24.06.2001 - Kartal Yaylası Şenliklerinde Yappmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Korkuteli Gezisinde Yaptığı Konuşma
24 Haziran 2001

 

Çok Kıymetli Misafirler,

Yiğit Türkmen Ağaları, Beyleri,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Yarınlarımızın Teminatı Sevgili Bozkurtlar,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Kartal Yaylası'nda sevgi ve coşkuyla bizleri buluşturan şölenimize hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz. Hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum.

Bu faaliyeti düzenleyerek biraraya gelmemize vesile olan değerli yönetici arkadaşlarımıza ve organizasyonda emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Nice güzel şölenlerde, hizmet heyecanımızdan ve ülke sevdâmızdan bir şey kaybetmeden buluşmayı diliyor, bu dileğimizin gerçek olmasını da Cenâb-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Aziz Ülküdaşlarım,

Değerli Arkadaşlarım,

Ebediyete kadar pâyidar kalması, güçlü bir şekilde dimdik durması için her türlü fedakârlığa katlandığımız ve katlanacağımız Türkiyemiz, sıkıntılı ve zorlu bir dönemden geçmektedir. Bu zorluk ve sıkıntının temelinde, makro-ekonomik yapıda var olan dengesizlikler ve yaşanan dalgalanmalar bulunmaktadır.

Önce geçtiğimiz yılın Kasım ayında, sonra bu yılın Şubat ayında yaşanan iki ekonomik kriz, bütün Türkiye'yi derinden etkilemiştir. Krizin etkileri bütün toplum kesimlerinde şiddetli biçimde hissedilse de, asıl sıkıntıyı dar gelirli vatandaşlarımız yaşamıştır. Bu yüzden dar gelirli vatandaşlarımızın sıkıntılarını azaltacak tedbirler almak, aslî önceliklerimiz arasındadır.

Bu çerçevede, krizlerin en çok mağdur ettiği kesimlerden biri olan çiftçi ve köylümüzün durumu da, tabii ki çok büyük önem arz etmektedir. Bu mağduriyetin giderilmesi, sadece bizim değil, her hükümetin öncelikli görevleri arasındadır. Ancak, kalıcı bir iyileştirmenin mümkün olması için, genel ekonomik dengelerin yerli yerine oturması şarttır. Bu sebeple, bir taraftan, özel olarak çiftçinin sıkıntılarını çözmeye çalışırken, diğer taraftan da genel olarak ekonomiyi sağlığına kavuşturmamız zorunludur.

57. Hükümet'in 2000 yılında başarıyla uyguladığı enflasyonla mücadele programının, finans sektöründeki sağlıksız yapının sebebiyet verdiği ekonomik krizlerle kesintiye uğraması, hiç arzulanmayan ve beklenmeyen bir durum olmuştur. Buna rağmen hükümetimiz, yeni bir strateji ve planla enflasyonla mücadele programını sürdürme kararı almıştır. Krizin hemen ertesindeki birkaç ayda yüksek çıkan aylık enflasyon, yaz aylarında gittikçe düşecek ve normal seyrine oturacaktır.

Türkiyemiz'in her iki-üç senede bir yaşadığı bu yol kazalarının son olması için alınması gereken önemli kararlar vardır. Ekonomik kurum ve kuralların ciddî bir dönüşüm geçirmesi ve dış pazarlarda rekabet şansı olan bir sanayi üretimine öncelik verilmesi şarttır. Bundan iki sene önce işbaşı yapan 57. Hükümet, meselenin konjonktürel değil, yapısal olduğu tespitini yapmış ve gerekli değişiklikler için kolları sıvamıştır.

Bu çerçevede hükümetimiz, reform niteliği taşıyan yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi için harekete geçmiştir. Önemi bugün yeterince anlaşılamayan, ama ileride mutlaka anlaşılacak olan çok kritik kanun değişiklikleri, Meclisimiz'in gayretli çalışmalarıyla hayata geçirilmiştir. Ancak yapısal reformlar tamamlanamadan, birbirini kovalayan iki kriz patlak vermiştir.

Ekonomideki sıkıntıların temelinde siyasî istikrarsızlığın da çok önemli bir rol oynadığını bilen Milliyetçi Hareket, özellikle kalıcı bir yönetimin tesisi amacıyla koalisyon hükümeti içinde birtakım fedakârlıklara da katlanmıştır. Kötüye giden bir ekonominin herkesin canını acıtacağının farkında olan partimiz, ekonominin düze çıkması ve vatandaşlarımızın rahat bir nefes alması için, sabırlı ve ilkeli davranmayı politikasının merkezine yerleştirmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin Türkiye'nin huzur ve istikrarını öncelikli hedef aldığını ve politikalarını buna göre belirlediğini bilmeyen bazı çevreler, bugüne kadar bizi acımasızca eleştirmişlerdir. Onlara, asla bize yakışmayan üsluplarla cevap vermedik. Yaptıkları haksızlıkların hesabını Allah'a havale etmeyi tercih ettik. Geçen zaman, bizim haklı olduğumuzu göstermiştir, bundan sonra da tarih ve millet önünde haklı çıkacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Çok Değerli Misafirler,

Muhterem Vatandaşlar,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Son ekonomik krizin ortaya çıktığı günden itibaren; bu coğrafyayla, bu ülkenin insanıyla ve tarihiyle hiç barışık olmamış bazı çevreler yoğun bir faaliyete girişmiş bulunmaktadır. Ekonomik krizi körükleyen, hatta olduğundan daha büyük göstermeye çalışan bu çevrelerin aslî amacı, ekonomik krizi bir siyaset krizine, giderek de bir yönetim ve temsil krizine dönüştürmektir.

Türk siyasetinin birtakım sıkıntıları olduğu, demokrasimizde ve parlamenter sistemizde düzeltilmesi gerekli hususlar bulunduğu herkesin malumudur. Ancak unutulmamalıdır ki, bu meseleler, gene siyasetçilerin ve siyasi partilerin çabalarıyla çözümlenebilecektir.

Siyaset kurumunun dışından gelecek dayatmalarla yapılacak düzenlemelerin kimseye bir hayır getirmediği yakın geçmişteki örneklerden bilinmektedir. Bu örneklerden gerekli dersleri çıkaramamış bazı baskı gruplarının, siyaseti yönlendirmek ve yeniden dizayn etmek gibi bir çabanın içerisinde oldukları görülmektedir.

Türkiye'deki demokratik ve ekonomik sistemin aksayan yönleri, gelişigüzel nutuklarla ve özeleştiri yapmadan suçlu arayanlarla düzelecek kadar basit bir iş değildir. Pek çok insanın farkettiği yapısal problemlerin çözümü, ancak geniş katılımlı bir uzlaşma ve hoşgörü iklimi içinde, karşılıklı anlayış ve işbirliğiyle gerçekleştirilebilir. Bunun için gereken asgarî şart ise, siyasetin içinde olmak ve zorlukları bizzat yaşamaktır.

Halkın yaşadığı sıkıntıları bilmeyen, evine ekmek götürme telâşındaki insanların önceliklerini anlamayan siyaset terzilerinin makası, bu ülkenin kumaşını pürüzsüz kesemeyecek kadar kördür, işlevsizdir.

Uzun yıllar boyunca rant ekonomisinden beslenmiş, kimi siyasî çevrelerle menfaat birlikteliği kurarak yolsuzluklar yapmış veya bunlara ortak olmuş kesimlerin, Milliyetçi Hareket'in siyaset alanındaki konumunu artık doğru anlaması gerekmektedir.

Yolsuzluklar konusunda son derece hassas olan, bu konuyu ilk defa ayrıntılı bir şekilde seçim beyannamesine ve parti programına alan parti, MHP'dir. Partimizin koalisyon ortağı olarak görev yaptığı 57. Hükümet döneminde yolsuzluklarla olan mücadele ortadadır. Bunun yanında, geçmişte kimlerin kimleri hangi gerekçelerle akladığı da hatırlardadır.

Bütün bunları görmezden gelerek partimiz hakkında olumsuz kanâat oluşturmak isteyen bazı siyaset heveskârları, milletin hafızasının çok zayıf olduğunu sanmaktadır. Ancak bu millet, bugün tek görevi Milliyetçi Hareket'i hedef tahtasına yerleştirmeye çalışmak olan bu kişilerin geçmişteki icraatlarını çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla onlar, derslerini er ya da geç millet ve tarih önünde alacaklardır.

Çok Değerli Misafirler,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Parlamenter demokratik rejimin en önemli unsurları, hiç şüphesiz siyasî partilerdir. Köklü ve demokratik değerleri özümsemiş siyasî partilerin varlığı ve devamı, demokratik rejimin vazgeçilmez şartlarından birisidir.

Bu çerçeveden olmak üzere Milliyetçi Hareket, öteden beri parti kapatılmasının zorlaştırılmasını bir ilke olarak benimsemiş ve bu ilkeyi her platformda seslendirmiştir. Demokratik sistemin yerleşik kuralları dışında hareket eden partilerin, uyarılarak normal siyasî çizgilere davet edilmesinin daha yapıcı ve demokratik bir tavır olduğunu ileri sürmüştür.

Partimiz, ancak millî birliği ve dirliği tehdit eden eylem ve söylemlerin gelişmesi durumunda parti kapatmanın istisnaî olarak ele alınması gerektiğini belirtmiştir.

Kamuoyunda ve siyaset dünyasında bu çerçevede bir kanâatin oluştuğunu söylemek mümkündür. Nitekim, Meclis'te oluşturulan anayasa değişikliği ile ilgili uzlaşma komisyonunda, parti kapatmanın zorlaştırılması konusunda bir mutabakata varılmıştır.

