25.08.2001 - Ahlat Kültür Haftası Kutlamalarında Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Ahlat Kültür Haftası Kutlamlarında Yaptığı Konuşma
25 Ağustos 2001

 

Aziz Misafirler,

Değerli Ahlatlı Kardeşlerim, Hemşehrilerim,

Muhterem Vatandaşlarım,

Basınımızın Değerli Temsilcileri

Hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum. Hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz.

Türk milletinin Anadolu'yu yurt tutuşunda çok önemli bir rol oynayan güzel Ahlatımız'da, sizlerle biraraya gelmekten büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum. Sizlerle tekrar buluşmayı nasip eden Yüce Allah'a şükürler olsun diyorum.

Bu güzel buluşmayı ve beraberliği sağlayan değerli yöneticilere huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu yıl 11'ncisini kutladığımız Ahlat Kültür Haftası'nın gelecek yıllarda da aynı heyecanla sürmesini ve katılımın yıllar geçtikçe büyümesini diliyorum.

Değerli Misafirler,

Muhterem Ahlatlılar,

Anadolumuz, birbirinden farklı kültürel atmosferlere sahip çok nadide şehirlerle doludur. Milletimizin kültürel zenginliğini ve medeniyet birikimini yansıtan bu şehirlerimizin pek çoğu, yüzlerce yıllık geçmişe sâhiptir. Bu şehirlerimizin mimarî dokularındaki çeşitlilik ve renklilik, Türk milletinin geniş kültür birikiminin bir göstergesidir.

Farklılığı ve özgünlüğüyle görenleri etkileyen şehirlerimizden biri de Ahlat'tır. Mimari eserleriyle milletimizin Anadolu'yu yurt tuttuğu uzak geçmiş günlerinin izlerini hâlâ koruyan Ahlat, geniş Türk kültür coğrafyasının tarih boyunca önemli merkezlerinden biri olmuştur.

Ahlat, Türk tarihinde önemli bir yeri olan Osmanlı'nın da mensubu olduğu Kayı boyunun bir oymağının Anadolu'da yerleştiği ilk şehirdir. Yine Ahlat, Türkler'in Anadolu'ya ilk giriş yıllarından itibaren oturdukları, konakladıkları bir şehir olma yönüyle ayrı bir öneme sahiptir.

Türkler'in Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde oluşturdukları çok güzel ve ihtişamlı eserler, bu tarihî şehrimizin içinde yer almaktadır. Ahlat'ta bulunan Eski ve Yeni Kale, çok sayıda kümbet, benzersiz Türk mezarları, Türk kültürünün en değerli hazineleri arasında yerini korumaktadır.

İşte bu özelliklerinden dolayı yeniden Ahlat'a gelmekten, yeniden Ahlatlı kardeşlerimle, vatandaşlarımla buluşmaktan büyük bir heyecan duyuyorum.

Değerli Misafirler,

Aziz Ahlatlılar,

Yüz yıllardır üzerinde yaşadığımız Anadolu toprağı, Türk milletinin uzun tarihî koşusu içinde vatanlaştırdığı en değerli coğrafya olmuştur. Üzerinde çok çeşitli medeniyetlerin kurulduğu, çok çeşitli toplulukların yaşadığı bu coğrafya, eski çağlardan beri dünyanın medeniyet merkezlerinden biri olagelmiştir.

Anadolu coğrafyasını önemli kılan bir başka şey, tarihin kaydettiği en görkemli medeniyetlerden biri olan Osmanlı-Türk medeniyetinin bu topraklar üzerinde yükselmiş olmasıdır. Asırlarca Kafkasya'dan Orta Avrupa içlerine, Batı İran'dan Fas'a kadar geniş bir alanda hüküm süren ve etkileri çok daha geniş bir coğrafyada hissedilen Osmanlı-Türk medeniyeti, Anadolu toprağında filizlenmiş, büyümüş ve güçlenmiştir.

Osmanlı Devleti'nin bu kadar uzun ömürlü ve Osmanlı-Türk medeniyetinin etkilerinin bu kadar kalıcı olmasında, hiç şüphesiz, medeniyet hamurunda Anadolu mayası bulunmasının büyük rolü vardır.

Anadolu'nun geçmişten getirdiği bu özellikler kadar önemli olan bir başka husus, coğrafyanın sahip olduğu stratejik ve jeopolitik değerdir. En eski iki kıtayı birbirine bağlayan Anadolu, aynı zamanda dünyanın potansiyel çatışma merkezlerinin de ortasında yer almaktadır.

Bir asırdır kaynamakta olan ve hiç durulmayan Balkanlar, bir yara gibi sürekli kanayan Ortadoğu, gerginlik düzeyi gittikçe artan Kafkaslar, Anadolu'ya aynı mesafede olan potansiyel çatışma alanlarıdır. Her üç coğrafyanın Osmanlı Devleti'nin terk etmek zorunda kaldığı bölgeler olması, bu yönüyle son derece mânidardır.

