Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Kayseri Mitinginde yapmış oldukları konuşma. 25 Mart 2017
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Kayseri Mitinginde yapmış oldukları konuşma.
25 Mart 2017

 

 

 

 

Değerli Kayserili Kardeşlerim,

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bizleri yeniden kavuşturan Cenab-ı Allah’a şükrediyorum.

Kayseri’de bu muazzam heyecan seliyle müşerref olmaktan mutluluk duyuyorum.

16 Nisan Anayasa Referandumuna giden süreçte, güçlü bir eveti müjdeleyen bu toplantıya katılan herkesi en içten hissiyatımla kutluyorum.

Bu açık hava toplantımızın gerçekleşmesinde emeği geçen, katkısı bulunan her dava arkadaşımı kutluyorum.

22 gün sonra yapılacak 16 Nisan Referandumunun ülkemizin birliğine, milletimizin dirliğine, insanımızın refahına, devletimizin bekasına en üst düzeyde katkılar sağlamasını Rabbim’den niyaz ediyorum.

Referandumun barış, huzur, güven ve demokratik sabır içinde geçmesini diliyorum.

Partimizin kurucusu merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i rahmetle anıyor, ata toprağında bulunmaktan iftihar ediyorum.

Ve hepinize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.

 


Değerli Vatandaşlarım,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Kayserili onurludur, ahlaklıdır, sözünün eridir, dik duruşludur.

Erciyes’in heybeti Kayserili kardeşlerime birebir yansımıştır.

Devlet dardaysa Kayserili görevden kaçmamıştır.

Vatan ve bayrak saldırıya uğruyorsa Kayserili cesaretle ileri atılmıştır.

Türkiye ne zaman tehdit altına girdiyse Kayseri milli tavrını ve tercihini anında göstermiştir.

Yine ülkemiz sıkıntıdadır.

Yine milletimiz tahrik ve tahrip edilmek istenmektedir.

Kayseri’ye bir kez daha iş düşmektedir.

Şimdi soruyorum;

Türkiye’nin varlığını korumaya var mısınız? (Evet)

Türk vatanının bekasını savunmaya hazır mısınız? (Evet)

Huzur ve istikrarı temine kararlı mısınız? (Evet)

Bu evetler cihana Kayseri’nin mesajı, aynı zamanda 16 Nisan’ın müjdesidir.

Bu evetler Türkiye Cumhuriyeti’ne tuzak kuran hasis, hain ve haysiyetsiz çevrelere güçlü bir tepki ve direnişin özetidir

Mutlaka farkındasınız, yine dört bir koldan üzerimize geliyorlar.

Yine her vasıtayı kullanarak Türkiye’nin tarihi yürüyüşünü engellemeye çalışıyorlar.

Terör örgütleri vatan evlatlarının kanını döküyor, milleti can evinden vuruyor.

Küresel vahşi projeler Türkiye’yi kapana kıstırmak için seferber ediliyor.

22 Martta Hatay’ın Bükülmez Karakolu’na sınır ötesindeki YPG bölgesinden açılan ateş sonucunda bir askerimiz şehit oldu.

Aynı gün, Hakkari Çukurca’da YPG’nin diğer ismi olan PKK’nın saldırısı sonucunda iki askerimiz şehit düşerken, üçü de yaralandı.

Ne acı verici bir tablodur ki, 20 Temmuz 2015’den bu tarafa bin 143 evladımız terörizmin menfur saldırıları neticesinde şehadet şerbetinden içmiştir.

Yalnızca 15 Temmuz FETÖ işgal teşebbüsünde 248 kardeşimiz şehit, 2 bin 193 kardeşimizde yaralanmıştır.

Kayseri’den aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum.

Diyorum ki, şehitler ölmez vatan bölünmez.

Şehitler ölmez bayrak inmez.

Şehitler ölmez ezan susmaz, milli namus lekelenemez.

Toprağın koynuna kefensiz giren kahramanlarımızın kanı yerde kalmayacak, geride bıraktıkları yalnız bırakılmayacaktır.

