Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin Ülkücü Şehitleri Anma Günü programında yapmış oldukları konuşma. 27 Mayıs 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin
Ülkücü Şehitleri Anma Günü programında yapmış oldukları konuşma.
27 Mayıs 2019

 



Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Ülküdaşlarım,

Sayın Basın Mensupları,

Mübarek Ramazan ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde, elbette her 27 Mayıs’ta olduğu gibi, ikamesi ve ihmali söz konusu olmayan manevi görevimizi yerine getirmek maksadıyla Kızılcahamam Ülkücü Şehitler Anıtı’nda toplandık.

Aziz şehitlerimizi rahmet ve hürmetle anmak için bir araya geldik.

Sözlerimin hemen başında hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkücü şehitlerimiz yaşadıkları dönemlere fedakârlıklarıyla nüfuz etmişlerdir.

Tarihin akışına cesaretleriyle yön vermişlerdir.

Kafa karışıklıklarının arttığı, bunalımların yaygınlaştığı, gayri milli tesir ve baskıların yoğunlaştığı bir zamana ülküleriyle anlam katmışlar, yeni bir çığır açmışlardır.

Aziz şehitlerimiz dünyaya Türk-İslam Ülküsünün irfanıyla bakmışlar, korku nedir tanımamışlar, yılgınlık nedir bilmemişlerdir.

Onlar istiklalimizin muhafızlarıdır.

Onlar istikbalimizin nişaneleridir.

Bir ülke uğruna, bir ülkü uğruna, mukaddes bir amaç yolunda candan vazgeçmek fedakârlıkların en büyüğüdür.

Böylesi bir fedakârlık hiçbir dünyevi zenginlik ve zevkle, hiçbir makam ve mevkiiyle mukayese ve mübadele edilemeyecektir.

Şehitlerimiz al bayrağın dalgalanması, üç hilalin varlığı için kara toprağa sarılan onur kaleleridir.

Şehitlerimiz kutlu davamızın devamlılığı için bedenlerini feda eden kahramanlık menkıbeleridir.

Nitekim şehitlerimiz davamızın ölümsüz sembolleridir.

Tarih boyunca bir hilal uğruna nice güneşler batmıştır.

Ancak her şehit var oluşumuzun güvencesi, milli haysiyetimizin, milli onurumuzun, milli haklarımızın hem gücü hem de güveni olmuştur.

Bizler bastığımız yerleri sadece toprak diyerek geçmiyoruz.

Altındaki kefensiz yatanları düşünüyoruz.

Şehitlerimizden aldığımız emanetle dünyaları alsak bile bu cennet vatanı vermeme konusunda azimliyiz, kararlıyız, yeminliyiz.

Biliyoruz ki, şehidin tarifi Kuran’da, mükâfatı Cennet’te, yeri gönüllerdedir.

Türk milleti asırlar boyunca ölürsem şehit, yaşarsam gazi anlayışıyla nice felaketlere göğüs germiş, nice badirelerin içinden çıkmıştır.

Şehadeti göze almış bir insanı veya bir milleti yenecek, teslim alacak, boyun eğdirecek, taviz vermesini sağlayacak beşeri bir kudret asla yoktur.

Davasında erimiş ve inancıyla devleşmiş bir vicdana üstünlük kuracak hiç bir kuvvet de olamayacaktır.

Şehadet ruhu asildir, soyludur, muazzezdir, muktedirdir.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket aynı zamanda şehitler kervanı, şehitlik anıtıdır.

Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in davası hakkın davasıdır, hakikatin davasıdır, halkın davasıdır, Allah’ın davasıdır.

Bu nedenle büyüktür, yüksektir, ihlaslıdır, iradelidir, iffetlidir.

Kutlu davamızın müdafaa ve mücadelesinde yokluklarla karşılaştık.

Çilelere katlandık, çetin şartlara dayandık.

Alçak suikastlara, namert pusulara, hunhar saldırılara her seferinde mertçe direndik.

Surlarımızda gedik açtırmadık.

Binlerce dava insanımız ülkülerini yaşatmak amacıyla canlarını ortaya koydular.

Hesap yapmadılar.

Plan yapmadılar.

İkbal derdine düşmediler.

Tıpkı gül bahçesine girer gibi şehitliğe koştular.

Samimiydiler, dürüsttüler, inanç ve imanla dolup taştılar.

Türk milletinin şeref ve namus simgesi oldular.

Hepsi onurluydu, ahlaklıydı, inançlıydı, davalarının bayraktarıydı.