Yine, bugünkü uluslararası düzenin ve güç dengelerinin en önemli belirleyicilerinden biri olan enerji meselesi de, Anadolu'nun stratejik önemini artırmaktadır. Bilindiği üzere enerji, hem sanayinin temel girdilerinden biridir, hem de günlük hayatımızda ısınmadan aydınlanmaya kadar her alanda ihtiyaç duyduğumuz bir şeydir. Ancak, bugünkü kullanım düzeyi devam ederse, temel enerji kaynaklarından olan petrolün 45-50 yıl içinde tükeneceği öngörülmektedir. Bu rakam doğalgaz rezervleri için 65-70 yıl olarak tahmin edilmektedir.

Dolayısıyla dünyanın çok da uzak olmayan bir gelecekte ciddî bir enerji darboğazı ile karşılaşması ihtimal dahilindedir. Bu yüzden dünyanın bütün büyük devletleri, stratejik planlarını enerji dengelerini gözeterek yapmakta ve enerji konusuna özel bir önem vermektedir.

Anadolumuz, böylesine kritik bir özelliğe sahip olan enerji açısından da, son derece stratejik bir önem taşımaktadır. Dünyanın en büyük enerji havzalarının ortasında yer alan Anadolu coğrafyası, bir yandan da enerji koridorlarının geçiş noktası durumundadır. Enerji meselesinin gittikçe karmaşık bir hâle gelmesi, coğrafyamızın stratejik değerini aynı oranda artırmaktadır.

Çok Değerli Misafirler,

Muhterem Ahlatlı Vatandaşlarım,

Üzerinde yaşadığımız toprakların bu özelliklerini bilmeden ve dikkate almadan yapılacak siyasî yorumların, sağlıklı ve isabetli olma ihtimali yoktur. Ülkemizin bu özel konumunu ihmal ederek yapılan önerilerde ya bilgi eksikliği, ya da iyiniyet yoksunluğu vardır.

Şüphesiz demokrasi bilinen en iyi yönetim biçimidir ve tıpkı Cumhuriyet rejimi gibi, milletimizin temel bir siyasî tercihidir. Ancak demokrasinin ayrımcılığa, bölücülüğe, terörü övmeye ya da ona zemin hazırlamaya geçit veren bir sistem olduğunu da kimse ileri süremez. Bu itibarla, altında çok önemli bir kültürel birikim bulunan demokrasiyi her yönüyle iyi anlamak gerekmektedir.

Dünyanın hiçbir yerindeki demokratik devletin, kendi içinde bölücülüğe ve ayrımcılığa müsaade ettiği, kendi güvenliği konusunda duyarsız davrandığı görülmemiştir. Yine bu anlama gelebilecek veya bu türden gelişmelere zemin hazırlayabilecek yasa değişiklikleri veya kurumsal düzenlemeler de, bu devletlerin uygulamaları arasında yer almamıştır.

Bu yüzden, demokratik değer ve kurumları güçlendirmenin, millî hassasiyetleri rencide etmek ve ülkenin stratejik durumunu ihmal etmekle eşanlama geldiğini kimse iddia edemez. Böyle bir iddiada olanların, demokratik değerleri yeterince kavrayamadıkları açıktır.

Şu da iyi bilinmelidir ki, bu ülke ve millet, her türlü meseleyi demokratik hukuk devleti içinde aşmasını başaracak güçtedir. Ama bunun yolu devlet-millet arasında gerginlik yaratmaktan, demokratik değerler adına Cumhuriyet'in temel niteliklerini yıpratmaktan geçmez.

Cumhuriyetçilik adına demokratik değerlerin gelişimini engellemek ne kadar yanlış bir tutumsa, demokrasi adına ülkenin geleceğini tehlikeye atacak girişimlerde bulunmak da o kadar yanlış ve lüzumsuz bir tutumdur.

Siyasetçilerin temel misyonlarından birisi, devletle millet arasında köprü olmak, kavga ve gerginliği önleyerek milletin huzur ve refah içinde yaşamasını sağlamaktır. Bu tür konularda serinkanlı ve sağduyulu davranarak ortak aklın sesine kulak vermek, hem siyasetin etki ve nüfuz alanını genişletecek, hem de siyasetçilerin itibarına katkı sağlayacaktır.

Aksi davranışların siyaset kurumunu yıpratacağı ve değer erozyonlarına sebebiyet vereceği açıktır. O yüzden bütün siyasetçilerin, bu tür konuları değerlendirirken sorumluluk bilinci içinde davranmaları bir zorunluluktur.

Değerli Misafirler,

Muhterem Ahlatlılar,

Ülkemizin ekonomik açıdan son derece sıkıntılı bir dönemden geçtiği hepinizin malumudur. Bu sıkıntıların özellikle dar gelirli vatandaşlarımızı daha çok etkilediği de bilinen bir vakıadır. Ancak bilinmelidir ki, millet olarak, yılların kötü politikalarının ve yanlış uygulamalarının bedelini ödemekteyiz.