PYD-YPG’nin sınırlarımızın dibinde hunhar şekilde pusuya yatması dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir.

PKK, Avrupa’nın göz bebeği, kiralık tetikçisidir.

IŞİD sözde düşmanı, özde dostudur.

FETÖ ve DHKP-C Avrupa ve ABD’nin baş tacı, korumaları altındadır.

Ne kadar Türk ve Türkiye düşmanı varsa sözde demokrasi ve özgürlük garantörlerinin güvencesindedir.

Şu alçaklığa bakınız ki, YPG Türkiye’ye silah doğrulturken, ABD ve Rusya destek vermektedir.

PKK kahpece eylem yaparken, ABD tarafından silahlandırılıp, Avrupa’nın takdirini almaktadır.

Göz göre göre, ABD’lilerden sonra Rus asker ve generalleri de kamuflajlarına YPG arması takıp terörizme kol kanat germektedir.

22 Martta ABD, YPG’li teröristleri Rakka’nın çevresine paraşütle indirmiş, adeta Türkiye’ye yeniden çalım atmıştır.

Nevruz Bayramı’nda Rus askerleri, Halep’te PKK-YPG’li alçaklarla yan yana poz verip halay çekmişlerdir.

Bakan ve milletvekillerimiz Hollanda ve Almanya’dan ahlaksızca tecrit edilirken teröristlere buyur edilmiş, gösteri yapmalarının önü açılmıştır.

Türk Hava Yollarının başarısını kıskananlar karalama kampanyasına başlamışlardır.

ABD; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkeden yapılacak direkt uçuşlara elektronik cihaz yasağı getirecek kadar şuur ve adalet kaybına uğramıştır.

22 Martta 5 kişinin ölümüne neden olan bir terör saldırısıyla sallanan İngiltere’nin de bu çerçevede Türkiye’den yapılacak uçuşlara sınırlama getirme hazırlığında olduğu iddiaları gündemdedir.

Neymiş, güçlü terör tehditlerinin ticari uçaklara sızma tehlikesi varmış.

Türkiye; Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Fas, Kuveyt ile aynı kategoriye alınmıştır.

Uçaklarda elektronik cihaz yasağı getirilmesi ayıptır, ahlaksızlıktır, akılsızlıktır, skandaldır, dostluk hukukuna darbedir.

ABD terörden rahatsız ve terörizme engel olmak istiyorsa; Pensilvanyalı haine niçin kol kanat germektedir?

Buna niye gerek duymaktadır?

PKK’yı niye arkalamakta, neden desteklemektedir?

Bu nasıl bir kördüğüm, nasıl bir rezilliktir?

ABD hakikaten de terörden rahatsızsa kendini kainat imamı gören imansızı Türk adaletine teslim edecek yürekliliği ve hukuki sorumluluğu ne zaman gösterecektir?

ABD dürüst olmalı, Türkiye’nin klasörler dolusu belge ve delillerini hasıraltı etmemeli, 15 Temmuz felaketinin müsebbiplerini adaletin önüne çıkarmaktan kaçmamalıdır.

Çok şükür Türk uçaklarından terörist sızma olmaz, buna da izin verilmez.

ABD aynaya baksın, hoca görünümlü vandal ve barbar dostuna dikkat etsin.

ABD’ye sızan zaten sızmış, işe çoktan koyulmuştur.

Türkiye terörden çok çekmiştir.

Türk milleti terörizmin kanlı ve dehşet saçan eylemlerinden çok muztariptir.

Hiç kimse bize akıl vermeye kalkışmamalıdır.

Biz ABD’nin Ortadoğu’da ne yaptığını biliyoruz.

Biz Rusya’nın asırlardır içten içe taşıdığı niyet ve karanlık hedeflerinin de farkındayız.

Lafa gelince terörü kınayan, uygulamaya gelince ortak ve destek olan batılı zihniyeti de Kayseri’den telin ediyoruz.

