Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, Bu Ülke İçin Yeminimiz Var. Vazgeçilmez! Antalya Mitinginde yapmış oldukları konuşma. 8 Nisan 2017
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
Bu Ülke İçin Yeminimiz Var. Vazgeçilmez! Antalya Mitinginde 
Yapmış Oldukları Konuşma
8 Nisan 2017

 

 

 

Muhterem Antalyalı Kardeşlerim,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hepinizi sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Bir kez daha Antalya’da olmaktan, Antalyalı kardeşlerimle kucaklaşmaktan mutluyum, gururluyum.

Antalya heyecan denizi olmuş, Antalyalılar Kepez Miting alanına akmış.

Antalya çağlamış coşmuş burada toplanmış.

8 gün sonra yapılacak 16 Nisan Anayasa Referandumu münasebetiyle sizlerle buluştuk, Antalyalı kardeşlerimin huzuruna çıktık.

Herkes konuştu, konuşuyor; bir de biz düşüncelerimizi açıklayalım istedik, Afyonkarahisar’dan sonra buraya koştuk.

Bu açık hava toplantımızın gerçekleşmesinde üstün çaba ve gayreti olan tüm teşkilat yöneticilerimize, tüm dava arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

16 Nisan Anayasa Referandumunun barış, huzur ve güvenlik içinde geçmesini temenni ediyor, çıkacak sonucun milli dirilişe, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

Değerli Kardeşlerim,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Öyle diyor büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib:

“Kara toprak, mavi su ile buluştu.

Binlerce çiçek gülerek açıldı.”

Antalya Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi, müşfik ve muazzez yüzüdür.

Fakat Antalya’nın pek çok sorunu vardır.

Ama bunların hepsi aşılmalıdır ve de aşılacaktır.

Güneş Antalya’dadır.

Kum Antalya’dadır.

Deniz Antalya’nın görkemidir.

Bu cennet tatil yöremiz elbette hak ettiği yer ve seviyelerin gerisindedir.

Antalya uzun süredir diken üstündedir.

24 Kasım 2015’de düşürülen Rus uçağı Antalya’yı kasıp kavurmuştur.

Turizm acente ve şirketleri dardadır.

Turizm darboğazda, oteller sancılıdır.

Sebze-meyve üreticilerimiz dertlidir.

Antalya’da sıkılan bir elin, mesela Rusya’da karşılığı vardır.

Antalya’da atılacak bir adımın Finlandiya’dan sesi duyulacaktır.

Veya Antalya’dan gösterilecek yakınlığın Danimarka’dan, Hollanda’dan, Almanya’dan mutlaka cevabı görülecektir.

Antalya aynı zamanda kültür ve medeniyetlerin kesiştiği kavşak noktasıdır.

Antalyalı kardeşlerim, Türk milletinin değerlerini temsil ederken aynı zamanda da tanıtmaktadır.

Güneşten daha sıcak kalbinizle, denizden daha derin yüreğinizle Antalya’yı geliştirip, daha yüksek zirvelere taşıma konusunda irade gösteriyorsunuz.

Bu bile başlı başına bir başarı öyküsüdür.

Antalya’ya yabancı olarak gelen, ama daha sonra buraya tutulan, burayı benimseyen ve sevgisiyle büyülenen yüzbinlerce turistin doğal bir Antalya gönüllüsü olduğu tartışmasızdır.

En iyi tanıtım sevgi, yakınlık ve ilgidir.

Sırf çevre ve doğa şartlarının güzelliğiyle de daha fazla yabancı ziyaretçinin gelmesi bir aşamadan sonra mümkün değildir.

Hizmetlerdeki kalite düzeyi, karşılıklı münasebetlerdeki nezaket ve diyaloglardaki saygı buranın sürdürülebilir bir cazibe merkezi olmasına büyük katkılar sağlayacaktır.

Bildiğiniz gibi, insan sevildiği, bilindiği ve bildiği yeri önceliğine almaktadır.

Bu bacasız sanayi olan turizmde de böyledir.

