Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Adana Büyükşehir Belediyesi 1071 Hizmetin Toplu Açılış ve Temel Atma Töreninde yapmış oldukları konuşma. 5 Ocak 2018
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Adana Büyükşehir Belediyesi 1071 Hizmetin Toplu Açılış ve Temel Atma
Töreninde yapmış oldukları konuşma.
5 Ocak 2018

 




Aziz Hemşerilerim,

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Adana’da yaşayan, umut arayan, huzur dileyen, ekmeğini taştan çıkaran her kardeşimi, her Adanalıyı yürekten kucaklıyor, şükranlarımı sunuyorum.

Allah’a şükürler olsun ki,  bir kez daha kavuştuk.

Allah’a şükürler olsun ki, yeniden buluştuk.

Her gelişimde Adana’yı daha güzelleşmiş buluyorum.

Her ziyaretimde Adana’nın kamburlarından biraz daha kurtulduğunu görüyorum.

Ne mutlu sizlere ki, Adana büyüyor, güzelleşiyor, gürbüzleşiyor, prangalarını söküp atıyor.

Böyle de olması gerekiyor, çünkü Adana Türkiye’nin özeti, Türk milletinin özü, istikbalin özgüvenidir.

Çukurova hamdolsun parlıyor, bereket saçıyor.

Adana yükseliyor, birlik meşalesini canlı tutuyor.

Her biri birbirinden değerli 1071 Hizmetin Toplu Açılış ve Temel Atma Töreni münasebetiyle burada olmaktan, Adana’nın şanına yakışır çalışmalara bizzat şahitlik etmekten kıvanç duyuyorum.

Bu vesileyle Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Hüseyin Sözlü Bey’e teşekkür ve takdirlerimi iletiyorum.

Adana’ya kazandırılan dev eserlerin planlama, proje ve yapım aşamasında emeği geçen belediye personelini, dava arkadaşlarımızı, aziz vatandaşlarımızı yürekten kutluyor, hayır olsun diyorum.

Adana için taş üstüne taş koyan, irade gösteren, sorumluluk alan, ter akıtan, mesai sarfeden her vatan evladını samimiyetle tebrik ediyorum.

 

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Adana tarih, Adana vatan, Adana bayrak, Adana şuurdur.

Ve Adanalılar yiğit, gözüpek, dost canlısı, misafirperver, temiz vicdanlıdır.

Festival Alanı’nı dolduran veya bir sebeple buraya teşrif edemeyen her Adanalı kardeşim Türkiye sevdalısıdır.

Vatanımızın ümit çeşmesi sizsiniz.

Bağımsızlığımızın ufuk çizgisi sizlersiniz.

Bu itibarla diyor ve haykırıyorum ki; Allah’ına gurban Adana.

Yüreğin dert görmesin Adana.

Ayağına taş değmesin Adana.

Başın yere eğilmesin Adana.

Temelini atıp toplu açılışını gerçekleştirdiğimiz 1071 hizmetin, 947 yıl önce Anadolu’yu fetheden asil ecdadımızın kutlu mirasına layık olduğunu düşünüyor, sizlerle iftihar ediyorum.

1071 Malazgirt destanı bu toprakları yurt edişimizin miladıdır.

947 yıl sonra açılış ve temelini attığımız 1071 eser ise Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu topraklara karşı vefa ve gönül borcunun saygıdeğer bir ifasıdır.

Biliyor ve inanıyorum ki, 1071 ruhu Adana’nın yolunu aydınlatmaktadır.

1071 emaneti Adana Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarına şevk ve heyecan aşılamaktadır.

Daha nice bin yıllarda biz buradayız, Allah’ın izniyle burada olacağız.

Buna engel çıkarmak isteyen, bu kararlılığımızı bozmaya cüret eden kim varsa, ömrü billah hasmımız, öfkemizin hedefidir.

Adana, yurdunu dağıtmaya kalkışanların alayına birden her zaman göğüs germiş, korkusuzca meydan okumuştur.

Helalimiz olan vatana, haram emellerin üşüşmesine, hain ellerin değmesine Adana müsamaha göstermemiş, müstevlileri döktükleri kanda boğmuştur.

Adana’ya yan bakan ya gözünden, ya ömründen olmuştur.

İşgal yıllarında Adana’nın direnişi hala dillerdedir.

Düşmana karşı dik duruşuyla Adanalılar tarihe altın harflerle yazılmışlardır.