Haçlı operasyonları hala sürmektedir ve bu acı verici bir gerçektir.

Gaye Türkiye’yi yıkmaktır.

Gaye Türk vatanını parçalamak, Türkleri Anadolu’dan çıkarmaktır.

Bu rezil oyunlara Türk milleti dün direndi, yine direnecektir.

Bu amansız düşmanlıkları Türk milleti dün elinin tersiyle itti, yine itecektir.

Biz biriz, beraberiz, sonsuza kadar bağımsız yaşayacağız.

Buna hiçbir çıldırmış engel olmayacaktır.

Vatan Türk’tür, millet Türk’tür, devlet Türk’tür.

Çıkarcılar işbirliği yapsınlar, faydasızdır.

Hainler güç birliği yapsınlar; anlamsızdır, sonuçsuzdur.

Kayseri’yi kimse yenemeyecektir.

Kayseri’yi kimse aşamayacaktır.

Türkiye’yi hiçbir odak dağıtamayacaktır.

Hiç kimse olmasa da biz varız, Kayseri ortadadır.

Herkes teslim olsa da, Milliyetçi Hareket Partisi zalimin belini kırmaya, zulüm düzenini bozmaya dünden yeminlidir.

Çünkü bizim bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmeyecektir.

Bizim için yeminler bozulmak, çiğnenmek için değil; tutulmak, uğruna gerekirse kendimizi feda etmek içindir.

Yemin, Türkiye’nin tarihsel hak ve çıkarlarıdır.

Yemin, Türklüğün bekası, Ötüken’in buyruğu, Söğüt’ün hatıralarıdır.

Yemin, Türk milletinin birliği ve sağlam iradesidir.

Yemin, bağımsız yaşama ülküsü, esaretin defi ve reddidir.

Yemin onurdur, omurgalı duruştur, milli sesleniştir, kardeşliğimizi koruma ve müdafaadır.

Yemin şehittir, gazidir, ecdadımıza verdiğimiz söz, mükellefiyet altına girdiğimiz manevi borçtur.

Yemin ettik, dönmeyeceğiz.

Yemin ettik, durmayacağız.

Yemin ettik, vazgeçmeyeceğiz.

Yemin ettik Türk bayrağını hak ettiği, dilediği, istediği yere; ama öyle ama böyle sonunda, son nefer kalsak da dikeceğiz.

Şimdi Kayseri söylesin, şu sorularıma yüksek sesle cevap versin:

Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Milli yeminleri tutacak mısınız? (Evet)

Bekamızı savunacak mısınız? (Evet)

Vatan ve bayrağa uzanan elleri kıracak mısınız? (Evet)

Elbette 16 Nisan’da evet diyerek oyunları bozacak mısınız? (Evet)

Çok şükür, Kayseri kararını çoktan vermiş.

Kayseri’de iş bitmiş, defter kapanmış.

Burada fırsatçılara ekmek yok.

Burada Türkiye’nin önü kesmeye çalışanlara af ve müsamaha yok.

Biz Kayseriliyi tuttuğunu koparan, işinin ehli, uzağı gören, vizyonu olan insanlar olarak tanırız

Kayserili şereflidir, namusludur, samimidir.

Tekrar soruyorum;

Devlet için evet mi?

Millet için evet mi?

Cumhuriyet için evet mi?

Türklüğün bekası için evet mi?

Ben de diyorum ki Türkiye için evet, evet, evet.

Sonuna kadar devlet, sonsuza kadar millet; 16 Nisan’da evet.

 

Değerli Kayserililer,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’yi 15 Temmuz’da ele geçirmek istediler.

İşgale kalkıştılar.

İç isyan ve savaş çıkarmayı denediler.

Ama tutmadı, olmadı, başaramadılar.

FETÖ iblisi asker kisvesine bürünüp Türkiye’yi ateşe vermeye yeltendi.