Hiçbir çıkar odağından, hiçbir kötü ve karanlık güç sahibinden, hiçbir şart altında aman dilenmediler, bunlara el avuç açmadılar.

Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet iri çınarlarımız devrildi, gül fidanlarımız soldu.

Şehitlerimiz müftehir bir vicdanla, imrenilecek bir adanmışlıkla, hem dava nöbetini tutan, hem de vatan görevini yerine getiren cesaret ve hamiyet timsalleridir.

Onlara karşı vefa borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz.

Çünkü ülkü şehitlerimiz isimlerini mücadele tarihimize altın harflerle yazdırdılar.

Hepimizin kalbinde müstesna nitelikli taht kurdular.

Asırların derinliklerinden dalga dalga yükselen “Ey Türk titre ve kendine dön” çağrısına kulak veren onlardı.

Zamanın dar kalıplarına sığmayıp taşan, hıyanete meydan okuyup Bozkurt gibi ileri atılan onlardı.

Ülkemizi yabancı ve gayri milli akımların tasallutuna almak isteyenlere engel olan, Türk milletinin bekası için muazzam bir duruş ve tavır gösteren gene onlardı.

Şehitlerimiz vakarlıydı, vicdanlıydı, üstün bir görev şuuruna sahiplerdi.

Hepsinde ahlak, fikir, sabır, akıl, denge, ihtiyat, inanmışlık vardı.

Ruhi Kılıçkıranla başlayan şehadet zinciri, elden ele, gönülden gönüle, bedenden bedene taşınan mukaddes bir emanet gibi nice kahramanımıza ulaştı.

Dinimizde bir insanın peygamberlikten sonra ulaşabileceği en yüce mertebe şehadettir. Ve de şehitler Rabbimizin misafirleridir.

İnancımıza göre şehitler ölmez.

Bilakis onlar diridir, bunu sadece biz göremeyiz.

Şu anda manevi huzurlarında bulunduğumuz ve duayla andığımız Ülkücü şehitlerimizin her biri bizim ilham, itibar ve inanç kaynağımızdır.

Onlar; alnı açık, başı dik, yüreği sevgi dolu ülkü neferleridir.

Dünya durdukça şehitlerimizi anacağız.

Onlara layık olmakla kalmayacağız; her birini şükranla, saygıyla, Fatihalarla yâd edeceğiz.

Unutulmasın ki, kahraman şehitlerimizin ruhları muazzep edilmeyecektir.

Davamızın hamuruna leke düşürülmeyecektir.

Türkiye yaşayacak, Türk milleti ebediyete kadar varlığını muhafaza edecektir.

Türkiye’nin beka mücadelesinden ödün vermeyeceğiz.

Bir olacağız, diri olacağız, güçlü olacağız, Türk milleti ortak paydasında birleşip zulme ve zulmete göz açtırmayacağız.

Tarihsel haklarımızı, milli kimliğimizi, milli kültürümüzü çiğnemek için işbirliği yapan, pozisyon alan kim varsa karşılarında şehitlik ruhunu, gazilik şuurunu, asla teslim olmayacak milli bir duruşu göreceklerdir.

Aziz milletimizin mukaddes varlığına kast etme aymazlığına kendini kaptıranlara, geçmişte tarihi bir cevap veren Milliyetçi-Ülkücü Hareket, bugün de, yarın da aynı kararlılığı gösterebilecek iradeye fazlasıyla sahiptir.

Bu nedenle kötü niyetliler akıllarını başlarına almalıdır.

Şehitlerimizin aziz hatıraları, lider ülke Türkiye hedefine yönelik kutlu yolculuğumuzda önümüzü aydınlatan meşale, bizlere ilham veren mücadele kaynaklarımızdır.

Aramızdan ayrılan sadece şehitlerimizin naçiz vücutlarıdır.

Milliyetçi Hareket, onların uğruna can verdiği ülkü ve hedeflerde yürümeye devam edecek ve mutlaka başaracaktır.

Onların kutlu emanetleri; yine aziz milletimizin en büyük ümidi ve varlık teminatı olarak milli heyecanları diri tutacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey olmak üzere, Şehadetinin 39. yıldönümünde Gümrük ve Tekel Eski Bakanımız Gün Sazak Bey’i, aziz şehitlerimizi, rahmetle, minnetle, hürmetle anıyorum.

Yattığı yerleri nur dolsun, ruhları şad olsun, Rabbim hepsinden ayrı ayrı razı olsun.

Hepinizi saygılarımla selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.