Yıllarca performansına ve verimliliğine dikkat edilmeden yönetilen kurumların açıklarının, toplumun belli kesimlerine verilen usulsüz kredilerin, çarçur edilen kaynakların ve hesapsızca alınan borçların birikimi, bugün bize ekonomik darlık olarak yansımıştır. Etkin, verimli ve şeffaf bir kamu yönetimi zihniyetine ulaşılmadan, devletin kimi kurumlarının arpalık gibi kullanılması anlayışından vazgeçilmeden; bu sarmalın açılması, bu kilidin kırılması mümkün gözükmemektedir.

Meselenin farkında olan 57. Cumhuriyet Hükümeti, göreve geldiği günden bu tarafa enerjisinin büyük bölümünü yapısal reformları gerçekleştirmeye ayırmıştır. Meclis'imizin gayretli çalışmalarıyla yıllardır çözüm bekleyen konularda önemli adımlar atılmıştır. Ancak ekonomideki bu tür çalışmaların karşılığını hemen almak mümkün değildir. Türkiye gibi kriz yaşayan başka ülkelerde de benzer reformlardan hemen sonuç alınamamıştır.

Şu da iyi anlaşılmalıdır ki, derdimiz Türkiye'nin gününü kurtarmak değil, yarınlarını garanti altına almaktır. Bunun için, uygulanan politikalar hep geleceğe dönük olmuştur. Bugün bu sıkıntılara katlanmazsak, yarınlarda bugünleri mumla aramak zorunda kalacağımız açıktır.

Gelecekte ekonomik açıdan kalkınmış, gelir dağılımını düzeltmiş, refah seviyesini yükseltmiş bir ülke olabilmemiz için, bugün birtakım sıkıntılara katlanmamız kaçınılmazdır. Bugün Türkiye'de yaşanan ekonomik sıkıntının temelinde bunlar vardır.

Yaşanan ekonomik problemlerin vatandaşlarımızı yorduğuna, tahammül güçlerini azalttığına şüphe yoktur. Ancak Türk milletinin uzun tarihi boyunca buna benzer problemlerin çokça yaşandığı da bilinmektedir.

Milletimiz bu tür darlık dönemlerini, sağduyulu ve sabırlı yaklaşımlarıyla aşmayı daima başarmıştır. Dayanışma duygumuz, sabrımız ve inancımızla bu darlık dönemini de atlatacağımıza, sıkıntıları yok edeceğimize güvenim tamdır. Yeter ki milletimizin arasına fitne tohumları ekilmesin, dayanışma duygularımız düşmanlıklara çevrilmesin, barış ve huzurumuza gölge düşürülmesin... İnanıyorum ki sizlerin basiret ve sağduyunuz, milletimizin fertleri arasına tefrika sokmaya çalışanların yüzünde, bir şamar gibi patlayacaktır.

Değerli Ahlatlı Hemşehrilerim,

Doğu Anadolu Bölgemizin Yiğit İnsanları,

Muhterem Vatandaşlarım,

Hem sizlerin, hem de Anadolu'nun her yerindeki çilekeş vatandaşlarımızın çok daha iyi ekonomik imkânlara lâyık olduğunu biliyorum. Yıllardır enflasyon belâsından, geçim sıkıntısından dertli ve şikâyetçi olduğunuzu da biliyorum. Yüce Allah'ın izniyle ülkemizin bu sıkıntılarından kurtulacağına inanmanızı istiyorum.

Bizler birbirimize olan inancımızı korudukça, elele verip çalıştıkça bu zorlukların hepsinin üstesinden gelmek daha kolay hâle gelecektir. Unutulmamalıdır ki Türkiye büyük bir ülkedir, güçlü bir devleti vardır. Üstelik milletimiz çok daha zor şartları atlatmayı başarmış bir geleneğin sahibidir. İnşallah bu sıkıntılar da zamanla aşılacaktır.

Bu süreç içinde birlik ve beraberliğimize, toplumsal dayanışmamıza, kardeşlik duygularımıza kimsenin zarar vermemesini sağlamak zorundayız. Bunu başardığımız oranda "Büyük Türkiye" hedefine bir adım daha yaklaşmış olacağız.

Bilinmelidir ki Büyük Türkiye ideali, bu hedefe varılacağına inanan millet sevdalılarının omuzlarında yükselecektir. Bu hedef için çalışan, Allah rızası için çabalayanları huzurlarınızda saygıyla selâmlıyorum.

Bu duygu ve düşünceler içinde sözlerimi bitirirken, Ahlat Kültür Haftası'nın kutlu ve mutlu olmasını diliyorum. Bu etkinliklerin düzenlenmesinde emeği geçen değerli yöneticilere teşekkür ediyorum. Hepinize en derin, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sağolun, varolun.

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı