15.08.2011 - "Ekonomideki Son Gelişmeler" hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"Ekonomideki Son Gelişmeler" hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
15 Ağustos 2011

 

Küresel ekonomide etki alanı ve boyutu sürekli genişleyen dengesizliklerin ve risklerin, önümüzdeki dönemde birçok olumsuzluğa kapı aralayacağı görülmektedir.

Dünya Bankası Başkanı’nın yeni ve tehlikeli bir sürece girildiği yönündeki ikazları geleceğe yönelik endişelerin daha da arttığına işaret etmektedir.

Avrupa ülkelerinin sınırında bulunduğu borç krizi, ABD’nin kredi notunun düşürülmesi ile ilgili sancılı seyir, piyasaların çalkalanması, borsalardaki ve döviz kurlarındaki gelgitler vahim bir tablonun oluşmasına neden olmaktadır.

Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya’daki derin sarsıntılar küresel alandaki bunalımın başlıca göstergeleri arasındadır.

ABD’de riskli konut kredilerinin çökmesiyle 2008 yılında ortaya çıkan krizden sonra, Dünya’nın yeniden büyük sorunlarla karşılaşması vahim sosyal ve siyasal çalkantılara da davetiye çıkaracaktır.

Nitekim değişik ülkelerde yaşanan gerginlikler ve sosyal kargaşa şimdiden bunun emarelerini vermektedir.

Türkiye ekonomisinin durumu ise her geçen gün kötüleşmekte ve krizle ilgili beklentiler devamlı olarak güçlenmektedir.

Dışarının ihtiyacına göre şekil ve biçim alan Türkiye ekonomisi, küresel alanda yaşanan bunalımdan dış ticaret kanalıyla çok olumsuz etkilenecektir.

Şüphesiz büyük bir ekonomik krizden yeni çıkmış olan ülkemizin, bir felaketle daha karşılaşması çok acı ve tehlikeli neticelere yol açacaktır.

AKP hükümetinin ufukta görünen krizle ilgili çelişkili ve birbiriyle uyumlu olmayan beyanları, kafa karışıklığının ve şaşkınlığın deşifre olması açısından son derece dikkate değerdir.

Başbakan ve bakanların farklı tellerden çalmaları, Merkez Bankası’nın panik ve kaygıları artıran beyanları, hükümetin krize karşı önleyici tedbir alma konusunda geçmişten hiçbir ders çıkaramadığını göstermiştir.

Özellikle Başbakan Erdoğan’ın krizin teğet bile geçmeyeceğine yönelik ibretlik ezberi ve buna eşlik eden içi boş hamasi sözleri bir fayda sağlamayacak ve hızla yaklaşan sorunları püskürtmeye yetmeyecektir.

AKP’nin referans kaynağı olan uluslararası kuruluşlar Türkiye ekonomisindeki suni ve yapay istikrarın ayakta kalamayacağına ve ekonomik ortamın bozulacağına vurgu yapmaktadır.

En başta çok ciddi seviyeye ulaşan cari açık alarm zilleri çalmakta ve kritik bir aşamaya gelindiğini göstermektedir.

Yılsonu itibariyle yaklaşık 70 milyar dolar olacağı tahmin edilen cari açık, bu haliyle sürdürülemez bir noktaya ulaşmış bulunmaktadır.

Bu kapsamda, AKP hükümetinin sıcak paraya dayalı ve ucuz ithalat üzerinden tüketim toplumu oluşturmak adına yürüttüğü düşük kur, yüksek faiz ve aşırı değerli Türk Lira politikası ülkemizi uçurumun kenarına kadar sürüklemiştir.

Son günlerde Merkez Bankası’nın aldığı faiz kararı, hükümetten gelen harcama yapılmaması konusundaki tavsiyelerle taban tabana zıtlıklar içermiştir.

Bu itibarla, Başbakan Erdoğan’ın vatandaşlarımıza yönelik sarfettiği ev ya da arabadan birisini alın yönündeki zorlama önerisi de havada kalmıştır.

İzleyen süreçte, büyüme oranında beklenen gerilemenin milletimizin işsizlik felaketini daha yoğun yaşayacağını göstermektedir.

Türkiye ekonomisinin ağır bir durgunluk dönemine girmesine paralel sosyal ve siyasal sorunların kabarması sürpriz olmayacaktır.

Ekonomik güvenliğin tahrip olduğu ülkemiz, AKP hükümeti sayesinde sıcak para operasyonlarının odağı olmuş, böylelikle dışarıya yönelik kaynak ve varlık transferi zirve yapmıştır.

Rakamlarla, istatistiklerle ve oranlarla oynayarak gelişmeden, zenginleşmeden, büyümeden bahseden Başbakan ve hükümeti sahte bahar havasının artık sonuna gelmiştir.

Faiz, altın, döviz ve borsa alanına sıkışarak spekülatif kazançların merkez üssü haline gelen Türkiye ekonomisi; hükümetin affedilmez aymazlığından dolayı vatandaşlarımızın refahı ve huzuru için umut verici olmaktan hızla uzaklaşmaktadır.

Dibe doğru giden ekonomik sistemin manevra kabiliyeti aşırı derece de zedelenmiş ve dışarıya bağımlılıktan kaynaklanan açmazların ortasına düşmüştür.

İç ve dış sorun alanlarının katlandığı bugünlerde, Türkiye’nin ekonomik darboğaza düşmesi millet ve devlet bekasını ziyadesiyle tehdit etmektedir.

Bu nedenle AKP hükümeti hayal tacirliği yapmayı bırakmalı, gerçekçi, sosyal yönü kuvvetli, vatandaşlarımızın hayat standartlarını yükseltecek ve ekonomik canlılığı sağlayacak makro politikalarla krize karşı cephe oluşturmalıdır.

Elbette Başbakan Erdoğan’ın sözde ustalık döneminin akıbeti muhtemel ekonomik krize karşı inandırıcı, tesir düzeyi yüksek ve kalıcı müdahaleleriyle yakından ilişkili olacaktır.