayata geçirilecektir?

Türkiye’de dış güçler kaynaklı siyasal bir başkaldırı olduğunu göremeyecek kadar Hükümetin ve Davutoğlu’nun gözlerinin kapalı olduğu yaptıkları her açıklamadan sonra daha iyi anlaşılmaktadır. Bölücü örgütle masa kuran, açılım adı altında terörün güçlenmesine fırsat veren AKP zihniyetinin yaşananlardan hiçbir ders çıkarmadığı çok açıktır. Başbakan Davutoğlu, İmralı’daki bebek katiliyle kurdukları masanın sonuçlarını hesap etmeden, şimdi Ankara’da yeni bir masa kurmaktan bahsetmektedir. Davutoğlu, bu kez elinde silah olanlarla görüşmeyeceklerini ilan etmekle doğru yaptığını zannetse de, bölücülüğün silahlı ya da silahsız aynı amaca hizmet ettiğini, üstelik birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığını anlayamamış gözüküyor. Çukur kazarak devlete kafa tutan, Mehmetçiğimizi şehit eden örgüte seslenen Davutoğlu, “çukur kazacağınıza gelin anayasa komisyonuna istediğinizi söyleyin” diyecek kadar açık konuşmaktadır. Böylelikle yeni anayasa çalışmalarının ve başkanlık arayışlarının bölücü talepleri karşılamayı amaçladığı görüntüsü oluşmaktadır.

Başbakan Davutoğlu’nun söylemleri, AKP hükümetinin terörle mücadeledeki niyetini sorgulatmakta, anayasa çalışmalarına şüpheyle yaklaşmamıza sebep olmaktadır. İmralı’daki caninin sıklıkla kullandığı “Mezopotamya halkları” jargonunu birebir alarak kullanan Ahmet Davutoğlu, Türk milletini parçalara bölme ve yeni isimler icat etmekle hangi amaca hizmet etmektedir? Türklük kavramı ırk, dil, din ve mezhebine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı bütün insanlarımızın ortak kimliğidir. Bin yıldır Anadolu’da yoğrulan kültürün, milli varlığımızın ve birlik ruhumuzun adı bu ortak Türk üst kimliğinde korunmaktadır. AKP hükümetlerinin bölücü örgütle aynı söylemlerle Türk kimliğini hedef alması tam bir gaflet örneğidir. Türk üst kimliğini kaldırdıklarında, yerine koyabilecekleri hiçbir kimlik bu coğrafyada birlik ve bütünlüğü korumaya yetmeyecektir. Türk kimliğine saldıran aslında Kürt’e de en büyük kötülüğü yapmaktadır. Türkiye’nin düzenini ve huzur ortamını yok etme peşinde olanların dönüp Suriye’de yaşananlara ve vatansızlaştırılan milyonlarca masum insanın çilesine bakmalarını tavsiye ediyoruz.

Türkiye’nin milli ve üniter yapısının, milli birlik ve kardeşliğinin hedefe konduğu ve her geçen gün daha fazla tahrip edildiği bir süreçte, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bütün öngörüleri ve uyarıları doğru çıkmıştır. Hükümetin farklı isimler altında yürüttüğü çözüm sürecinin yaratacağı sakıncalar partimiz tarafından defalarca dile getirilmesine rağmen, ne yazık ki ısrarla uygulanmıştır. Açılım örtüsü altında bölgenin silah deposu haline getirilmesi, militanların eğitilmesi alenen sürerken, AKP hükümetlerinin güvenlik güçlerimizi engellemekle meşgul olmasının sonuçları bugün gözler önündedir. Operasyon taleplerini sümenaltı edenler, bugün verilen şehitlerimizin sorumlularıdır. Devlet adına silahlı örgütü muhatap alan ve anlaşmalar yapıp yasalar çıkaran, terör örgütünün faaliyetlerine göz yuman, örgütün lojistiğine destek veren yerel yöneticilerle ilgili idari ve yargı sürecini işletmeyen hangi makam olursa olsun vakti zamanı geldiğinde hesabını adalet önünde Türk milletine vermekten kurtulamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne kast eden bölücü kalkışma karşısında devleti etkisizleştirenlerin sorumluluklarını hatırlatmaya ve hesap sormaya devam edecektir.