Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Mahalli İdareler Seçimleri’ne Katılacak İl, İlçe ve Belde Yöneticileriyle İlgili Teşkilatlara Yayınladığı Genelge. 15 Ağustos 2013
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Mahalli İdareler Seçimleri’ne Katılacak İl, İlçe ve Belde Yöneticileriyle İlgili
Teşkilatlara Yayınladığı Genelge.
15 Ağustos 2013

 

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’nin yakın geleceğini, Türk milletinin varlık ve birlik mücadelesini en üst perdeden etkileyip tayin edecek olan Mahalli İdareler Seçimleri tüm yurt sathında 30 Mart 2014 tarihinde yapılacaktır.

Bu demokratik fırsat aynı zamanda bir yenilenme, aynı zamanda milletçe silkinip doğrulmak için tarihi bir milat olacaktır.

Demokrasinin rayına oturması, ülkemizin istikrar bulması, biriken ve ağırlaşan sorunların gerçek manada çözüm kulvarına girmesi Mahalli İdareler Seçimleri’nin sonuçlarıyla yakından bağlantılıdır.

Hiç şüphesiz mahalli ölçekte başlayan temizlik, canlılık ve tazelenme önümüzdeki yıllarda ülkemizin yönetim yapısını da aşağı yukarı şekillendirecektir.

İnancım odur ki, kastı aşan yanlışların düzeltilmesi, milli değerlere yönelik sabırları çatlatan hazımsızlıkların defi, her neviden dengesizliklerin tamiri, bardağı taşıran ihanetlerin cezalandırılması konusunda milli irade önümüzdeki seçimlerde ayağa kalkacaktır.

Nitekim başka bir alternatif görülmemektedir.

Türkiye’nin başarısız, yetersiz, heyecansız ve nefesi çoktan tükenmiş AKP iktidarına daha fazla dayanma, daha da katlanma ihtimali kalmamıştır.

10 yıl 9 aya ulaşan AKP’li hükümet yılları ülkemizin başına kâbus gibi çökmüş, vatandaşlarımızın umutlarını birer birer söndürmüştür.

Sosyal barış, ekonomik güven, siyasal istikrar, milli birlik, milli güvenlik, milli kimlik ve milli gelecek mahvın ve imhanın eşiğine kadar getirilmiştir.

Maalesef ülkemiz AKP’yle birlikte kapana sıkışmış, bunalımların dehlizine saplanmış, çapı genişleyen tehlikelerin ortasına savrulmuştur.

Bozgun her alana sıçramıştır.

Dağınıklık her tarafı sarmış, her yere ulaşmıştır.

Bölücülük yükselişe geçmiş, terör güç kazanmış, hain emeller AKP’nin ilk yardım müdahalesiyle toparlanmış ve dayatmalarını gözdağları eşliğinde yoğunlaştırmıştır.

Türkiye, yönetiminden bizzat sorumlu bir siyasi iktidar tarafından suikasta uğramış, demokrasi ve özgürlük sözleriyle arkası arkasına hançerlenmiştir.

Yeni mandacılar, yeni Sevrciler, yeni yabancı hayranları ve yeni sömürgecilik düşkünleri kolları sıvayarak AKP’nin yanında hizalanmışlar ve fitne kazanını kaynatmışlardır.

İçinden geçtiğimiz şu zaman diliminde akla ve hayale sığmayacak, milli ruh ve şuurla bağdaşmayacak, milli benlik ve bünyeyi inkar edecek ne kadar kirli ve karanlık hesap varsa hükümet tarafından sahiplenilmiş ve savunulmuştur.

Çözüm ve barış süreci isimli ihanet, melanet ve rezalet adımları bunlardan yalnızca birisi olmuştur.

Şu köhnemişliğe bakınız ki, PKK’ya teslim olmanın, boyun bükmenin, taviz vermenin adı çözüm olarak tercüme edilmiştir.

İmralı canisinin güdümüne girmenin, Kandil çetesinin eline-avucuna düşmenin tanım ve takdimi helalleşme olarak şifrelendirilmiştir.

Görülmektedir ki, AKP hükümeti PKK’nın şubesi haline dönmüş, İmralı canisinin sözcülüğüne soyunmuş ve bölücülüğün yuvalandığı siyasi kampanya olarak sivrilmiştir.

Türkiye üzerinde plan yapan, oyun oynayan, etnik ve mezhep temelli tanzim ve taksimat yapma hazırlığı içinde olanlara AKP’yle birlikte gün doğmuş, güneş açmış ve bunların önü aydınlanmıştır.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti olan biten tüm vahim provokasyonları, tüm restleri ve tüm dayatmaları kabullenmiş, sineye çekmiştir.

PKK, 15 Ağustos 1984’deki vahşi cinayetlerinin sözde yıldönümünü bayram ilan ederken hükümet ortalarda yoktur.

Dağdaki teröristler şehirlere silahlarıyla ve kafileler halinde inip devletin egemenlik haklarını, Türk milletinin bin yıllık emanetlerini çiğnerken hükümet kayıplardadır.

Suriye’yle olan sınır çizgimizin hemen yanı başında, PKK-PYD yeni bir özerklik sayfası açma hazırlığındayken hükümet saklanmakla ve sinmekle meşguldür.

Türk vatanının bir bölümü hainlerce sözde Kuzey Kürdistan olarak isimlendirilirken hükümet kaçak ve kaçgındır.

PKK terör örgütü yol kesmekte, vergi toplamakta, kimlik kontrolleri yapmakta, militan devşirmekte, kaçakçılık yoluyla sınır hattımızı felç etmekte, karakol ve kalekol inşaatlarına karşı çıkmaktadır.

Açıkça söylemek gerekir ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde devlete karşı taarruz ve saldırı giderek artmaktadır.

Amaç Türkiye’nin parçalanması, bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıdır.

Hedef Türk milletinin etnik bazda parçalara ayrılması ve birbirine düşmesidir.

İhanet süreciyle zaman kazanan, enerji toplayan, gerekli ikmalleri yapan terör örgütü, şimdilerde kan dökmek, tetik çekmek ve şiddetli saldırılarını yeniden başlatmak için adeta gün saymaktadır.

Son zamanlardaki tehditler bunu göstermektedir.

Terör örgütü yöneticilerinin belirli aralıklarla verdiği nefret dolu beyanatlarından, küstahça yaptıkları şantajlardan bu sonuç çıkmaktadır.

PKK terör örgütü kan damlayan silahını Türk milletine çevirerek isteklerinin karşılanmasını ve cevaplanmasını buyurmaktadır.

AKP hükümeti ise aciz, ezik ve korkak bir ruh haliyle PKK’yı mesut ve mutlu etmek için hazırlığını yaptığı sözde demokratikleşme paketi üzerinde son rötuşları yapmaktadır.

Bu ayın 24’nde, AKP hükümetinin oluruyla Erbil’de yapılması gündemde olan Kürt Ulusal Kongresi ise hem bölgemiz hem de ülkemiz üstünde projelendirilen komploları daha da belirginleştirecektir.

Hiç kuşku yok ki, ülkemizin iç sorunlarının yanında dış kaynaklı problemler de oldukça fazladır.

Açık seçik meydandadır ki, AKP hükümeti dış politikada tökezlemiş, her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştır.

Hükümetin bütün iddiaları, bütün beklentileri ve bütün sözleri çökmüştür.

Somali’nin başkenti Mogadişu’da saldırıya uğrayan elçilik binamızdan sonra, Lübnan’da kaçırılan iki pilotumuz bir bakıma Türkiye’nin karşı karşıya olduğu risk ve tehditleri göstermesi bakımından dikkat çekici olmuştur.

Başbakan Erdoğan’ın şişen benliği, zirve yapan kibri ve kabaran egosu sonuçları itibariyle ağır gelişmelere yol açmış ve ülkemizin önünü kapatacak olumsuzlukları tetiklemiştir.

İnkâr edilemeyecek kadar ortadadır ki; Türkiye tüm komşularıyla hasım haline gelmiştir.

Türkiye, AKP tarafından itibarından ve saygınlığından edilmiştir.

BOP eşbaşkanı, küresel kanlı senaryolardan rol kapma derdine düştükçe, komşu ülkelere sırt dönmüş, hatta Suriye’de olduğu gibi isyancılara destek vermekten, rejimleri devirme girişiminden en ufak rahatsızlık, en küçük mahcubiyet duymamıştır.

Başbakan Erdoğan herkesi düşman kampına yerleştirmiş, herkesle arasını bozmuştur.

Mısır’daki kanlı olaylara, darbe yönetiminin Kahire’deki Rabiatul Adeviyye ve Nahda meydanlarındaki Mursi yanlılarına şiddet uygulamasına eften-püften tepkiler dışında bir şey yapılamamıştır.

Hükümet bu ülkenin siyasi yapısında açık şekilde taraf olduğundan telkin ve tavsiyeleri Kahire yönetimince şu ana kadar ciddiye ve dikkate alınmamış, görünen o ki, bundan sonra da alınmayacaktır.

Başkent Ankara jeopolitiğinden uzaklaşan iktidar zihniyeti hata üstüne hata yapmış ve Türkiye’yi Ortadoğu’nun kör kuyularına itmiştir.

Bugüne kadar dış politika alanında hepimizin takdir edeceği, gıptayla bakacağımız ve aynı zamanda ülkemizin başını dik edecek bir neticeye de ulaşamamıştır.

Dış politika baştan ayağa çürümüş ve AKP’nin de maskesini düşürmüştür.

Ülkemizi bu kadar zor duruma sokan, mahcup eden, yaptırım ve güvenirliğini sakatlayan AKP’nin mutlaka demokratik yönden ödeyeceği bir bedeli olmalıdır.

Zira demokrasinin asıl anlamına kavuşabilmesi, milli iradenin isabetle yerini bulması, hakkın, haklının, doğrunun ve ahlakın kazanabilmesi; başarısızlığın, beceriksizliğin ve tükenmişliğin hak ettiğini bulmasıyla mümkün olacaktır.

Bilmek lazımdır ki, iç ve dış politikada bu kadar yanlışa gömülen bir partinin iktidardan uzaklaştırılması milli bir sorumluluk olduğu kadar vatan görevidir.

Tencere tava çalanlara kafayı takan, ispiyonculuğu kurumsallaştırmaya çırpınan, gerilim ve cepheleşmeleri keskinleştirmekte ısrarlı olan Başbakan Erdoğan’ın vakti dolmuş, iktidar ömrü fiilen bitmiştir.

Bunun için de 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri muazzam bir fırsat ve dönümdür.

Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin kararına son derece bağlı ve sadıktır.

Aziz milletimiz yapılan bunca tahribatın, bunca yıkımın ve bunca hasarın siyasi temsilcilerini sandıkta veto edecek ve bunları uzun bir dinlenmeye, süresi belirsiz bir araya mecbur ve mahkûm bırakacaktır.

AKP hükümetinin demokratik yollardan tasfiye edileceği günler artık sayılıdır.

Bu iş yalnızca sabır ve zaman meselesidir.

Hukuku baltalayan, adaletin canına okuyan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne şerefle hizmet etmiş değerli isimlerin terör örgütü kurmakla itham edilmesini sağlayan bu zihniyet mutlaka bertaraf olacaktır.

Hiçbir düzenek, kumpas, yalan, palavra, güç, oluşum, olay ve gelişme AKP’yi kurtaramayacak, malum sondan koruyamayacaktır.

Başbakan Erdoğan ne yaparsa yapsın, Gezi Parkı’nı sündürse de, faiz lobisini imdada çağırsa da, monarklığına itibar etse de, sonbahar üzerinden korku pompalasa da, palacılarına güvense de kendisini bekleyen akıbetten sıyrılamayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi milletimizin tüm fertlerini, kökü ve kökeni ne olursa olsun herkesi kucaklayarak milli iradenin sözcüsü olacak ve iktidarla yapılacak mutlak ve tarihi hesaplaşmayı şevk ve cesaretle yerine getirecektir.

Bu çok uzak değildir.

Mahalli İdareler Seçimleri AKP’nin metruk teknesinin alabora olacağı ilk demokratik sahadır.

Partimiz bu bilinçle 24 Ocak 2013 tarihinde Söğüt’ten başlattığı seçim çalışmasını vatanımızın her köşesine yayarak ve yoğunlaştırarak sürdürecek ve inşallah da layık olduğu başarıya ulaşacaktır.

Elbette bu süreçte tüm teşkilat yöneticilerimiz insanüstü bir gayret göstereceklerdir.

Milliyetçi Hareket Partisi bütün seçim çevrelerinde çok değerli adaylarıyla Mahalli İdareler Seçimleri’ne heyecanla iştirak edecektir.

Şimdiden bu seçimlere katılmak isteyen aziz dava arkadaşlarımın yoğun talebi başarımızın müjdesi olarak yorumlanmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin seçimlerde değişik parti ya da partilerle ittifak yapacağıyla ilgili zihinleri bulandırıcı, akılları karıştırıcı maksatlı yalan haberlerin sıklıkla servis edilmesi de korku ve kaygıların eseri olarak okunmalıdır.

Partimizden çekinen iktidar ve destekçileri aslı astarı olmayan ittifak dedikoduları çıkartarak önümüzü kesmeye ve yürüyüşümüzü aksatmaya çalışmaktadır.

Şu hususu herkes bilmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi her seçim çevresinde kendi adaylarıyla mücadele verecek ve kimseyle herhangi bir ittifak içinde olmayacaktır.

Türkiye’nin bu kadar nazik döneminde ve çok şeye gebe kısa ve orta vadeli geleceğinde, Mahalli İdareler Seçimleri’ne katılacak değerli dava arkadaşlarım, partimizin her seviyesinde görev ve sorumluluk alan teşkilat yöneticilerimiz aşağıda belirtilen hususlara harfiyen uyacaklar ve buna göre hareket edeceklerdir:

1–    30 Mart 2014 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimleri’nde ‘aday adayı’ olmak isteyen il, ilçe ve belde teşkilatlarımızın başkan ve yöneticileri 1 Eylül 2013 günü mesai bitimine kadar yürüttükleri görevlerinden ayrılacaklardır.

Arkasından da 9 Eylül 2013 günü mesai bitimine kadar resmi başvurularını yapacaklardır.

Kamu görevinde bulunanların başvurusu ise Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklayacağı Seçim Takviminden sonra mümkün olabilecektir.

Şüphesiz Mahalli İdareler Seçimleri’nde aday olmak her dava arkadaşımın, her teşkilat yöneticimizin hakkıdır.

Çünkü partimizin her yöneticisinde bu liyakat ve yeterlilik ziyadesiyle mevcuttur.

Ancak bu demokratik hak kullanılırken teşkilatların işleyişini ve yönetimini sarsacak boşalmalara, eksilmelere ve zaafiyetlere ortam açmamak asıl olmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin ana omurgası olan teşkilatların faal halde çalışması ve istifalarla boşluğa düşmemesi çok önemli olup, herkes bu konuda duyarlı harekete edecektir.

2-    Türkiye’nin önünde çok zorlu günler vardır.

Mahalli İdareler Seçimleri’ne kadar hükümet ve bölücü çevreler tarafından her türlü kışkırtma, nifak, dedikodu, itham ve suçlamanın yapılması kaçınılmazdır.

Bu itibarla partimizin resmi açıklamaları dışında hiçbir beyan, söz ve değerlendirmeye itibar edilmeyecek, bozgunculara fırsat verilmeyecek, tam bir kenetlenmeyle fırsatçılara göz açtırılmayacaktır.

3-    AKP hükümetinin partimizin yükselişini kırabilmek, heyecanını törpüleyebilmek, hızını yavaşlatabilmek amacıyla yeni komplolar planladığı, yeni karalama kampanyaları imal ettiği ve içe dönük tartışmaları tahrik etmek için elini ovuşturduğu gelişmelerle sabittir.

Ne olursa olsun hiçbir çekişmenin, kutuplaşmanın, kavganın ve sonu olmayan anlaşmazlığın tarafı olunmayacak, başarımızı ve ülkülerimizi gölgeleyecek ilişki ve irtibatların içinde bulunulmayacak, asılsız, mesnetsiz ve uydurma nitelikli haber, mesaj ve söylentilere kulak asılmayacaktır.

4-    Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlık aşamasında vatandaşlarımızın hepsine ulaşılacak, hepsiyle yüz yüze diyaloglar kurulacak ve herkesin derdi dinlenecektir.

İnsan merkezli siyasetimizin tüm yönleri gösterilecektir.

Yorgunluğa, yılgınlığa ve atalete teslim olmadan yerel yönetimlerdeki vizyonumuz paylaşılacaktır.

Mahalli düzeyde hazırlanan projeler, getirilen teklif ve vaatler, belediye hizmetleri konusundaki reform nitelikli çalışmalar bıkmadan, usanmadan ve süreklilik içinde anlatılacak ve aktarılacaktır.

5-    Mahalli İdareler Seçimleri’ne katılacak her düzeydeki değerli dava arkadaşım il, ilçe ve beldelerinin sorunlarına tümüyle vakıf olacaklar, herkese eşit ve aynı ölçüde yaklaşacaklar, kimseyi ayırmayacaklar, kimseyi dışlamayacaklar, kimseyi itmeyeceklerdir.

Ve yörelerinin meselelerine karşı mutlaka etkili, donanımlı ve kapsayıcı çareler üreteceklerdir.

6-    Seçimlerin propaganda döneminde kullanılacak afişlerin, ilanların, pankartların, dövizlerin, sloganların mahalli özellikler dikkate alınarak hazırlanmasının yanında, partimizin ilke ve esaslarıyla ters düşmemesine titizlik gösterilecektir.

7-    Mahalli İdareler Seçimleri’nin önemi ısrarla anlatılacak, oy vermenin değeri paylaşılacak, partimizin hedefleri, Türkiye’yle ilgili faaliyet ve hazırlıkları berrak şekilde tanıtılacak, vatandaşlarımız saygı ve nezaket ölçüsünde ikna edilecek ve tüm gönüller kazanılacaktır.

8-    Mahalli düzeyde çalışmalar yapılırken fikir ayrılıklarına düşmemek amacıyla; Genel Merkezin açıklamaları, duyuruları, Genel Başkan’ın konuşma ve değerlendirmeleri analiz edilip siyasi ve ideolojik ifadelerin sınırı bu kapsamda belirlenecektir.

 9-   Partimizin resmiyette kullandığı sembol ve işaretlerin dışında farklı anlamlara çekilebilecek hiçbir materyal kullanılmayacaktır.

Bundan önce yayımlanmış ‘Genelgeler’ de yürürlükte olup muhteviyatlarındaki hükümler geçerliliğini aynen koruyacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin başarmaktan başka yolu yoktur.

Türkiye’nin düzlüğe çıkması, Türk milletinin esenliğe kavuşması yerelden genele doğru başlayacak demokratik atılım ve hamleden geçmektedir.

30 Mart 2014 günü ülkemizin talihi değişecek ve AKP musibeti inişe geçecektir.

Milli irade AKP’yi uyararak Milliyetçi Hareket Partisi’ne yol verecek ve yerel yönetimlerin mührünü teslim edecektir.

Daha iyi bir Türkiye için MHP şarttır.

Daha parlak bir gelecek için MHP zorunluluktur.

Daha mutlu, daha kutlu ve daha umutlu nesiller için MHP önce mahalli idarelere, arkasından da iktidara talip ve hazırdır.

Yüzlerin gülmesi, evlerin bollukla tanışması, vatandaşlarımızın çileli hayatlarının sonlanması için MHP vardır ve üstüne düşeni yapacaktır.

Bunun için siz değerli dava arkadaşlarımın çalışkanlığı, vatan ve millet sevdası, durmak ve düşmek bilmeyen kararlılığı en büyük gücümüz olacaktır.

Cenab-ı Allah doğrunun ve iyi niyetin yanındadır.

Bu vesileyle önümüzdeki yıl yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’ne katılacak her dava arkadaşıma başarılar diliyor, hayırlı haberlerini bekliyorum.

Yolununuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Yüce Allah yar ve yardımcınız olsun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.