Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin İl Başkanları Toplantısında yapmış oldukları konuşma metni. 17 Ocak 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

DEVLET BAHÇELİ

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
İl Başkanları Toplantısında yapmış oldukları konuşma metni.
17 Ocak 2019

 

 

 

Çok Değerli Dava Arkadaşlarım,

Basınımızın Güzide Temsilcileri,

Öncelikle her birinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızla birlikte hepinizi muhabbetle selamlıyorum.

Kızılcahamam’da düzenlediğimiz Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanları Toplantısına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.

Bu kapsamda yeni yılın ilk toplantısını gerçekleştiriyoruz.

Elbette geleceğe umutla bakıyoruz.

Her şart altında iyimserliğimizi muhafaza ediyoruz.

İhanete karşı çelik gibi, aşılmaz sur gibi duruş gösteriyoruz.

Geçmişin tecrübeleriyle yere sağlam basıyoruz.

İnançlarımızın derinliğiyle, irfanımızın genişliğiyle kutlu ülkülerimizi diri tutuyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi ne yaptığını bilen, ne söylediğini bilen, nereye ulaşmak istediğinin bilincinde olan muazzam bir fikir ekolü, köklü bir siyaset okuludur.

Kendi gelecekleriyle ilgili planları olmayanlar başkalarının senaryolarında figüranlığa tamah edecekler, tamam diyeceklerdir.

Nişan almazsanız vuramazsanız.

Hedef koymazsanız ulaşamazsanız.

Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, ne yaptığınızın, nereye varacağınızın hiçbir önemi olmayacaktır. Ha şura olmuş, ha bura olmuş, hiç fark etmeyecektir.

Bununla birlikte aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamayacaktır.

Zafer ancak onu isteyenlerin, bununla yetinmeyip çalışanların, emek verenlerin, ter dökenlerin, samimiyetle mücadele edenlerin olacaktır.

Hiçbir başarıya güllerle döşenmiş, çiçeklerle bezenmiş, emniyetli ve esenlik dolu yollardan gidilemeyecektir.

Engeller gözünüzde büyürse, karamsarlık gönlünüzde boy verirse bırakınız başarıyı, ilk adımı bile zor atar, ilk düğmeyi bile zor iliklerseniz.

Dava adamı inanç ve iman adamıdır.

Dava adamı ilke ve ülkü abidesidir.

Dava adamı samimiyet ve dürüstlük anıtıdır.

Hamd olsun, Milliyetçi Hareket Partisi’nin il başkanları davasını özümsemiş, davasında erimiş, davasını hayatının mana ve muhtevası haline getirmiş müstesna ve muhterem şahsiyetlerdir.

Sahte mürşitlerin sanal müritleri varsın hezeyan içinde kıvransın.

Siyasi dolandırıcılar, istismar ve takiyye markası siyaset cambazları bırakın kendi kendilerine avunup yalan ve riyayla oyalansınlar.

Bizim meselemiz vatandır, bizim meselimiz milli bekadır, bu nedenle işimize bakalım, davamızın yüzünü ağartmak, mukaddesatımızın onurunu korumak için var gücümüzle çalışıp çırpınalım.

Dedikoduyla geçirecek vakit yoktur.

Bekleyecek, gecikecek, geride kalacak hal ve hak da yoktur.

Sürekli hareket halinde olacağız.

Sürekli bir adım önde bulunacağız.

Sürekli üretip, ülkemiz ve ülkülerimiz için fedakârlık yapacağız.

Çünkü sorumluluğumuz hakikaten ağırdır, sorumlu olduğumuz bir tarihimiz, bir talihimiz, bir mazimiz, bir atimiz vardır.

Vaziyet nazik, vakit dardır.

Türkiye’mizin çözmesi gereken, üstesinden gelmesi aciliyet gösteren sorunları vardır ve karşımızdadır.

İhmale kapı aralamak ihanete ortam açmaktır.

Beka mücadelemizi hafife almak bela akınına çanak tutmaktır.

Unutmayınız, siyasetin doğru olması kadar doğru siyasetin yapılması tarihi önem ve değerdedir.

Hakkın yanında olmak doğru tavırdır.

Halkın yanında olmak doğru tutumdur.

Hakikatin sözcüsü olmak doğrunun ta kendisidir.

Bizim yalanla işimiz olmadı, olmayacak.

Çıkarlarımızın akıntısına hiç kapılmadık, irademizi ikbal düşkünlüğüne asla alet etmedik.

Yarım asırdır dediğimizi yaptık, yapacaklarımızın vaadini verdik.

Sabah doğup akşam solmadık.

Akşam yanıp sabaha sönmedik.

Köprüye gelmeden geçmeye çalışmadık.

Hep ülkücü yaşadık, hep ülkücü kaldık, Allah nasip ve kısmet ederse de ülkücü olarak hayata gözlerimizi yumacağız.

Fakat asla eğilmeyeceğiz, asla taviz vermeyeceğiz, dönmeyeceğiz, biliniz ki, asla vazgeçmeyeceğiz.

 

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmiştir.

Bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü evresine güvenle ve demokratik vasıtalarla intikal sağlanmıştır.

9 Temmuz 2018 itibariyle de bu yeni sistem resmen tesis edilmiştir.

Şurası açıktır ki, dünyada hükümet sistemi değişikliğini istikrar, irade ve itinayla yapan; hiçbir kriz ve kaos ortamına müsaade etmeyen nadir ülkelerden birisi Türkiye’dir.

Bu konuda ne kadar övünsek az ve yetersizdir.

İç ve dış sorunların arttığı bir dönemde, 15 Temmuz FETÖ işgal teşebbüsünün tortu ve kalıntılarıyla mücadele edildiği bir zaman diliminde, terörizmin ve zalim efendilerinin her türlü tertip ve provokasyonu yaptığı bir süreçte milli iradenin tercihiyle yeni bir sisteme geçilmesi göz kamaştırıcı bir başarıdır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’nin istikbal meşalesi, istiklal nişanesidir.

Bu meşale sönmeyecek, bu nişane silinmeyecektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devlet ve siyaset hayatında hızlı karar almanın, haysiyetli yönetim anlayışının, özlemi çekilen uyum ve işbirliğinin teminçisi ve teminatıdır.

Artık Türkiye zincirlerinden kurtulmuştur.

Artık Türkiye yürüyüşünü seriye bağlamıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi’yle birlikte Cumhur İttifakı çatısı altında buluştuk, milli kaderimize birlikte yön verdik.

7 Ağustos Yenikapı ruhu, 16 Nisan Halkoylaması şuuru, 24 Haziran seçim sonuçlarıyla Türkiye doğrulmuş, milli bir kararla, ahlaki bir kenetlenmeyle kendine gelmiş, bekasını bütün hatlarıyla savunmaya geçmiştir.

Yeni 15 Temmuzların olmaması için ön almak mecburiyetindeyiz.

Bekamızın ölümcül saldırılardan muhafazası için ileri atılmak, derlenip toparlanmak durumundayız.

Bu nedenle 31 Mart 2019’da yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinin tarihi bir önemi bulunmaktadır.

Türkiye’nin önünü kesmek isteyenler hazırlık yapıyorlar.

Türkiye’yle hesabı bulunanlar hazırda bekliyorlar.

Zalimler fırsat kolluyorlar.

Hainler ortam yokluyorlar, zehirli hava kokluyorlar.

Hatırlarsanız, 31 Ağustos 2018’de Etimesgut Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu bir açılış münasebetiyle konuşma yapmış, partimizin Mahalli İdareler Seçimlerine yönelik dört ayaklı stratejisini açıklamıştım.

Bu stratejilerde değişen bir şey yoktur.

