Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin “Hz. Mevlana’nın Vuslatı’nın 742’nci Yılı Münasebetiyle” yayımladıkları mesajı. 17 Aralık 2015
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
“Hz. Mevlana’nın Vuslatı’nın 742’nci Yılı Münasebetiyle” yayımladıkları mesajı.
17 Aralık 2015

 

Üzerinde yaşadığımız bu aziz ve kadim vatan topraklarında sayısız arif, alim, tasavvuf ehli, ilim ve irfan kutbu büyüğümüz yetişmiştir.

Hürmetle andığımız bu değerlerimiz yaşadıkları devirlerin manevi zırhı, kardeşlik anıtı, insanlık övüncü, vicdan burcu olmuşlar; bununla birlikte nesiller geçse de hafızalardan silinmemişlerdir.

Nitekim hikmetli söz ve öğütleri kalplere adeta mühür vurmuş, bulanıklığı gidermiş, anlaşmazlıkların düğümünü çözmüştür.

Bunlardan birisi de, 13. asırda Türk-İslam medeniyetinin üzerine güneş gibi doğan mutasavvıf, zahit, bilgin ve ihlas sahibi Mevlana Celaleddin-i Rumi’dir.

Hz. Mevlana halden hale giren, gönülden gönüle akan, dilden dile söylenen, kuşaktan kuşağa geçen büyük bir fikir ve şuur insanıdır.

Akıl ile duyguyu buluşturması, tevekkül ile tecrübeyi kaynaştırması, irade ile ibadeti aşk yoluna, hakikat güzergahına sabitlemesi gıpta edilecek, örnek alınacak bir marifettir.

Hz. Mevlana hiç kuşkusuz bir tasavvuf ustası, sevgi ve saygı sancağının yılmaz taşıyıcısıdır.

O’nda ümitsizliğin tortusu yoktur. O’nun kapısından karamsarlık ve çaresizlik girememiştir.

Gerçekten de “Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir.” seslenişi fazilet dolu, iman ve heyecan yüklü mücadele ruhunun, imrenilecek duruşunun özetidir.

Sırtını Allah’a dayayan insan için elbette yalnızlık söz konusu değildir.

Hz. Mevlana bu gerçeği hem idrak, hem tatbik, hem de ömrü boyunca kendisine rehber etmiştir.

Yaşarken ölmeyi bilen, Rabbi’ne kavuşmayı vuslat olarak gören, vuslatını da düğün gecesi, yani Şeb-i Arus olarak nitelendiren manevi bir şahsiyet için hiçbir zorluğun, hiçbir engelin kıymet-i harbiyesi olmayacaktır.

Hz. Mevlana işte bu derin kavrayışı hayranlık uyandıran manevi bir teslimiyetle başarmıştır.

“Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.” diyen Hz. Mevlana, durgunluğu, duraklamayı, yenilgiyi, bezginliği ve hatta acziyeti elinin tersiyle itmeyi bilmiştir.

Ölümle düğünü inancının potasında eriten yüksek bir ahlakın, manevi aşkı yokluk deryasıyla özetleyen fazıl ve adanmış bir yüreğin gerek eserlerinden, gerekse de hayırla geçmiş hayatından çıkaracağımız çok dersler vardır.

Hz. Mevlana dostluğu ve muhabbeti teşvik, kin ve düşmanlığı telin etmiştir.

Anadolu’nun toplumsal huzur ve dirliğine hayati destek ve katkılar vermiştir.

Milli ve manevi değerlerimizin canlı bir şekilde geleceğe intikalinde muazzam fedakarlıklar göstermiştir.

Sevgiyle kemale ermenin sırrını, aşkla sevgiliye ulaşmanın enfes lezzetini; insana, mahkukata ve eşyaya hoşgörüyle bakmanın tılsımını o’nda gördük, o’ndan öğrendik.

Hz. Mevlana dünyevi ve nefsani arzulara tamah etmeden; sabır ve cesaret timsali olmayı hak etmiş ve de Türk-İslam asırlarına kılavuzluk yapmış bir tefekkür ummanıdır.

Bu ummanda; hırs, riya, yalan, kibir, kıskançlık, fitne, dedikodu etkisiz kalmış, o’nun her derde şifa veren nasihatleriyle gerilemiştir.

Bugün de ihtiyacımız olan tam manasıyla budur.

Hz. Mevlana bir gönül mimarıdır, bir sevda ve sadakat mihveridir.

Daha çok bilinmesi, daha çok tanınması lazımdır.

Bu muhterem büyüğümüzü layıkıyla özümsediğimiz, cesaretle anladığımız ve kutlu bir emanet gibi benimsediğimiz sürece nifak ve husumet milletimizin arasına sızamayacak, kötü ve kötürüm niyetler aradıkları fırsatları bulamayacaklardır.

Hz. Mevlana’yı 742. Vuslat Yıldönümü’nde rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.

Onun bizlere bıraktığı mirasın milli birlik ve manevi kalkınmamız için eşsiz imkanlar sunduğuna inanıyor, Şeb-i Arus’un hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.