Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Avrupa Türk Konfederasyon Tarafından Düzenlenen “Türkiye Sevdası Kutlu Yürüyüş Şöleni”nde Yapmış Oldukları Konuşma Metni. 26 Nisan 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Avrupa Türk Konfederasyon Tarafından Düzenlenen  
“Türkiye Sevdası Kutlu Yürüyüş Şöleni”nde
Yapmış Oldukları Konuşma Metni.
26 Nisan 2015

 

Avrupa Türk Konfederasyonu’nun ve Federasyonlarımızın Değerli Genel Başkan ve Yöneticileri,

Fedakarlığın, Vatan ve Millet Sevdasının Sembolü Saygıdeğer Ülküdaşlarım,

Sevgili Bozkurtlarım, Asenalarım,

Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Bu muhteşem coşkunuza, bu imrenilecek heyecanınıza şahit olduğum için Allah’a şükrediyorum.

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Avrupa Türk Konfederasyonu’nun düzenlemiş olduğu “Türkiye Sevdası Kutlu Yürüyüş Şöleni”nde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum.

Türkiye sevdasını yüreğinde taşıyan her kardeşime şükranlarımı sunuyorum.

Bilmenizi isterim ki, Türk milletinin gurbet ellerdeki gönül ve kültür elçileriyle buluşmanın tarifsiz sevinç ve mutluluğunu yaşıyorum.

Avrupa’nın hangi ülkesinde hayat ve geçim mücadelesi verirse versin, milletimin asil ve tertemiz evlatlarını özlemle, muhabbetle ve samimiyetle kucaklıyorum.

Siyasi görüşü ne olursa olsun, ideolojik tercihi nasıl olursa olsun, Türk milletine mensubiyetten iftihar duyan, Türkiye ismini duyunca kalbi çarpan her insanımı bu vesileyle selamlıyorum.

Ve bugünkü şölenimize katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyorum.

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Avrupa Türklüğü özünü ve özgüvenini kaybetmeden varlık ve birlik yolunda kararlı adımlarla yürümektedir. Biz bundan gurur duyuyoruz.

Avrupa Türklüğü başkalaşmaya, erimeye, asimilasyona cesaretle direnmiştir. Biz bunu da takdirle izledik, izliyoruz.

Göçün üzerinden 54 uzun yıl geçmiş olsa da ülkenizden kopmadınız, kimliğinizden ödün vermediniz.

Ay yıldızlı al bayrağı görünce gözleriniz yaşardı.

Memleket türküleri dinleyince içinizi duygu seli kapladı.

Yüreğinizi yakan hasret ateşini vatan aşkıyla söndürdünüz.

Ayrılığın devasa ağırlığını, köyünüzden kentinizden uzakta yaşamanın sızısını maneviyatınızla telafi ettiniz.

Zorluklara göğüs gerdiniz, çileleri azık ettiniz, dert ve tasaları adeta omuzladınız.

Yarım asrı geçen zaman diliminde kimliğinizle oynadılar, takılmadınız.

Kişilik haklarınıza saldırdılar, tınmadınız.

Dininize, dilinize, dirliğinize sataştılar, kaya gibi durdunuz, çelik gibi dayandınız, hiç ama hiç geri adım atmadınız.

Türklüğün derin ve tarihi emanetlerine hazımsızlık ve hakaret seferleri düzenlediler, aldırmanız, duruşunuzu bozmadınız.

Irkçı çeteler, İslamofobi’den geçinen çevreler evinizi yaktılar, işyerlerinizi bastılar, canınızdan ettiler; teslim olmadınız.

Bunca yıldır ekmeğinizin peşinde koştunuz, ama ekmeksizlere kulak asmadınız.

Bunca yıldır işinizin, aşınızın ardından gittiniz, ama yanlışın ve yozlaşmanın peşine takılmadınız.

Bunca yıldır vatanı kalbinizde, bayrağı vicdanınızda, Türkiye’yi gönlünüzde mukaddes bir nişane gibi taşıdınız, ama namerdi, zalimi, çıkarcıları yanınıza, yörenize dahi yaklaştırmadınız.

Bu itibarla Türklüğün Avrupa’da parlayan incileri oldunuz.

Anavatanınızda sizler için dua eden, yolunuzu gözleyen, kavuşmak için gün sayan sevdiklerinizi, yakınlarınızı, akrabalarınızı, hemşerilerinizi mahcup etmediniz.

Biliniz ki, Türk milletinin Avrupa’ya mühür vurmuş güçlü nefesi, yılmayan neferlerisiniz.

Sizler Avrupa’daki sözümüz, dünyaya dönük çehremizsiniz.

Sizler Türkiye’siniz, sizler Türk vatanısınız, sizler Türk milleti sevdasıyla yoğrulmuş milli yüreklersiniz.

Milletimizin tüm haslet ve özelliklerini hevesle temsil ediyorsunuz.

Gelenek ve göreneklerimize yüz çevirmeden hayatlarınızı idame ettirmeye çalışıyorsunuz.

Avrupa toplumları, Türklerin gerçek vasıflarını sizinle tanımış, inancımızın safiyetini sizlerde görmüştür.

Yaşadığınız topraklara yüksek kültür ve ahlak değerlerinizi kattınız.

Bugün Türklüğe mensubiyeti koruyarak, yaşadığınız ülkelerin saygıdeğer bir unsuru olmayı alın terinizle, irfanınızla, ülkülerinizle ve uyumlu tavrınızla gerçekleştirdiniz.

Hepinizle gururluyum, hepinize güveniyor ve inanıyorum.

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Bugün Avrupa’da 6 milyona yakın Türk nüfusu hayatını sürdürmektedir.

Bunlardan yaklaşık 3 milyonu Almanya’da yaşamaktadır.

İlk nesille başlayan Avrupa’daki varlık mücadeleniz tüm zorlama ve engellemelere rağmen devam etmektedir.

Biliyorum, dişinizden tırnağınızdan arttığınızla bir gelecek hayali kuruyor, kimseye muhtaç olmak istemiyorsunuz.

Dördüncü neslin yaşadığı tramva ve gelgitlerin de farkındayım.

Vize konusunda yaşadığınız sıkıntı ve açmazlar ciddi boyuttadır. Görüyorum.

Sizlere ayrımcılık yapılmaktadır.

Beklenti ve ihtiyaçlarınız dikkate alınmamaktadır.

Yüksek askerlik parası, fahiş emeklilik primleri, mağduriyetinize yol açan pasaport harç ve ücretleri her birinizi bunaltmaktadır.

Çifte vatandaşlıkla ilgili problemleriniz kronikleşip derinleşmektedir.

Uyum ve entegrasyon politikalarındaki tıkanıklıklar şikayetlerinizi artırmakta, umutlarınızı köreltmektedir.

Aile birliğiniz zayıflamakta, sizlere destek vermesi gereken eğitim ataşelikleri kapatılmakta, yeni neslin Türkçe öğrenmesindeki aksaklık ve sorunlar günden güne yaygınlaşmaktadır.

Fakat bunların hepsinin çaresi vardır.

Güçlü bir Türkiye, milli, dirayetli, kararlı bir hükümet sayesinde her meseleniz çözülecektir.

Ancak şu anda sizin arkanızda duracak, sizlerin her an yanınızda olacak, derdinizle dertlenecek, sevincinize ortak olacak bir hükümetten ortada eser yoktur.

Avrupa Türklüğü AKP’nin gündeminden çoktan ve tamamen çıkmıştır.

Avrupa Türklüğü AKP’nin umurunda değildir.

Yamalı, yaralı ve dağılmış Türk dış politikasında Avrupa Türklüğü’nün esamisi okunmamaktadır.

Bunları söylerken maksadım yalnızca gerçekleri paylaşmak, yalnızca olan ve somutlaşan Türkiye tablosunu sizlere göstermektir.

Yabancı ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti hükümetini çok fazla eleştirmek, yermek, üzerine gitmek bizim siyaset geleneğimiz açısından doğru değilse de, sizlerin ve ülkemizin geleceği namına bazı tespit ve yorumların yapılması şu günkü şartlarda artık zarurettir.

Çünkü Türkiye yüksek yoğunluklu risk altındadır.

Çünkü Avrupa Türklüğü’nün huzur ve refahı kalmamıştır.

Sizler hakkınızı hukukunuzu müdafaa edecek, uluslararası topluma karşı her birinizi yalnız bırakmayacak etkili, yaptırımı ve caydırıcılığı yoğun bir hükümet istiyorsunuz.

Nitekim bu en meşru ve en tabii hakkınızdır.

Ne var ki AKP hükümeti Türk siyasetinin yüz karasıdır. Ve sizlerle bağını çoktan kesmiştir.

AKP hükümeti beceriksizliğin sembolüdür. Ve sizlere yabancılaşmış, sizlerden uzaklaşmıştır.

Avrupa Türklüğü’ne döviz gözüyle bakan, istismar aracı gören AKP’nin maskesi düşmüş, emelleri yüzeye çıkmıştır.

AKP hükümeti; art niyetin, dedikodu ve yalanın, atıl ve hareketsizliğin, istismar ve inkarın siyasi varoşu, siyasetteki izdüşümüdür.

Sizler Müslüman Türk olmakla övünüyorsunuz.

Maalesef sizlere devamlı Türkiyelilik telkin ve tavsiyesi de yapıldığı bir hakikattir.

Bırakınız Avrupa ülkelerini, Türkiye’yi yöneten köksüz ve kimliksizler bile Türk’üm demenizden rahatsızdır.

Türk’süz 100 maddelik Yeni Türkiye sözleşmesi yapıyorlar.

Ruhumuzu buduyorlar, ahlakımızı baltalıyorlar.

Ülkemiz siyasetinde öyle çelişkiler vardır ki;

Birisi aşırıyor, diğeri alkışlıyor.

Birisi vuruyor, diğeri vaziyeti idare ediyor.

Birisi sövüyor, diğeri sömürüyor.

İktidardaki zihniyet;

Türk’süz Anadolu özlemi çekenlere zeytin dalı uzatmakla kalmıyor, senet ve garanti veriyor.

Bedeli kanla ödenmiş Türk vatanı her gün soluyor, her gün zemin kaybediyor.

İnsan onuru diyorlar, ama onurdan ne anladıklarını, onurdan neyi çıkardıklarını anlatamıyorlar.

Milletsiz gelecek planlıyorlar.

36 parçaya ayrılmış, 36’ya bölünmüş etnik yığın ve bölünmüşlük hedefliyorlar.

Bölücülüğün kanlı dişlerine Türkiye’yi yem etmek istiyorlar.

Teröre Türk milletini kurban vermek için kuyruğa giriyorlar.

İmralı’da yatıp Kandil’de uyanıyorlar.

Teröristle bir olup vatana kast ediyorlar.

Küresel komploya yataklık ediyorlar, piyonlukla övünüyorlar.

Türkiye düşmanlarıyla bir olup tarihe, ecdadımıza ve milli mirasa hakaret ediyorlar.

Türklüğe savaş açan, milli ve manevi değerleri öğütmek için çabalayanlar sizin yoksulluğunuzdan, sosyal ve ekonomik yoksunluğunuzdan bihaberdir.

Allah için cevap veriniz;

Sizler Avrupa’da itilip kakılırken; AKP hükümeti elini uzattı mı?

Sizler Avrupa’da baskı ve dayatmalara maruz kalırken, AKP hükümeti imdadınıza koştu mu?

Sizler Neonazi kalıntıları tarafından tehdit edilip sindirilmeye çalışıldığınızda, müşfik ve kuvvetli bir iradenin yardımını gördünüz mü?

Oslo’da PKK’yla buluşmayı biliyorlar da, Berlin’de, Frankfurt’ta, Duesseldorf’ta, Viyana’da, Roma’da, Paris’te, Londra’da, Brüksel’de, Amsterderdam’da sizlerin yaşadığı sorunları hiç ama hiç görmüyorlar.

Veren el olduk diyorlar, ama sizin kıyıda köşedeki birikimlerinizden gözlerini ayıramıyorlar.

Sayıları 2 milyona ulaşan sığınmacılara 5,5 milyar dolar harcamakla övünüyorlar, ama konu siz olunca üç maymunu oynuyorlar.

Mısırlı Mursi diyorlar, gurbetteki Yozgatlı Murat’tan bahsetmiyorlar.

Mısırlı Esma’ya ağlıyorlar, sıla özlemiyle kavrulan Kayserili Emine’yi, Malatyalı Elif’i, Konyalı Ebru’yu ağızlarına bile almıyorlar.

 İhvan yandaşlığı yapıyorlar, Filistinle soluklanıp Katarla vakit geçiriyorlar, Myanmar ve Somali’den çıkmıyorlar; ama sıra size gelince ne önemsiyorlar, ne de ilgileniyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan, 24 Mayıs 2014 tarihinde Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte Avrupa'da yaşayan Türklere demişti ki;

“Sizler ekonomisi büyüyen, demokrasisi ileri standartlara kavuşan, dünyadaki tüm mazlumların derdini kendi derdi gören bir büyük ülkenin vatandaşlarınız.”

Aynı Erdoğan şimdi Türkiye ekonomisinin 3 yıldır patinaj yaptığını söylemekte, demokrasi alanında, dürüstlük ve temiz yönetim çerçevesinde kapatılamayacak açıklar vermektedir.

Aynı Erdoğan tüm mazlumların sözde derdini dertlenirken, Avrupa Türklüğü’nün feryadını işitmemekte, kayda değer bulmamaktadır.

Mazlum sadece Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Asya steplerinde yoktur.

Erdoğan mazlum arıyorsa gelsin Avrupa’daki soydaşlarımıza baksın. Hakkı yenmiş, haksızlıklara uğramış masumları görmek istiyorsa gelsin Avrupa Türklüğünü tanısın.

Kibir yuvaları, herkese üstten bakan hasis ve hain yüzler sizlerin ne çektiğini, nelerle imtihan edildiğini anlayamayacaklardır.

Böyle bir adaletsizlik, böyle bir insafsızlık, böyle bir vefasızlık nerede görülmüştür?

Huzurunuzda AKP’ye oy veren kardeşlerimize de özellikle sesleniyorum:

Avrupa’da çalışıyor, muhannete muhtaç olmamak için çırpınıyorsunuz.

Kimseye el açmıyor, aman dilenmiyorsunuz.

Gurbeti kendinize vatan yaparak, yokuşları düzlüğe çevirerek, uçurumları fedakarlık köprüleriyle kapatarak yol yürüyorsunuz.

Sabır sizdedir, metanet diğer isminizdir.

Ömrünüz zorluk içinde geçmektedir.

Elleriniz nasırla bezenmiş, yüzleriniz hayatın müşkülatlarıyla çizilmiştir.

Evlatlarınıza mutlu ve güvenli bir gelecek hazırlamak için ne gerekiyorsa yapıyorsunuz.

Yemiyor, yediriyorsunuz.

Giymiyor, giydiriyorsunuz.

Başınızı sokacak bir göz ev alabilmek için eşten dosttan borç, bankalardan kredi alıp yıllarca ödüyorsunuz.

Vatanınızda da bir eviniz olsun istiyorsunuz. Ömür boyunca bunun için uğraşıp didiniyorsunuz.

Sizler bu kadar zorluğa katlanırken, Ankara’da bin yüz elli odalı kaçak ve karanlık sarayı bir trilyon 370 milyar liraya yaptıranları da ibretle izliyorsunuz.

Haram saraya itibar diyenleri, milletin kesesinden müsrifçe harcayanları hayret ve öfkeyle takip ediyorsunuz.

Sizin sırtınızdan uçaklar alıyorlar, gemi filoları yüzdürüyorlar, lüks içinde yaşıyorlar, saltanat sürüyorlar.

Çalınan sizin emeğinizdir.

Çoraklaşan sizin değerinizdir.

Çarpılan sizin ümitlerinizdir.

Kırılan sizin hayallerinizdir.

Soyulan sizin servetinizdir.

Hortumlanan sizin alın terinizdir.

Gasp edilen sizin ülkeniz, tüketilen sizin yurdunuzdur.

Soruyorum sizlere, olan olmuş, geçen geçmiş diyerek AKP’ye hala tahammül edecek misiniz?

Allah’la kandıranlara, İslam’la aldatanlara, yalancı fetvalarla yolsuzlukları örtbas edecek kadar alçalanlara sabır gösterecek misiniz?

Bakınız, rüşvet yiyenler doymamış, haram sofrasına çökenler durmamış,  bir de Kur’andan pasta yapıp onu da mideye indirmişlerdir.

Yüce Kitabımızın kutlu ayetleriyle alay edip akara makara rezilliğine bulaşan, İranlı bir karanlık adamın pençesine düşen malum rüşvetçi eski bakan AKP’de baş tacı edilmiştir.

Hatırlarsanız, bu şahıs dönemin Başbakanıyla beraber 24 Mayıs 2014’de Almanya’nın Köln kentine gelmiş, bulunduğu salonda alkış ve tezahürat tufanıyla desteklenmişti.

Çok şükür bu salonda ve Avrupa Türklüğü içinde rüşvetçilere alkış ve destek yağdıracak kimseler yoktur.

Simdi soruyorum size, hırsızların sizin üzerinizden köşeyi dönmesine sessiz kalacak mısınız?

Türkiye’yi adaletsizliğe kilitleyenlere, kanunsuzlukla perdeleyenlere hoşgörü gösterecek misiniz?

MHP’yle yürüyüp, AKP’yle yollarınızı bir daha kesişmemek üzere ayıracak mısınız?

Avrupa Türklüğü kararını vermiştir.

Avrupa Türklüğü tarafını belli etmiş, seçimini yapmıştır.

Ve AKP’nin kara defterini kapatmış, bu devranı, bu kervanı kafasında bitirmiştir.

O halde 8 Mayıs’tan itibaren önünüze gelecek sandıkta “Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü” seslenişini korkusuza haykıracak mısınız?

MHP’ye iktidar mührünü teslim edecek misiniz?

Allah nazardan saklasın, Allah eksiğinizi göstermesin.

Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

AKP-HDP-PKK ve alkışçı CHP’ye karşı bizimle yürü Avrupa Türklüğü.

Bizimle Yürü Türkiye.

AKP’ye oy veren kardeşlerim, gelin ülkemize sahip çıkalım.

AKP’ye oy veren vatandaşlarım, gelin haksızlıklara karşı helalin ve hidayetin yanında toplanalım.

Gelin bu defa zalime karşı bizimle yürün.

Gelin bu defa haine karşı bizimle yürüyün.

Gelin bu defa yedi düvele karşı MHP’yi destekleyin.

Gelin bu sefer hazımsızlara, tarihi çarpıtan odaklara, geçmişimizi yargılayan mihraklara karşı MHP’ye oy ve destek verin.

Huzur için tek çare MHP’dir.

İstikrar için tek çare MHP’dir.

Toplumsal ve ekonomik onarım için tek umut MHP’dir.

Güvenli bir gelecek için tek çıkış MHP’nin herkesi kucaklayan, herkesi sahiplenen, her insanımızı vazgeçilmez bir değer gibi gören milli iktidarıdır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türk milleti ile yarım kalmış hesabı olanlar şımarmıştır.

Ecdadımızın şanlı tarihinden utanç duyanlar azmıştır.

Türk Devletini asırlık emellerine engel görenler küstahlaşmıştır.

Türk tarihine soykırım merceğinden bakanlar çoğalmıştır.

24 Nisan için pusuya yatan bazı ülke ve zihniyetler soykırım silahını tekrar masaya çıkarmışlardır.

Diyorlar ki, 1915 olayları soykırımdır.

Diyorlar ki, Türk milleti önüne geleni katletmiş, soyunu kırmıştır.

Türk milletinden Rumlar şikayetçidir, Süryaniler şikayetçidir, Kürtçüler şikayetçidir, Haçlılar şikâyetçidir, bölücüler şikayetçidir, Ermeni hayranları şikayetçidir.

Peki, biz kimden şikâyet edelim, kimlere müracaat edelim?

Zannederseniz, herkesin bizden alacağı vardır ve bunlar AKP’yle birlikte sıraya girmişlerdir.

Herkesin bizimle kapanmamış bir hesabı bulunmaktadır.

Önüne gelen özür beklemektedir. Aklı esen, dili olan tarihle yüzleşmemizi talep etmektedir.

Aslında istenen bağımsızlığımız ve vatanımızdır.

Hedeflenen milli ve manevi haklarımızdır.

Türk milleti nefret salgınıyla yüz yüzedir.

Sözde soykırım yalanı Papa’nın ağzındadır.

Avrupa Parlamentosu soykırım katarına eklemlenmiştir.

Almanya Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı soykırım lobisinde buluşmuşlardır.

Fransa Cumhurbaşkanı 24 Nisan 2015 tarihinde Erivan’da düzenlenen Türk kimliğine ve Türk tarihine yönelik iftiraların seslendirildiği bir törene katılarak Ermeni uydurmasına destek vermiştir.

ABD Başkanı, büyük felaket çamuruna ilaveten, mesajında 20’inci yüzyılın ilk kitlesel vahşeti yorumuyla soykırım demenin dibine gelmiş, Papa’nın söylemini olumlu bulmuştur.

Erdoğan bir yıl önce özür mektubu yayınlamış, Başbakan Davutoğlu’nun bir Başdanışmanı 1915 olaylarına açıkça soykırım demiştir.

Davutoğlu’na tavsiyem, değişik ülkelere yazılı ve sözlü mesaj vermektense, yanı başındaki çürümüş, Erivan nüfusuna kayıtlı, Ermeni çetelerinin bakiyesi malum danışmanıyla ilgilenmesidir.

PKK’nın siyasi şubesi HDP Ermeni diasporasının iddialarına destek vermiş, soykırım hayasızlığını diline dolamıştır.

Anlayacağınız kimin Türk milletiyle alıp veremediği varsa, 1915 olaylarının 100’üncü yılını fırsat görmüştür.

Tüm kirli niyetler ortalığa saçılmıştır.

Her şey bir yana, Almanya bu kin ve karartma koalisyonuna nasıl katılmıştır?

Üç kıtada dört yıl üç ay devam eden ve yaklaşık 350 milyon insanın katıldığı, 70 milyon insanın zayiatına, 25 milyon insanın ölümüne yol açan 1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştığı hemen her cephede Türk zabitlerinin yanında Alman subayları da yer almıştır.

Türk milleti dün Almanya’yla kader ortaklığı yapmış, aynı mevzilerde, aynı ateşin altında hizalanmıştır.

Bu itibarla, Almanya Cumhurbaşkanı soykırım tezlerine nasıl destek verebilmiştir?

Alman parlamentosunun gündemine bu soysuz yalan nasıl gelebilmiştir?

Almanya Federal Cumhurbaşkanı’nın 23 Nisan’da Berlin Katedralinde düzenlenen törende, Türk tarihine ve Türk milletine karşı suçlama yarışına girmesi kabullenilmesi mümkün olmayan bir gaflettir.

Her yıl 4 milyon Alman turist ülkemizi ziyaret etmektedir.

Almanya’da Türklerin 80 bin işletmesi vardır ve yaklaşık 400 bin istihdamla 40 milyar avroya yakın cirolarıyla bu ülke ekonomisine katkı vermektedirler.

Federal veya eyalet parlamentolarında Türkler hem milletvekili hem bakan olabilmektedir.

Sanat, spor, bilim, sağlık ve hayatın diğer alanlarında, Türkler ellerinden geldiğince Almanya’ya değer üretmektedir.

Bugüne kadar ilişkiler hep olumlu ve dengeli seyretmiştir.

Peki ne olmuştur da Almanya soykırım kümesine girmiştir?

Tarihsel bağlar, yaşanmış onca ortak hatıra hiç mi görülmemiştir?

Almanya’nın Sayın Cumhurbaşkanı soykırım konusunda araştırma yapıyor, bu konuya kafa yoruyorsa, 1915’e değil, 2.Dünya Savaşı yıllarına samimiyetle eğilmelidir.

Tarihimizin hiçbir döneminde bizden Hitler ya da Korkunç İvan çıkmamıştır.

Bizim geçmişimizde Nazi yönetimi, SS tugayları, Führer hastalığı da görülmemiştir.

Akıl hastanelerinde gaz verilerek katledilen 80 bin hastanın, çingene diyerek kıyılan 500 bin kişinin ve toplama kamplarında soykırıma tabi tutulan milyonlarca farklı inanç grubundaki insanların kanı ve vebali bizi suçlayanların üzerindedir.

Türk milleti hiçbir dönemde soykırım yapmamıştır.

Tarihi hakikatleri siyasi istismar ve hesaplaşma vesilesi yapanlar kazanamayacak, gerçekleri örtemeyecektir.

Hukuk katliamı yapanlar, insanlık faciasına kapı aralayanlar, mazileri şiddet, dehşet ve kitlesel öldürmeyle dolu olanlar önce kendilerini gözden geçirmeli, önce soykırımcı olarak kendilerini tanımalıdırlar.

En azından ahlaki ve vicdani olarak tutarlılık bunu gerektirmektedir.

Çanakkale Kara Savaşları’nın 100’üncü yıldönümünde, yüzbinlerce şehidimizin kanını dökenleri sırf barış adına, sırf küresel tazyikle hürmetle anmak elbette soykırım lobisinin iştahını kabartmaktadır.

Madem işgalciler övülecekti, madem Çanakkale’ye gelenler yere göğe sığdırılamayacaktı, sorarım sizlere, ecdadımızın şehit düşmesine ne gerek vardı?

Ocakların sönmesine, anaların ağıtlarına ne lüzum vardı?

Tüfekleri sürüye sürüye taşıyan, başına kına sürüp askere yollanan sabileri, bıyığı yeni terlemiş gencecik vatan evlatlarını kefensiz gömmek bundan böyle nasıl izah edilecektir?

Anzaklar ne geziyordu Çanakkale sırtlarında?

Birleşik Krallık ve diğer muhasım güçler ne arıyordu topraklarımızda?

Bugün Şafak Ayini yapanlar, ihtimamla ağırlananlar dün kurşun sıkıyor, bomba atıyordu.

Bugün insan hakları diyenler, barış havarisi kesilenler dün boğazımızı sıkıyor, bizi mezara sokmak için olmadık yöntemlerle saldırıyorlardı.

Elbette tarihsel ihtilaflar sürdürülmemelidir.

Elbette düşmanlıklar ilanihaye devam etmemelidir.

Fakat Çanakkale’de bir gerçek vardır; bu gerçek de Türk milletinin vatanına saldıranlara nefsi müdafaayla tepki göstermesidir.

Bunu unutalım mı? Çanakkale’yi silelim, gözden ve gönülden çıkaralım mı?

Biz de mi Çanakkale’nin dağına, taşına, suyuna dostluğun, kardeşliğin müştereken kazındığı hezeyanına ortak olalım?

Biz de mi devrin düşmanlarını saygı ve şükranla analım?

Biz de mi Haçlı seferlerini doğu-batı kaynaşması olarak tevil edelim?

Hadi andık, hadi hepsine kahraman muamelesi yaptık diyelim; şehidimize ne diyeceğiz, bunu Türk tarihine nasıl anlatacağız, ecdada bunun hesabını nasıl vereceğiz?

Sayın Erdoğan bunları hiç düşündün mü?

Senin Mehmetçik katillerine özel bir sevgin ve sempatin olabilir.

Hatta onların önünde tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi saygıyla da eğilebilirsin.

Ama bilesin ki, şanlı ecdadımızı mahcup etmemek, gelecek de benzer dramlara şahit olmamak için milli hafızamıza yer etmiş felaket ve acıları asla unutmayacağız.

Biz Çanakkale’de yalnızca ve yalnızca aziz şehitlerimizin huzurunda eğilir, onlara rahmet diler, ebediyen de kalbimizde muhterem anılarını taşırız.

Biz diasporanın, emperyalist acımasızlığın değil, kendi acımızı derinlerimizde duyacağız.

Ermeni çetelerinden özür dileyenlere karnımız toktur.

Soykırım kağnısına binenlere yüzümüz dönüktür.

İstanbul'daki Meryem Ana Kilisesi'nde 1916'dan bu yana ilk kez bakan takviyeli ayin düzenleyenlerden öğreneceğimiz bir şey de yoktur.

Kim ne derse desin; dilimiz tek, vatanımız tek, bayrağımız tek, devletimiz tek, milletimiz tektir.

Aynı kıbleye baş koymuş Türk milletini kimse bölemeyecektir.

Tuna’dan Hazar’a kadar Türkçe’nin, Türk milletinin şan ve şöhreti vardır.

Nil’den Fırat’a kadar yaşanmışlıklarımız vardır.

Çin Seddin’den Viyana’ya kadar tarihe mühür vurmuş izlerimiz vardır.

Kırım’dan Musul’a, Kıbrıs’tan Kızıldeniz’e, Bosna’dan Üsküp’e ve Türkistan’ın her tarafına kadar anılarımız vardır.

Biz biriz, biz beraberiz ve biz hep birlikte büyük Türk milletiyiz.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

“Yeni Türkiye–Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi” içi boş bir klişe slogan, yeni bir aldatma propagandası olarak gündemdedir.

17-25 Erdoğan, “400 milletvekilliği verin, yeni Türkiye’yi kuralım, yeni anayasa ile Başkanlık sistemine geçip Türkiye’yi uçuralım” yalanlarıyla AKP’ye oy dilenmektedir.

Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı tarafsızdır.

Görevine başlarken bunun için şerefi ve namusu üzerine yemin etmiştir.

Şeref ve namus kavramları, bundan nasibini alanlar için elbette ve mecburen bağlayıcıdır.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak tarafsız kalmasını beklemek bu nedenle abesle iştigaldir.

Erdoğan açıktan taraftır ve bunu da gizlemeye gerek duymamaktadır.

İmralı canisi ile başlattığı ihanet sürecinin yanındadır.

Türkiye’yi soyanların safındadır.

Rüşvetçi acem şarlatanları Erdoğan’ın hayırsever işadamlarıdır.

Millete küfreden ahlaksızlar Erdoğan’ın dostluk çemberindedir.

17-25 Erdoğan taraftır.

Bu nedenle şeref ve namusu üzerine ettiği yemini hatırlatmak nafiledir.

Recep Tayyip Erdoğan, aslında Türk tipi değil “Tayyip tipi” başkanlık hayalleri kurmaktadır.

Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı,

Yargının kendisine bağlandığı,

Yasama organı Meclis’in kendi kontrolüne sokulduğu,

Denge, denetim ve fren sistemi olmayan,

Tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.

Beştepe’nin Başkanlık sisteminin faziletleri konusunda söylediklerinin tümü yalandır ve aldatmacadır.

“Türkiye prangalardan kurtulsun ve şaha kalksın, daha hızlı karar alınsın, daha süratli iş yapılsın” sözleri asılsızdır.

Amaç başkadır, hesap başkadır.

Başkanlık, federasyon demektir. Bu da Türkiye’yi bölünmeye götürecektir.

İmralı canisi ile pazarlıklarda, yeni anayasa ile bölünme yolunun açılması amaçlanmaktadır.

Başkanlık sistemi, bu ihanet sürecinin sonuçlandırılması için istenmektedir.

17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir daha açılmamak üzere kapatılması ve bu rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk çarkının döndürülebilmesi, Erdoğan’ın bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır.

Yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçilmesi bunun için istenmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan tipi Başkanlık sistemi;

Türkiye’nin bölünmesinin reçetesidir.

Demokrasinin idam fermanıdır.

Tek adam diktatörlüğünün beratıdır.

Hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır.

Beştepe’nin ve peşinde sürüklenen AKP’nin “Yeni Türkiye”den anladıkları ve murat ettikleri budur.

İstedikleri ve amaçladıkları; bölünmenin, hırsızlık ve soygunun, hukuksuzluk ve zorbalığın önünün açıldığı, bu konuda Erdoğan’ın sınırsız yetkili olduğu karanlık bir Türkiye’dir.

Erdoğan’ın gizli amaçları bunlardır.

Aziz milletimiz bu oyuna gelmeyecek, Milliyetçi Hareket de sonuna kadar demokratik mücadelesini sürdürecektir.

Davutoğlu’nun Başbakanlık makamının aleyhine çalışması, Erdoğan’ın maşası gibi hareket etmesi, dünyada eşine benzerine az rastlanır bir kayıptır.

Başbakan meydanlarda milletimize ne diyecektir?

“Ben Başbakanım, ama bana oy vermeyin, oturduğum makamı yıkmak için destek verin mi” diyecektir?

Ne diyeceksin Sayın Davutoğlu, Türk milletine neyi anlatacaksın, bunu izzet-i nefsine nasıl yedireceksin?

Davutoğlu bize milliyetçilik öğretecekmiş. Kıyamet alameti bu olsa gerektir.

Başbakan’ın milliyetçilik cahili, fukarası ve hasmı olduğunu bilmeyen kalmamıştır.

Sayın Davutoğlu, tereciye tere satma; sen önce git etrafına milliyet nedir onu öğret, adamlık nasıl olur onu göster, eğer biliyorsan ahlakın, şeref ve namuslu olmanın faziletlerini anlat.

Parlamenter sistemden güç ve meşruiyet alan Başbakan, başkanlık sistemini bizzat kaleme aldığını söyleyerek makamını inkar etmiş, zavallı duruma düşmüştür.

Avrupa Türklüğü olanları görmektedir.

Ve gurbetteki iftihar burçlarımız 8 Mayıs’tan itibaren Milliyetçi Hareket Partisi’yle yürüyecek; ihanet yenilecek, asalet ve sadakat bir kez daha hak ettiği başarıya ulaşacaktır.

Buradan seçmen sayıları 2 milyon 800 bini aşan Avrupa Türklüğüne diyorum ki, mutlaka sandığa gidiniz, mutlaka sandıkta oyunuzu kullanınız.

Cumhurbaşkanı Seçimi’ndeki aksaklıklara prim ve fırsat vermeden demokratik hakkınızı yerine getiriniz.

Hem kendinizi hem de geleceğinizi düşünerek tercihinizi yapınız.

Oyunuzu milli onura veriniz.

Oyunuzu birlik ve kardeşliğe veriniz.

Seçiminizi huzurlu ve emniyetli hayat için gerçekleştiriniz.

Her sorununuzu biliyoruz. Her ihtiyacınızı takip ediyoruz.

MHP’nin iktidarında Avrupa’da gururla gezeceksiniz.

MHP’nin iktidarında ikinci vatan gördüğünüz ülkelerde yutkunmayacak, haksızlıkları sineye çekmeyeceksiniz.

MHP’nin iktidarında Avrupa Türklüğü kutup yıldızı gibi parlayacak, her talep ve beklentisi karşılanacaktır.

Bu size sözümüzdür.

Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

Küresel tahakkümü yıkmak, ağırlaşan hayat şartlarını kırmak için Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

Umuda, uyanışa, büyük Türkiye’ye Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

Teröre karşı, bölünmeye karşı, haram ve hıyanete karşı Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

Tepeden bakanlara karşı Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü.

Azarlayan, parmak sallayan, ters bakanlara karşı Bizimle Yürü Türkiye.

Türk milleti sizlere minnettar ve müteşekkirdir.

Türkiye her daim yanınızdadır.

Milliyetçi Hareket Partisi şartsız destekçinizdir.

Vatan ettik ey sizi topraklar, beş vakit alnımızla damgalayarak.

Bayrak ettik ey nazlı hilal, kanımızın rengiyle donatarak.

Biz Türk milletiyiz. Biz Türkiye’yiz.

Dolaşacağız vatanı, gözeteceğiz her yanı; örteceğiz açıkta yatanı, giydirip kuşandıracağız her mazlum evladı.

Türkiye için kim var denildiğinde hep birlikte biz varız diyeceğiz. Ve iktidar olacağız.

Varlık ve birlik yolunda hepinize üstün başarılar diliyorum.

Her birinize şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun diyorum.

Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.

Son olarak tekrar haykırıyorum; “Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü”.