Bu itibarla daha çok turistin gelmesi, daha çok döviz girişi ve ülkemizin daha çok tanıtımı anlamına gelir ki, bunların önemi de şüphesiz çok fazladır.

Antalya’ya yurdumuzun dört bir yanından gelen kardeşlerimiz de böylelikle geçimlerini sağlayabilecekler, yuvalarını kurabilecekler ve kendi geleceklerinin yolunu çizebileceklerdir.

Buraya geçici olarak gelen herkes bu güzel ilimizin misafiridir.

Türk kültüründe misafirin el üstünde tutulduğu hepimizce bilinmektedir.

Bu nedenle turizmin gelişmesi, daha çok iş ve aş üretmesi doğa ve tesis güzellikleri olduğu kadar, insan davranış ve yaklaşımlarıyla doğru orantılıdır.

Antalyalı kardeşlerimin bunların farkında olduğunu biliyorum.

Ekonomik zorluklarınız birikiyor, üst üste yığılıyor; görüyorum.

Türkiye karşıtı çevrelerin aleyhe propagandalarını da yakinen takip ediyorum.

16 Nisan’dan rahatsız olan Avrupa ülkeleri Antalya’yı karalama yarışındadır.

Almanya bir yandan, Hollanda diğer yandan turizme darbe vurmanın peşindedir.

Türkiye’yi güvensiz bir ülke gösterme çabalarına hız verdiler.

Antalya’nın imajını lekelemeye çalışıyorlar.

Rezervasyon iptalleri bunun en açık ispatıdır.

Çünkü Antalya’nın dostluk ve kardeşlik ikliminden ürküyorlar.

Çünkü Antalyalının irade ve duruşundan çekinip korkuyorlar.

Sanıyorlar ki teslim olacağız.

Sanıyorlar ki milli tez ve iddialarımızdan vazgeçeceğiz.

Ya da aman dileyip yalvar yakar peşlerine düşeceğiz.

Gelen gelir gelmeyen kendi bilir.

Fakat bizim gönlümüzde herkese yer vardır.

Bu açık ve kesindir.

Ancak demokratik ve insani olmayan hiçbir muameleyi de Antalya sineye çekmez, hoş görmez, görmeyecektir.

Onursuz kazanç uğruna, onurluca kayıp Türk milletinin tarihi meziyet ve tercihidir.

Antalya aynı zamanda kardeşliğin şehridir.

Burada herkese aş, iş, ekmek, huzur dolu günler vardır.

Burada herkese hak ettiği, layık olduğu ilgi de vardır.

Ama hiç kimse Antalyalı kardeşlerimin sabrıyla oynamamalıdır.

Antalya’ya tuzak Türkiye’ye hançer sallamaktır.

Antalya’nın hakkına leke sürmek, göz koymak aynısıyla ters tepecek, muhataplarını mahcup edecektir.

Antalya diz çökmez, tamah etmez.

El avuç açmaz, alttan almaz.

Antalya Türkiye’dir, Türk milletinin kalp atışıdır.

Ay yıldızlı al bayrak en iyi şekilde burada temsil edilmektedir.

Türk vatanın namusuna yan bakan, Antalya’da ancak nal toplar, Antalya’nın yanına yaklaşamaz.

Şimdi soruyorum sizlere;

Türkiye’nin büyümesine var mısınız? (Evet)

Milli yeminleri tutacak mısınız? (Evet)

Milli ülküleri savunacak mısınız? (Evet)

Sizler evet dedikçe, zalimlerin uykusu kaçıyor.

Sizler evet dedikçe, Türkiye düşmanlarının akılları karışıyor.

Sizler evet dedikçe, Türk milletine kefen biçenlerin gözleri kararıyor.

Denizde kum, düşmanda kumpas bitmez.

Su uyursa da, düşman uyumaz.

Ancak bunların gücü Antalya’ya yetmez, yetmeyecektir.

Bir kez daha soruyorum:

16 Nisan gelip çattığında;

Devlet için evet mi? (Evet)

Millet için evet mi? (Evet)

Cumhuriyet için evet mi? (Evet)

Türklüğün bekası için evet mi? (Evet)

Evet, dost kapısıdır, adam olana açılır.

