04.04.2011 - Anıtmezar'da Başbuğ'u Anma Töreninde Yapmış Oldukları Konuşma.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
Anıtmezar'da Yapmış Oldukları Konuşma.
4 Nisan 2011

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Her Biri Cesaret ve Fedakarlık Abideleri Olan Değerli Ülküdaşlarım,

Geleceğimizin Güvencesi Genç Bozkurtlarım,

Tam on dört yıl önce, Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i dua ve gözyaşları eşliğinde ebediyete uğurlamıştık.

Bugün bir kez daha Hakk’a yürüyüşünün yıldönümünde kendisini Fatihalarla yad etmek için kabri başında toplanmış bulunuyoruz.

Manevi huzurunda bir araya gelen Türkiye sevdalıları olarak, minnet ve şükranlarımızı ifade etmek için ellerimizi semaya, gözlerimizi ufka ve hafızalarımızı onunla geçirdiğimiz muhteşem hatıralara açtık.

Aynı zamanda devlet ve siyaset hayatının mümtaz bir şahsiyeti olan rahmetli liderimizin eserlerini, temennilerini, nasihatlerini ve çağları aşan öngörülerini yüreğimizde taşıyarak burada buluştuk.

O’nun, binbir emekle inşa ettiği ve ilkelerini belirlediği milli davamızda, tüm ülkücüler çok şükür ki büyük bir şevk ve inançla yollarına devam ediyorlar.

Yeise düşmeden, yılgınlığa prim vermeden, oyunlara aldırış etmeden ve kurulan tuzaklara düşmeden bir aradalar.

O’nun kırkiki yıl önce Türk milletinin geleceğini aydınlatmak, varlığını korumak ve yükseltmek amacıyla yaktığı inanç meşalesi bugün bizlerin elinde sonsuzluğa uzanmaktadır.

O, herşeyden önce yüksek bir şahsiyet sahibi kişi olarak, kendisini adadığı Türk milletinin; mutluluğu ve esenliği için 80 yıllık hayatında büyük mücadeleler sergilemiştir.

Türklüğün itibarını, haysiyetini ve varlığını korumak için insan üstü bir çaba göstermiştir.

Yüce dinimizin buyruklarından hiçbir zaman ödün vermemiş, zorlukları Cenab-ı Allah’a sığınarak ve milletimize güvenerek aşmaya çalışmıştır.

Nitekim yaşarken karşılaştığı hiçbir zorluk o’nu yolundan ve hedefinden çevirememiştir.

Kendisini hayattayken anlayacak basirete sahip olmayanlar, hatta karşısına engeller çıkaranlar vefatından sonra hakkını teslim etmişler ve geçte olsa aziz hatırasını hürmetle anmaya başlamışlardır.

Her faniye nasip olmayan ilgi, sevgi, bağlılık ve destek aramızdan fiziken ayrılışının ondördüncü yıldönümünde bile artarak devam etmektedir.

Hiçbir tereddüde kapılmadan söylemek isterim ki, bir dava insanı olarak Türk milletinin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir.

Meseleleri bütün yönleriyle ele alma ve yorumlama kabiliyeti, sorunları teşhis etme ve bunlara karşı çözüm getirme kudreti, herşeyden önce onun şahsında temerküz etmiş ve bugünlere kadar ulaşarak bizim yönümüzü belirlemiştir.

Aradan geçen yıllar Türkeş Bey’in sözlerinde, tespitlerinde, ülkülerinde ve düşüncelerinde ne kadar haklı olduğunu kesin olarak teyit etmiştir.

Her Türk milliyetçisinin ve her ülkücünün gurur kaynağı olan merhum liderimiz; bizlere bıraktığı emanetlerle de zihnimizde ve kalplerimizde eşsiz bir yere sahip olmuştur.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Değerli Ülküdaşlarım,

Bildiğiniz üzere, Türkeş Bey 4 Nisan 1997 tarihinde rahmete kavuşmuş ve 8 Nisan günü de uğruna her türlü cefayı ve sıkıntıyı seve seve göğüslediği vatan topraklarına emanet edilmiştir.

O’nsuz geçen yıllar; liderliğinin hala ne kadar etkili ve derinlere kök saldığını açık bir şekilde ispat etmektedir.

Şüphesiz çağını aşan ve yaşadığı zamana sığmayıp fikir ve davranışlarıyla her devrin ufkunda parıldayan liderler; hem insanlığın hem de içinden çıktığı milletlerin burçları olmuşlardır.

Türk milleti böylesi lider kişilikleri tarihin her döneminde içinden çıkarmış ve sonrasında bağrını ve yüreğini her daim bu yüksek şahsiyetlere açarak sadakatle yanlarında yer almıştır.

Türk tarihi öylesine büyük liderlere şahitlik etmiştir ki; bunlar tıpkı karanlığa doğan nur, geceyi aydınlatan fener, fırtınaya karşı sığınak, belalara karşı siper, fitneye karşı direnç, ihanete karşı birliğin timsalleri olmuşlardır.

Bu haliyle rahmetli Türkeş Bey de Türklüğün asırları aşan yürüyüşündeki geri çekilmeyen ve eğilmeyen kudretlerinden birisidir.

O’nun bizlere büyük bir özveriyle miras bıraktığı Dokuz Işık da; dün, bugün ve yarın arasındaki tüm sisleri aydınlatmış, kendisini vatanına ve milletine adayan ülkücülere asla eskimeyecek bir rehber olmuştur.

Hatta ona göre Dokuz Işık, Türk ülküsüyle aynı anlam ve içeriğe sahiptir.

Ve derin bir insan sevgisi ve insan haysiyetine bağlı olma isteğini yansıtmaktadır.

Milletimizin değer ve inançlarıyla bağdaşmayan yabancı ideoloji ve görüşler kuşkusuz o’nun duruş ve azmi karşısında çaresiz kalmış ve bir ucu Bozkurt Destanına dayanan, bir ucu da Çanakkale’ye uzanan Türklüğün manevi savunma hattının içine bir türlü sızamamışlardır.

Türkeş Bey, Türk milletinin sürekli tazelenen belleği, ileriyi gören feraseti, tehlikelere set çeken cesareti, kardeşliğini öğütleyen bilgesi, uzlaşmayı tavsiye eden sağduyusu, melanete rest çeken bükülmez bileği ve milliyetçiliği demetler halinde dağıtan ülkücüsüdür.

Ortaya koyduğu vizyon ve taşıdığı kutlu misyon bugün yaptıklarının ne kadar doğru ve meşru olduğunu taraflı tarafsız herkese kabul ettirmiştir.

Dünyanın gidişatını ve bölgemizdeki gelişmeleri iyi okuyan berrak bir milli şuura sahip olan rahmetli Türkeş Bey, hala Türklüğün yaşadığı her yerde, ulaştığı her coğrafyada mümtaz ve ayrıcalıklı bir şekilde anılmaktadır.

Bu da bizim için tartışmasız iftihar vesilesidir ve her daim taşıyacağımız, savunacağımız ve hiçbir şeyle kıyaslamayacağımız bir değerdir.

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Aziz Ülküdaşlarım,

Bugün ülkemiz, dünden daha sıkıntılı ve daha vahim sorun alanlarıyla kuşatılmış durumdadır.

Türk milletinin birliğine yönelik hain saldırılar sürekli olarak mevzi elde etmekte ve cüret kazanmaktadır.

Türklük değerleri yıpratılmakta ve Cumhuriyet’in tüm kazanımları mayınlı alana çekilmek istenmektedir.

Türk milletinin binlerce yıllık kardeşliği, üniter yapısı, dili ve diğer milli varlıkları tahrip ve imha edilmenin eşiğine kadar getirilmiştir.

Özellikle 12 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimine giderken, şer ittifakının niyet ve emelleri daha da keskinleşmiş ve hepimizce bilinen mihraklar Türkiye’nin bölünmesi için düğmeye basmışlardır.

Gerek küresel gelişmeler, gerekse de bu paralelde yürüyen iç hadiseler dava arkadaşlarıma büyük görev ve sorumluluklar yüklemektedir.

Büyük Türk milleti için endişe verici tehditler artmışken, kaybedecek zamanımızın olmadığı ortadadır.

Türkiye’nin bağımsız bir şekilde var olması, Türk milletinin ebedi vatanında bir ve bütün halinde yaşaması için dayanışmaya ve saflarımızı sıkı tutmaya çok ihtiyacımız vardır.

Millet ve devlet bekası için güç birliğini sağlamlaştırmanın başka da bir yolu ve çaresi yoktur.

Bizler, sabır ve metanetle, cesaret ve kararlılıkla üzerimize çullanan fitne ve fesada mutlaka haddini bildireceğiz.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin değerli mensupları ve yarınlarımızın güvencesi genç ülkücü kardeşlerim büyük bir uyanıklık ve çabayla ileri demokrasi zırvasının sahiplerine ve yanlarında saf tutmuş bölücü mihraklara demokratik yollardan gereken dersi vereceklerdir.

Zira en başta milletimize ve sonra da Türkeş Bey’e olan manevi sorumluluğumuz bunu gerektirmektedir.

Biliniz ki, bizden görünüp davamıza zarar vermeye çalışan ve başka yerlerin gönüllü ya da menfaat karşılığında misyonerliğini yapanlara ne Başbuğumuz, ne de dava arkadaşlarım asla haklarını helal etmeyeceklerdir.

Ne mutlu bizlere ki, bugün Milliyetçi Hareket’e gönül vermiş muhterem arkadaşlarımız aramızdadır ve bizimle birlikte Türkeş Bey’in izinden yürümektedirler.

Hayatı boyunca; asla yılmayan, teslim olmayan, hiçbir pazarlığın içinde bulunmayan mücadele ve ülkü adamı merhum Türkeş Bey’in işaret ettiği istikamette giderek ve her vatandaşımızla kucaklaşarak tek başına iktidara ulaşacağız.

O hayattayken göremedi, ancak Hakk’a yürüyüşünün ondördüncü seneyi devriyesinde Milliyetçi Hareket’in tek başına iktidarı inşallah gerçekleşecektir.

Hak yolunda, Allah yolunda milletimizin bizi mahcup etmeyeceğine yürekten inanıyorum.

Seviyeli, tutarlı, ahlaklı, temiz, ilkeli, soğukkanlı ve Türk milletine sevdalı Milliyetçi Hareket’in hak ettiği başarıya ulaşmasının zamanı gelmiştir ve bu hepimize Türk tarihinin yüklediği bir vazifedir.

Kılavuzumuz Türkeş Bey’in prensipleri, dayanağımız aziz milletimiz, yardımcımız Cenab-ı Allah’tır.

Başkent Ankara vicdanımız,  Türkçe vazgeçilmezimiz, vatanımız namusumuzdur.

Umutsuzluk dalgasını buradan aldığımız manevi ilhamla kırıp ortadan kaldıracağız ve Türk milletinin tarihi yolculuğuna engel olmaya çalışanlara asla müsaade etmeyeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle kabri önünde biraraya geldiğimiz merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e ve bugün aramızda olmayan tüm dava arkadaşlarımıza ve aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.