FETÖ, Anadolu’yu ele geçirmek maksadıyla yüzyıllardır pusuda bekleyen müstevli emellerin kızgın maşası, karanlık parçasıdır.

Savaş uçaklarımızı gasp edip tepemizden bomba attılar.

Helikopterlerimizi kaçırıp üzerimize kurşun yağdırdılar.

Milli birliğimizi çözmek, milli bünyemizi çürütmek istediler.

Askeri askere, polisi polise, askeri polise, polisi askere kırdırıp felakete hizmet ettiler.

Türkiye böylesi bir ihaneti hiç görmedi.

Türk milleti böylesi bir zillete hiç düşmedi.

Hiç kuşkunuz olmasın, 15 Temmuz son iki asrın en vahşi saldırısıydı.

Planlaması ise Pensilvanya’daki hoca kılıklı hain ve arkasından itekleyip kumanda eden güçler tarafından yapılmıştı.

Cüzdanlarına bir dolar koyup bylockla haberleşen, himmet kuyruğuna girip aziz milletimizin kuyusunu kazmaya yeltenen şerefsizlere Türk milleti boyun eğmedi.

Tankın önüne millet iradesi dikildi.

Darbe teşebbüsüne 80 milyon direndi.

FETÖ şiddeti sürerken, IŞİD, PYD-PKK sınırlarımızdan içeri sızıp işgali tamamlamak için fırsat kolluyorlardı.

Bu, görev dağılımı küresel cinayet merkezlerinde yapılmış Türkiye’yi yok etme girişimiydi.

Birbirimize düşürülecektik.

Devleti kaybedecektik.

Milletten ve vatandan olacaktık.

Hıyanet senaryosunun özü buydu.

Ankara’nın ışıkları sönmüş, yalnızca ihanetin dehşet ateşi yanıyordu.

Genelkurmay karargâhı teslim alınmış, kuvvet komutanları derdest edilmişti.

Özel Kuvvetler, Polis Özel Hareket, MİT ve diğer emniyet binalarıyla birlikte TBMM, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi saldırıya uğramıştı.

Milliyetçi Hareket Partisi ise Ankara’da korkusuzca millet görevinin başındaydı.

O geceyi herkes, hepimiz yaşadık.

İftiharla söylemek isterim ki, şehadete inanmış, ölüme kafa tutmuş, esaret altında yaşamaktansa kendini feda etmeye hazır millet evlatları paralı cellatlara hayatı zehir etmiştir.

Elbette Türk milleti istiklaline sahip çıktı.

Kayseri tarihsel haklarını çiğnemek isteyen zebanilerin nefesini kesti.

Türkiye uçurumdan el birliğiyle kurtarıldı.

İsyan bastırıldı, istila püskürtüldü.

Dedik ki, Türkiye ipten alındı.

Dedik ki, millet ve devlet bekası muazzam risk ve tehditlerin hedefinde.

Dedik ki, Türkiye bu şekilde gidemez.

Ve de sistem tartışmalarıyla, bundan kaynaklı özellikle 10 Ağustos 2014’den bu tarafa süren kutuplaşma ve anlaşmazlıklarla daha fazla mesafe alamaz.

Türkiye’yi kaybedebiliriz dedik, uzlaşma çağrısı yaptık.

Devleti ve vatanı kaybedebiliriz dedik, hükümet etme sistemindeki tıkanıklık ve kilitlenmeyi açalım istedik.

Önce ülkem ve milletim, sonra ve partim ve ben anlayışıyla hareket ettik, sorumluluktan kaçmadık.

7 Ağustos Yenikapı ruhuna bağlı olduğumuzu gösterdik.

Sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi’yle 18 maddelik anayasa değişikliği üzerinde anlaştık.

Çarpıtmalara, çarpık kafalara, aramızdan çıkan çürüklere bakmayın, ilkelerimizden taviz vermedik, ülkülerimizden ayrılmadık.

15 Temmuz FETÖ felaketinden sonra siyasetin ve ülkenin beliren, tehiri imkansız ihtiyaçlarına gözümüzü kapatmadık, sırtımızı dönmedik.

Sistemin yeniden inşasını zorunlu gördük.

Bunun da milli bir mutabakat kapsamında olmasına özen gösterdik.

Tüm dünya üzerimize gelirken, çatışıp ayrı düşemezdik.

Artık kalıcı nitelikli bir milli mutabakatın şart olduğunu görüyor, fiili durum ve açmazın bir an önce sonlanmasını bekliyoruz.

Uzlaşmanın, sorumluluk ruhuyla milli şuuru buluşturmuş siyasi bir vicdanda vasat ve varlık bulacağına inandık, inanıyoruz.

Bizim uzlaşacağımız alan milli ve manevi değerlerle sınırlıdır.

Bilhassa 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne soluk aldırmanın, hukuksuzluğa ve devlete musallat olmuş yanlışlığa engel olmanın kaçınılmaz olduğunu mütalaa ettik.

Bunu yaparken tarihimize baktık.

Bekamızın bize yüklediği sorumluluklara göre hareket ettik.

Buna karar verirken milletimizin beklentilerine ve Yenikapı’da doğmuş birliktelik hukukuna müzahir hareket ettik.

Türkiye’nin toparlanması, milli bekanın muhafazası için Türk milliyetçiliğinin devreye girmesi lazımdı.

2007 yılında, TBMM’nde yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçiminin önüne 367 toplantı yeter sayısı takozu koyan sorumsuz ve şuursuzlar aslında sistemsel değişimin önünü açmışlardır.

Bugünlerde, 16 Nisan’ın meşruiyetini tartışmaya açan vesayet kuklası emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet mitinglerini kaldıraç olarak kullanan CHP,

Eli kanlı aydınlıkçılar,

Baharla birlikte yeni bir askeri müdahale için açık veya örtülü çağrı yapan demokrasi dışı gruplar kanayan yara haline gelmiş fiili sancının bir numaralı failleri olarak tarihe geçmişlerdir.

CHP Genel Başkanı ise hala milleti korkutmakla meşguldür.

Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da Anayasa’da hangi maddelerin değişeceğini bilmekten acizdir.

Çünkü açıp okumamıştır.

Çünkü merak edip incelememiştir.

Cahil desem değildir, bildiğim kadarıyla okuması yazması vardır.

Ancak okuduğunu anlama da zorlukları olduğu aşikardır.

Sürekli gaf yapmakta, pot kırmaktadır.

15 Temmuz FETÖ ihanetini ağzına dahi almamaktadır.

Buna dair konuşmaktan ısrarla kaçınmaktadır.

Şimdi kalkmış Ortadoğu’da tek adam sistemi vardı, parçaladılar demektedir.

Sayın Kılıçdaroğlu, hadi 16 Nisan’da milletimiz tarafından oylanacak anayasa maddelerini okumadın diyelim, peki tarihimize de mi bakmadın?

Baktın sayalım, hiç mi idrak etmedin?

Senin kılavuzların kimdir? Nereye sürükleniyorsun?

Türk milleti ne zaman diktatöre rıza göstermiştir?

Bu aziz ülkeyi Suriye, Irak, Libya ile bir tutmak nasıl bir şuursuzluk halidir?

Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir kez olsun PKK’ya, YPG’ye tepki duyulmuş mudur?

Anayasanın ilk dört maddesinin tartışılabileceğini söylerken hangi Kılıçdaroğlu devrededir?

YPG’yi terör örgütü görmeyen hangi Kılıçdaroğlu’dur?

CHP’nin dili yalan, öğüttüğü yalan, savurduğu hezeyandır.

Evet çıkarsa felaket olurmuş, Türkiye bölünürmüş. Kim diyor, CHP Genel Başkanı.

Asıl felaket CHP’dir, hayırcı yoldaşı FETÖ’nün yeni sığınağı aydınlıkçılardır.