Evet, lord planlarının kapanıdır, alçakları boğar.

Evet, dirilişimizin manevi kalkanıdır, imhamızı isteyenleri ardına bakmadan kovalar.

Bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmez.

Yemin dönülmemek için verilir.

Yemin çiğnememek için edilir.

Anlayış ve kabulümüz budur.

Karakter zafiyeti taşıyanların bu işe kafası yatmaz.

Yemin adalettir, milli bekadır, omurgalı duruştur.

Yemin haktır, milletin haysiyetidir, Türk tarihinin sesidir.

Yemin Türkiye’dir, yemin Türk milletidir, yemin Antalya’dır.

 

Saygıdeğer Antalyalılar,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’ye karşı devamlı körüklenen nefret salgını tehlikeli boyuttadır.

Avrupa tetiktedir.

ABD teyakkuzdadır.

Sınırlarımızın hemen dibinde küresel ve bölgesel şiddet sahnededir.

İnsanlık gerilemekte, iblisin tuzakları genişlemektedir.

Adalet dipte, ahlak ayaklar altındadır.

Cellatlık meslek, canilik mektep haline gelmiştir.

Terör örgütleri efendilerinin emrini yerine getirmek suretiyle kan dökmektedir.

Türkmenler katledilmektedir.

Haritalarla oynanmaktadır.

Komşu ülkeler etnik ve mezhep felaketine sürüklenmektedir.

Suriye’de çocuklar, masum canlar kimyasal bombalarla hayatlarını kaybetmektedir.

Ancak küresel vicdan havaya uçmuştur.

Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü tartışmalı durumdadır.

Kürdistanı kuracağız, referandum yapıp Kerkük’ü kendimize bağlayacağız diyen Barzani çetesi provokasyonlarını ahlaksızca sürdürmektedir.

Herkes bilsin ki, Irak Türkmenleri bir ve beraberdir.

Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihi’nin etrafında kenetlenmiştir.

Ve de Türkiye, Türk milleti sonuna kadar soydaşlarının yanındadır.

Türkmeneli’ndeki cinayetlerin hesabını soracak kutlu bir irade vardır.

Kerkük’teki Türkmen varlığına tahammül edemeyen hıyanete dökülen tertemiz şehit kanlarının damla damla bedelini ödetecek yüksek ve yüce bir ruh vardır.

İrade de, ruh da tek millette toplanmıştır ve adı da Türk milletidir.

Türkiye tek ses, tek nefestir.

Kesinlikle terör ve bölücülük devletleşemeyecek, buna izin verilmeyecektir.

Sevr’de yapamadılar, yine başaramayacaklar.

Dün denediler olmadı, yine ulaşamayacaklar.

Komplo kırılacak, failleri cezasız bırakılmayacaktır.

Soruyorum;

Soydaşlarımıza sahip çıkmaya hazır mısınız? (Evet)

Bir ve aynı safta mıyız? (Evet)

Türkmeneli için evet mi? (Evet)

Gök bayrak için evet mi? (Evet)

216 gün boyunca sınır ötesinde Fırat Kalkanı Harekâtıyla destan yazan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önüne geçilmeye, Türkiye sabote edilmeye çalışılmaktadır.

Suriye yanıp yıkılırken, mazlumlar denizlerde balıklara yem olurken insanlık uyuşmuş gibi ölüm ve faciaları izlemektedir.

Bu reva değildir.

Bu doğru değildir.

İnsani hiç değildir.

Hedefte Türkiye vardır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü risk altındadır.

Bekamız tehdit çıkmazındadır.

Yedi düvelin gözü üzerimizdedir.

Yedi başlı emperyalizm canavarının eli aramızda, fitnesi içimizdedir.

Her yolu deniyorlar.

Her vasıtayı kullanıyorlar.

Her yolu mubah sayıyorlar.

Maksat Türkiye’yi bölmektir.

Maksat milleti birbirine düşürüp kırdırmaktır.

Hain terör örgütü PKK’yı bunun için besleyip destekliyorlar.

YPG’yi silahlandırıp önünü açmaları da bu yüzdendir.

Bir de yıllarca sinsice devlete ve toplumsal hayatın hücrelerine kadar giren FETÖ’nün arkasında durmaları boşuna değildir.

15 Temmuz işgal ve ihaneti Türkiye’yi yıkmak için planlanmıştı.

Milletimize kast edildi.

Türkiye çembere alındı.

Zalimler karadan, havadan, denizden ülkemizi kuşattı.

Hain kalkışma sonucunda 248 vatan evladı maalesef şehit edildi.

2 bin 193 kardeşimiz yaralandı.

Huzurlarınızda tüm şehitlerimize Rabbim’den rahmet diliyorum.

Niyazım odur ki, kim bu millete tuzak kuruyorsa kahrolsun.

Layığı neyse onu bulsun.

Cezası neyse onu çeksin.

Bugüne kadar 113 bin 260 kişi FETÖ’den dolayı gözaltına alınmıştır.

Halen 47 bin 155 kişi tutukludur.

10 bin 732 polis, 7 bin 463 asker, 168 general, 2 bin 575 hakim ve savcı, 208 mülki amir ve toplam 26 bin 177 sivil şu anda cezaevindedir.

Karşımızdaki tablo dehşet vericidir.

Türkiye hiç böyle bir vakaya şahit olmamıştır.

Suçu günahı olmayanlara diyecek bir şey yoktur.

Hakkı yenmiş çıkarsa, hakkı gasp edilmiş varsa, bunları Türk adaletinin düzeltmesi kaçınılmaz bir ihtiyaç ve zarurettir.

Ancak kim ki, FETÖ’yle irtibat ve iltisakı varsa; kimin fiyatı bir dolar ediyorsa, kimler Bylockla haberleşip Türkiye’ye kast etmeye kalkışmışsa yedikleri içtikleri burunlarından fitil fitil getirilmelidir.

Bu milletin ekmeği kursaklarından geçenlerin ilk fırsatta dönüp düşmanca saldırıları asla unutulmamalı, bağışlanmamalıdır.

Eğer istenen idamsa biz varız.

16 Nisan’dan sonra derhal ve süratle idam cezasıyla ilgili yasal ve anayasal düzenlemeyi yapmaya ön şartsız hazırız.

Antalya idama evet diyor mu? (Evet)

İdamın geri gelmesine destek veriyor musunuz? (Evet)

O halde iş bitmiş, karar verilmiş demektir.

Bize düşen Antalya’nın talep ve sesini duymak, gereğini de seve seve yapmaktır.

 

Değerli Kardeşlerim,

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’nin ağır ve şiddetli beka sorununa yüzümüzü dönemezdik.

15 Temmuz’dan sonra hükümet etme sistemiyle ilgili kutuplaşmanın devamına rıza gösteremezdik.

2007’den itibaren gündeme yerleşen, 10 Ağustos 2014’deki Cumhurbaşkanı seçimiyle kök salan, 15 Temmuz’dan sonra ertelenemez boyut kazanan sistem tartışmalarını bitirmek durumundaydık.

Çünkü devleti güçlendirmek ve anayasal eksene çekmek mecburiyeti vardı.

Muhtemel krizlerin önüne geçmeliydik.

Muhtemel darbe hazırlıklarını kaynağında kurutmalıydık.

Henüz normalleşme sağlanamamıştır.

Henüz tehlike geçmiş sayılamayacaktır.

Bir olmalıyız, iri olmalıyız, diri durmalıyız.

Biz bunu söyledik, bunu savunduk.

Mutlaka hükümet etme sistemiyle ilgili anlaşmazlık ve çekişmeyi bertaraf ederek bu bahsi acilen kapatmalıydık.

Vakit kaybına tahammül yoktu.

Oyalanmak ülkemizin aleyhine olacaktı.

Oysaki bu ülke için yeminimiz vardı, vazgeçilmeyecekti.

Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben diyerek devletteki çift başlılığı giderelim istedik.

Kriz ve kaosa karşı elbirliği, güç birliği, fikir birliği içinde karşı koymayı tavsiye ve teklif ettik.

Zaten fiilen uygulanan bir hükümet etme sistemine hukuki bir boyut kazandıralım dedik.

Hareket noktamız, asıl gerekçemiz şüphesiz ki devlet ve millet bekasıydı.

Bu kapsamda AKP’yle 18 maddelik bir anayasa değişikliği reform paketi üstünde anlaştık, mutabık kaldık.

Şimdi söz sırası 16 Nisan’da sizde.

Karar sizin elinizde.

CHP, HDP, PKK, DHKP-C, YPG, Haçlı kafilesi 16 Nisan’da milli irade aleyhine kara kampanyayı çoktan başlatmışlardır.

Kılıçdaroğlu sabah akşam 16 Nisan’ı karalamakla uğraşmaktadır.

Ama aynı Kılıçdaroğlu 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden her nedense bahsetmemektedir.

Bahsetse de, tıpkı geçtiğimiz günlerde olduğu gibi kontrollü darbe demektedir.

Ne demek kontrollü darbe?

Bu rezil değerlendirme nereden çıktı?

15 Temmuz’a kontrollü darbe demek, kasten ve kontrolsüzce yapılmış çarpıtmadır.

Anlayamadığımız, Pensilvanya’dan CHP’ye mesajların nasıl ulaştığı, Mustafa Kemal’in partisinin nasıl ikna olduğudur.

Bylock mu devrede, özel ulaklar mı faaliyettedir?

Kılıçdaroğlu ve sufle aldığı karanlık çevre ve ülkeler 15 Temmuz’un FETÖ darbe teşebbüsü olduğunu ne zaman göreceklerdir?

CHP lideri elimde belge var diyor.

O zaman belgeleri niye açıklamıyorsun, niye milletimizle paylaşmıyorsun?

Neyi bekliyorsun, hangi fırsat ve zemini kolluyorsun?

Kontrollü darbe demek kontrolsüz hezeyan ve gafilliktir.

Türk milletini ahmak yerine koymaya, aklıyla alay etmeye, 15 Temmuz’daki dehşet istila operasyonunu örtmeye Kılıçdaroğlu ve gizli gizli mesajlaştığı FETÖ’nün kanlı teröristleri başaramayacaktır.

15 Temmuz’la FETÖ darbesi kalkışmasına ABD ikna olmuş değildir, niyeti de yoktur.

Avrupa ise hiç inanmamaktadır. Çünkü parmak izi vardır.

Mesela İngiltere parlamentosunda olduğu gibi, küresel zeminde hazırlanan siyasi rapor ve incelemeler FETÖ’yü aklamaya yöneliktir.

Alayı bir olmuş, aynı sıraya girmiş, FETÖ’nün avukatlığına soyunmuşlardır.

Adil Öksüz isimli hainin nerede saklandığı, nereye sıvıştığı henüz aydınlığa çıkmamıştır.

FETÖ’nün adeta kurduğu fan kulübüne CHP’nin dahil olması hakikaten zillettir, hezimettir.

Karpuz kabuğunu görmeden denize girmeyenler toplaşmış Türkiye’nin tez ve kanıtlarını çürütmekle vakit geçiriyorlar.

Kılıçdaroğlu FETÖ’nün değirmenine su taşıyor, ama kendi vicdan ve kararındaki sızıntı ve çatlağı görmüyor, göremiyor.

FETÖ, sanki CHP’ye virüs bulaştırmış, çekim alanına sabitlemiş, iradesine kelepçeyi vurmuş.

Görüyoruz ki, çan çan ötenler FETÖ’nün yanında hizalanmış.

Tenha köşelerde terör örgütleriyle ağız ağıza konuşanların, bu FETÖ hayranlığı hayra alamet değildir.

Varsın CHP, eli kanlı aydınlıkçılar FETÖ’yle bir olsun, bize Antalya yetecektir.

Varsın CHP, HDP, PKK yan yana dursun, bize Türk milletinin sevdası kafi gelecektir.

Dün Afyonkarahisar’da şöyle konuşmuştum:

Hz. Mevlana diyor ki: “Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”

CHP çöplüğe gittiğinin farkında değildir.

Hayır diyorlar, evet diyenleri de denize dökmekten bahsediyorlar.

Şu utanmazlığa bakar mısınız?

Şu hazımsızlığa, despotluğa, düşmanca bakışa dikkat eder misiniz?

CHP ve hayırsız koronun ne dediğinin, nasıl davrandığının millet nezdinde bir anlamı yoktur.

Biz her vatandaşımızın görüş ve seçimine saygılıyız.

Ancak gelin oyunu bozalım, 16 Nisan’da evet diyelim.

Gelin bekamıza sahip çıkalım 16 Nisan’da evet mührünü vuralım.

Evet diyeceğiz, yargının tarafsızlığını sağlayacağız.

Evet diyeceğiz, milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkaracağız.

Evet diyeceğiz, milletvekilliği seçilme yaşını 25’den 18’e çekeceğiz.

Antalyalı kardeşlerim, bunlara tamam diyor musunuz?

Evet diyeceğiz, TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerini beş yılda bir aynı günde yapacağız.

Evet diyeceğiz, TBMM’nin daha güçlendirip, sadece milletvekillerinin kanun teklifi vermeleri sağlayacağız.

Evet diyeceğiz, TBMM’nin denetim fonksiyonlarını koruyup etkinleştireceğiz.

Evet diyeceğiz, Cumhurbaşkanı hükümet etme sistemini getireceğiz.

Evet diyeceğiz, yasama-yürütme-yargı arasına kalın çizgiler çekip kuvvetler ayrımını olması gerektiği yere taşıyacağız.

Evet diyeceğiz, Cumhurbaşkanı’na ilk defa cezai sorumluluk getireceğiz.

Evet diyeceğiz, yürütmeyi hızlandırıp tek elde toplayacağız.

Evet diyeceğiz, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun sayısını 22’den 13’e, Anayasa Mahkemesi’nin sayısını 17’den 15’e indireceğiz.

Askeri mahkemeleri kaldırıyoruz, sıkıyönetime son veriyoruz.

Antalyalı kardeşlerim bunları destekliyor musunuz?

Devletin bekası için evet.

Türkiye’nin varlığı için evet.

Antalyalı kardeşlerim, soruyorum sizlere;

16 Nisan’da devlet için cevabınız ne olacak? (Evet)

Millet için kararınız ne olacak? (Evet)

Cumhuriyet için tavrınız ne olacak? (Evet)

Türkiye için duruşunuz ne olacak? (Evet)

Evet iradeniz yolumuzu aydınlatacaktır.

Evet mesajınız Türkiye’ye kuvvet kazandıracaktır.

Antalya’dan yükselen bu evetler dalga dalga yayılacaktır.

Evet diyor, cesaretimizi tarihimizden alıyoruz.

Evet diyor, gücümüzü milletimizden alıyoruz.

Evet diyor, ilhamımızı ecdadımızdan alıyoruz.

Evet diyor, Türkiye düşmanlarının şer cephesini kırıp aşıyoruz.

Aziz milletimden ve Antalyalı kardeşlerimden ricam, 16 Nisan’da mutlaka sandığa gidiniz, oyunuzu kullanınız.

27 Mart-9 Nisan arasında gurbetteki gönül ve kültür elçilerimiz de oylarını kullanacaklardır ve süreç devam etmektedir.

Unutmayın, her evet bekamızın hisarlarına koyulmuş bir tuğla olup bizim için yemindir.

“Devlet İçin Evet, Millet İçin Evet, Cumhuriyet İçin Evet, Türklüğün Bekası İçin Evet, Türkiye İçin Evet”

“Evet, Yine Evet, Bir Kez Daha Evet, Sonuna Kadar Devlet, Sonsuza Kadar Millet”

Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Dilerim ki, hüzünleriniz kumsaldaki ayak izleri kadar hafif ve geçici, sağlık, mutluluk ve başarılarınız okyanuslar kadar derin olsun.

Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun diyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.