Bu konudaki değişiklik tasarısı Meclis'in öncelikli gündemine alınmışken, Fazilet Partisi'nin kapatılması üzücü bir gelişme olmuştur. Parti kapatma cezasının sık sık uygulanması, demokrasinin toplumun benimsediği ve sergilediği bir kültür hâline gelmesinin önünde ciddî bir engeldir. Bu itibarla, çok sayıda vatandaşımızın oy verdiği bir partinin kapatılması üzerinde, ayrıca düşünmek gerekmektedir.

Çok sayıda insanın siyaseten tercih ettiği bir partinin devre dışı kalması, ister istemez demokratik temsilin ruhunu zedeleyen bir sonuç doğurmuştur. Bu konuda Meclis'teki tüm partilerin gösterdiği iyiniyet ve Fazilet Partisi'nin kapatılmasını engellemek için sergilediği çabalar, demokratik bilinç ve uzlaşmacı siyaset anlayışının gelişmesi açısından önemli bir adım olmuştur.

Buna rağmen Fazilet Partisi'nin kapanmış olması, demokrasimizin kurumlaşması bakımından sıkıntılı bir durum ortaya çıkarmıştır. Ancak herkesin hukukun üstünlüğü ilkesini gözönüne alması ve Anayasa Mahkemesi'nin kararını saygıyla karşılaması gerektiği de bir vakıadır.

Çok Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Misafirler,

Türkiyemiz, çok önemli bir yol ayrımına doğru hızla yaklaşmaktadır. Türk milletinin yapacağı tercih, önümüzdeki on yıllarda Türkiye'nin kaderini etkileyebilecek niteliktedir. Bu süreçte; acılarla, çilelerle yoğrulmuş, onca zorlukları aşıp gelmiş ve Türkiye'ye olan inancını hiç kaybetmemiş Milliyetçi Hareket Partililer'i büyük görevler beklemektedir. Türk milliyetçilerinin bu hususu hep hatırda tutmaları önemli bir mecburiyettir.

Milliyetçi Hareket'e gönül vermiş çilekeş dava arkadaşlarımızın birbirlerine olan bağlılıklarını ve birlik ruhuna olan inançlarını bilmeyen bazı güç odakları, Türk milliyetçileri üzerine çeşitli oyunlar tezgâhlamak isteyebilir. Otuz yılı aşkın bir süredir nice fesat hareketleriyle karşılaşmış, iftiraların en çirkinlerine muhatap olmuş, binbir mağduriyete uğramış ve binbir çileye katlanmak zorunda bırakılmış Milliyetçi Hareket, Cenâb-ı Allah'a şükürler olsun ki, bütün oyunları bozacak birikim ve tecrübeye sahiptir.

Unutulmamalıdır ki Milliyetçi Hareket, Türkiye'yi ve Türk dünyasını sevgi seliyle kucaklayan bir harekettir. Yine Milliyetçi Hareket, çilelerle imtihan olmuş mensuplarının şahsında, 20. yüzyılın en büyük sevgi ve bağlılık örneklerinden birini sergilemiş bir harekettir.

Geçmişinden getirdiği sevgi birikimini, 21. yüzyılda daha geniş coğrafyalara taşımak bu hareketin boynunun borcudur. Milliyetçi Hareket'in yüklendiği bu kutlu misyonu engellemeye çalışan fesat çevreleri, ne yaparlarsa yapsınlar, birbirine çelik gibi kenetlenmiş Türk milliyetçilerinin sağduyusu karşısında başarısız olmaya mahkumdurlar. Benzer şekilde, Türk milliyetçilerinin arasına fitne sokmaya çalışanlar da, aynı sağduyu ve feraset karşısında bozguna uğrayacaklardır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlar,

Yarınlarımızı bugünden daha güzel kılabilmenin ön şartı, milletimize güvenmek ve inancımızı kaybetmemektir. Daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye'yi inşa sürecinde, gelecekle ilgili ümitlerimiz önemli bir yer tutacaktır. Bu yüzden yaşadığımız sıkıntıların ümitlerimizi boğmasına izin vermemek zorundayız. Çünkü bu, tarihin omuzlarımıza yüklediği ağır ama kutlu yükün bir gereğidir.

Türk milliyetçilerine düşen görev ve sorumluluklar şekil değiştirmekte, ama özünü ve önemini her zaman muhafaza etmektedir. Bunun için, ümitlerimiz dâima canlı olacak, inançlarımız her dem yeniden doğacak ve birbirimize olan bağlılığımız asla zedelenmeyecektir. Türk milliyetçilerine, Türkiye sevdalılarına yakışan budur. Zaten onlar her zaman kendilerine yakışanı yapmışlardır. Bundan sonra da yapacaklarına zerre kadar şüphe yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize bir kez daha selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Hepiniz Allah'a emanet olun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı