Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Muhterem Dava Arkadaşlarım, Bugün, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılacak erken genel seçimlere hazırlık sürecinde önemli bir görevi yerine getirmek üzere toplanmış bulunuyorsunuz. Bu vesileyle, hepinizi en iyi dileklerimle selamlıyor, üstün başarılar diliyorum. Bilindiği üzere, seçimler, ülke ve millet olarak uzun yılların ağır ihmalleri ve yanlışlıkları sonucunda kaçınılmaz hale gelen ekonomik krizi aşma mücadelesi verdiğimiz bir dönemde gündeme gelmiştir. Ülkemizin siyasi gündemini birdenbire değiştiren bu onurlu ve kararlı tavrımızın birçok sebebi bulunmaktadır. Her şeyden önce, ekonomik krizin yol açtığı sıkıntıların tam olarak giderilemediği, siyaset kurumunu yıpratmaya yönelik medya bombardımanının had safhaya ulaştığı bir ortamda Milliyetçi Hareket'in önderliğinde alınan erken seçim kararı üzerinde çok yönlü düşünmek gerekir. Böyle bir görev, şüphesiz her duyarlı Türk insanının sorumlulukları arasında yer almaktadır. Unutulmamalı ki, iktidar ortağı partileri ister istemez olumsuz yönde etkileyen Şubat 2001 krizinin izleri tamamen silinmemesine rağmen, erken seçim talebinin kararlılıkla ifade edilmesinin anlamı ve değeri de büyüktür. Ekonomik kriz süreciyle birlikte, siyaset kurumunun plânlı bir şekilde karalanarak yıpratılması, siyasetin çözüm ve değer üretme kabiliyetini zayıflatmıştır. Bu durum da, millî iradeden güç ve ilham almayan siyaset dışı dar menfaat odaklarının ve bazı yabancı unsurların iştahını kabartmış, Türk ekonomisine ve siyasetine müdahil olmalarını kolaylaştırmıştır. Medyanın geniş bir bölümünden de destek alan bu çabalar karşısında millî iradenin asıl sahibine, yani millete başvurmanın en doğru, en dürüst ve en demokratik yol olacağı kesindir. Çünkü, Türk milletine ve Türkiye'ye uzak, milli çıkarları gözardı etmeye hazır unsurlar karşısında 57. hükümet döneminde verdiğimiz mücadelenin yeni bir zemine, yani milletin hakemliğine taşınması bu yüzdendir. Değerli Dava Arkadaşlarım, Özellikle son birkaç aydır ayyuka çıkan bu tür çabalar, önce ülkemizi ve siyaseti istedikleri gibi çekip çevirme düşüncesini hayata geçirmek ve bu bağlamda yeni hükümet senaryolarını sahnelemek şeklinde tezahür etmiştir. Daha sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi çeşitli araç ve yöntemlerle abluka altına alınarak yönlendirilmek istenmiştir. Bu süreçte, Avrupa Birliği sürekli olarak "yeryüzü cenneti" gibi takdim edilmiş, "uyum yasaları paketi" ise bu cennetin anahtarı olarak pazarlanmıştır. Bu hayatî konuda da, her zaman olduğu gibi açık, gerçekçi ve tutarlı politikalardan yana olan Milliyetçi Hareket tek başına kalmış, diğer bütün partiler ise sahte cennet yolculuğuna kaldırılan Avrupa Birliği treninin anahtarına birlikte sahip olmak telaşıyla birbirleriyle yarışmışlardır. Büyük ve zengin bir medeniyetin, güçlü bir devlet geleneğinin temsilcisi olan ülkemizin kaderini doğrudan ilgilendiren tehlikeli yasal düzenlemeler, maalesef üzerinde yeterince düşünülmeden iki gecede meclisten geçirilmiştir. Gerçekten de, terörist başını hakkettiği cezadan kurtarmaktan, yabancı ve gayri müslim azınlık vakıflarına yeni imtiyazlar tanımaya, yabancılara gösteri izni verilmesinden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne hukuki irademizi devretme anlamına gelen yasal düzenlemeye kadar birçok çarpık adım düşüncesizce atılmıştır. Avrupa Birliği uyum yasaları makyajı altında gizlenen bütün bu düzenlemelerin, aslında çeşitli çıkar hesapları ya da oy avcılığı uğruna atılan adımlar olduğuna şüphe yoktur. Bu tür düzenlemelerin bir kısmının hali hazırda Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerde dahi bulunmadığı hatırlatıldığında, yine millet olarak yaşadığımız tarihî tecrübeler ile zorlu jeopolitik konumumuz göz önüne alındığında, Türkiyemizi ileride hangi tehlikelerin beklediğini bugünden kestirmek çok zor değildir. Özellikle ülkemiz karşısında açık ve dürüst olmayan tutarsız Avrupa Birliği yönetiminden sadece üyelik müzakerelerine başlayabilmek için bir tarih alabilmek uğruna çıkartılan yasaların, muhtevası ve amacı yanında, Türk milletine takdimi de çok incitici ve düşündürücü olmuştur. Çünkü, mecliste kabul edildiği günlerde Avrupa Birliği yöneticilerini bile şaşırtan bu yasal düzenlemelerin, kısa bir süre sonra somut müzakere takvimi alabilmek için yeterli olmadığı ortaya çıkmış, uygulamaların beklenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Diğer bir deyişle, yasal düzenlemeler, kamuoyuna "demokrasi bayramı" ve "Avrupa treninin bileti" şeklinde takdim edilmiş; ancak değil tam üyeliği, müzakere tarihi almayı bile temin edip etmeyeceği tartışılır hale gelmiştir. Şimdi sıra, Avrupa Birliği yöneticilerinden Türkiye içindeki teslimiyetçi lobiyi ve onun değişik siyasi uzantılarını seçim sürecinde rahatlatacak birkaç olumlu cümle sarfetmesini temin etme manevralarına gelmiş bulunmaktadır. Çünkü, lobici unsurlara göre, Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı mutlaka bazı olumlu sözler sarfetmeli, böylece milli vicdanın sözcüsü Milliyetçi Hareket'in haklılığı en azından oy verme gününe kadar anlaşılmamalıdır. Ancak, bilinmelidir ki, bu tür çirkin yaklaşımlar başta olmak üzere, Türkiyemizi acz içinde gösteren, devlet ve millet olarak pazarlık gücümüzü yok eden adımların kimseye bir yararı yoktur. Bilakis, devlet ve millet olarak geleceğimizin ipotek altına alınması gibi, çok tehlikeli sonuçlara yol açabilecektir. Yine unutulmamalı ki, Avrupa Birliği yönetiminden üyelik müzakereleri için bir tarih alabilmek, tam üyelik sürecinin tamamlanmasını değil, sadece başlangıç aşamasını ifade eder. Ayrıca üyelik müzakerelerinin ne zaman ve ne şekilde biteceğini bugünden kestirmek de mümkün değildir. Görüldüğü gibi, Avrupa Birliği yönetimi karşısında onurlu, tutarlı ve kararlı bir tavır sergilemek yerine, nemelazımcı ve teslimiyetçi bir anlayışı tercih edenler, ülkemize iyilik değil, kötülük yapmışlardır. Ancak, insanımızın siyaset kurumuna yönelik eleştirilerini ve ekonomik krizin yol açtığı yaraları fırsat bilerek Avrupa Birliği sömürüsü yapmanın Türkiyemizin gücünü zayıflattığı çok iyi bilinmelidir. Milletimizin acılarını ve umutlarını düşüncesizce istismar ederek yapılan Avrupa Birliği ticaretinin hiç kimseye hiçbir yararı dokunmayacağı açıktır. Kıymetli Dava Arkadaşlarım, İşte Türkiyemiz böylesine kritik bir süreçte, iç ve dış politika şartlarının ağırlaştığı, entrikaların arttığı bir dönemde seçimlere girmektedir. Daha da önemlisi, milli iradenin yanlış yönlendirilmesi için her türlü çaba gösterilmekte, bu doğrultuda her türlü medya imkânı seferber edilmektedir. Milliyetçi Hareket, böylesine çarpık bir anlayışın ve geniş bir gökkuşağı koalisyonunun karşısında milli, kararlı ve onurlu bir mücadele vermektedir. Bu anlamlı mücadeleyi de sizlerin destekleri ve milletimizin hayır duaları ile yürütmektedir. Bu millî ve onurlu yürüyüşüne de her şart altında devam edecektir. Bunun için de, Milliyetçi Hareket, sadece milletiyle ittifak yapmaktadır. Büyük Türk milletini çeşitli yöntemler kullanarak yanlış yönlendirme gayreti içinde olan Brüksel sevdalıları iyi bilmelidir ki, Türkiye sevdalıları her türlü çirkin oyunu bozmaya kararlıdır. Çünkü, Türk milletinin haysiyeti ve hassasiyetleri satılık değildir. Aziz Dava Arkadaşlarım, Görüldüğü üzere, sizler, bugün Türkiyemizin kader seçimleri öncesinde çok anlamlı bir görevi yerine getirmek amacıyla bir araya gelmiş bulunuyorsunuz. Türk milliyetçilerine yakışan bir olgunluk ve sorumluluk içinde; iliniz, davanız ve ülkeniz açısından en uygun, en nitelikli adayları bulup çıkarmanız büyük önem taşımaktadır. Milliyetçi-ülkücü siyaset ve ahlâk anlayışının da kriterleri olan; "hakkaniyet", "dava şuuru", "temsil kabiliyeti", "bilgi", "tecrübe" ve "şahsiyet" sahibi olma gibi vasıflar temel ölçünüz olmalıdır. Temayül yoklamasının amacına ulaşabilmesi ve genel merkezimize güzel bir ışık tutabilmesi için gereken özeni göstereceğinize ve vicdanınızın sesini dinleyeceğinize yürekten inanıyorum. Yüce Allah hepimizin yardımcısı olsun, bizleri mahçup etmesin. Hepiniz Allah'a emanet olun.
Dr. Devlet Bahçeli |