19.05.2000 - Ülkü Ocaklarının Düzenlemiş Olduğu 19 Mayıs Şöleninde Yapmış Oldukları Konuşma
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin
Ülkü Ocaklarının Düzenlemiş Olduğu 19 Mayıs Şöleninde Yapmış Oldukları Konuşma
19 Mayıs 2000

 

Muhterem Misafirlerimiz,

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Kıymetli Dava Arkadaşlarım,

Değerli Bozkurt Kardeşlerim,

Öncelikle hepinizi, en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Sizlerle aynı havayı teneffüs etmekten, sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum.

Hepiniz hoşgeldiniz, şeref verdiniz.

Bu büyük kucaklaşmayı, bu büyük coşkuyu yaşamamıza vesile olan Ülkü Ocaklarımızı canı gönülden kutluyorum.

Bugün, Allah'a şükürler olsun ki, hep birlikte bir başka büyük mutluluğu daha yaşıyoruz.

Çarşamba gecesi Türkiye'nin arslanları yine tarih yazdılar. Galatasarayımız, ülkemize, insanımıza tarifi imkansız bir mutluluk ve coşku yaşatıp, 19 Mayıs'ta gençliğe bayram armağanı verdiler.

Onlar; Türk Milleti'ni sporda en iyi şekilde temsil ederek, inancın, çalışmanın ve sabrın karşılığını en güzel şekilde aldılar. İmkansız gözüken hedeflere nasıl ulaşılacağının tarihî bir örneğini ortaya koydular. Yine, Türk Milleti'nin yüzünü ağarttılar, Anadoluyu, hatta bütün Türk Dünyasını sevinç dalgalarıyla donattılar.

Huzurlarınızda bütün Galatasaray camiasını tebrik ediyor ve alkışlıyorum.

Değerli Arkadaşlarım,

Sevgili Bozkurtlar,

Bu gece, 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından yakılan milli mücadele meşalesinin yıldönümünde biraraya gelmiş bulunuyoruz.

Türk İstiklâl tarihinde hayatî bir dönüm noktasını ifade eden 19 Mayıs, günümüz ve geleceğimiz bakımından da çok önem arzeden bir hareketin başlangıcıdır. 19 Mayıs'ta alevlenmeye başlayan milli bilinç, kısa süre içinde dalga dalga bütün Anadoluya yayılmıştır.

Bu tarihlerden itibaren, Türk vatanına musallat olanlara karşı milli direniş hareketimiz safha safha gelişmiş; bağımsızlık ve hürriyet meşalemizin sönmeyeceği, söndürülemeyeceği ortaya konmuştur. 19 Mayısı takip eden aylar, yıllar içinde Türklüğün tarihine altın harflerle geçen bir destan yazılmıştır.

Bu dönemde, sınırlarımız şehitlerimizin kanlarıyla, gazilerimizin alın teriyle çizilmiştir. Türk devleti, aynı 700 yıl önce Osmanlıların yaptığı gibi, esaret altına alınmaya çalışılan Anadolu Türklüğü'nün yeni bir sentezi olarak doğup gelişmiştir.

Bütün bu adımlar, şüphesiz millet olarak sahip olduğumuz hürriyet ve istiklâl aşkının, medeniyet anlayışının bir sonucu olmuşlardır.

Bizler, atalarımızla, şehitlerimizle, gazilerimizle ne kadar övünsek azdır. Onları bir kez daha dualarımızla, şükran duygularımızla yâd ediyoruz.

Aynı şekilde, hayatını Türk Milleti ve devletinin birliği ve dirliği mücadelesine adamış, Türkiye'yi kalkındırmaya and içmiş, bütün Türk Milliyetçilerini de saygıyla selamlıyorum.

Başta merhum Başbuğumuz olmak üzere, Hakk'ın rahmetine kavuşmuş bütün dava arkadaşlarımı rahmet ve minnetle anıyorum. Hepsinden Allah razı olsun, mekânları cennet olsun.

Kıymetli Misafirler,

Sevgili Gençler,

Şanlı tarihimizden, millet olarak yazdığımız destanlardan bahsettiğimizde iki önemli duygu ve düşüncenin bizleri çok etkilediğine şüphe yoktur.

Bir taraftan geçmişimizle övünür, dedelerimizin, babalarımızın zoru nasıl başardığına bir kez daha şahitlik ederiz. Bütün bunlar bize övünç verir, çalışma azmimizi kamçılar, ülkemiz üzerinde titrememiz gerektiğini hatırlatır.

Ama aynı zamanda, omuzlarımızdaki yükün ağırlığını, sorumluluklarımızın büyüklüğünü görmemize vesile olur. En zor şartlarda bu vatanı gözbebeği gibi koruyarak bizlere teslim edenler karşısında, minnet ve şükran borcumuzun ne kadar büyük ve anlamlı olduğu ortaya çıkar.

Kısacası, geçmişin muhasebesiyle birlikte geleceğe ilişkin değerlendirmeler yapmak, hem gerekli hem de mümkün hale gelir.

Bugün bizlere düşen ilk tarihî vazife, bu kutsal vatanı tertemiz bir şekilde gelecek nesillere teslim etmektir. Çünkü bu vatan bizlere emanet edilmiş bir hazinedir. Bu emaneti bütün güzellikleriyle, milli ve manevi zenginlikleriyle gelecek kuşaklara teslim etmek, hepimizin, herkesin boynunun borcudur.

İşte Ülkü Ocaklarının temel varoluş gayesi de, temel vazifesi de budur. Bunun için çok ulvî, çok şerefli, çok anlamlı bir misyonun sahibidir.

Dün, temel hedefimiz ve gayemiz bu olmuştur, yarın da bu olacaktır. İnsanlığın, sancılı bir yüzyılı geride bırakıp zorlu bir yeni yüzyıla adım attığı günümüzde, bu hedef ve gaye yeni bir anlam ve boyut kazanmış bulunmaktadır.

Dünya, soğuk savaş döneminin ardından, yaklaşık 10 yıldır yeni bir uluslararası düzene geçiş tartışmaları ve sancıları yaşamaktadır. Adına ne denirse densin, hem siyasi ve ekonomik hem de teknolojik alanlarda birbirini besleyen yeni gelişmeler ve oluşumlar yoğunlaşmış bulunmaktadır.

İletişim ve ulaşım alanında baş döndürücü hıza ulaşan gelişmeler, sadece insanlar ve ekonomiler arasında değil, kültürler, devletler ve medeniyetler arasında da yoğun etkileşimlerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Ekonomik ve teknolojik alanda ortaya çıkan yeni süreçlerin etkinliği, siyasi ve kültürel yapılar üzerinde giderek daha çok rol oynaması gerçeğini beraberinde getirmiştir.

Diğer bir deyişle, ekonomik ve teknolojik üstünlük, ister istemez diğer alanlardaki üstünlük ilişkilerini de belirlemeye başlamıştır. Teknoloji ve bilgi üreten, tüketen ve ihraç eden ülkelerin, yeni yüzyılın sadece çekim merkezleri değil, yegâne hakim güçleri olması kaçınılmaz bir gerçeklik haline gelmiştir.

Bütün bunları söylerken dikkatinizi çekmek istediğim esas nokta şudur: Türkiye, diğer birçok ülke gibi, yeni yüzyılda milli kimliğini koruyup koruyamama meselesi ile karşı karşıyadır. Bunu, milli kimliğimizi ve kişiliğimizi nasıl ve ne şekilde koruyacağımız meselesi takip etmektedir.

İşte, bu mesele, Türk insanının, Türk gençliğinin yeni çağın başında karşı karşıya bulunduğu stratejik bir konuyu; dolayısıyla milli bir tercih meselesini ifade etmektedir.

Türk Milleti, tabii ki, bizi biz yapan değerlerimizin ve birikimlerimizin farkında olan bir millettir ve bunları koruyacak bir anlayışa ve şuura sahiptir.

Gözönünde bulundurmamız gereken husus, böyle bir stratejik tercihin gereğini yerine getirmek için yapılması gerekenlerdir.

Unutulmamalı ki, Türkiye, yeni çağda içine kapanarak, ne sorunlarını çözebilir, ne de gerekli açılımları yapabilir. Türkiye, varlığını ve uluslararası ilişkilerini kişiliksiz ve hedefsiz olarak da devam ettiremez.

Bunun için, her alanda, her sektörde dünya ile rekabet edebileceğimiz bir kararlılığı ve yapılanmayı ortaya koymamız şarttır. Türkiye, "Türkiye olarak kalabildiği" ve etkin olabildiği sürece vardır ve değerlidir.

Bu sebeple, her bilim dalında, her alanda kendi elitlerimizi yetiştirmemiz, ülkemizi teknoloji ve bilgi üreten bir konuma getirmemiz zorunludur. En az bunun kadar zorunlu ve gerekli olan bir başka husus da, çocuklarımızın, gençlerimizin tarihiyle ve milletiyle barışık bir tarzda yetişmesi, milli bilincin ve duyarlılıkların tabii bir süreç haline gelmesidir.

Çünkü, bilgi, inanç, azim ve idealizm ile donanmış genç nesillerin yenemeyeceği hiçbir zorluk, ulaşamayacağı hiçbir hedef, başaramayacağı hiçbir iş yoktur.

İşte ülkücü gençliğin, Ülkü Ocaklarımızın, yeri ve önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Ülkücü gençlik, Türk gençliğinin milli duyarlılıklarının çelikleşmiş ifadesidir. Ülkü Ocakları da bu bilincin, duyarlılıkların, ülke ve millet sevgisinin yıkılmaz kaleleridir.

Ülkü Ocakları, aynı zamanda, bilginin, bilimin, kültür ve sanatın geliştirildiği birer merkezdir, okuldur. Türk gençliğinin, hem milliyetçi, vatansever duygularla donandığı, hem de yarına hazırlandığı bilim ve irfan yuvalarıdır.

Bunun dışındaki bir misyon, bir davranış, ülkücü gençliğin tarihî rolünü küçümsemek ya da çarpıtmak anlamına gelir. Aynı şekilde, milliyetçi-ülkücü hareketi, marjinal bir hareket haline dönüştürmek isteyenlerin ya da öyle görmeyi arzulayanların amacına hizmet eder.

Hiç kimse, hangi gerekçeyle olursa olsun, ülkücü gençliğin Türk Milleti'nin gözündeki imajını bozma hakkına sahip değildir. Bu tür insanların, art niyetlilerin bu ulvî çatı altında yeri yoktur. Ülkücü Hareket, basit bir protesto hareketi, bir reaksiyoner hareket de değildir. Büyük milli hedefleri olan, bir kültür, bilgi ve inanç hareketidir.

Ülkücü gençlik, üzerine zaman zaman oynanmak istenmiş oyunların arka planında, bu ulvî ve millî görevleri, bazen çarpıtma, istismar etme düşüncesi bazen de büyük birikimden duyulan rahatsızlık yatmaktadır.

Ülkü ocakları, her zaman adına ve varoluş gayesine yakışır bir şekilde, kalpleri ülke ve millet sevgisiyle yoğrulmuş gençlerin yuvası olacaktır. Yine her zaman, gençlerin bu sevgisini geliştirdiği, bilgisi ve görgüsünü arttırdığı güzide mekânlar olarak var olacak, "bacaları" her zaman tütmeye devam edecektir.

Bunun en güçlü teminatı da, tabii ki ülkücü gençliğin bizatihi kendisidir. Çünkü, onlar Türk Milliyetçiliği davasının, güçlü Türkiye misyonunun gerçek sahipleri ve koruyucusudurlar.

Genç Ülküdaşlarım,

Ülkemizin, dünyanın en zorlu, aynı zamanda en gözde coğrafyasının tam merkezinde yer aldığını unutmayınız. Bu evrensel gerçeğin sizin sahip olduğunuz misyonu daha da anlamlı ve önemli kıldığını her an gözönünde bulundurunuz.

Yine, ülkemizin uzun yılların birikimi olan devasa sorunları bulunduğunu, bunların biran önce çözülmesi gerektiğini akıldan çıkartmayınız. Türk demokrasisine yeni bir nefes aldıracak; siyaseti, kirlilikten, ilkesizlikten ve seviyesizlikten arındıracak bir görevimizin daha bulunduğunu biliniz.

Bütün bunlar, bizim meselemizdir, hepimizin gayretleriyle ortadan kalkacak olan meselelerdir. Çözülemeyen, ertelenen her sorun, her açmaz, genç nesillerin üzerindeki yükün artması anlamına gelmektedir. Yani, sizlerin, yeni çağda milli kimliğimizi koruyarak varolma misyonumuza, lider ülke sevdamıza, daha az zaman ayırmanız, daha az enerji harcamanız demektir.

Hedefimiz, büyük ve güçlü Türkiye'ye ulaşmak, Cumhuriyet ile demokrasiyi, devlet ile toplumu daha fazla kucaklaştırmaktır. Cumhuriyetimizin 100. yıldönümüne lider ülke olarak kavuşmaktır. Bütün bunları yaparken, kardeşliğimizi bozmamak, toplumsal huzuru ve dayanışmayı pekiştirmek yeni kamplaşmalara ve kavgalara fırsat vermemek, en büyük amacımızdır.

Unutmayınız ki, Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünde, yani 2023 yılında hepiniz Türkiye'nin yönetiminde, ekonomisinde, kültür ve sanat hayatında söz sahibi olacaksınız, olmak zorundasınız. Çünkü o zaman, ülkemizin orta yaş kuşağını sizler oluşturacaksınız.

Bunun için, erdemli, ilkeli yaşamak, ülke ve millet sevgisini her zaman diri tutmak durumundasınız. Bunun için, çok çalışacak, kendinizi çok iyi yetiştirecek ve alanınızın en iyileri olacaksınız.

İşte, o zaman ülkücü gençlik, aynı ataları gibi yeniden tarih yazmaya başlayacak, sadece Türk-İslam Dünyasına değil, bütün insanlığa katkı sağlayacaktır.

Sizleri, parlak geleceğimizin genç mimarları olarak bugünden kutluyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Tarihî ve ulvî vazifelerinin idraki içindeki kararlı ve onurlu Türk Gençliğini yürekten selamlıyorum.

Allah, hepinizin, hepimizin yardımcısı olsun.

Hepiniz sağolun, varolun.

 

 

Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı