Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in, Başbakana yapılan sivil darbe hakkındaki yazılı basın açıklaması. 6 Mayıs 2016
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve
Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in,
Başbakana yapılan sivil darbe hakkındaki yazılı basın açıklaması.
6 Mayıs 2016

DAVUTOĞLU’NUN DİRAYETSİZLİĞİ MİLLETİN İRADESİNİ GASP ETTİRDİ
BAŞBAKANA GÖREVDEN EL ÇEKTİRENİN MİLLİ İRADEYE SAYGISI YOK
5 MAYIS BAŞBAKAN DEVİREN SİVİL BİR DARBEDİR
AKP’DEKİ GELİŞMELERLE MHP’DEKİ KARGAŞA PROGRAMI İLİŞKİLİ

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakacağını açıklaması, ciddi bir devlet krizi yaşandığını göstermektedir. Devletin yürütme organı fonksiyonunu yitirmiş ve etkisizleştirilmiştir.

Seçildiği günden bu yana devlet idaresini Cumhurbaşkanının gölgesinde yürüten Başbakan Ahmet Davutoğlu, ortaya koyduğu dirayetsizlikle Türk milletinin iradesini gasp ettirmiştir. Milletin verdiği oylara sahip çıkamamış ve bir sivil darbeye teslim etmiştir. Milli iradeden bihaber Davutoğlu’nun bırakıp kaçmayı tercih etmesi, Türkiye’yi müdahalelere daha da açık hale getirmiştir. Davutoğlu kendisine oy veren milyonlarca vatandaşımıza değil, başbakanlığa paraşütle indiren Tayyip Erdoğan’a sadakati seçmiştir. Oysa Erdoğan’ı seçen de millettir ve milletin üstünde bir güce biat edenler hakkında tarih önünde verilmiş hüküm bellidir.

Ahmet Davutoğlu’nun icraatlarını anlatarak ayrılacağını açıklaması, kendi içerisinde sorular barındıran çelişkili bir ifadedir. Davutoğlu başarılı olduğunu iddia ediyorsa, neden milletin kendisine verdiği yetkiyi bıraktığını inandırıcı bir şekilde izah etmelidir. Hem Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş bir başbakanı olduğunu söylemesi, hem de kendi iradesi dışında bir güç tarafından makamından kovalanması kabul edilecek bir durum değildir. Başbakanın görevini terk etmesinin ardında şahsına, ailesine ya da ülkemize karşı bir şantaj ya da ciddi bir tehdit mi söz konusudur? Görevden el çektirenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olması, ortadaki soruları kaldırmadığı gibi yapılan işlemin milli iradeye saygısızlık olduğu gerçeğini de değiştirmeyecektir.

Milletin henüz altı ay önce seçtiği bir başbakana yapılan tasfiyenin ucunun Türkiye üzerindeki hesaplara dayanmasından endişe duyulmalıdır. 12 Eylül’leri, 28 Şubatları görmüş ülkemizde, 5 Mayıs’ın da benzer bir darbe olduğu çok açıktır. Türkiye’yi dizayn etmek için yıllardır sürdürülen tasfiye sürecinde bir adım daha atılmış ve sivil bir darbe ile başbakan devrilmiştir. Bugüne kadar nice insana hükümeti devirme suçlaması yapanların şimdi kendileri aynı suçu işlemektedir. Milletin seçtiği bir başbakana el çektirilmesi büyük bir skandal ve gerçek bir krizdir. Bunun ekonomik ve politik yansımalarının olmayacağını düşünenler milleti kandırmaktadır. Tasfiyenin tek adamın kontrolünde sessizce gerçekleştirilmesi, olumsuz tesirlerin yaşanmayacağı anlamına gelmez. Tek adamın Türkiye üzerindeki kurduğu tahakkümün vahametini gösterir. Yaşanan derin kriz ne yazık ki bugüne kadar pek çok sorunda olduğu gibi geçiştirilerek, halının altına süpürülerek gerçekler milletimizden saklanmaktadır.

Başarılı olduğunu iddia ederek istifasını veren Ahmet Davutoğlu bize göre zavallı ve yenik bir başbakandır. Devasa sorunlarla dolu bir Türkiye devretmiştir. Terör onun döneminde hedef büyütmüş ve Türkiye’ye beka sorunu yaşatır hale gelmiştir. Ahmet Davutoğlu yol arkadaşlarıyla birlikte göz yumulmasına müsaade ettiği terör örgütü tarafından şehit edilen kahraman güvenlik güçlerimizin hesabını vermeden nereye gitmektedir? Kendi arzusuyla aldığı “serok” sıfatıyla Türk milletinin hafızasında iz bırakan Davutoğlu’nun gidişine en fazla bölücülerin üzüleceğine şüphemiz yoktur. Çünkü yaşanan bütün sıkıntılara ve şehitlere rağmen, çözüm adındaki ihanet sürecine yeniden dönme arayışından hiç vazgeçmemiştir.

Ahmet Davutoğlu uzmanlık alanı olan dış politikada Türkiye’yi bitiren isimdir. Onun sayesinde Türkiye’nin tek bir dostu kalmamıştır. Ülkemize bütün dış pazarlarını kaybettirerek ekonomimizi de perişan etmiştir. Milli güvenliği sağlayamamış olması insanlarımızı sokakta dolaşamaz hale getirmiş, yetmemiş, ülkemizi turizm gelirlerinden de etmiştir. Ülkemizin kaynaklarını tüketen üç milyon Suriyelinin getirdiği devasa sorunlarda Davutoğlu büyük pay sahibidir. Basın toplantısında üç ay içinde bütün sözlerini yerine getirdiğini iddia ederek milleti gülümsetmeyi başaran Ahmet Davutoğlu, AKP iktidarlarının Türkiye’yi içine sürüklediği büyük sorunların hiç birine değinmeden ya da farkında olmadan bir 23 Nisan başbakanı gibi çekip gitmiştir.

Türkiye’de bugünden itibaren her türlü sorumluluğun Tayyip Erdoğan’a ait olduğu yeni bir dönem başlamıştır. Şimdiye kadar her şeyin başında olmakla birlikte hep başkalarına sorumlulukları yıkan Erdoğan’ın son günah keçisi Ahmet Davutoğlu’dur. Dış politikanın bitişi, başta ordumuz olmak üzere milli kurumlarımıza operasyonlar, kapımıza dayanan ekonomik iflas, yolsuzluk ve talan düzeni daha fazla safra atmakla örtbas edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Devletimizin üstesinden gelmek mecburiyetinde olduğu onca sorun varken, Erdoğan’ın derdi varsa yoksa başkanlık sistemidir. Şahsi programını uygulayabilmek için kendi partisinin başbakanını hedef seçen bir hırsın, başka partiler için yapabileceklerinin sınırı yoktur.

Türkiye’de kurumların içini boşaltan, iradelerine ipotek koyan ve kendi programına tabi kılan siyaset terzilerinin partiler üzerindeki oyunları artık aleni hale gelmiştir. Başkanlık sistemi adı altında dayatılan çok dilli, çok hukuklu federatif yapıya direnç gösterenlerin tasfiye edilerek ülkemize kefen biçildiği bir süreç yaşanmaktadır. Başkanlık sistemi hedefine biran önce ulaşabilmenin önünde engel teşkil eden ve işi yavaşlatanların tasfiyesi için sahaya sürülen bütün bağlılar ve bağımlılar aracılığıyla arazi temizliğine hız verilmiştir.

Davutoğlu’nun tasfiyesiyle AKP istenilen kıvama gelmiştir. Cumhurbaşkanının atamasıyla gelecek yeni genel başkan iradeden ve güçten yoksun olacaktır. Zaten bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da izlenecek birbirine tezat politikaların sindirilmesi için AKP’de iradeye değil itaate ihtiyaç vardır. Milyonlarca vatandaşımızın oylarını almış AKP’nin bir dokunuşla şekilden şekle girebilmesi, bir gün “açılımcı” iken sonraki gün “terörle mücadeleci”, “kardeş Esad”çı iken “katil Esad”çı, “Davos kahramanı” iken “İsrail müttefiki”, “muhterem Fetullah Hoca”cıyken “paralel düşmanı” olabilmesi başka nasıl mümkün olacaktır?

Türkiye’ye şekil vermek için yürütülen kargaşa programında Milliyetçi Hareket Partisi’nin durumu AKP’den farklıdır. Baştaki zevatın ihtiraslarıyla AKP oradan oraya savrulurken, Milliyetçi Hareket Partisi sıradağlar gibi dimdik fikrinin arkasında durmaktadır. AKP zihniyeti Barzani’yi, Şivan Perver’i dost tutarken, Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin birlik ve kardeşliğinin müdafaasını tavizsiz savunmaya devam etmektedir. AKP yeni anayasa masallarıyla Türkiye’yi federatif başkanlığa sürükleyecek adımları atarken, Milliyetçi Hareket Partisi anayasanın ilk dört maddesini ve milli üniter yapıyı tartıştırmamakta kararlıdır.

47 yıllık şanlı mazisiyle Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün teminatı olan MHP, iddialarından ve çizgisinden şaşmadığı için hedefe konulmakta, medya trolleri vasıtasıyla linç edilmek istenmektedir. MHP’de paradigma değiştirmeye ve yenilikçilik iddiasıyla AKP gibi dizayn etmeye çalışanlar, Türk milliyetçilerinin mücadele azmi karşısında mutlaka başarısızlığa uğrayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ni milli çıkarlarımız doğrultusunda savunduğu temel görüşlerinden uzaklaştıramayacakları gibi, algı operasyonları ile Ülküdaşlarımız arasına fitne sokma gayretleri de boşa çıkarılacaktır.

AKP’de yaşanan sivil darbe, büyük bir medya desteğiyle MHP’de uygulanmak istenen programı deşifre etmiştir. Yapılan algı operasyonlarının aleni bir şekilde MHP’ye oy verdirmeme kampanyasına dönüştürülmesiyle AKP darbesi birebir örtüşmektedir. MHP’nin etkisizleştirilerek, parçalanarak beşinci partiye yol verilmesi ve başkanlığa giden yoldaki engelleri kaldırmayı amaçladığı tescillenmiştir.

Sarayın başkanlık hesabını tutturabilmek amacıyla MHP içinde kargaşa çıkarılması, Ülkücülerin birbirine düşürülmesi ve hatta parçalanarak ayrı parti kurulması oyunlarının hepsi deşifre olmuştur. Türk milliyetçiliği fikriyatının şuurundaki ülküdaşlarımız, MHP’nin ne Saray’ın başkanlık hesaplarına alet edilmesine, ne de paralel benzeri yapılanmalara kalkan olarak kullanılmasına müsaade etmeyeceklerdir. MHP Türklük ülküsüne sahip Ülkücülerin partisidir ve herhangi bir güç odağının değil büyük Türk milletinin hizmetindedir. Milliyetçi Ülkücü Hareket’in sağduyusu karşısında, camiamız üzerinden yeni partilerine taban devşirmeye çalışan siyaset bezirgânlarının elleri boş kalacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde kaos isteyenler, Türkiye’de federatif başkanlık programının uygulayıcılarıdır. Bugün MHP’yi ve Devlet Bahçeli’yi savunmak, Türkiye’nin ve Türk milletinin tarafında olmak, bölünmez bütünlüğe sahip çıkmaktır.

Kişisel hırsları ve başkanlık ısrarıyla Türkiye’yi riske atan ve başbakanlık makamını dahi ayağa düşürenlerin bütün hesaplarını inançlı Ülkücü kadrolar bozacaktır. Bütün güçleriyle MHP üzerine yaptırdıkları kuşatmayı kaldırmaya da, Türkiye’nin milli üniter devlet yapısını yaşatmak için başkanlık heveslerini kursaklarında bırakmaya da Ülkücü Hareket muktedirdir.