09.04.2011 - "Artan terör saldırıları" nedeniyle yaptığı yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"artan terör saldırıları" nedeniyle yaptığı yazılı basın açıklaması.
9 Nisan 2011

 

Ülkemiz, kuşkuların arttığı, kışkırtmaların kabından taştığı, Türk milletinin birliğine yönelik hain suikastların alabildiğine yoğunlaştığı bir ortamda Milletvekili Genel Seçimine doğru hızla yol almaktadır.

AKP’nin kontrollü gerginlik ve tahrik siyasetinin neden olduğu kutuplaşma toplumun her tarafını sarmış ve her kesime sirayet etmiştir.

Böylesi bir dönemde aziz milletimiz kendi geleceğiyle ilgili tercihini yapacak ve kesin hükmünü verecektir.

Bu haliyle önümüzdeki süreç Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için hayati bir dönüm noktası olacak ve ihanetin belinin kırılması için de tarihi bir fırsat sunacaktır.

Bununla birlikte, Başbakan Erdoğan’ın öfke ve nefret dehlizlerinde yolunu kaybeden üslubu, iftira ve çamur atmaya dayalı yönetim tarzı artık dayanılmayacak bir noktaya ulaşmış bulunmaktadır.

Milletimizin birlikte yaşama ülküsüne ileri demokrasi kamuflajıyla tuzaklar kurup saldırılar düzenleyen bu zihniyetin, artan bir şekilde haddini ve cüretini aştığı görülmektedir.

Açılım denilen yıkım projesiyle, Türkiye’yi tasfiye etmeye ve Türk milletini dağıtmaya adeta kararlı olan Başbakan ve yol arkadaşları sabırları taşırma noktasına kadar getirmişlerdir.

Teröre boyun eğen, teröriste sevimli görünmeye çalışan, İmralı canisiyle karanlık odalarda pazarlık yapan, Habur’da PKK’lı hainlere karşılama törenleri düzenleyen ve Hizbullah militanlarını serbest bırakan AKP hükümetiyle gidilecek bir yol, varılacak bir hedef artık kalmamıştır.

AKP’yle birlikte ahlaksızlık prim yapmış, asayişsizlik huzuru kaçırmış, bölücüler cesaret kazanmış, yolsuzluk ve yoksulluk çığırından çıkmış; taviz, boyun eğme, teslimiyet ileri bir aşamaya ulaşmıştır.

Omurgasız, çapsız, vicdansız ve gayri milli bir siyasetin tüm emarelerini sergileyen iktidar zihniyeti millet ve devlet hayatını tek kelimeyle kaosa sürüklemiştir.

AKP hükümeti, uluslararası ilişkilerde sıfır sorun politikasıyla, küresel güç merkezlerinin taşeronluğuna talip olmuş ve arkasında duranların suflörlüğünü yaparak kişiliksiz ve kaypak bir duruş göstermekten utanmamıştır.

Elbette büyük Türk milleti, hükümetin ülke dışındaki meselelere odaklanarak, Haçlı zihniyetinin değirmenine su taşımasının hesabını soracaktır.

Bu gerçekler ortadayken, son günlerde PKK’lı teröristlerin artan kanlı saldırılarına hükümet tarafından tepki gösterilmemesi üzerine iyi düşünmek gerekmektedir.

Nitekim Osmaniye ve Şırnak’ta bir hafta içerisinde meydana gelen hain saldırılar neticesinde toplam oniki Mehmetçiğimiz yaralanmış, bir Mehmetçiğimiz de şehit düşmüştür.

Sinop’un Boyabat ilçesinde ise üç polisimiz alçakça düzenlenen saldırılar sonucunda yaralanmışlardır.

Ne var ki bu gelişmeler hükümeti harekete geçirmeye yetmemiş ve Başbakan Erdoğan’ın ağzından konuyla ilgili herhangi bir tavır ve milletimizi rahatlatacak bir beyan duyulmamıştır.

Saklandıkları Kuzey Irak’tan ülkemize geçerek ölüm saçan PKK’lı canilerin, eylemlerini gerçekleştirebilmek için uygun ortam ve siyasi iklim buldukları şüphesizdir.

Başbakan Erdoğan’ın Libya’dan Filistin’e kadar, bu ülke vatandaşlarının emniyet ve huzurlarının sağlanması için ikide bir sahte de olsa çıkışları biliniyorken, bölücülük ve terör kuşatması altında bulunan Türk vatandaşlarına karşı benzer yaklaşımları göstermemesi samimiyetsizliğinin ve kafasının nerelerle meşgul olduğunun açıkça kanıtıdır.

PKK’lı canilerin yuvalandığı ve himaye edildiği Irak’ın kuzeyinde; sazlı sözlü sıra gecelerine katılan Başbakan’ın, Ankara’nın şerefini Erbil’de yerlere düşürdüğü ayan beyan ortadadır.

Peşmerge reisine yönelik olarak; ‘muhatabımız değil, teröre yataklık yapıyor, hesabı sorulur, bana onu sormayın’ sözlerinin tarafı ve sahibi bellidir.

Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra, Erbil’in meşrulaştırılması ve Barzani’nin abilikten, kardeşliğe ve dostluğa da terfi etmesi milletimiz tarafından ibret ve nefretle hatırlanacaktır.

Anlaşıldığı kadarıyla AKP, 12 Haziran seçimlerinden galibiyetle ayrılması halinde peşmerge kalıntısı ve bölücü çevrelerle birlikte el ele verecek ve Türkiye Cumhuriyeti’nin içten ve dıştan çökmesine zemin hazırlayacaktır.

Planlanan yeni anayasa kapsamında iki dilli, iki bayraklı ve iki ortaklı bir federasyon yapılanmasının şartları oluşturulacak, başkanlık sistemi de bunun manivelası olacaktır.

Başbakan Erdoğan’ın niyeti kötü, siyasi hedefleri ise aziz millet varlığı için son derece tehlikelidir.

Önümüzdeki süreçte bölücü çevrelerin sivil itaatsizlik girişimleri artarak devam edecek ve hayatın her alanına yayılabilecektir.

İlave olarak PKK’nın hunhar eylemlerinin doz ve şiddetinde gözle görülür bir artış olabilecektir.

Bu paralelde, zaten ikna ve teslim olmuş AKP zihniyetinin yanında, Türk milletinin de terörün rezil taleplerine rıza göstermesi ve onay vermesi istenecektir.

Nitekim AKP’nin yanında saf tutmuş olan; Kandil, İmralı, Erbil, Erivan ve Okyanus ötesi tüm unsurlar umut ve beklentilerini 12 Haziran seçimlerinden çıkacak sonuca bağlamışlardır.

Bu seçim; Cumhuriyet’in federasyonla, kardeşliğin bölünmeyle, birlikte yaşamanın dağılmayla, dürüstlüğün sahtekârlıkla, refahın krizle, temizliğin pislikle mücadelesine sahne olacaktır.

Şüphesiz Milliyetçi Hareket Partisi, vatanseverleri etrafından toplayarak her ne pahasına olursa olsun Türk milletinin tarafında olacak; hak ve menfaatlerini sonuna kadar savunacaktır.

Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın, partisinin son Meclis Grup toplantısında, partimize dönük sarfettiği çirkin ve bayağı sözlerinin de karşılıksız kalmayacağını bilmesinde fayda vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne, ‘kafatası ölçmekten başka bir işe yaramadı’ diyerek küstahça ve densiz bir şekilde iftira atan ve hezeyan bataklığında şuurunu kaybeden Başbakan’ın asıl bilmesi ve kabul etmesi gereken gerçek şudur:

Ülke tapusunu, emperyalist kadastro görevlilerine ipotek ettiren ve milli varlığı yok etmek için eline tutuşturulan PKK açılımıyla sefere çıkan bu zihniyetin, Türk milletinin bugüne kadar karşılaştığı en büyük nifak ve fitne merkezi olduğu kuşkusuzdur.

Ayrıca partimizi, Türkiye partisi olmadığı suçlamasıyla değersizleştirmeye çalışan Başbakan’ın; kimlerin menfaatini gözeterek ve desteğini alarak ayakta kaldığını, ülkemizi hangi çevrelerin yönlendirmesi ve telkini altına soktuğunu açıklaması geride kalan siyasi ahlakının bir icabı olacaktır.

Riyakârlığın, çıkarcılığın, utanmazlığın, haksızlığın, hırsızlığın ve bölücülüğün tavan yaptığı AKP’li iktidar yılları, çok yakın bir zaman içinde son bulacaktır.

Şartlara göre kılık değiştirmeyi fazilet diye yutturan ikiyüzlü ve istismarcı AKP zihniyeti, yaptıklarının hesabını millet vicdanında ve adalet önünde mutlaka verecektir.

Bundan herkes emin olmalıdır.