Aynı yerdeyiz, aynı çizgideyiz, aynı noktadayız.

Milli beka için Cumhur İttifakı’nın Mahalli İdareler Seçimlerinde de varlığına kanaat getirdik, ona göre siyasetimizi ve stratejimizi tayin ve tespit ettik.

Cumhur İttifakı’nın 24 Haziran Seçimlerinden aldığı sonucun 31 Mart Seçimlerinde tahkim ve teyidini kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak değerlendirdik.

31 Mart 2019’da herhangi bir yol kazasının pek çok badireye yol açacağını öngördük.

Bu maksatla dört ayaklı stratejimize uygun olacak şekilde iki ana siyasi hedefi belirledik ve paylaştık.

Birinci ana siyasi hedefimiz, hiç şüphesiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 31 Mart 2019’dan güçlenerek çıkması, buna müzahir mahalli idareler yönetiminin demokratik imkanlarla tesisidir.

Zillet ittifakının yeni hükümet sistemini boğma emelini bozguna uğratmak, kriz ve kaos çıkarma çabalarını püskürtmek gayemizdir, gayretimizin temelidir.

İkinci ana siyasi hedefimiz, milli bekamız üzerinde oynanan tehlikeli oyunların bertarafı, aynı zamanda küresel tahrik ve dayatmalara karşı uyanık olmak, tepki göstermektir.

31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinde Türkiye’nin yeni bir tarih yazmasını arzuluyoruz.

Milli mukavemeti kırmak için zaafımızı ve rehavetimizi gözleyen iç ve dış mihraklara unutamayacakları mübrem bir dersin, altından kalkmayacakları muhkem bir cevabın verilmesini istiyoruz.

Bunu yapacak olan büyük Türk milletidir.

İnancım odur ki, Cumhur İttifakı sahip olmuş olduğu Milli Mücadele ruhuyla Türkiye’ye tuzak kuranları şaşkına çevirecektir.

Milli bekamızı lekelemek isteyenlere sessiz kalamazdık.

Zilletin millete meydan okumasına tepkisiz duramazdık.

Bir olmalıydık, birlikte hareket etmeliydik.

Vahdette huzur, ayrılıkta şer vardı.

Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın iradesini 31 Mart 2019’da göstermek, zilleti her seviyede etkisizleştirmek için karar verdik, harekete geçtik.

30 büyükşehir belediye başkanlığının tamamında ve bunların alt belediyelerinde Cumhur İttifakı’nın doğasına muvafık şekilde Adalet ve Kalkınma Partisi’yle uzlaşmaya vardık.

30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimleriyle 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerindeki oy dağılımlarını dikkate alıp hesaba katarak siyasi irademizi somutlaştırdık.

Partimizin yönetimi altında bulunan büyükşehir belediye yönetimleri ve ilçe belediyelerinde Adalet ve Kalkınma Partisi aday çıkarmamıştır.

Hatta 30 Mart 2014’e göre söyleyecek olursak, partimizin yönetimi altında olmayan bazı yerlerde de AK Parti yine aday göstermemiştir.

Bunun yanında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönetimi altında bulunan büyükşehir belediyeleriyle bunların ilçe belediyelerinde de biz Cumhur İttifakı’na uygun olacak şekilde adaylarımızı çıkarmadık.

Uzlaşmamız, az evvel dile getirmiş olduğum dört ayaklı stratejimizle iki ana siyasi hedefimiz kapsamında vasat ve varlık bulmuştur.

Ayrıca büyükşehir belediyeleri dışındaki 51 il ve bunların ilçe belediyelerinde değerli adaylarımız demokratik yarışa gireceklerdir.

Bugüne kadar iki etap halinde belediye başkan adaylarımızı açıkladık.

Birinci etapta 249, ikinci etapta 423 olmak üzere 672 belediye başkan adayımızı milletimizin huzuruna çıkardık.

Önümüzdeki günlerde de kalan 220 belediye başkan adayımızı milletimize takdim edip yolumuza devam edeceğiz.

İl, ilçe veya büyükşehir fark etmeksizin, bütün seçim çevrelerinde belediye meclis üyesi aday listelerimiz tanzim edilip seçime girecektir.

Bu konuda herhangi bir ihmal, gecikme, geride kalma, ağırdan alma kesinlikle olmayacaktır.

İl başkanlarımızdan bu hususta tam bir hassasiyet beklediğimi özellikle dile getirmek isterim.

İlaveten il genel meclis üyesi adaylarımızın hazırlığı da titizlikle sağlanacaktır.

Belediye meclis üyeliği adaylığı ve il genel meclis üyeliği adaylığıyla ilgili müracaatlar 4 Şubat 2019 tarihine kadar partimize yapılabilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhur İttifakı’nın gereği neyse onu yaptık.

Siyasetimizi gölgeleyecek hiçbir ilişki ağının içinde olmadık.

Birkaç daha belediye alalım diye ilkelerimizi çiğnemedik, el avuç açmadık, aman demedik, beka ağırlıklı siyasetimizi karalamadık.

Sizlerden bilhassa bekliyorum ki, duruşumuzu, düşüncelerimizi, değerlendirmelerimizi her insanımızla paylaşınız.

Hiçbir bahane ileri sürmeyiniz.

Hz. Mevlana’ya atfedilen öğüt dolu şu sözlere dikkatinizi çekiyorum:

Ey yiğit! Yazgıya bahane bulma,

Yükleme kendi suçunu başkasına,

Suçunu gör dönüp durma etrafında kendinin,

Kendindedir gölgeden değil çektiklerin,

Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin?

Ne ektin de ektiğini biçmedin?

Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar,

Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.

Partimizin aday çıkarmadığı her seçim çevresinde belediye meclislerine daha fazla arkadaşımızın seçilmesi için elinizden gelen çabayı gösteriniz.

Belediye derken bekayı görmezden gelmeyiniz.

31 Mart 2019’da düşman sevindirmeyiniz.

Zilleti güldürmeyiniz, buna karşılık illerinizde zaferleri müjdeleyiniz.

Ya beka ya bela seçiminde, sonuna kadar beka diyeceğimizi, bu uğurda her fedakârlığı yapacağımızı sakın ha aklınızdan çıkarmayınız.

Gevşeklik göstermeyiniz.

Acziyete prim vermeyiniz.

Yılgınlığın yeşermesine müsaade etmeyiniz.

Fitne-fesada hayat hakkı tanımayınız.

Önümüzdeki dönem Türk milletinin geleceğine damga vurmanız ve iradenize sahip çıkmanız için tarihi bir fırsatı sizlere sunmaktadır.

Bu milli görevi yerine getirmek için her eve ulaşarak, her vatan evladının sevgisini ve gönlünü kazanmak zorundasınız.

Vatandaşlarımızı ülkemizin doğruluşuna omuz vermeye çağırmalısınız.

Türkiye’nin onurlu, huzurlu ve kudretli geleceğinde söz sahibi olmaya davet etmelisiniz.

Bizim yegâne güç kaynağımız, Türk milletinin şaşmaz sağduyusu, temiz vicdanı ve yüreğidir.

Her kapıyı çalınız.

Her yüreği kucaklayınız.

Bıkmadan, usanmadan anlatınız.

Ayak basmadık yer, ulaşmadık gönül bırakmayınız.

Sizler, yarım asırlık bir davanın kutlu vatan köşelerindeki muhterem temsilcilerisiniz.

Nasıl bir emanetin omuzlarınızda olduğunu gördüğünüzden ve göreceğinizden eminim.

Nasıl bir mücadelenin içinde olduğumuzu da anlayıp anlatacağınızdan şüphe duymuyorum.

Başarı ancak istersek gelecektir.

Her iş, her mücadele önce insanın kalbinde ve kafasında başlayıp, bitecektir.

Düşeceğim korkusuyla yükseğe çıkmak, çıkılsa bile burada durmak mümkün değildir.

Sürekli tenkit, sürekli şikâyet, sürekli suçlama değersizliğe işaret eder.

Bizim ise değersizlerle ve değersizlikle işimiz yoktur.

Çevrede kötümserlik yayanları, orada burada karamsarlık aşılayanları, 1 Nisan için sinsi sinsi kurgu yapanları, tökezlememiz için alçakça kumpas kuranları sükûtu hayale uğratmamız hem şehitlerimize, hem de davamızın onuruna vefa ve haysiyet borcumuzdur.

Başaramazsak gök girsin kızıl çıksın.

Çalışacağız, ant olsun başaracağız.

İnanacağız, tefrikaları, tezviratları, tantana yapan, teneke gürültüsü çıkaran soytarıları mahcup ve mağlup edeceğiz.

Biliniz ki, damla kendini tamamlayınca damlar.

Mayası gelen hamur teknede durmaz.

Kaynayan kazan kapak tutmaz.

Zamanı gelen bir fikri hiçbir güç durduramaz.

Zaman Milliyetçi-Ülkücü Hareketi’ndir.

Zemin ise tüm Türkiye’dir.

Tomurcuk derdinde olmayan ağaca merhum Necip Fazıl odun demişti.

Odun yakılır, tomurcuk ise yükselip çınarlaşır.

Dava adamı olmak çınar olmaktır.

Davanın omuzlarına basmak değil, davayı omuzlara almak; mazeret üretmek değil muhteşem eser ve zirvelere talip olmak lazımdır.

Hiç kimse davanın önünde, davanın üstünde, davadan daha önemli değildir.

Ben demek şeytan eylemidir.

Bencillik bizden uzaktır.

Kibirlenmek, böbürlenmek, insanımıza tepeden bakmak, dava arkadaşının kötü bir duruma düşmesini ve düşkünlüğünü beklemek utanmazlıktır.

Dava adamı ayıp arayan, kusur araştıran bir fıtrata sahip olamaz.

Kaldı ki, Müslüman Müslümanın ayıbını gece gibi örtendir.

Ülkücü Ülkücünün arkasında dağ gibi durandır.

Empati yapacağız, mert olacağız, samimi olacağız, ahlaklı olacağız, erdemli olacağız, adam gibi adam olacağız.

Millet ne diyorsa ona kulak vereceğiz.

Zillete ise haddini bildireceğiz.

Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi olacağız.

Tutarlı, düz, sade, gösterişten uzak, mütevazı, elbette arif gönüllü olacağız.

Boş tribünlere oynamayacağız.

Hırslarımıza yenilmeyeceğiz, ihtiraslarımıza teslim olmayacağız.

Siyasetimizi yaparken Allah’ın rızasını kazanmak, milletin desteğini almak için uğraşacağız.

Ecdadımızın hayır duasını almak için çırpınacağız.

Devamlı faal ve faaliyet içinde olacağız.

Ne diyor Gazali:

Akıl susunca düşünce durur, düşünce durunca hareket durur. Hareketsizlik ise çürümedir.

Bizim çürüklerle, çürümeyle, çarpık zihniyetlerle aramızda kapanması imkânsız mesafeler vardır.

Kim kiminle ne yapıyor, kim ne diyor hiç aldırış etmeyin.

Bizi meşgul edip yerimizde saymamızı planlayanlara sırtınızı dönün.

Mühim olan biz ne yapıyoruz, neyi hedefliyoruz, nereye ulaşmayı istiyoruz, buna odaklanın.

Ne güzel de söylemiş Merhum Abdürrahim Karakoç:

Beden ölür, cana bakın siz.

Kim kiminle yürür, ona bakın siz.

Bırakın dönsün dönme dolaplar,

Haktan, hakikatten yana bakın siz.

Haktan ayrılmadan, hakikat çizgisinden sapmadan mücadelemizi heyecan ve inanmışlıkla sürdüreceğiz.

Allah’ın inayeti, milletimizin iradesiyle hak ettiğimiz yere eninde sonunda geleceğiz.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Bir yandan Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili gündem sıcaklığını korurken, diğer yandan bölgesel gelişmeler devamlı çatallaşıp çetrefil bir hal almaktadır.

Suriye’nin kuzeyini kapsamına alan olaylara her gün bir yenisi eklenmektedir.

Trump’ın meşum tehditleri, bölge ülkelerinin marazi niyetleri, terör örgütlerinin cinayet ve ihanetleri bütün yönleriyle karşımızdadır.

Emperyalist iştah kabarmış, zulmün istekleri kamçılanmıştır.

Güney sınırlarımız boyunca çok tehlikeli ve milli bekamızı doğrudan etkileyecek bir kumar oynanmaktadır.

Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon taahhüdümüz tehir edilmekle birlikte tavsamaktadır.

ABD, PKK/PYD/YPG’yi himaye etmek, bu cani terör örgütlerini Kürt kökenli kardeşlerimizle ilişkilendirmek için karanlık bir kampanyayı tedavüle sokmuştur.

Kürt kökenli kardeşlerimize büyük bir haksızlık yapılmakta, hakları yenilmekte, galiz bir şekilde hakaret edilmektedir.

Altını bir kez daha kalın olarak çiziyorum ki, Kürt kökenli kardeşlerimizin kan döken, cana ve mala kast eden hiçbir katille en küçük bağ ve bağlantısı yoktur, olamayacaktır.

Terör örgütlerini Kürtlerle ilişkilendirmek insanlık vicdanına ağır bir saldırı, vahim bir suçtur.

İnanıyorum ki, hem ülkemizde, hem de sınırlarımızın öte yakasında yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimiz oyuna gelmeyecek, Trump’ın rezil tuzağına düşmeyeceklerdir.

ABD, Fırat’ın doğusunu baz ve esas alarak bir terör haritası çizmek, özerk bir yapı kurmak, yeni bir Barzani modeli inşa etmek heves ve hedefindedir.

Suriye’nin kuzey ve kuzey doğusunda, Cerablus’tan Derik ve etrafını çevreleyecek ve derinlemesine inecek şekilde Fırat’ın Doğusundaki her yerleşim biriminde etnik köken ağırlığına göre bir yönetim tasarımı gündemdedir.

Bu Suriye’nin parçalanması demektir.

Bu Kürdistan’a yeni bir adımdır.

Bu Türkiye için milli ve tarihi bir tehdittir.

Trump, Kürtlere saldırmayın sözleriyle Türkiye’yi PKK/PYD/YPG’den en azından uzak tutmak, terörle mücadeleyi kesmek ve durdurmak niyetindedir.

İsrail işin içindedir.

Malum Körfez ülkeleri devrededir.

Bedeli çok ağır olacak bir bölüşüm ve paylaşım süreci önümüzdedir.

Trump, 20 millik, yani yaklaşık 30 km derinliğinde bir güvenli bölgeden bahsetmiştir.

Hükümet ise buna müspet yaklaşmıştır.

Şayet, kurulacak ve oluşturulacak güvenli bölge tamamen Türkiye’nin denetim ve kontrolünde olacaksa, üstelik terörle tavizsiz bir mücadele sürecekse diyeceğim bir şey yoktur.

Hatta temennim, bu 30 km’lik güvenli alanın Suriye’nin istikrar ve iç barışa ulaşasıya kadar hâkimiyetimiz altında bulunmasıdır.

Kaldı ki, bugünleri çok önceden öngörmüş, 6 Ağustos 2012’de;

“Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla batı ucu Afrin, doğu ucu Kandil’i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağının bir an önce sağlanmasını ve icra edilmesini” talep etmiştim.

Güvenli bölge stratejisini biz kurmuşsak, biz hazırlamışsak, biz sahaya ve masaya taşımışsak mesele yoktur.

Şartlarını, sınırlarını, muhtevasını, sürecini ve zamanını biz belirlemişsek yine mesele yoktur.

Kuralı koyan, kozlarını kullanan, caydırıcılığını gösteren, yaptırımını ispat eden, siyaset ve diplomasiyle bir adım önde, bir tık üstte yer alan bizsek hiçbir kaygıya da mahal olmayacaktır.

Ancak, ABD’nin yazdığı kanlı senaryoya kanıp, terör örgütlerine göz yumacaksak, güvenli bölge diye tampon bölgeye tamam diyeceksek, aynısı Körfez Savaşı’ndan sonra yaşandığı gibi, yeni bir uçuşa yasak bölge kararına zımnen onay vereceksek, herkesi uyarıyorum ki, bugüne kadar yaptıklarımızın üzeri bir kalemde çizilecektir.

Yani şehitlerimizin kanı yerde kalacaktır.

Bilahare milli güvenliğimiz rehin alınacaktır.

Tehlike bu kadar ciddi, bu kadar yakındır.

Hepsinden önemlisi, Irak ve Suriye’den sonra sırayı, Allah muhafaza, Türkiye alabilecektir.

Bunun sinsi deneme ve provaları yapılmıştır.

Suriye’de siyasi geçiş sürecinin ne olacağı belirsizliğini korumaktadır.

Esad rejiminin akıbeti, yeni anayasanın ne zaman yazılacağı muammadır.

Bu katilin kendi geleceği için hangi dayatmalara razı olduğu meçhuldür.

Bu şartlar altında, Türkiye’yi PKK/PYD/YPG’yle aynı hizaya getirmeye teşebbüs etmek, terörizme aleni şekilde destek vermek züldür, zulümdür, düşmanlıktır.

ABD’nin yaptığı budur.

Kızılcahamam’dan sormak ve öğrenmek isterim ki;

20 millik derinliğe sahip olacağı söylenen güvenli bölge tanımıyla kast edilen nedir?

Bu güvenli bölgede terör örgütleri bulunacak mıdır?

Uçuşa yasak bölge planlaması var mıdır?

Rusya bu işin neresindedir?

Başta ABD olmak üzere, koalisyon ülkelerinin güvenli bölgedeki rolü, payı ne olacaktır?

Dahası terörün kökünün kazınma sürecinde devamlı önümüze engeller çıkaranların bundan sonraki stratejik amaçları devlet ve millet aklıyla görülüp yorumlanmakta mıdır?

Türkiye Fırat’ın doğusunu baştan ayağa temizlemek zorundadır.

Hainlerin imhası, kazdıkları çukurlara defni kaçınılmaz bir milli görevdir.

Terör bitmeden ne söylense, ne yapılsa boştur, anlamsızdır.

Dün Brüksel’de gerçekleşen NATO Genelkurmay Başkanları Toplantısı, bu çerçevede gerçekleşen Türkiye ile ABD arasındaki temaslar her şeye açıktır.

ABD Genelkurmay Başkanı’nın ülkemizi temsil eden Genelkurmay Başkanımıza güvenli bölge konusunda ne dediği, neyi teklif ettiği yakın zaman içinde netleşecektir.

Biz terörle mücadele sürecinde önşartsız devletimizin ve hükümetimizin yanındayız.

Süreç nereye gidiyorsa gitsin, nereye dayanırsa dayansın, neyi gerektiriyorsa gerektirsin, ama haklı davamızdan, beka mücadelemizden kesinlikle dönmemeliyiz, kesinlikle geri adım atmamalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle İl Başkanları Toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Bütün dava arkadaşlarıma üstün başarılar diliyorum.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun.