Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Başdanışmanı ve Kadın Kolları Genel Koordinatörü Nevin Taşlıçay’ın “5 Aralık Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişi’nin 82. Yılı anısına; Türk Tarihinde İz Bırakan Kadınlar kitabının tanıtım programı”nda yapmış olduğu konuşma. 5 Aralık 2016
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Başdanışmanı
ve Kadın Kolları Genel Koordinatörü Nevin Taşlıçay’ın
“5 Aralık Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişi’nin
82. Yılı anısına; Türk Tarihinde İz Bırakan Kadınlar kitabının tanıtım programı”nda
yapmış olduğu konuşma.
5 Aralık 2016

 

Bugün 5 Aralık. Demokrasimiz adına milat olan  kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl dönümü. Batı'da kadının adının olmadığı bir dönemde sırasıyla kadınlarımıza önce seçme sonra seçilme hakkının verildiği, gurur sebebimiz olan bir gün. Türk kadınının en müjdeli, en kutlu ve en gururlu yıldönümü bugün. Kadına ait yıl dönümlerinin en şanlısı, en derin anlamlısı, en birliği içinde taşıyanı 5 Aralık; kadını hak ettiği yere Avrupalılardan daha önce taşıyan Türk milletinin kadına verdiği önemin altına atılmış en önemli imzadır.

5 Aralık 1934’ün gelişi iyi irdelenmeli ve buradan pek çok dersler çıkarılmalı. Kimi çevrelerce, kadının, bugünden daha geriye götürülmek istenmesi göz önünde bulundurularak, kadını hak ettiği yere taşımanın zorluğuna talip olunmalı. 5 Aralığın geliş süreci iyi okunmalıdır. Ve görülmelidir ki, her başarı büyük bir hikayeyi barındırır içinde.

Tanzimat’ın ilanıyla birlikte Osmanlı Devletindeki idari, siyasi, eğitim ve mali alanlardaki düzenlemelerin getirdiği değişimler; 1859 yılında açılan Kız Rüştiyeleri, 1870 yılında açılan Kız Sanayi Mektebi ve yine aynı yıl açılan Öğretmen Okulu gibi yenilikler 5 Aralık 1934'ün gelişinde büyük katkılar sağlamıştır. Namık Kemal'in kadın haklarını savunan yazıları, 1893'te "Kadınlara Mahsus Gazete" çıkartılması, çok kadınla evlenmenin eleştirilmesi ve nihayet 1917'de Aile Hukuku Kararnamesi ile kadına evlenme sırasında mukavele ile tek eşliliği şart koşma hakkının tanınması azımsanamaz bir mücadelenin ürünüdür.

Halide Edip'in romanlarında da çok net görülür ki, kız çocuklarının eğitimi ve kadın erkek eşitsizliği o dönemin kanayan yaralarındandır. Kız çocuklarının eğitimi neredeyse pek çok aydının diline pelesenk olmuştur. Cumhuriyetin kurucu fikrini taşıyan Türk milliyetçisi aydınlardan Ziya Gökalp'in Malta sürgününde kızına yazdığı mektupta "Yeni hayat ne zaman başlayacak? Ne zaman ki, kadınlar da erkekler kadar tahsil görerek, cemiyetin idaresindeki rolleri icraya başlarsa." sözleriyle bu sorunlara ne denli önem verdiği görülmektedir. Rahatlıkla diyebiliriz ki, Türk Milliyetçilerindeki bu hassasiyet 5 Aralık sürecini hazırlamakta müthiş bir etki yaratmıştır. Bu mücadeleyi ve kazanımları iyi okumak Türk milleti adına önemlidir. Toplum hayatında elde edilen kazanımlar kolay elde edilmemektedir. Büyük bir azim ve kararlılık gerektirmektedir. Bu itibarla, Türk kadının bugün içinde bulunduğu girdabın aşılması imkansız değildir. Aksine kadim Türk tarihi bu meselede hiç bir ümitsizliğe yer bırakmamaktadır. Kadına şiddet, kadın istihdamı, kadın erkek fırsat eşitliğindeki karnemiz ne denli kötü olursa olsun bu sorunları aşmamız kaçınılmazdır; yeter ki Türk kadını inansın.

Genel Başkanımız diyor ki; "Bugün bağımsız yaşıyorsak, cepheye mermi taşıyan, dua eden, tespih çekerek şükreden, sevgi ve şefkatli bakışlarından eksik etmeyen annelerimizin sayesinde olduğunu unutmamamız gerekir. Yeni dönemin yerel ve küresel siyaset belirleyicileri arasında kadınların önemli yeri vardır ve olacaktır. Siyasal temsil, kadınlar olmadan mesafe alamaz ve ilerleme kaydedemez."

İşte bu inançla Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk kadın milletvekillerimiz

Mebrure Gönenç,

Hatı Çırpan, 

Türkan Örs Baştuğ,

Sabiha Gökçül Erbay,

Şekibe İnsel,

Hatice Özgener,

Huriye Öniz Baha,

Fatma Memik,

Nakiye Elgün,

Fakihe Öymen,

Benal Nevzat İştar Arıman,

Ferruh Güpgüp,

Bahire Bediş

Morova Aydilek,

Mihri Pektaş,

Meliha Ulaş,

Fatma Esma Nayman,

Sabiha Görkey ve Seniha Hızal'ı rahmetle anıyorum.

Kurulduğu günden bu yana Türk milletinin her bir ferdinin çıkar ve beklentilerini karşılamayı stratejik bir hedef edinmiş olan Milliyetçi Hareket Partisi, yarım asıra yaklaşan tecrübesiyle, kurumsal ve ideolojik çerçevesini; kadim Türk kültüründen ve çağın idrakine uygun rasyonel akıldan beslemektedir. Yüzyılları aşarak bugüne ulaşmış Türk medeniyet tecrübesinin bugünkü en yetkin mümessili pozisyonunda bulunan partimiz, milli geleneğimizin bir devamı olarak, Türk kadınının toplumsal statüsünü en yüksek düzeyde önemsemekte, milletimizin varlığını kendisine borçlu olduğu Türk kadınının, kültürel, siyasal ve ekonomik erkini muasır dünya kadınlarının edinimlerinden çok daha yukarı çıkarmayı kendisine içsel bir vazife bilmektedir.

Modern dünyanın bütün geleneksel yapıları dönüştürürken geçtiği her durakta kadın aktör de çağı etkileyen ve çağdan etkilenenlerin arasında yeni toplumsal roller ve yeni sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Geleneksel toplumdan modern topluma geçişte kadının yeni pozisyonu daha fazla toplumsallaşma ve siyasi/ekonomik örgütlenmelerin katılımcı ve belirleyici unsurlarından en başlıcası olmak yönünde gelişmiştir. Bu cümleden olarak yeni cumhuriyet yapılanırken Türk kadını da yeni statü, sorumluluk ve problemlerle baş başa kalmıştır. Günümüzde de ülkemizde kadına dair bir çok sorun çözümlenmek üzere karşımızda durmaktadır.

En tabii bir hal olarak Milliyetçi hareket partimiz bu sorunların çözümü için plan ve strateji üretmeyi kendine bir vazife bilmektedir.

Kadına şiddetten, çocuk gelinlere, psikolojik tacizden, kadının temel hak ve özgürlük ihlallerine, kadın istihdamından, kadının siyasetteki yerine kadar pek çok konu bu vazife bilinci içinde değerlendirilmekte, üzerinde özenli çalışmalar partimizin Kadın Kolları vasıtası ile yürütülmeye devam etmektedir.

Milletimizin gür sesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak; Tüm hassasiyetimizle, kadına dair her şeyi medeniyetimizin temel esasları ve tarihten gelen özgüveni çerçevesinde ele alıyor ve çözüm üretiyoruz. Genç, inanmış ve dinamik kadrolarımızla; “Türk Kadınını kültürel, ekonomik ve siyasal açıdan; evinde, toplumda ve uluslararası arenada güçlü kılarak, -Mutlu Kadın, Mutlu Türkiye- yolunda stratejilerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde öncü olmak.” vizyonumuz da bu manada geleceğe bakışımızı ortaya koymaktadır.

Biliyor ve inanıyoruz ki, toplumda Türk kadınının adını hak ettiği yere taşıyacak lokomotif güç Milliyetçi Hareket Partisinin ta kendisidir.

Türkler, tarih boyunca sayısız devlet kurmuş, ucu bucağı görünmeyen topraklarda dörtnala at koşturmuş, ayağını bastığı her yere bereket saçmış, medeniyet ve kültürün dünya üzerindeki timsali olmuştur. Hiç şüphe yok ki Türklerin kurduğu ve dünyaya yaydığı bu yüksek medeniyetin arkasında namus, cesaret, şefkat ve vefadan yaratılmış Türk kadını vardır. Tarihe dönüp bir kere bakmak, Türk Milleti’nin kadına olan saygısını, sadakatini ve ona verdiği değeri anlamamıza yardımcı olacaktır.

Kadınların yok sayıldığı, hor görüldüğü, hak ettiği saygı ve değeri görmediği çağlarda Türk kadını devletler yönetmiş, ordular yürütmüş ve gerektiğinde bu uğurda canını vermiştir. Tomris Katun’dan İskitlerin korku nedir bilmeyen kadın savaşçıları Amazonlara,

Buhara Melikesi Kabaç Hatun’dan İlteriş Kağan’ın Umay gibi olan eşi İlbilge Katun’a,

Şehit Uygur kadını Kızılçı Hanım’dan Tuğrul Beğ’in eşi Altuncan Katun’a, 

Terken Hatunlardan Erzurum Melikesi Mama Hatun’a,

İslam hâkimiyeti devrinde Mısır’da hükümdarlık yapan yegane kadın olan Şecerü’d-Dürr’den Hindistan Türk Devletinin Melikesi Raziye Begüm’e,

Süleyman Şah’ın eşi, Ertuğrul Gazi’nin annesi Hayme Ana’dan Osman Gazi’nin eşi, Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatun’a,

Bacıyan-ı Rum’un ilk lideri Fatma Bacı’dan Timur’un eşi Saray Mülk Hanım’a,

Uzun Hasan’ın fedakar annesi Sare Hanım’dan çağlar açıp kapatan Fatih’in annesi Hüma Hatun’a,

Yavuz Sultan Selim’in yardımsever eşi Ayşe Hafsa Sultan’dan Kazan Hanı Süyün Bike’ye,

Safevi Melikesi Hayrunnisa Begüm’den Kasım Hanı Fatıma Sultan Bike’ye,

güzelliği ve kahramanlıkları dillere destan Dilşad Hatun’dan Kırım Hanlığının kahraman kadınlarından Emine Banu Hatun’a,

Yeşilyayla’nın cefakar kadını Şöhret Ana’dan Kırgızların unutulmaz kahramanı Kurmanjan Datka’ya,

dünya ordularını dize getiren Başbuğ Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’dan Turan orduları başkomutanı Enver Paşa’nın annesi Ayşe Dilara Hanım’a,

ömrünü Türklüğe adayan ve ilk kadın mecmuasını çıkartan Şefika Gaspıralı’dan Doğu Türkistan’daki ilk ve son Türk vali ve askerî komutan Hadıvan Hatice Hanım’a,

İstiklal savaşı mücahildeleri Çete Ayşe’den Erzurumlu Kara Fatma’ya,

Gördesli Makbule’den Halime Çavuş’a,

Kılavuz Hatice’den Nezehat Onbaşı’ya,

Saime Hanım’dan Süreyye Sülün’e,

Şerife Bacı’dan Tayyar Rahime’ye,

birinci ordunun fedakar ve cefakar kadın işçiler taburundan 93 harbinin efsaneleşen ismi Nene Hatun’a kadar tarihimizde eşsiz öneme sahip kadınlarımız kültürümüzün ve ahlakımızın temelini atmıştır. Biliniz ki şanlı Türk tarihindeki kadın saymakla bitmez, anlatmakla tükenmez.

Türklerde, kadın erkeğin cariyesi, kölesi, hizmetçisi değil eşi, evdeşi, hânı olmuştur. Yeri geldiğinde çadırında gürbüz Türk çocukları yetiştiren anneler, yeri geldiğinde atına binip düşmanının üzerine yürüyen birer savaşçı olmayı bilmiştir.

Her biri üzerine sayısız eser verilebilecek bu kadınlarımızı biz de prestij bir çalışmada bir araya getirerek onların kahramanlıklarına, fedakârlıklarına, cefakârlıklarına vurgu yapmak istedik. Onların Türklüğe hizmetlerinin yanında bizim yaptığımız bu çalışmanın devede kulak kaldığını da biliyoruz. Ancak Hz. İbrahim’i yakan ateşi söndürmek için ağzındaki bir damla suyla koşan karınca misali niyetimizi belli etmek istedik. Tüm kadın çalışmalarında bütün imkanları seferber ettiği için Genel Başkanım Sayın Devlet Bahçeli’ye teşekkür ediyor ve Allah onu başımızdan eksik etmesin diyorum.

Kadınlarımızdan aldığım güç ile tüm dünyaya haykırıyorum.

Türk kadını olarak,

Varlığımız Türk varlığına armağan olsun.