İhtiyaç olan her anda, vatan ve milletin her zor anında Adana ayağa kalkmış, zalimlere, hainlere, işbirlikçilere acı derslerini vermiştir.

Çok yaşa Adana, sonsuza kadar var ol Adana.

Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 96. yıldönümünde, Malazgirt iradesini ihsas ve ilan eden 1071 Hizmetin Temel Atma ve Açılış Töreni elbette bugüne özel bir mana ve muhteva katmıştır.

Bundan 96 yıl önce düşman unsurlarına Adana’yı dar eden aziz ecdadımızın muhterem ahfadı yine bir 5 Ocak günü kendine yakışanı yapmıştır.

Adana’yı hak ettiği yere taşımak için emek verenler hiçbir şartta taviz vermemişler, teslimiyetin kara kaplı defterine veresiye yazdırmamışlardır.

Çünkü kahramanlık Adana’nın göbek adıdır.

Sözüne güvenirlik, milletperverlik, vatanperverlik Adana’nın ön adıdır.

Tarih boyunca acizliğin izi dahi Adana’da görülmemiştir.

Korku Adana’da yer bulamamıştır.

Karanlık oyunlara, kirli hesaplara Adana’dan ekmek çıkmamıştır.

Nitekim Adana Türkiye’dir.

Bu kutlu vatan köşesi, şehitlerin kanı dökülse de bayrağın yere düşmediği şehadet diyarıdır.

5 Ocak 1922 tarihi bunun en bariz ispatıdır.

Geçmişte her 5 Ocak günü, Saat Kulesi’yle Ulu Cami Minaresi arasına asılan devasa Türk Bayrağı kurtuluşun müjde ve mükâfatı olmuştur.

İşte bundan ilham alan, Adana Erkek Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni olan Merhum şairimiz Arif Nihat Asya bakınız duygularını dize dize nasıl seslendirmişti:

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!

Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver!

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.

Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Adana işte budur, milli hislerin tercümanı ve temelidir.

Burası, hilal yere inmesin, vatan düşmesin, millet işgalin soğunda üşümesin diyen fedakar neslin yurdudur.

Namerde diz çöktüren, haine aman diletenlerin bucağıdır.

Yardan ve serden geçerek cepheye atılan kahramanların ocağıdır.

96 yıl önce düşmana geçit vermeyen Adana, 96 yıl sonra da cesaretinden hiçbir şey kaybetmemiştir.

15 Temmuz FETÖ darbe ve işgal teşebbüsüne karşı tarihi duruşunuz milli hafızalardadır.

96 yıl önce emperyalizmi kovalayan yüksek inanmışlık, 15 Temmuz’da emperyalizmin din kisvesine bürünen maşalarına da haddini bildirmiştir.

Eli kanlı terör örgütlerine karşı verilen amansız mücadelede en çok toprağa düşen yine Adanalı evlatlarımızdır.

Tarihin huzurunda, milletin ve devletin bekası için şehadet şerbetinden kana kana içen aziz şehitlerimizi hürmetle, rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Üsteğmen Saim Bey’in ruhu Adana’dadır. yaşıyor.

Kozanoğlu Doğan Bey’in cesareti içimizdedir.

Tufan Bey yanı başımızdadır.

Arap Ali, Gizik Duran, Tayyar Rahmiye’nin feraseti damarlarımızda gezmektedir, inşallah gezmeye de devam edecektir.

 

Muhterem Hemşerilerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Adana; Akdeniz’in incisi, Milli Mücadele’nin kalesi, milli birlikteliğimizin kaynağıdır.

Adana’nın varlığına yön çizen vakur tutum, sağlam tavır, güçlü irade Türkiye’nin bölünmesini arzu eden karanlık çevrelerin kâbusudur.

Aynı zamanda habis ve hasmane odakların aşamadığı bariyerdir.

Adana tabiriyle söylersek; Biz Adanalıyık, bici yer, şalgam içerik.

Ancak Türk ve Türkiye düşmanlarının elinden bal olsa yemeyiz, şerbet olsa içmeyiz.

Adana azmin ne olduğunu el emeği, göz nuruyla ispat eden güzide şehirlerimiz arasındadır.

Belediye ve vatandaş dayanışmasına örnek, birlik ve beraberliğe emsaldir.

Birlikten güç doğar sözü Çukurova’nın bereketli topraklarında anlam bulmuştur.

Adana’nın birliğinden doğan bu kuvvet hayranlık uyandıran eserlerin meydana gelmesine vesile olmuştur.

Adanalılar; gıpta edilecek hasletleriyle, milli haysiyetleriyle, tarihi ve kültürel değerleriyle geçmişin bereketinden geleceğin berraklığına hızla yürümektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin üretken belediyecilik anlayışı Adana’da karşılığını bulmuş, layıkıyla temsil edilmiştir.

Önem ve özellikle belirtmek isterim ki;

Bizim belediyecilik anlayışımızda çatık kaş, asık yüz yoktur.

Bizim belediyecilik kavrayışımızda çatlak ses, çorak bakış, çürük bahane yoktur.

Bizim belediyecilik kabulümüzde insana değer, mazluma hürmet, mağdura yakın alaka hâkimdir.

Çok şükür ki Adana Büyükşehir Belediyesi emin ve ehil ellerdedir.

Ve de özünde çalışkanlık, sözünde itibar vardır.

Adana Büyükşehir Belediyesi farkını göstermiş, rüştünü ispatlamıştır.

Bizim belediyecilik bakışımızda ötekileştirme, dışlama, ayrımcılık, eşitsizlik de olmamış, olmayacaktır. 

Aşağılamak, ağırdan almak, tembellik, kalp kırmak, yüz çevirmek, MHP’li belediyelere uzak ve yabancı davranışlardır. 

Bizim belediyecilik vizyonumuzun merkezinde; hoşgörü vardır, paylaşma vardır, yardımlaşma vardır, dayanışma vardır, zorda kalanlara, dara düşenlere el uzatmak vardır.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesiyle belediyecilik yapar, milleti yaşat ki devlet yaşasın ülküsüyle hizmetlerimize hizmet ekleriz.

Tıpkı aziz ecdadımız gibi, tıpkı kardeşlikle yoğrulmuş Türk asırlarında olduğu gibi tezvirata yüzümüzü döner, tefrikaya kapıları kilitler, fitneye bekçilik yapanlara mesafe koyarız.

Ekmek yediği yere nankörlük yapan nimet bilmezleri hoş görmez, affetmeyiz.

Kim ne derse desin, ne söylerse söylesin, aziz Adanalılar her şeyin en güzelini hak etmektedir.

Adana’nın gelişmesinden ürkenler bellidir.

Adanalının çalışkanlığını hazmedemeyenler bilinmektedir.

Adana’yı kıskanan, birlik ve dirliğinden rahatsız olan mihraklar da tüm melanet hevesleriyle ortadadır.

Bunlara tavsiyem, 1071 esere bakıp ibret almaları, hadlerini bilmeleri, sabır ve sınırlarımızı zorlamaktan vazgeçmeleridir.

Milliyetçi Hareket Partisi verdiği sözü tutar. Bugüne kadar da tutmuştur.

Vaatlerini unutmaz, unutulmuşluğa, uyuşukluğa, derin uykuya terk etmez.

Şu ana kadar olan da budur.

Hamd olsun özümüz doğrudur, sözümüz doğrudur, yönümüz doğrudur.

Hakk’ın yolundayız, milletin yanındayız, Adana’nın hizmetindeyiz.

Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışımızın esası da buna yöneliktir.

Bakıyorsunuz, yapılan her işe kulp takanlar fırsatı buldular mı başlarını kaldırıyorlar.

Bazı odakları görüyorsunuz, kıskanıyorlar, millete hizmet aşkımızı küçük göstermeye, küçümsemeye kalkışıyorlar.

İlle bir eksik bulmak, ille bir gedik açmak için kuyrukta bekliyorlar.

Ancak başaramayacaklar, bu kervanı durduramayacaklar.

Arkamıza baka baka değil, geleceğin beka ve huzur dolu Türkiye’sini inşa etmek, imar etmek, mamur hale getirmek için üzerimize ne düşüyorsa yaptık, yapmaya azimle devam edeceğiz.

Yolumuza o çıkmış, bu geçmiş, bizim için anlamsız ve masaldır.

Hiçbir nifak, hiçbir fesat, hiçbir kötürüm ve kumpas Milliyetçi Hareket Partisi’ni durduramayacaktır.

Diyelim ki, durdurmayı denediler, biliniz ki, imanımızla çiğner, inancımızla tüm oyunları dün olduğu gibi bozar dağıtırız.

Küresel senaryolara sığınan CHP, HDP, İP, FETÖ, PKK ve bir kısım siyasi eskilerin 2019 ayarlı çıkarcı koalisyonu milli birlik ve kardeşlik ruhunu sarsamayacak, beka ve diriliş mücadelesini sakatlayamayacaktır.

Güvence Adana’dır.

Güvence Türk milletidir.

Güvence istiklale adanmış, milli iradeye bağlanmış kahraman yüreklerdir.

Türkiye’nin karşısında hizalanmış çevreler, söküğünü dikemediklerine bakmazlar, el kapısından medet umarlar.

Bunlar, Adanalıların ifade ettiği gibi, gece mitilde yatar, gündüz çalım satarlar.

Türkiye’nin karşısında kim varsa, onlara sırnaşır, onlardan menfaat beklerler.

Aldırma Adanam.

Kafana takma Adanalı ağam.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket zalimlerle hesaplaşmak, her cephede karşılamak için vardır, hazırdır, bunu da başaracaktır.

Her zorluğu aşacak, her engeli yıkacak, her badireyi kapı dışarı edecek büyük Türk milleti melun siyaset sahiplerini tanımaktadır.

Nitekim hepsinin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır.

Tuzak kuruyorlarmış, ne gam ne tasa, Allah’ın da bir tuzağı vardır, milletin de söyleyecek sözü henüz bitmemiştir.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Bugünkü zaman sürecinde, hem ülkemizde, hem de komşu coğrafyalarda olağan üstü gelişmeler yaşanmaktadır.

Barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için çabalayanlarla savaş ve kaosu hâkim kılmak isteyenler adeta çatışmaktadır.

Bölgede huzur ve refahı yakalamak isteyen ülkelerin karşısında dış müdahalelerle kriz ve karışıklık çıkarmaya çalışan küresel güçlerin varlığı alenileşmiştir.

İnsanlığı istikrarsızlığa, yerküreyi huzursuzluğa itmek için yoğun faaliyet gösteren sapkın eğilimler, şer ve şiddet cephesi tahrik ve tacizlerini sıklaştırmıştır. 

Suriye ve Irak'ta var olan otorite boşluğunu fırsat bilerek ortaya çıkan IŞİD artık bitme noktasına gelmiştir.

En azından iddialar bu yöndedir.

Türkiye, Rusya ve İran Suriye'de normalleşmenin tesis edilmesi için makul ve müspet gördüğümüz çalışmalarını sürdürmektedir.

Siyasi sürecin başlaması için üç ülke iradesini ortaya koymuştur.

İlaveten Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması hassasiyetinde buluşmuşlardır.

Ne var ki, PKK/PYD terör örgütü ABD'nin himayesinde Suriye'nin yaklaşık olarak dörtte birini işgal etmiştir.

Ülkemizin gösterdiği haklı hassasiyet çerçevesinde PKK/PYD'nin Suriye krizine siyasi çözüm bulma çabalarının dışında tutulması şimdilik dikkate alınmıştır.

Görünen budur.

Fakat ABD yönetimi IŞİD bahanesiyle silahlandırmayı sürdürdüğü PKK/PYD'yi hala kollamaktadır.

Yeni silah sevkiyatlarıyla bu terör örgütünü desteklemeye canla, başla devam etmektedir.

Güney sınırlarımız boyunca dengeler öylesine sarsılmıştır ki, Türkiye açıkça tehdit edilmekte, terör örgütleri zehir saçmaktadır.

Kandil’in yanında, bilhassa Afrin, Cezire, Kobani, Tel Abyad, Münbiç insanlık düşmanlarının denetim ve kontrolündedir.

Türkiye’nin bekasını müdafaa maksadıyla, vatan topraklarının mücavir alanlarında tek bir terör örgütünün varlığına asla izin verilmemelidir.

Teröristler nerede ise oraya girilmeli, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmamalıdır.

Öncelikle ve süratle Afrin muhakkak surette temizlenmelidir.

Sınırlarımızın dibinde korsan ve terör devleti kurulmasına en küçük göz yumma hali felaketimize neden olacaktır.

Haine merhamet olmaz.

Haine acıma hiç olmaz.

Türkiye’ye saldıranlar doğduklarına pişman edilmelidir.

Bekamızın muhafazasında başka çare yoktur.

Mesele Türkiye’nin milli ve tarihsel haklarını müdafaa meselesidir.

Mesele ülke güvenliğinin sağlam esaslara bağlama meselesidir.

Türkiye Cumhuriyeti bağımsız ve egemen bir devlettir.

Yıkım ve çöküşü için açıktan ve örtülü hangi ülke veya örgütler plan yapıyorsa, bu kapsamda kimler faal halindeyse gereken sert cevabı almaları mecburidir.

FETÖ’nün kökü kazınması 2018’de ana hedeflerden birisidir.

PKK’nın tümden imhası 2018 yılının bir diğer ana hedefidir.

ABD’nin desteği, İsrail’in yataklığı Türk milletinin iradesiyle püskürtülecek, inanıyorum ki, caniler, cani hevesler, cinayet kafilesini besleyen alçaklar sükûtu hayale uğrayacaklardır.

Bunların yanında, ABD yönetimi, geçtiğimiz yılın son günlerinde haksız ve hukuksuz bir şekilde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ilan ederek yeni bir kriz çıkarmıştır.

Dünyanın gösterdiği tepkiye aldırış etmeyen ABD, çok ciddi küresel ve bölgesel fecaatlere hizmet edecek bu karardan ısrarla vazgeçmemiştir.

Yerinde ve isabetle, Sayın Cumhurbaşkanı’nın dönem başkanı sıfatıyla çağırısından sonra İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü zirvesi İstanbul’da toplanmış, nihai olarak ABD'nin kararı kınanmış, Doğu Kudüs Filistin'in başkenti olarak tanınmıştır.

Bunun ardından, Birleşmiş Milletler zeminine Türkiye ve Mısır öncülüğünde Kudüs konusu taşınmış ve İstanbul'da alınan kararlar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunulmuştur.

Güvenlik Konseyi’nde ABD'nin aksi yönde oy vermesinin ardından bu kez Genel Kurul'a sunulan karar dünya siyasi tarihi açısından büyük öneme sahip bir sonuç doğurmuştur.

Buna göre ezici bir çoğunlukla 128 ülke ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak görme kararının yanlış ve kabul edilemez olduğunu hep birlikte ilan etmişlerdir.

ABD ve İsrail yalnızlığa mahkum edilmiştir.

Siyonizm ağır bir yara almıştır.

Şunu hiç kimse unutmasın, Kudüs İslam’dır, Kudüs Miraç’tır, Kudüs Müslümanların manevi yuvasıdır.

ABD-İsrail ortaklığı, İslam’ın izini Kudüs’ten silemeyecek, Harem-i Şerif’in iffetine, asırları aşıp gelen manevi emanetine leke süremeyeceklerdir.

Buna 1,5 milyarlık İslam aleminin yanı sıra, insan ve inanç haklarına saygı duyan beşeri vicdan asla geçit vermeyecektir.

Ve de Filistin davası, mazlumların sadası yok sayılamayacaktır.

 

Muhterem Hemşerilerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bütün bunlar olup biterken İran, 28 Aralık Perşembe gününden itibaren dalga dalga büyüyen protesto gösterilerine sahne olmuştur.

Meşhed kentinde başlayan ekonomik sorunlara yönelik gösteriler, üzerinden çok geçmeden İran geneline yayılmış ve nitelik değiştirmiştir.

İran'da, hayat pahalılığı ve işsizlik gerekçe gösterilerek başlayan toplumsal olaylar, sonrasında dozaj ve şiddeti yoğunlaşarak rejim protestolarına dümen kırmıştır.

İran’daki sokak hareketlerine ABD ve İsrail’in açık destek vermesi, Riyad yönetiminin kapalı teşviki ve neticede düşmanca provokasyonlar oynanan oyunu deşifre etmiştir.

ABD ve İsrail'in kışkırtması rejim tartışmalarını alevlendirmiştir.

İran'daki etnik farklılıklar kaşınarak bölünme senaryolarının bu ülkedeki ayağının nasıl gerçekleştirilmeye çalışıldığı da ayyuka çıkmıştır.

PKK terör örgütünün İran'daki kolu olan PJAK'ın, gösterilerin içinde boy göstermesi vahametin bir başka boyutudur.

Suriye'nin kuzeyinde PYD'yi silahlandıranlar, Irak'ın kuzeyinde Barzani'yi sözde bağımsızlık referandumu için cesaretlendirenler, Türkiye’de PKK’ya kol kanat gerenler, İran’ı da hedefe yerleştirmişlerdir.

İran’ın siyasi ve toprak birliği sonuna kadar desteklenmelidir.

İran’da yaşananlar elbette ve öncelikle bu ülkenin kendi iç sorunudur.

Ancak gayri meşru telkin ve tembihlerle, hatta bizzat yabancı casusların tezgahlarıyla İran’ın karıştırılması bölgesel nitelikli vahim sonuçlara yol açacaktır.

İran’ın birliği savunulmalı, komşuluk ilişkilerinin gereği yapılmalıdır.

İran Türklüğünün; bozguncuların, ayaklanma çağrısı yapan kanlı emperyalizmin tehlikeli tuzağına düşmeyeceğine inancım tamdır.

Kaldı ki beklentimiz de budur.

İran’dan sonra sıranın Türkiye’ye geleceğini açık açık söyleyenler, şunu unutmasınlar ki, Gezi Parkı’nda denediler olmadı, Kobani olaylarıyla sonuca gitmek istediler olmadı, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüyle son kozlarını oynadılar yine olmadı.

Hangi çılgın, hangi çukur ve zillet zihniyet Türkiye’yi kaosa sürüklemek istiyorsa karşısında etten duvar bulacaktır.

Bunların topu gelsin, asla ama asla başaramayacaklardır.

Dört parçalı sözde Kürdistan için zaman ve zemin yoklayanlar, dört ayaklı ateşte yanmaktan kurtulamayacaklardır.

Bölgede İsrail'in güvenliğini sağlamak amacıyla diğer tüm Ortadoğu ülkelerinin iç savaş şartlarına hapsedilmesi maalesef ki devrededir.

Buna dikkat etmek, gelişmeler karşısında uyanık olmak tarihi önemdedir.

Dahası İslam dünyasında mezhepsel fitneleri kaşıyıp kanatarak ülkeler arası savaş çıkarılmasına gayret edildiği anlaşılmaktadır.

Kudüs komplosu, İran kumpası, Irak’ın Kuzeyindeki referandum oyunu, Ürdün, Suudi Arabistan ve Lübnan’daki bunalımlar büyük bir sorunun, dehşet verici bir kamplaşmanın ön hazırlığıdır.

Ortadoğu'da Müslümanlar birbirlerini kırarken, zalimler bu sürecin kazananı olacağını umut etmekle büyük bir hesap hatası yapmışlardır.

Rüzgar ekenler er ya da geç fırtına biçeceklerini akıllarından çıkarmamalıdır.

Hiç kimse Ortadoğu'da yaşanma ihtimali giderek artan vahim sonuç karşısında kazanan olmayacaktır.

Özellikle bölge ülkeleri akıllarını başına almalıdır.

Sünni ya da Şii olduğuna bakılmaksızın Ortadoğu'da bulunan tüm Müslüman ülkeler hedeftedir.

Asıl niyet İslamla restleşme ve hesaplaşmadır.

Hilal ile Haççın mücadelesi bir kez daha karşımızdadır.

Bölgemiz artık giderek büyüyen bir etkiyle barut fıçısı haline gelmektedir.

Komşu ülkelerin herhangi birinde yaşanacak şiddetli bunalım mutlaka ülkemizi de etkileyecektir.

Bu nedenle hem ülkemizin hem de komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün kararlı bir şekilde savunulması tarihi ve kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Tehdit ve tehlikelerin yerinde bertaraf edilmesinden başka seçenek kalmamıştır.

Türkiye milli bekasını koruma amacından asla taviz vermeden yoluna devam edecektir.

Alemde şer bitmezse, Oğuz neslinde de yiğit tükenmez, tükenmeyecektir.

Türk milletiyle hesaplaşma arzusu güdenler, elbette ve bir kez daha pişman olacak, azim ve kararlılığımızdan asla geri adım atmayacağımızı göreceklerdir.

Bunun için hükümete terörle mücadele ve dış politika alanında verdiğimiz destek tamdır ve sürecektir.

Kimsenin kuşkusu olmasın, milli birlik ve beraberlikle karanlık hesapları hüsrana uğratacağız.

Bölgemizde istikrar vaat eden güçlü bir ülke olarak mazlumların güvenli sancağı, zalimlerin ise korkulu rüyası olmayı sürdüreceğiz.

 

Aziz Adanalılar,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Birkaç aydan bu yana ABD'de İranlı bir şarlatanın itirafçı yapıldığı bir dava sürüyordu.

Bu şarlatan hezeyanlarıyla ülkemizi hedef alıyordu.

Aynı şekilde hukuki olmaktan ziyade siyasileşen söz konusu dava sürecinde özellikle ABD medyası aracılığıyla Türkiye suçlandı, karartıldı, hatta peşinen mahkum edildi.

İranlı şarlatan şayet ABD kanunlarına göre bir suç işlemiş olsaydı yargılanıp ceza alması normal karşılanacaktı.

Ancak başından beri söylediğimiz üzere suç Türkiye'de işlenmiştir, o halde bu suçun hesabının sorulacağı hukuk sahası ABD değil Türkiye’dir.

ABD yönetiminin yapması gereken bu şarlatanı Türkiye'ye iade ederek, sahip olduğu bilgileri ülkemizle paylaşmasıydı.

Fakat ABD bunu yapmamış, asıl niyeti Türkiye ile ilişkileri daha da sorunlu hale sokacak bir yol izlemeyi tercih etmiştir.

Ne idüğü belli olmayan bir şahsı itirafçı yaparak Türkiye'nin itibarına zarar vereceğini düşünenler büyük bir yanılgı içerisindedir.

Türkiye kimsenin yargılayacağı bir ülke değildir.

İranlı şarlatanın doğruluğu meçhul sözde itiraflarıyla süren davanın sonucunda jürinin açıklamasıyla bir banka yöneticisi güya suçlu bulunmuştur.

Mahkeme nihai kararını 13 Nisan’da açıklayacaktır.

Suçlamaların içeriği ne olursa olsun davanın esas ve maksadı bize göre sakat olduğundan, kararın milletimiz nezdinde itibar ve inandırıcılığı yoktur.

Zira suçlanan Türkiye’dir.

Yargılama siyasidir, hukuki temel ve içerikten tamamıyla yoksundur.

ABD yönetimi içine düştüğü yanlışı görmeli hala vakit varken bu yanlışından dönecek erdemi göstermelidir.

İki ülke şimdiye kadar meseleleri müttefiklik zemininde aşarak bugünlere gelmişken, ABD'nin yanlış tutumu ilişkilerimizi daha da zedeleyecektir.

PKK/PYD'yi binlerce tırlık sevkiyatlarla silahlandıran ABD, bu dava üzerinden gerçekte ne yapmaya çalışmaktadır?

Türkiye'yi terör kuşağı ile çevreleme gayretinde olan ABD yönetiminin bizlere açıkça söylemek istediği nedir?

ABD kanunlarına göre suç var diyenler, Türk kanunlarına göre her gün ihanet suçunu işleyen ABD’li asker ve sivil bürokratları tutarlılık gereği teslim etmeyi ne zaman akıllarına getireceklerdir?

FETÖ elebaşısını Pensilvanya'da koruyup kollamaya devam eden ve iadeye yanaşmayan ABD, bir şarlatan üzerinden Türkiye'nin haklı taleplerini gölgeleyebileceğini düşünüyorsa gaflettedir, yanlıştadır.

Ya da Türkiye'nin milli bekasını korumaya yönelik sergilediği kararlılığında herhangi bir yumuşama göstereceğini düşünüyorsa vahim bir çıkmaza girmiş demektir.

Biz hesabımızı her zaman mert ve yiğitçe gören asil bir milletiz.

Varlığımızın ve dostluğumuzun değerini anlayamamış, farkına hala varamamış olanları da yeri geldiğinde yokluğumuzla terbiye etmesini de biliriz.

Türkiye, Allah'a hamd olsun hiç kimseye muhtaç ve mecbur değildir.

Millilik ve tam bağımsızlık ülkümüzden hiçbir alanda taviz vermeyeceğiz.

Ülkemizin ve milletimizin menfaatleri söz konusu olduğunda taşı kırar, tuncu eritir, dağları yarar, sel olur bentleri aşarız.

Kimse bizden aksini beklemesin.

Ve hiç kimse Türk milletinin istiklalinden ödün vereceğini zannetmesin.

Bizim için hürriyet şereftir, bağımsızlık onurdur; ne şerefin, ne de onurun asla tavizi olmayacaktır.

Gerekirse bu uğurda canlar feda edilecek, ama teslim olunmayacaktır.

Bu vesileyle sözlerime son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Açılışını ve temel atmasını gerçekleştirdiğimiz 1071 hizmetin Adana'ya ve ülkemize kutlu olmasını diliyorum.

Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

Hepinizi Cenabı Allah'a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!