Felaket PKK’dır, FETÖ’dür, IŞİD’tir, PYD-YPG’dir, Türk düşmanlarıdır.

Şimdi bazı isimler çıkmış, 16 Nisan’da yüzde yüz evet çıksa da meşruiyeti olmaz diyor.

Hatta yeni bir kalkışma ve darbe teşebbüsünden bahsediliyor.

Kayseri’den haykırıyorum, milletin tercihine gayri meşru demek demokrasiyi ipe çekmek, milli iradeye kast etmektir.

Böylelerinin sonu hüsran, akıbeti hezimettir.

Yeni bir darbe planı yapanlar, bunu aklından geçirenler 80 milyonu yok etmeden amaçlarına asla ulaşamayacaklardır.

Ve de silaha sarılıp demokrasiye, milletimizin asil duruşuna kıymaya hazırlık yapanlar varsa, peşin peşin bedelini ödemeye de razı olmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi, 16 Nisan’da devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet diyecektir.

Kayserili kardeşim, 16 Nisan’da, tertemiz iradenle sandığın başına gittiğinde soruyorum;

Türkiye’ye sahip çıkacak mısın? (Evet)

Bayrağa sahip çıkacak mısın? (Evet)

Vatana sahip çıkacak mısın? (Evet)

Millet için evet mi? (Evet)

Devlet için evet mi? (Evet)

Türkiye için evet mi? (Evet)

Önemle ifade etmeliyim ki, bizim nezdimizde evet diyen, hayır diyen bütün kardeşlerimiz saygıyı hak etmektedir.

Biz herkesin kararına hürmetkarız.

Referandum bahanesiyle kutuplaşmanın şiddetlenmesini doğru bulmuyoruz.

Bizim bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilemeyecektir.

Bu nedenle 16 Nisan’da Evet diyoruz.

Evet diyecek, mahkemelerin tarafsızlığını sağlayacağız.

Evet diyecek, 18 yaşındaki gençlerimizin önünü açacağız.

Evet diyecek, büyüyen ve nüfusu artan Türkiye’nin 600’e çıkan milletvekili sayısını destekleyeceğiz.

Evet diyecek, TBMM seçim dönemi ile Cumhurbaşkanı seçim dönemini beş yılda bir ve aynı günde yapacağız.

Evet diyecek, Gazi Meclisimizin yasama yetkisini güvenceye alacak, daha da etkinleştireceğiz.

Evet diyecek, Meclisimizin denetim fonksiyonlarını güçlendireceğiz.

Evet diyecek, devlet yönetimindeki fiili zorlama ve açmazı bitirecek, siyaseti toplum sözleşmesinin sınırlarına çekeceğiz.

Evet diyecek, yasama, yürütme ve yargı arasındaki hatları kalın olarak çizeceğiz.

Evet diyecek, ilk kez Cumhurbaşkanı’na cezai sorumluluk getireceğiz.

Evet diyecek, yürütmeyi tek elde toplayıp devletteki karmaşa ve kafa karışıklığını sonlandıracağız.

Her evet milletin istiklaline, devletin istikbaline, bayrağın iffetine, vatanın izzetine duadır ve yeminimizdir.

Her evet bekamızın hisarlarına koyulmuş bir tuğla olup bizim için yemindir.

Kayserili kardeşlerim son kez soruyorum sizlere;

16 Nisan’da devlet için cevabınız ne olacak? (Evet)

Millet için kararınız ne olacak? (Evet)

Bekamız için mesajınız ne olacak? (Evet)

Cumhuriyet için tavrınız ne olacak? (Evet)

Türkiye için duruşunuz ne olacak? (Evet)

Sonuna kadar millet, sonsuza kadar devlet; 16 Nisan’da evet.

Kaynağımız millet, kudretimiz devlet; irademiz evet, yine evet, bir kez daha evet.

Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum.

Türkiye için evet, istiklal için evet, istikbal için evet; Ne Mutlu Türküm diyene sözünü yaşatmak için evet, evet, evet.

Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.