23.04.2011 - TBMM Genel Kurulu'nda 23 Nisan dolayısıyla yapmış oldukları konuşma.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
TBMM Genel Kurulu'nda 23 Nisan dolayısıyla yapmış oldukları konuşma.
23 Nisan 2011

 

Sayın Başkan

Değerli Milletvekilleri,

Çatısı altında olmaktan kıvanç ve iftihar ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 91.yıldönümü vesilesiyle bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Konuşmama başlarken büyük Türk milletini ve yüksek heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şüphesiz, TBMM’nin açılışı ve milli mücadelenin hukuki ve siyasi merkezi haline gelmesi dönemin en önemli stratejik hamlelerinden birisi olmuştur.

Milletimizi yaşatmama konusunda ittifak halinde olan sömürgeci ve kanlı güçlere karşı hakkımızı müdafaa etmek için bu kutlu yerde inançlar, özlemler, tutkular, sevdalar ve hedefler bir araya gelmiştir.

Tam 91 yıl önce, Hacı Bayram Camiinde kılınan Cuma Namazı’nda sonra dualarla, salalarla, hatimlerle ve kurbanlarla Meclisimiz açılmıştır.

Saflar halinde dizilen kalabalıklar aynı anda ve aynı terennümle vatanın bağımsızlığı için niyazlarda bulunmuş ve bu büyük millet eserine birlikte omuz vermişlerdir.

Manevi hazzın ve nurun büyüklüğü, bağımsızlığa duyulan bağlılıkla birleşince hiçbir güç karşısında eğilmez, geri çekilmez ve yenilmez bir iradenin Ulus’taki taş binada somutlaşması çok şükür ki ortaya çıkmıştır.

Tek katlı ve o dönem itibariyle yapımı tamamlanmamış bir binadan Türk milletine musallat olan mihraklara iman, irfan ve vatan mücadelesinin nasıl olacağını göstermek için yürüyüşü hiç bitmeyecek bir adım atılmıştır.

Aziz millet varlığı yeni bir ufkun, düşünce sisteminin ve milli devlet yapısının kararlılığını bu şekilde göstermiştir.

Fes ve kalpak giyen, sarık takan, mahalli giysileriyle ilk Meclis’teki zenginliği tamamlayan herkes, millet iradesinin işgalcilere karşı direnişinin sembolü olmuştur.

Kendi gücünün üzerinde hiçbir kesimi, odağı ve kuvveti görmeyen milletimiz her zaman ilham kaynağımız olacak asil bir duruş sergilemiştir.

TBMM’nin kaynağı Türk tarihinin şanlı sayfalarından ve muazzam hatıralarından feyiz almıştır.

Böylelikle milli kimliğin, milli egemenliğin ve milli onurun eşsiz bir abidesi olmuştur.

En yaşlı üye sıfatıyla açılış konuşmasını yapan Sinop Milletvekili Şeref Bey’in ifadeleriyle söyleyecek olursak; milletimiz iç ve dış bağımsızlık hedefiyle, alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya üstlenip kendi kendisini yönetmeye başladığını tüm cihana ilan etmişti.

Meclisimizin açılışıyla, milli bir karar organı oluşmuş ve İmparatorluktan milli devlete geçiş yollarının ne pahasına olursa olsun inşa edileceği duyurulmuştur.

Elbette egemenliğin yegâne ve mutlak sahibi olan Türk milletinin, bu yetkisini temsilcileri eliyle kullanmaya başlaması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 tarihindeki açılışıyla gerçekleşmiştir.

Millet nam ve hesabına bütün yetki ve iktidarı uhdesinde toplayan Meclisimizin açılmasıyla birlikte; alınacak her kararın, icra edilecek her planın meşruiyetine ne kadar önem ve öncelik verildiği böylelikle ispat edilmiştir.

Aziz vatanımızın, dönemin ateşle çevrili olağanüstü ve tehlikeli ortamına rağmen, kurucu kahramanlar her uygulamanın ve hareketin millet iradesiyle belirlenen kurallara dayanmasını benimsemişler, bundan da asla ödün vermemişlerdir.

Nitekim kutlu Meclisimiz, milletimizden aldığı görev ve yetkilerin sorumluluğunu her zaman üstün bir vakarla taşımış ve dünyada eşine çok az rastlanan bir bağımsızlık mücadelesinin karar ve hareket merkezi olmuştur.

Bu itibarla, bir tarafta vatan topraklarını işgal eden gözü dönmüş ve işgalci yabancı mihrakların haddi bildirilmiştir.

Öte tarafta ihanetin kirli çamuruna batmış olan içerideki uzantılara diz çöktürülmüştür.

Bu kirli işbirliği Türk milletinin kudret ve kuvveti karşısında çaresiz kalmış ve cüretlerinin bedelini hak ettikleri bir şekilde ödemişlerdir.

Milletimizin ayrılmaz bir parçası olan egemenlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi’yle birlikte somutlaşmış, derin anlam kazanmış ve Cumhuriyet’in ilanına götüren şartların en başta gelen hazırlayıcı unsuru olmuştur.

Değerli Milletvekilleri,

İlk Meclisimiz, milletimizin kendi mukadderatına sahip çıktığının ve buna hiçbir elin ve emelin uzanamayacağının ifadesidir.

Cumhuriyet’i hala içine sindirememiş, millet gerçeğini anlayamamış ve birlikte yaşama ülküsünün vazgeçilmezliğini özümseyememiş zavallılar için TBMM’nin kuruluşunda birçok nasihatler vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi;

√   Ayrılmak için bir araya gelenlerin dönemsel ve anlık ittifakıyla hayata geçmemiştir.

√   Farklılıklara dayalı bir millet yapısının oluşması için kurulmamıştır.

√   Çıkarların gereği ve menfaatlerin zorunluluğu olarak açılmamıştır.

√   Batılı güçlerin planlarını ve heveslerini karşılamak için var olmamıştır.

√   Hele hele bir zaman sonra millet egemenliğinin sulandırılması ve etnik kimliklerin demokrasi eliyle teşvik edilmesi için ise hiç ortaya çıkmamıştır.

 Meclisimiz, Türk milletini yükseltmek ve yüceltmek amacıyla vatanın her yöresinden, milletimizin her kesiminden aziz temsilcilerini kutlu bağrında buluşturmuştur.

Yedi düvelin karşısına Ulus’tan çekilen milli sur; aşılmaz ve yıkılmaz bir millet kalesi olmuştur.

Elbette ilk Meclis’te değişik görüşlere ve yaklaşımlara tesadüf edilmiştir.

Etnik kökeni, dili, dini, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun; millet emanetini alarak Meclis’e gelen ecdadımız aynı rüyaya dalmış, aynı hayalleri görmüş ve hedefine kilitlenen bir ok gibi aynı aydınlık geleceğe odaklanmıştır.

Dönemin Meclis üyelerinin her birinin geldikleri toplumsal tabaka, kültür düzeyi, dünyaya bakışları, hatta savundukları siyasi düşünceler bile özünde aynı değildir.

Milli mücadele kahramanları arasında dahi fikir ve değerlendirmelerde çeşitlilik her ortamda kendisini göstermiştir.

Ancak mesele vatan mücadelesi olunca görüş ayrılıkları esasa nüfuz edememiş, tam bir birlik ruhu içinde millet ve devlet bekasına sahip çıkmak için Anadolu’ya buradan ses verilmiştir.

Meclis içindeki gruplar daha çok benimsenecek yol ve yöntem itibariyle birbirlerinden ayrı düşmüş, ancak bu hiçbir zaman ihtilafa ve çatışmaya dönüşmemiştir.

Ankara’ya gelmenin ölüm demek olduğu bir dönemde, burada toplanan kahramanlar hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış ve Türk milletinin sesi, nefesi ve demir yumruğu olmuşlardır.

Polatlı’dan duyulan top sesleri karşısında dahi vakarlarını bozmamışlar, zulmün mağlup olması için yalnızca milletten destek istemişler, birbirilerine sığınmışlar ve himayeyi Cenab-ı Allah’tan beklemişlerdir.

Sakarya’nın zaferi buradaki yılmaz yürek ve bükülmez bilek sayesinde kazanılmıştır.

Dumlupınar’da şaha kalkan milli ruh, sırtını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dayamış, önünü başkent Ankara’nın vizyonuyla görmüştür.

Ulus’la Kocatepe arasına kurulan manevi köprü, Türk milletini özgürlüğüne kavuşturmuş; ya istiklal ya ölüm seslenişiyle emperyalistlere meydan okumuştur.

Vatan toprakları üzerinde asırlık hevesleri olanlar; Türk milletinin çığlığıyla tökezlemişler, sendelemişler, yere serilmişler ve İzmir’de denizin dibini boylamışlardır.

Milli mücadele kahramanlarının üstün gayret ve vatan sevgisi neticesinde Gazi Meclisimiz;

√   Bütünlüğü sağlayarak hıyaneti yenmiş,

√   Millete güvenip inanarak tek dişi kalmış canavarı ezmiş,

√   Bayrağı dalgalandırarak baskıyı, eziyeti, kini ve öfkeyi def etmiş,

√   Esaret zincirlerini kırarak Türk milletinin asla pes etmeyeceğini göstermiş,

√   Ve milleti parçalanmaz, dağılmaz, ayrılmaz bir bütün kabul ederek Cumhuriyet’in temellerini atmıştır.

Milli mücadelenin karar ve icra organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tuzakları bozmuş, tertipleri boşa çıkarmış ve şehit kanıyla aziz vatanı zehirleyenlerden kurtarmıştır.

Unutmayalım ki, dünün kahramanları hiçbir zorluk karşısında geri adım atmamışlardı. Biz de atmayacağız.

Türk milletinin birlikte yaşama idealinden ödün vermemişlerdi. Biz de vermeyeceğiz.

Kuru tehditlere aldırmamışlardı. Biz de aynı yolda yürüyeceğiz.

Ateşe, mermiye, topa ve tüfeğe karşı fani bedenlerini koymuşlardı. Dilemeyiz, ama benzer durumla karşılaşırsak biz de seve seve aynı tavrı göstereceğiz.

Onlar, hiçbir zaman şahsi ikballerinin hesabında olmamışlardı.

Gaz lambalarının altında, odun yakılan sobaların etrafında vatan dediler, milletin devamlığını hedeflediler. Biliniz ki biz de aynı azim ve inançla yolumuza devam edeceğiz.

Mal, mülk, makam, para arayışına tenezzül etmediler. Bu büyük millet ocağını tüttürmenin, buradan Anadolu’nun her köşesine ses vermenin, elele, gönül gönüle Türk milletinin mukaddes değerlerini sahiplendiler, arka çıktılar. Biz de daha fazlasını yapmak için dimdik ayakta olacağız.

Muhterem Milletvekilleri,

Milli mücadele kahramanları her hareketlerini demokratik gelenekler ve kurallara oturtmaya özen göstermişlerdir.

Takdir edersiniz ki, meclisler demokratik toplumların özgürlüğe ve bağımsızlığa ulaşmasının teminatıdır.

Bu kapsamda, Meclise gelen millet temsilcileri tüm olumsuzluklara rağmen, yeni ve milli düşünceler ortaya atabilmeli, ülkesini ve halkını bulunduğu konumdan daha ileri bir düzeye ulaştırabilecek öneriler sunabilmelidir.

Ne var ki, içinden bulunduğumuz zaman diliminde; egemenliğin temsil yeri olan Meclisimizi etkisizleştirecek, gücünü zayıflatacak, yalnızca sembolik bir yer haline getirebilecek sinsi arayışlara da şahit olmaktayız.

Bunun yanı sıra, yeni hanedanların türemesi için içten içe heveslenenlerin, buna kapı aralayabilecek tavır ve davranışlarında, söz ve eylemlerinde dikkat çekici bir etkinlik görülmektedir.

Üstelik Gazi unvanıyla tarihi bir manevi şahsiyeti olan TBMM’nin, siyasi fanteziler yoluyla, ihtirasları şişmiş ve benlikleri kabarmış zihniyetler tarafından dolaylı yollardan tartışmaya açılması, beraberinde Cumhuriyet’in sorgulanması için iştahla bekleyenlere lojistik bir imkân da sağlamaktadır.

Milletimiz, içte ve dışta aziz varlığına yönelik amansız bir saldırının tam ortasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurmuş ve parlamenter sistem üzerinde mutabık kalarak, bu bahsi bir daha açmamak üzere ilelebet kapatmıştır.

Bilinmelidir ki, bölünmez ve parçalanmaz egemenliğin sahibi olan büyük milletimiz, farklı yönetim modellerinin seslendirilmesiyle sahnelenmeye çalışılan oyunu mutlaka bozacaktır.

Aksini düşünmek geçmişi unutmak ve gerekli dersleri almamakla aynı anlama gelecektir.

Türk milletinin egemenlik yetkilerini doğrudan doğruya kullanmaya başlamasının miladı olan 23 Nisan tarihi, aynı zamanda geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımız için de Bayram olarak kutlanmaktadır.

Bu vesileyle bütün çocuklarımızın Bayramını kutluyorum.

Ve sevgili çocuklarımızın sahip oldukları ve ilerleyen yıllarda daha da artmasını dilediğim tarih şuuruyla, Türkçe sevgisiyle ve coğrafya bilinciyle; yarınlarda karşılarına çıkabilecek tehlikeleri rahatlıkla bertaraf edebileceklerine inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, egemenliğin aziz milletimiz tarafından kullanılmaya başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin yıldönümünün yeni bir doğruluşa kaynaklık etmesini temenni ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kahramanları ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun, kabirleri nur dolsun.

Konuşmama son verirken ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve sizleri saygılarımla selamlıyorum.